Anksiyete, yani kaygı bozukluğu, daha açık ifadesiyle durup durup en kötü ihtimalleri düşünüp bir de üzerine buna inanmak, aslında her insanda varolan bir durum. Kiergegaard’ın romantik yorumuyla: “İnsan olmanın bir parçası”. Ne var ki, modern hayatta bu “yersiz” duygu durumu, insanı olmadık hallere sokabiliyor.
Listeyi hazırlarken bize ilham veren New York Times bestseller’ı, ülkemizde Okuyan Us yayınevinden “Maymun Aklı” adıyla çıkan ve “anksiyete bozukluğu yaşayan bir adamın (Daniel Smith) aşırı derecede komik hikayesi”ni anlatan kitap da tam olarak bunu işlemekte.
İşin en komiği de kitabın isminin hikayesi. Budistleri hepimiz dinginlikleri ile tanırız. Aksine budistler, genelde anksiyete bozukluğu yaşayan insanlardan oluşur ve onlar anksiyete bozukluğunu beyinde düşüncelerin adeta bir maymun gibi oradan oraya düzensiz şekilde koşturmalarına benzetir. Anksiyete bozukluğu yaşayan insan davranışlarının maymunlarınkiyle benzer olması da bir diğer etken elbette.
Bu listedekilerden en az birini yaşıyorsanız, siz de bu rahatsızlıktan nasibinizi almışsınız demektir. Daha fazlası ve aşağıdaki bozuklukların nasıl atlatılabileceğine dair öneriler içinse kitabın kendine göz atabilirsiniz.
1- Yaşamınızın çok kötü bir şekilde sonlanacağını düşünüyorsanız…
Olayın ciddiyetini ve bir o kadar da absürtlüğünü örneklemek açısından, Maymun Aklı adlı kitabın yazarının kendisiyle ilgili düşündüğünü özetleyelim:
Anksiyetem konsantre olmamı zorlaştırıyor ve bu yüzden işimde affedilmez bir hata yapabilirim. İşsiz kalıp kiramı ödeyemeyince evden atılabilirim. Parklarda yatıp kalkarken para karşılığı seks yapmak zorunda kalabilirim. Bu yüzden HIV virüsü kapıp AIDS olabilirim. Ve AIDS yüzünden yalnız ve rezil bir şekilde ölebilirim.
Bu kadarı olmasa bile hepimizin aklına, mesela bir dilenci gördüğümüzde, bizim de işlerimizin yolunda gitmeyip o hale düşebileceğimiz kaygısı mutlaka düşmüştür…
2- Başınız niye ağrıyor diye internette arattığınızda beyninizde tümör olduğu sonucuna varıyorsanız…
Bazılarımız, adeta Türkiye’ye gelmesi için can attığı dünyaca ünlü favori müzik grubunu dinler gibi, bilhassa geceleri vücut işleyişine kulak kabartabiliyor. Bunu babalarımızın arabanın motor sesini dinlemesine benzetebilirsiniz. Gecenin sessizliğinde olağan bu sesler size garip geliyor olabilir ve elbette elinizin altındaki internete bu neymiş diye bir bakıyorsunuz. Hemen hemen bütün hastalıkların da benzer belirtiler göstermesi ne yazık ki yolunuza taş koyuyor ve en kötü ihtimaller arasından, adeta kendinize hastalık beğeniyorsunuz. Bir de buna inanıp stres olduğunuz için hakiki fiziksel tepkimelerle kendinizi doğruluyorsunuz. Tebrikler, sizin de anksiyeteniz, bozukluk sınırında…
3- Derin suda yüzerken dipten gelen katil bir balinanın sizi yutacağına inancınız sonsuzsa…
Bu biz de dahil hepimizin en çok sıkıntısını yaşadığımız anksiyete bozukluğu türlerinden. Bu bozukluğun sebepleri arasında katı maddelere daha çok güvenmek, suyun içinde hissedilen havada asılı durma hissi, yükseklik korkusu gibi pek çok birbirini besleyen farklı endişe var. Yani her şeyden önce içinde bulunduğumuz suya güvenmiyoruz. Elbette başlıkta da dediğimiz gibi, istersek küçük bir gölette yüzüyor olalım, dipten devasa bir katil balinanın, üstelik canlı canlı bizi yutup onun mide asidinde eriyerek can vermek, sanki dünyanın en normal şeyi o anda…
4- Hobiniz araba kullanmak, fobiniz trafiğe çıkmaksa…
Araba kullanmaktan büyük bir zevk duyuyorsunuz. O gazın sesi, o fren, o selektörler… Anlayamazlar sizi. Ah bir de trafikteki tek araç size ait olsa, tek başınıza koca yolda arabanızı rahat rahat, diğer arabaları kontrol etmek zorunda kalmadan kullanabilseniz… Arkadan gelen araç size çarpacak, tam yokuş aşağı bir yolda giderken bir anda frenleriniz tutmayacak ve gündeme malzeme bile olamayacak kadar sıradan bir trafik kazasına kurban gidecek, en iyi ihtimalle orta şeritte aracınızın tekerleri patlayacak ve trafikteki diğer araç sürücüleri arabalarından inip, tekerleri siz patlatmışsınız gibi üstünüze yürüyecek korkuları yüzünden direksiyona yapışan elleriniz de bizimle hemfikir değil mi? Sarı yandı, hazır olun: Anksiyeteniz, hobinizin önüne geçecek.
5- 16 saatlik sarsıntılı otobüs yolculuğunu 45 dakikalık uçak konforuna tercih ediyorsanız…
İstatistiklere göre uçak en güvenli yolculuk tipi. Ancak bu istatistiklerin hesaba katmadığı bir şey var. Yine istatistiklere göre kaza durumunda yolcularının tamamının öldüğü de tek yolculuk tipi. Metal yığınının nasıl havalanabildiğine kafa yormayı da geçiyorum, 40 derece sıcaklıktan, 10 km yükseklikteki -50 derece sıcaklığa kadar 90 derecelik bir değişime rağmen bu mekanik ve elektronik işleyişler bütünü nasıl arıza çıkarmaz, işte bunu anlamak çok güç. Biz uçak korkusunun diğer anksiyete bozuklukları arasında en normali olduğunu düşünüyoruz. Zira insan, doğasına aykırı bir yükseklikten elbette ki korkmalı. Bu da anksiyetenin çıkış noktalarından biri olan içgüdülerimizle modern dünyanın çatışmasına en büyük örnek olsa gerek…
6- Topluluk karşısında konuşurken o kadar gözün ağırlığını taşıyamayıp dizlerinizin kesileceğinden eminseniz…
Topluluk karşısında konuşmak, amiyane tabirle yürek ister. Bunun anksiyete bozukluğu olması bile bazen bize saçma geliyor ancak ne yazık ki, en sık karşılaşılan durumlardan birisi… Bu sıkıntıya sizlere kendi geliştirdiğimiz şu metodu tavsiye edebiliriz:
Bunun toplu bir bire-bir konuşma olduğunu hayal edin. Sonuçta bire-bir konuşmak nispeten çok daha rahat bir eylemdir. Bu bire-bir’deki insanların bir araya gelmesi neyi değiştirir? Siz rezil olacağınızdan kaygı duyuyorsunuz. Ancak öyle bile olsa, o topluluktaki kimse, bir diğerinin fikrine sahip değil. Durumunuzu kendi aralarında münazara etmiyorlar. Dolayısıyla bunun bire-bir konuşmadan çok bir farkı yok.
Yazarak anlattığımız bu metodu topluluk karşısında açıklayabileceğimizden çok da emin değiliz yine de…
7- Yürüme temponuzun aynı olduğu arkadaki kişinin bir müddet sonra fırsatını bulup sizi bıçaklayacağından çekiniyorsanız…
Bu sık sık başımıza gelir. Bazen adımlarımız, kaldırımdaki yabancılarla öyle sinir bozucu bir senkronizasyon sağlar ki, takip edildiğinize neredeyse eminsinizdir. Böyle bir durumda iki seçenek var: Ya bu ensenizdeki nefesten kurtulmak için çok hızlı adımlarla yürüyüp mesafeyi aşacaksınız ya da telefon çalmış veya ayakkabınızın bağı çözülmüş gibi yapıp duraksayarak arkanızdakinin önünüze geçmesini sağlayacaksınız. Ancak bu durum maalesef kendini o kadar sık tekrar eder ki, bir yerden bir yere varmak bazen tahmininizden çok daha uzun sürebilir. Veya diğer yolu seçtiyseniz erkenden gitmeniz gereken yere gitmiş ve sıkılmaya çoktan başlamış olursunuz bile. Özetle, anksiyeteniz mi var derdiniz var anacım…
8- Sizi en iyi anlatan şarkı sözü “Yolumu kaybetmiş perişanım ben” ise…
İlkokulda hayat bilgisi dersinde öğrendiğiniz yer-yön bilgisi, gündelik hayatta hiçbir işinize yaramıyor. Bindiğiniz otobüs hep yanlış durakta duruyor ve bilmediğiniz bir yerde etrafa anlamsız gözlerle bakarken buluyorsunuz kendinizi. Hadi diyorsunuz, ilki şoförün hatasıydı, sizi o durakta indireceğini önceden sezmeli ve kapıları açıp “buyurun, siz bu durakta ineceksiniz” diye sizi uyarmalıydı.
İkincisi okuduğunuz kitaba dalıp, inmeniz gereken duraktan beş durak sonra inerek kendinizi yabancı bir semtte bulduracak kadar etkili bir kitap yazdığı için yazarın hatası… Fakat bu durumun sayısı iki haneli sayılara ulaşıp, kaybolmayı bir yaşam tarzı haline getirdiğinizdeyse işler değişti. Bir yere gideceğiniz zaman bir değil, beş kez düşünmek zorunda kaldınız. Kaybolup, gideceğiniz yere varamayacak olma korkusu sizi sokaklardan alıkoyacak kadar baskın çıkmaya başladı. Bu korkunun baskısıyla bildiğiniz yerlerde bile yolunuzu şaşırır hale geldiniz. Hoşgeldiniz, siz de bir garip yolcusunuz anksiyete bozukluğunda…
9- Ya bilmediğim yerden soru çıkarsa diye uykularınız kaçıyorsa…
Bir hafta sonrasındaki sınav için günlerdir geceli gündüzlü çalışıyorsunuz. Cümlenin ilk kelimesi söylense, kalan sayfayı ezberden okuyacak kadar yuttunuz konuları. Sınıfa dersi anlatacak kadar konuya hakimsiniz ancak başka bir şey de sizin psikolojinize hakim: “Ya çalıştığım yerden çıkmazsa?”
Sınavdan başarısız olma korkusu bütün ezberinizin önüne geçiyor ve uykularınızı kaçırıyorsa, sınavı düşündükçe midenize o bildik bulantı hissi hüküm sürüyor ve sizi bildiğinizi sandığınız yanılgısına sürüklüyorsa üzülmeyin, yalnız değilsiniz; anksiyete bozukluğunuz da sizinle…
Bizim ilk aklımıza gelen örnekler bunlar, buyurun sizler de kendi evham/kaygı örneklerinizi yorum olarak yazın çekinmeden.