Analog fotoğraf makineleri; dijital fotoğraf makinelerinden önce kullanılan ve günümüzde birçok kişinin hatırlamadığı ama içimizden birçoğunun çocukluk fotoğraflarının içlerinden biriyle çekilmiş olduğu fotoğraf makineleridir. Analog fotoğraf makineleri;
Eminönü’dür, Sirkeci’dir,
Cağaloğlu’na gidip film tab ettirmektir,
200 asa, 400 asa demektir,
Birazcıkta eziyet demektir,
Parmağınızın deklanşöre gitmemesi demektir,
Objektifi sallamak demektir
36 pozun 28’inin basılabilmesidir.
Ancak analog fotoğraf makinesi kullanmış veya kullanan her fotoğrafçı bilir ki analog güzeldir, candır. Bu yüzden dijitali bir kenara bırakıp analog fotoğrafçIlığa başlamanız için 14 tane çok geçerli neden sıraladık.
1. Her şeyden önce analog fotoğraf makineleri daha karizmatiktir!
Bahsettiğimiz makineler çoğunlukla 70’li ve 80’li yıllarda üretilen ve köşeli hatlara sahip olan fotoğraf makineleridir. 90’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında üretilen fotoğraf makineleri bugün kullanılan fotoğraf makineleriyle benzerlik taşır. Zaten günümüzdeki dijital fotoğraf makinelerinin atalarıdır onlar. Ancak öncesinde üretilmiş olan köşeli hatlara sahip mekanik makineler bugün üretilen en son teknolojili fotoğraf makinelerinden bile daha karizmatiktir. Günümüzde birçok firma artık bu tarz retro görünümlü fotoğraf mmakinelerinin dijital versiyonlarını da üretmektedir.
2. Analog fotoğraf makineleri uzun ömürlüdür.
Analog fotoğraf makineleri genellikle paslanmaz çelik, dökme demir gibi materyallerden yapıldıkları için genellikle çok sağlam olmaktadır. Dijital bir fotoğraf makinesini ne kadar temiz kullanırsanız kullanın, 200 bin veya 300 bin fotoğraftan sonra kullanılamaz hale gelecektir. Bunun nedeni içlerinde bulunan dijital sensörün belli bir çekim sayısından sonra ömrünün bitmesi ve resim üzerinde ölü piksel denilen noktalar bırakmasıdır. Bu ölü pikseller 200 veya 300 bin çekim sayısından sonra ortaya çıkar ve giderek çoğalır, sonra bir bakarsınız fotoğraflarınız siyah noktalardan geçilmez duruma ve kullanılmaz bir hale gelmiştir. Halbuki analog fotoğraf makinelerinin hem dış aksamları hem de iç mekanizmaları en az 100 yıl hiç bozulmadan çalışabilecek bir şekilde yapılmıştır.
3. Analog fotoğraf makineleri daha ucuzdur.
Profesyonel dijital fotoğraf makineleri günümüzde gerçekten pahalı fiyatlara satılmaktadır. Oysa analog fotoğraf makineleri artık üretiminin olmamasından ve film teknolojisinin geri planda kalmasından dolayı standart bir dijital fotoğraf makinesinin dörtte biri fiyatına satılmaktadır. Ancak şöyle bir durum da var; analog fotoğraf makinesi edindiğinizde film almanız gerekir. Daha sonra fotoğraf çektiğiniz filmlerin banyosunun yapılması gerekir. Banyosu yapılan filmlerin isteğe göre fotoğraf kağıdına veya tarayıcı vasıtasıyla bilgisayara aktarılması gerekir ki çektiğiniz fotoğrafları bu şekilde görebilirsiniz. Elbette bunların hepsi ayrı ayrı para 🙂
4. Analog fotoğraf makinelerinde megapiksel sınırı yoktur.
Dijital fotoğraf makineleri genellikle belli bir megapiksel sınırında fotoğraf çeker. Analog fotoğraf makinelerinde ise megapiksel sınırınız olmaz. Şöyle ki; analog fotoğraf makineleri filme çekim yapar. Banyosu yapılmış bir filmi ister 20 megapiksel olarak tararsınız isterseniz 100 megapiksel olarak tararsınız. Ya da filmi milimetrik tararsınız ve binlerce megapiksellik bir fotoğrafınız olur. Analog fotoğraf makinelerindeki sınır sizin tarayıcınızın ne kadar iyi olduğuyla doğru orantılıdır. Filmlerin güzel yanı da budur zaten. Günümüzde stadyum boyutunda baskılar, hiçbir dijital fotoğraf makinesiyle tek fotoğrafta elde edilemez ancak film teknolojisiyle gezegen boyutunda baskılar alabilirsiniz. Bu nedenle günümüzde çok büyük boyuttaki baskılar için halen analog makineler kullanılmaktadır.
5. Kayıpsız fotoğraflar elde edersiniz.
Dijital fotoğraf makinesiyle fotoğraf çektikten sonra mecburen fotoğraflara bilgisayar programları vasıtasıyla müdahalelerde bulunuruz. Ancak fotoğrafa yapılan her müdahale aynı zamanda fotoğraf üzerinde dijital veri kayıplarına neden olur. Çok fazla müdahale edilen bir fotoğraf ilk baştaki keskinliğine, netliğine vs. sahip olmayacaktır. Bu da elbetteki can sıkıcı bir durumdur. Ancak film teknolojisinde bu müdahale karanlık odalarda yapılır. Eskiden karanlık oda kullanmayı iyi bilen fotoğrafçılar filmler üzerinde manipülasyonlar yaparak veya filmlerin kağıda çıktısını alırken agrandizörün önüne faklı filtreler uygulayarak bunu yaparlardı. Bu sayede hiçbir kayıp olmadan fotoğrafları elde ederlerdi.
6. Analog fotoğraf makinelerinin hepsi Fullframe makinelerdir.
Standart bir 35 mm dijital fotoğraf makinesinin sensör boyutu, 35 mm filmin ölçüsü kadardır. Ancak bu boyuttaki sensörleri üretmek maliyetli olduğu için firmalar, daha uygun fiyatlı APS-C sensörlü (crop faktörlü) makineler üretmişlerdir. Crop faktörlü makineler fullframe makinelere kıyasla daha küçük sensöre sahip, genellikle başlangıç ve orta seviyedeki fotoğrafçılarında satın alıp kullanabilmesi için üretilen ve Fullframe makinelerden daha uygun fiyatlı olan fotoğraf makineleridir. Fullframe makinelar ise tamamen profesyonellere yönelik olduğu için genellikle 2 katı fiyatlara satılır. Crop faktörlü makinelerin dezavantajı ise sensörleri genellikle belli bir oranda kırpıldığı için (Canon 1,6 crop kullanır) alan derinliğini tam anlamıyla veremezler. Ayrıca taktığınız her lens crop faktörü miktarıyla çarpılmış bir odak uzaklığı sağlar.
Örneğin; Nikon 1,4 crop faktörü kullanır ve bu tarz bir makineye taktığınız 50mm f/1,8’lik bir lens (50 x 1,4 = 70), 70mm lik bir odak uzaklığına sahip olur. Odak uzaklığı arttığı için alan derinliği sınırlanır. Yani objeyi arkaplandan ayırmak istediğiniz portre çekimlerinde dezavantaj sağladığı gibi, odak uzaklığının kullanışlı olduğu kuş fotoğrafçılığında avantaj sağlar.
Analog fotoğraf makineleri ise sensör derdi olmadığından tamamı fullframe olan makinelerdir. Yani her zaman lenslerinizi ve makinenizi tam performansıyla kullanabilirsiniz.
7. Kontroller tamamen sizin elinizdedir.
Analog fotoğraf makineleri tam manuel makinelerdir. Bu sayede kontroller tamamen size kalmıştır. Analog fotoğrafçılığa yeni başlayanlar bu yüzden, ilk başta filmlerini boşa harcayabilir ya da çok güzel çıkacak dediğiniz bir fotoğraf o kadar güzel çıkmayabilir ancak bu duruma alıştığınız zaman girdiğiniz her ortama fotoğrafçı gözüyle bakar ve farkında olmadan içinizden ışığı hesaplayıp fotoğraf değerlerini düşünürsünüz. (Enstantane, diyafram vs.) Bir yere baktığınızda “Burdan çok güzel fotoğraf çıkar.” demek yerine “Buranın ışığı çok iyiymiş!” demeye başlarsınız.
8. Fotoğraf çekmenin tadına varırsınız.
Analog fotoğraf makineleri mekanik iç aksamlara sahiptir. Deklanşörüne bastığınız zaman içeride hareket eden dişlilerin, aynanın, perdenin ve diğer aksamların titreşimlerini avucunuzun içinde hissedersiniz. Mekanik deklanşörün sesi zaten ayrı bir güzelken, deklanşöre basılıp fotoğraf çekildikten sonra kısa bir süre daha devam eden hafif bir çınlama sesi vardır ki, (bu ses hareket eden metal aksamların sarsıntı sonucunda çıkardığı bir sestir) o sesi duymak bile fotoğrafçıya apayrı bir haz verir.
9. Sabretmeyi öğrenirsiniz
Analog fotoğraf makineleri ile çektiğiniz fotoğrafları görebilmek için filmlerin banyo süresini beklemeniz gerekir. Yani dijitalde olduğu gibi fotoğrafı çekip hemen anında göremezsiniz. Üstelik filmi taktıktan sonra bitirene kadar çıkarmamanız gerekir yoksa filmi yakarsınız. Bitmiş filmi alıp banyosunu yaptırır, sonra onları kağıda veya tarayıcı yoluyla bilgisayara atıp ancak ondan sonra çektiğiniz fotoğrafları görebilirsiniz. Beklemekten ciğeriniz sönebilir ancak bu durum fotoğrafçıya sabırlı olmayı öğretir.
10. Daha yaratıcı olmanız için sizi zorlar.
Analog fotoğraf makinelerine taktığınız filmlerin bir sınırı vardır. 35 mm filmler; 36 pozdan, 120mm filmler ise 12 pozdan oluşur yani çekebileceğiniz fotoğraflarınızın bir sınırı vardır. Bu yüzden bir fotoğraf çekmek istediğinizde; onun üzerinde onlarca kez düşünürsünüz. Ayarlarınızı yapar objenizi birkaç kere tavaf edip en güzel olacağınızı düşündüğünüz yerden fotoğraflarsınız. Hata yapma lüksünüz çok azdır. Her seferinde daha önce düşünmediğiniz şekillerde sizi düşündürür. Hiç kullanmadığınız açıları kullanabilir, hiç yapmadığınız jimnastik hareketlerini yapmaya mecbur kalabilirsiniz. Bu sayede yaratıcılığınız artar. Analog fotoğrafçılık günümüzde birçok kişi için fotoğrafçılığı yeniden keşfetmektir.
11. Arada sırada sürprizler yaşarsınız.
Analog fotoğraf makineleriyle çektiğiniz fotoğrafları hemen göremezsiniz. Bu yüzden çektiğiniz her fotoğrafı hatırlamanız mümkün değildir. Filmlerin banyosu yapılıp fotoğrafları incelediğiniz zaman bir fotoğrafı görüp “acaba ne zaman çekmiştim bunu?” der, sonra da o fotoğrafı çektiğiniz anı hatırlar ve hafiften bir mutluluk hissedip gülümseyebilirsiniz.
12. Kusurları sevmeyi öğrenirsiniz.
Analog fotoğraf makineleri tam manuel olduğundan fotoğrafı çekip, banyosu yapıldıktan sonra baktığınızda birkaç fotoğrafın kusurlu olması olağan bir durumdur. Bazı fotoğraflar çok aydınlık veya bazıları fazla karanlık çıkabilir. Ancak bu durum sizi hiç üzmez çünkü o fotoğrafların her biri üzerinde onlarca kez düşünülüp, bin taklalar atılarak çekilen fotoğraflardır. Böyle olduğu için de yalnızca ve yalnızca, kusurlu da olsa size özeldir. Analog fotoğraf makineleri kusurlu fotoğrafları bile fotoğrafçısına sevdirir.
13. Başınıza gelen abukluklardan güzel fotoğraflar çıkabilir.
Analog makineyle fotoğraf çekerken ayarları tam yapmadan yanlışlıkla deklanşöre basmak, filmi sararken koparmak, biten filmi tam saramadan arka kapağı açıp filmleri ışığa maruz bırakmak veya bunun gibi aksilikler her analog fotoğrafçının başına gelebilecek türden durumlardır. Siz o an “Tüh ya! Filmi yanlışlıkla boşa harcadım!” deyip üzülebilirsiniz. Ancak sonrasında fotoğrafları gördüğünüzde o abukluk durumlarından elde ettiğiniz fotoğraf beklemediğiniz kadar güzel olabilir, elbette tamamen kullanılmaz da olabilir ancak analog fotoğraf makinelerinin böyle durumlardan ortaya çıkan fotoğrafları güzel çıkarmak gibi harika bir yönü vardır.
14. Fotoğraflarınızın retro bir görünümü olur.
Analog fotoğraf makineleri için üretilen çeşit çeşit film vardır. Her filmin renkleri, teknik özellikleri ve hassasiyeti diğerlerinden farklıdır. Özellikle bayat yani son kullanma tarihi geçmiş filmler kullanırsanız fotoğraflarınız sanki 70’lerde çekilmiş gibi retro renklere sahip olacaktır. Tabi bunu yapmak için artık akıllı telefonlardaki fotoğraf filtreleri ya da Photoshop gibi programlar da var ancak böylesi fotoğrafları gerçek kaynağı olan bir analog makineyle çekebilmek o fotoğrafları daha özel kılar.
Yazar notu:
Analog fotoğraf makineleri eski bir teknoloji olduğu için günümüzde filmleri bulmak ve onları tab ettirecek yerler bulmak gittikçe zorlaşmaktadır. Ayrıca çekilen fotoğrafları hemen görememe durumu da bir dezavantajdır. Film ve banyo maliyeti de gün geçtikçe artmaktadır. Bu yüzden fotoğrafçılığa yeni başlayan insanlar için analog fotoğraf makineleri önerilmemektedir. Analog fotoğraf makinesi kullanıcıları genellikle; geçmişten bugüne analog kullandığı için alışkanlığından vazgeçemeyenler veya öncesinde dijital tecrübesi olupta analogda nispeten daha az zorlanan kişilerden oluşmakta ve sayımız her geçen gün azalmaktadır. Unutmayın; analog fotoğrafçılık olağanüstü güzel olsa da ne yazık ki günümüzün dünyasında birazda keyif işidir.