ListeList
  • Ana Sayfa
  • Gündem
  • ListeList Özel
  • Alışveriş
  • Koronavirüs
  • Sinema
  • Kadın
  • Diğer
    • Edebiyat
    • Sağlıklı Yaşam
    • Seyahat
    • İş Yaşamı
    • Tiyatro
    • Hayvansever
    • Spor
    • İstanbul
    • Tarih
    • Müzik
    • Astroloji
    • +18
    • Ekoloji
    • Tasarım
    • Dizi
    • Teknoloji – Bilim
    • Yeme – İçme
    • Pürtelaş
    • Testler
    • Video
Sonuç bulunamadı
Tüm sonuçları görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Gündem
  • ListeList Özel
  • Alışveriş
  • Koronavirüs
  • Sinema
  • Kadın
  • Diğer
    • Edebiyat
    • Sağlıklı Yaşam
    • Seyahat
    • İş Yaşamı
    • Tiyatro
    • Hayvansever
    • Spor
    • İstanbul
    • Tarih
    • Müzik
    • Astroloji
    • +18
    • Ekoloji
    • Tasarım
    • Dizi
    • Teknoloji – Bilim
    • Yeme – İçme
    • Pürtelaş
    • Testler
    • Video
Sonuç bulunamadı
Tüm sonuçları görüntüle
ListeList
Sonuç bulunamadı
Tüm sonuçları görüntüle

Ana sayfa » Sinema » Alternatif Oscar: 2013’ün En Kendinden Bahsettiren Filmleri

Alternatif Oscar: 2013’ün En Kendinden Bahsettiren Filmleri

Gizem Oktay Yazar: Gizem Oktay
22 Aralık 2013
Kategori: 2013 Filmleri, Film, Sinema, Yabancı Filmler
4
Alternatif Oscar: 2013’ün En Kendinden Bahsettiren Filmleri
Share on FacebookShare on Twitter

2013’ten önceki iki sene boyunca film piyasası iki farklı tarz gördü. 2011 yılı The Artist, Hugo, Midnight in Paris, War Horse gibi dönemin siyasetinden ve gündeminden insanı uzaklaştıran, büyülü filmlerle geçti. 2012 ise Argo, Zero Dark Thirty gibi filmlerle politik mesajlar veren, Django Unchained, Lincoln gibi filmlerle de geçmiş siyasetine farklı bir bakış sunan filmlerle doluydu.

Bu sene ise ikisinin karışımı gibi görünen ama kesinlikle çok daha kaliteli bir seçkiyle yılı kapatacak gibiyiz. Bir yandan 12 Years A Slave ile kölelik dönemine gidiyoruz, diğer yandan Inside Llewyn Davis gibi sağlam yapımlarla müzik tarihinde kayboluyoruz. Eleştirmen birlikleri filmleri sıraya koyadursun, bizde kimseye verecek heykelcik olmadığından 2013’ün En’lerine kendi Oscar’larımızı dağıtma kararı aldık. And the Oscar goes toooo…

En Oscar’ları poşete koyup götürecek olanı: American Hustle

american-hustle
Bu sene 12 Years A Slave ile beraber ödül yarışında başa baş giden American Hustle sektör tarafından daha çok sevilmesi sebebiyle bizce bu yılki Oscar töreninde en az 5 altın adam kucaklar. Christian Bale, Bradley Cooper, son yılların en gözde aktrisi Jennifer Lawrence gibi bir ekibiyle de işi de çok zor değil hani. Şüphesiz bu yılın en çok beklenen filmlerinden, biz ise yetim çocuklar gibi Şubat 2014’te izleme fırsatı bulacağız.

En DVD’si alınıp tekrar tekrar izlenesi: 12 Years A Slave

12-years-a-slave
Solomon Northup’ıın 1853 tarihli otobiyografisinden uyarlama film 19. yüzyıl New York’unda özgür bir adam olarak dünyaya gelen Northup’ın kaçırılmasını ve salıverilişinden önce 12 yıl boyunca Louisina tarlalarında köle olarak çalıştırılışını konu ediniyor. Bu senenin en iyi filmlerinden biri, değil bu senenin en iyi filmi, eleştirmenlerden de çok iyi not aldığını belirtmek gerek.

En senaryosu dudak uçuklatanı: Her

her
Spike Jonze’un yazıp yönettiği Her, bu senenin en farklı filmlerinden biri. Joaquin Phoenix’e şimdiden Altın Küre adaylığı getiren film, bugüne kadar yönettiği tüm filmlerle (Being John Malkovich, Adaptation, Where The Wild Things Are) farklı bir bakış açısı olduğunu kanıtlayan yönetmenin merakla beklediğimiz bir işi.

En müziği folk sevdirecek olanı: Inside Llewyn Davis

60’ların folk müzik tarihine ışık olan film Oscar Isaac’in oyunculuğu ve müthiş müzikleriyle yine senenin en iyi filmlerinden olma özelliğini taşıyor. Gri-mavi tonlarındaki ışık düzenlemesi ve karamsar yapısıyla altında Coen kardeşlerin imzasını taşıdığını kesinlikle gösteriyor.

En “kadın oynamış abi” dedirteni: Blue Jasmine

blue-jasmine
Cate Blanchet’in kariyeri boyunca sergilediği en iyi performanslardan birine sahip Blue Jasmine, Woody Allen’ın nevrotik, saplantılı kadın karakterlerine bir yenisini daha ekliyor. Cate Blanchett’in bu karaktere kattığı yorum ise kelimelerle anlatılabilir türden değil. Woody Allen’ın ortalama üzeri senaryosunu alıp, oyunculuğuyla bambaşka yerlere taşımış. Cate Blanchett’in oynadığı materyalist ve konformist Jasmine karakterinin yanında diğer herkes sönük kalıyor. Bu sebeple Jasmine’nin kız kardeşi Ginger’a yazılan ekstra hikayenin mantığını anlamış değiliz. Film tipik bir Woody Allen filmi, Midnight in Paris başarısı yakalamaktan ise oldukça uzak. Yine de Blanchett’in oyunculuğu filmi kesinlikle izlemeye değer kılıyor.

En “adam oynamış abi” dedirteni: Dallas Buyers Club

dallas
Matthew McConaughey’nin bugüne kadarki film skalasına baktığımızda karakter hikayesinin ön planda olmadığı, ana akım aksiyon filmlerine rastlıyoruz sürekli. Buna rağmen aktör Dallas Buyers Club’ta kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. Kendisine bu filmde at suratlı Jennifer Garner ve intihara meyilli surat Jared Leto eşlik ediyor. Film kendisine AIDS teşhisi konulduktan sonra AIDS’ten muzdarip hastalara ilaç yardımı sağlayan bir dolandırıcıyı anlatıyor. Jennifer Garner’ın anlamsız karakteri dışında McConaughey’ye ve Leto’ya Oscar adaylığı garanti.

En seksi mi seksi olanı: The Bling Ring

the-bling-ring
Harry Potter’ın Hermione’si olarak hayatımıza giren ve seri bittikten sonra Hermione kimliğini kuru bir yaz gününde derisini değiştiren bir yılan misali çıkarıp atan Emma Watson’ın başrolünde oynadığı film Francis Ford Coppola’nın kızı, bağımsız filmlerin taçsız kraliçesi Sofia Coppola imzasını taşıyor. Ünlülerin evlerine girip parti yapıp, evden kıyafet çalan bir grup sosyete meraklısı gencin gerçeğe dayalı hikayesini anlatan film sırf Emma Watson’ın seksi dansı ve kıyafetleri için bile izlenebilir.

En torrent’e atılası: This Is The End

this-is-the-end
Nemrut surat James Franco’nun Los Angeles’taki evinde verdiği bir parti ve partinin ardından dünyanın sonunun gelmesi gibi absürd bir konusu olan film Hollywood aktör ve aktrislerinin filmde kendilerini canlandırmasıyla absürdlüğüne absürdlük katıyor. Komik diyalogları ve eğlenceli havasıyla tam bir çerezlik seyir olan film bu senenin en komik yapımlarından biri.

En Fransız Yeni Dalga’sına selam çakanı: Frances Ha


Indie kraliçesi Greta Gerwig’in hem senaryosunun yazılmasına yardım ettiği hem de başrolünde harikalar yarattığı Frances Ha, New York’ta hayatta tutunmaya çalışan, dans eden ama tam da dansçı olmayan, vasatlığını kabullenmeye itilmiş, çok gerçekçi bir film karakteri. Konvansiyonel film kodlarının dışında bir senaryoya sahip olan film kendisini karakter ve şehir uyumuyla o kadar güzel yediriyor ki, New York’ta yaşanmasına rağmen Frances’i orada hiç aykırı bulmuyorsunuz. Diğer ana akım filmlerle rekabet etmeyecek olsa da Yeni Dalga esintili karakter gelişimi ve göz dolduran oyunculuğuyla kesinlikle izlenmeye değer.

En gereksiz Hollywood çevirmecesi: Oldboy

oldboy
2003 tarihli Güney Kore yapımı nev-i şahsına münhasır bir film olan Oldboy’un Spike Lee tarafından yönetilen Hollywood evirmecesi olan film, orijinalini mumla aratacağa benzer. Hollywood’un kronik bir alışkanlığı olan Uzak Doğu filmlerini kendi endüstrisiyle tekrar harmanlayarak önümüze koyması yeni bir şey değil. Fakat vizyona girdiği yıl neredeyse bir Hollywood yapımı kadar gişe hasılatı elde eden ve bir bakıma kült statüsüne erişen bu filmi tekrar ana akım çarkına sokmaya ne gerek vardı, bilemiyoruz.

En aile kavramını alt üst edeni: Stoker

stoker
Chan-wook Park’ın yönettiği Nicole Kidman’lı ve Mia Wasikowska’lı gerilim filmi kesinlikle bir Oldboy değil. Hikayesi kendini keşfetme sürecinde olan bir kızın ve ailesinin üzerinden yediriyor kendisini. Burada Mia’nın canlandırdığı karakter olan India’yı hormonlarına yenik düşmüş bir ergen olarak görebiliriz, senaryo da karakterleri göz önünde bulundurunca biraz zayıf kalmış fakat Park’ın Oldboy ile beraber bu filmde de bellediğimiz aile, anne, akraba, arkadaş gibi kavramlarla nasıl oynadığını, bize bu kavramları nasıl tekrar sorgulattığını görmek mümkün ve bunu kesinlikle her yönetmen yapamaz.

En şatafatlısı, afillisi, şıkır şıkırı: The Great Gatsby

the-great-gatsby
Baz Luhrmann Romeo & Juliet ve Moulin Rouge’dan tarzını yeterince bellediğimiz bir yönetmen. Onun kabareleri aratmayan, şaşaalı dünyasını düşününce Scott Fitzgerald’ın aynı adlı romanının filmi için de Luhrmann’dan başka bir yönetmen düşünülemezdi orası kesin. Gerçeküstü görünen sahneleri, karakterlerin ressam elinden çıkma gibi göründüğü kareleri ama yine de sürekli arka planda devam eden sahtelik hissiyle film Amerikan Rüyası’nın dibine kadar girebileceğinizi ama yine de ona tam olarak ait olamayacağınızı gözünüze sokuyor. Birinci Dünya Savaşı sonrası kayıp kuşağın amiyane tabirle ipini kopardığı ve Caz Devri denilen dönemi yaşadığı New York’ta geçen film Leonardo DiCaprio’nun kalburüstü oyunculuğuyla ve kesinlikle ödülü hak eden kostüm, sahne tasarımıyla bu senenin iyileriyle yarışamayacak olsa da prodüksiyon tasarımı ve kostümleriyle ödüle değer. Soundtrack’lerinin de güzelliğini unutmayalım.

En gişe hasılatı garantisiyle çekileni: The Hunger Games Catching Fire

hunger
Serinin ilk filmindeki başarısızlığın ardından ikinci filmi büyük bir beklenti düşüklüğüyle izleyen seyirciler mutlaka ikinci filmin ilkinin katbekat üzerine çıktığının farkındadırlar. İlk filmde romanı okumayan izleyicilerin aklında sorular bırakan zayıf senaryo, ikinci filmde altı doldurulan karakterlerle ve bir gençlik romanı çevirisinden öteye gidişiyle Hunger Games’e kesinlikle sınıf atlatıyor. Başarılı ses tasarımı ve makyajı, yer yer distopik bakış açısıyla Catching Fire kesinlikle büyük bütçeli bir Hollywood filmi olmaktan fazlası.

En “based on a true story”si: Rush

rush
70’li yıllarda yaşamış, aralarında ezeli rekabet bulunan iki F1 pilotunu anlatan film, Chris Hemsworth’ün sadece Marvel yapımlarında (bkz: Thor) kas sergilemekten ve oyunculuğa dair bir şey bulunamayacak filmlerde boy göstermekten ibaret olmadığını ve kesinlikle sınıf atladığını gösteriyor. Mutlaka sinemada izlenmesi gereken bir yapım. Kurgusu son derece sağlam, öyle ki filmin 40 yıl öncesini anlattığını fark etmiyorsunuz bile.

En çocuk bahane edilerek izlenesi: Despicable Me 2

despicable-me
Tavuklar Firarda ve Toy Story olmasa animasyon film seviyor olur muyduk, bilemiyorum. Özellikle o yıllarda çocuk olmuş herkesin favorisi olan bu filmlerin üstüne en azından bizim için hiçbir film çıkamayacak olsa da, Despicable Me son yılların “Animasyon olacak diye hikayesiz olması gerekmiyor” tezini destekleyen yapımlarından bir tanesi.

En salya sümük böhühüh ağlatanı: The Broken Circle Breakdown

the-broken-circle-breakdown
Arka planına bluegrass gibi tüm zamanların en iyi müzik janrlarından birini alıp, biri hayalperest diğeri realist, birbirine sonsuzluk kadar uzak iki insanın aşkını ve bu aşkla birlikte değişen hayatlarını, ölmek üzere olan çocuklarını anlatan filmi sular seller gibi gözyaşı dökerek izliyorsunuz. Her şeyde olduğu gibi film piyasasında da ötekileştirme bol bulunduğundan sözde “farklı” karakterlerin aşkı, insanların ilgisini diğerlerine göre daha fazla çekiyor. Sıradan bir aşk filmi olmayışı ve hikayesini çok gerçekçi bir şekilde anlatması sebebiyle seyircinin kalbini kazanıyor The Broken Circle Breakdown. Bir kutu mendille izlenmesi tavsiye olunur.

En ergen olmayan gençlik filmi: The Perks of Being A Wallflower


Stephen Chbosky’nin aynı adlı romanından uyarlama olan film 10-15 yaş arası macera romanları film çevirmelerinde oynayan Logan Lerman’ı tekrar keşfetmeniz için bir seçenek. Eskilerin Hermione’si şimdilerin tanrıçası Emma Watson’ı da başrole koyan film sıradan Amerikan lisesi ve çevresinde geçen “amigo kız-beyzbolcu yakışıklı çocuk-asosyal inek karakter” üçgeninin dışında kalışıyla ve sade diliyle 2013’ün mutlaka izlenecek filmler listesine alınmayı hak ediyor.

En yine Oscar’ı alamayacak olan aktörü: Leonardo DiCaprio

the-wolf-of-wall-street
Martin Scorsese’nin son filmi olan The Wolf of Wall Street’te başrolde izleyeceğimiz DiCaprio muhtemelen yine bir aktör olarak çok iyi bir iş başardı, hatta Oscar’a da yine aday olur; ama bu Akademi seni sevmiyor be Levo, anla artık. 3 kere aday olduğu Oscar’dan bir kere bile eli dolu dönemeyen DiCaprio’nun her ne kadar şansı pek yüksek gözükmese de bu yıl altın adamı evine götürebilmesini, dantellere sarabilmesini diliyoruz. Wall Street’in sert, rekabetçi dünyasına mizahi bir bakış açısı getiren filmi de heyecanla bekliyoruz.

En yine Oscar’a aday olacak olan aktrisi: Meryl Streep

august-osage-county
Yine bu senenin en iyi yapımlarından biri olan August: Osage County Hollywood’da var olmuş bütün oyuncuları içinde barındırıyor diyebiliriz. Julia Roberts’tan Benedict Cumberbatch’e ve Ewan McGregor’a şaşaalı bir oyuncu kadrosuna sahip olan filmde Meryl Streep yine döktürmüş. Leonardo DiCaprio’nun bu yıl Oscar’ı alamayacağından ne kadar eminsek Meryl Streep’in de 18. adaylığını garantileyeceğinden o kadar eminiz.

En sinemada izlemezseniz olmazı: Gravity

O görsel efektler, o sizi içine çeken dünya, boşluk hissi… Gravity’nin etkisi o kadar muazzam ki filmi doğru düzgün bir salonda doğru ses sistemiyle izlediyseniz kendinizi uzayda hissetmemeniz için hiçbir sebep yok. Filmin görüntü yönetmenliği ve ses kurgusu muazzam. Alfonso Cuaron’a En İyi Yönetmen adaylığını kesin olarak getirecek. Vizyondayken izlemediyseniz gerçekten büyük kayıp, çünkü Gravity kesinlikle bilgisayar başında izlenecek bir film değil. “Uzayda olan uzayda kalır.” teziyle film boyunca karakterlerin Dünya’da geçirdikleri zamana dair hiçbir sahne barındırmayan film insana “Arayışta olan bir karakterin kendini bulması için uzay boşluğundan daha iyi başka neresi olabilir?” sorusunu sorduruyor. Nevrotik, takıntılı kadın karakterlerinin dışında izlediğimiz Sandra Bullock da sinir bozucu romantik komedi filmlerinden başka yapımların altından gayet güzel kalkabileceğini kesinlikle kanıtlıyor.

En dikkat çeken Amerikan bağımsızı: Fruitvale Station

fruitvale-station
2008’i 2009 yılına bağlayan yılbaşı gecesi polis tarafından sebepsiz yere vurulan Oscar Grant’in gerçek hikayesinden esinlenen film yılın iyi bağımsız yapımlarından bir tanesi. Yaşamının son 24 saatini izlediğimiz Oscar’ın hikayesi ister istemez polis şiddetine aşina ve alışık olan biz için ise ayrı bir empati kaynağı şüphesiz. Gezi eylemleri boyunca haksız yere dövülen ve hatta öldürülen gençlerimizden Oscar’ın hiçbir farkı yok, çünkü bir suçu yok. Oscar için ölümünün ardından polise karşı birçok protesto yapıldığını belirtelim. Bizim ülkemizde yaşayan bir insan kadar kimseye bu kadar yakın gelmeyeceğini umduğumuz filmi kesinlikle izlemenizi öneriyoruz.

En başından kötü olduğu belli olanı: The Host

the-host
Stephenie Meyer’in Alacakaranlık serisinden sonra evde depresyona girerek yazdığını düşündüğümüz Göçebe (The Host) romanının aynı adlı uyarlaması olan film için söylenecek pek bir şey yok zira Alacakaranlık diyerek yeterince açık olduğumuzu düşünüyoruz. Hannah, filminde gelecek vaat eden Saoirse Ronan’ın neden bu yapımlarla vakit kaybettiği ise ayrıca bir merak konusu.

En “Adam Sandler geliyor, kaçın” diye bağıranı: The Grown Ups 2

grown-ups-2
Tüm zamanların en gıcık, en oyuncu olmaması gereken ama buna rağmen bir şekilde oyuncu olmuş ve milyonlarca başarısız komedi filmi çekmiş yumurta kafası Sandler’ın bir başka saçmalığı. Vakit kaybı. Yılın en vasat filmlerinden bir tanesi.

En “hay allah, bu sefer olmamış” dedirteni: The Hangover Part 3

the-hangover-part-3
İlk filmini izlediğimizde hikayesinin orjinalliği ve aşırı komik oluşuyla kendine bağlayan Hangover serisi 2. filmiyle bizi hayal kırıklığına uğratmış fakat ilk filmdeki kredisi fazla olduğundan serinin devam filmindeki bu fikir yoksunluğunu göz ardı etmiştik. Buna rağmen serinin final filmi hepten batıyor ve bırakın komik olmayı, sıkıcılaşıyor. Fikrini ilk filmde tüketmiş olduğunu maalesef itiraf etmek zorunda olduğumuz serinin bu son filmi, ne yazık ki “olmamış”.

En hissiz Disney yapımı: Oz The Great And Powerful

Var olmuş en histen ve duygudan yoksun Disney yapımı: Oz. Nemrut James Franco ve yüz güzelliğinden başka oyunculuğa dair hiçbir şey barındırmayan Mila Kunis’li kadrosuyla zaten baştan beklenti düşürüyor. Rachel Weisz ve Michelle Williams gibi kaliteli oyunculara rağmen film kendini sevdiremiyor çünkü bu tür peri masalı filmlerde görmek istediğimiz sıcaklık, burada yok.

En yarısında çıkılanı: After Earth

after-earth,
M. Night Shyamalan için 6th Sense’ten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Kötü ötesi Avatar çevirmesi ve After Earth’ün ardından kendisine bir an önce silkelenmesini salık veriyoruz. Film Will Smith ve sinir bozucu omurgasız oğlu Jaden Smith’in aşık attığı, vasat bir bilim kurgu. Posterindeki üzerine çok düşünülmüş sloganından başka bir şeyi olmayan bir yapım. Para ziyanı olarak nitelendiriyoruz.

En keşke yapılmasaydı dedirteni: Hansel & Gretel Witch Hunters

Çocukluğumuzda muhtemelen en aşina olduğumuz Grimm kardeşler masalı olan Hansel ve Gretel’in cadı avcıları olarak lanse edildiği filmde oyunculuktan yoksun Gemma Arterton ve neden bu yapımda rol aldığını anlayamadığımız Jeremy Renner var. Klasik bir masala yeni bir dokunuş vaadinde bulunan film ne yazık ki vasadın altında.

En beklendiği gibi çıkmayanı: Man of Steel


Her Christopher Nolan yazan filmi koşarak izleyemeyeceğimizin bir kanıtı gibi Man of Steel. Henry Cavill yeni Superman olarak göz doldursa da filmdeki aksiyon yoğunluğu ve hikayenin filmin sonlarına doğru kendini izletmeyişiyle beklentilerin altında kalıyor. Batman filmleriyle süper kahraman filmlerinin gerçekten yaşayabileceğini var saymamıza sebep olan realist bakış açısı Nolan’ın yapımcılığını üstlendiği Man of Steel’da da fazlasıyla hissediliyor. Yine de pek çok süper kahraman filmlerinde görmeye alıştığımız ucuz detayları var Man of Steel’ın. Şehrin neredeyse tamamının yok olmasına rağmen bu yıkımı sadece iki sözde “normal” vatandaş üzerinden göstermeye çalışması ve Superman tam bir ucube gösterisiyken birden kırmızılar ve maviler içindeki Amerikan bayrağı alt temalı üniformasıyla iki dakika içinde bir halk kahramanına dönmeyi başarması gibi ayrıntılar bunlardan birkaçı. Görsel efektleri güçlü, buna diyecek bir lafımız yok. Yine de bizce senaryonun altı boş bırakılmış ve filmin kötü karakterini oynayan Michael Shannon kesinlikle iyi bir oyunculuk göstermesine rağmen kötü adamın amaçsızlığı biraz yıldızını söndürmüş. Bu kadar beklentiden sonra bizi hayal kırıklığına uğratan Man of Steel için maalesef “beklendiği gibi çıkmayan” diyoruz.

En klişesi: Thor The Dark World

thor-the-dark-world
Çizgi roman çevrimi film severlerin izleyebileceği bir film olsa da, Thor’un devam filmi alışık olduğumuz senaryo kodları ve genel olarak izleyiciye yeni bir şey sunmamasıyla malesef klişe olma özelliğini taşıyor.

En “Bunlar en son Disney prensesiydi la noldu?” dedirteni: Spring Breakers

spring-breakers
Amerikan gençliğine sürreal bir ironi niteliğinde olan Spring Breakers bu ironiyi pekiştirmek için olsa gerek Disney çıkışlı iki oyuncuyu seçmiş: Selena Gomez ve Vanessa Hudgens. Kendilerini bu filmde izlemek oldukça garip kaçsa da, hikayenin altını çok güzel bir şekilde çiziyorlar orası kesin. Yönetmen Harmony Korine’in yarattığı dünyada paraları olmadığı için restoran soyan ve bu sayede bahar tatiline giden 4 genç kızı izliyoruz filmde. Kızlardan ikisi ayrı ayrı eve dönükten sonra kalan ikisi James Franco’nun canlandırdığı ismi münhasır Alien isimli gangster ile birlikte underground suç dünyasına adım atıyor ve pembe kar maskeleriyle adam öldürüyorlar. Sevenin seveceği, nefret edenin gerçekten nefret edeceği, uç ama bir o kadar da güzel bir film.

En doğaüstü film kotasını dolduranı: Warm Bodies


Danny Boyle’un 28 isimli filmi ve The Walking Dead dizisiyle beraber popüler kültürde iyiden iyiye yerini sağlamlaştıran zombi miti, Alacakaranlık roman serisiyle tavan yapan sempatik, evcil vampir ve beraberinde gelen kurt adam rekabetinden bıkan, ama mitolojik oluşumları bir o kadar seven izleyiciler için keyifli bir alternatif. 2011’in en başarılı yapımlarından biri olan 50/50’nin yönetmeni olan Jonathan Levine’nin hem senaryosunu kaleme aldığı hem de yönettiği filmde zombi olmasına rağmen hissetmekten kaçamayan R isimli karakteri izliyoruz. Başarılı müzik seçimleri ve rol yapabilen oyuncularıyla Warm Bodies gençlik filmlerindeki mimik ve yetenek yoksunu Kristen Stewart gibi seçimlerin yanında seyirlik bir alternatif.

En izlenesi Türk filmi – Yozgat Blues


Bizim topraklarımızdan bir kara mizah olma özelliğini taşıyan Yozgat Blues senenin dikkat çekici yerli yapımlarından. Ne yazık ki her bağımsız Türk yapımı gibi gösterim yapacak yer çok az buluyor. O yüzden izleyelim, izletelim!

PaylaşTweetleGönder
Gizem Oktay

Gizem Oktay

İleri
Sezen Aksu’nun Bile Söylediğini Unutmuş Olabileceği 22 Efsane Eseri

Sezen Aksu'nun Bile Söylediğini Unutmuş Olabileceği 22 Efsane Eseri

Yorum yapabilmek için bir ListeList hesabınız olması gerekmektedir. Aşağıdaki bağlantı ile hemen bir hesap oluşturabilirsiniz.

Listelist'e üye ol

  • feela dedi ki:
    29 Ocak 2014, 17:44

    wolf of wall street oyuncuları alır oscar’ı ! margot robbie uuu bebeğim

    Cevaplamak için giriş yapın
  • Doğuş dedi ki:
    28 Ocak 2014, 19:56

    Evet benziyorlar ama değil düzeltmek isterseniz diyerek alta link te koydum.
    “yetenek yoksunu Kristen Stewart gibi seçimlerin yanında seyirlik bir alternatif.” Teresa Palmer http://www.imdb.com/name/nm1954240/?ref_=ttfc_fc_cl_t2

    Cevaplamak için giriş yapın
  • lale dedi ki:
    25 Aralık 2013, 04:08

    Sensin yumurta kafalı. ergen fan saldırısı yaptıracak adam değil ama, saldırasım geldi. dokunmayın adamıma.

    Cevaplamak için giriş yapın
  • Oktay Volkan Alkaya dedi ki:
    23 Aralık 2013, 17:09

    Gizem gene sinema salonlarında yer göstericiliğini konuşturmuş. Pacific Rim, Now You See Me, Lone Ranger üçlüsüne bu yazıda nasıl kafa atmamış hayret ettim 🙂

    Cevaplamak için giriş yapın
  • İlgili İçerikler

    Muhteşem Performanslarına Rağmen Oscar Kazanamayan 5 Oyuncu
    Sinema

    Muhteşem Performanslarına Rağmen Oscar Kazanamayan 5 Oyuncu

    Film Eleştirmenleri Son 10 Yılın En İyi 10 Filmini Seçti
    Sinema

    Film Eleştirmenleri Son 10 Yılın En İyi 10 Filmini Seçti

    Oscar’ı Hakedip Alamayan Filmler Serisi Bölüm 3: 2000 Sonrası 18 Film
    Film

    Oscar’ı Hakedip Alamayan Filmler Serisi Bölüm 3: 2000 Sonrası 18 Film

    İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü’nün Perspektifinden Endüstri Mühendisliği: Nedir, Ne iş Yapar?
    İş Yaşamı

    İTÜ Endüstri Mühendisliği Kulübü’nün Perspektifinden Endüstri Mühendisliği: Nedir, Ne iş Yapar?

    18 Ocak 2021
    Gerçek Bir Mucize: Anne Sütü ve Emzirmenin 7 Faydası
    Sağlıklı Yaşam

    Gerçek Bir Mucize: Anne Sütü ve Emzirmenin 7 Faydası

    18 Ocak 2021
    medyum listelist medyumluk medyumlar tarihçesi tarihçe
    Tarih

    Spiritüel Dünyanın Kapılarını Araladıklarını İddia Eden Tarihteki 5 Büyük Medyum ve Hikayeleri

    17 Ocak 2021
    Agatha Christie Kitapları: Her Satırında Gizemi Hissedeceğiniz Birbirinden Sürükleyici 13 Kitap
    Edebiyat

    Agatha Christie Kitapları: Her Satırında Gizemi Hissedeceğiniz Birbirinden Sürükleyici 13 Kitap

    17 Ocak 2021
    “Sükunet Anları”: Suyun Yüzeyindeki Huzuru Resmeden Ressam Isabel Emrich ve 10 Harika Çalışması
    Tasarım

    “Sükunet Anları”: Suyun Yüzeyindeki Huzuru Resmeden Ressam Isabel Emrich ve 10 Harika Çalışması

    17 Ocak 2021
    Kış Aylarında Sokaktaki Canları Unutmayalım! Sokak Hayvanları İçin Evde Hazırlayabileceğiniz Basit ve Besleyici Mamalar
    Hayvansever

    Kış Aylarında Sokaktaki Canları Unutmayalım! Sokak Hayvanları İçin Evde Hazırlayabileceğiniz Basit ve Besleyici Mamalar

    17 Ocak 2021
    Kahvesiz Yapamayanlara: Kahve Hakkında Daha Önce Hiç Duymadığınız 14 Gerçek
    Yeme - İçme

    Kahvesiz Yapamayanlara: Kahve Hakkında Daha Önce Hiç Duymadığınız 14 Gerçek

    17 Ocak 2021
    YouTube video nasıl indirilir
    Teknoloji - Bilim

    Youtube Videoları Nasıl İndirilir? Bilmeniz Gereken Tüm Yöntemler

    17 Ocak 2021
    Fosiller
    Tarih

    Fosiller Hakkında Öğrenir Öğrenmez Çok Şaşıracağınız 25 İlginç Bilgi

    16 Ocak 2021
    netflix ilginç belgeseller listelist
    Belgesel

    Küfürlerin Tarihinden Zorlu Hapishanelere: Netflix’te İzleyebileceğiniz 19 İlginç Belgesel

    16 Ocak 2021
    İngiltere’ye Vize Sağlayan Ankara Anlaşması Nedir? Şartları Nelerdir? Ne Zaman Bitecek?
    ListeList Özel

    İngiltere’ye Vize Sağlayan Ankara Anlaşması Nedir? Şartları Nelerdir? Ne Zaman Bitecek?

    7 Ekim 2020
    Evde Hijyen Sağlamanın En Pratik Yolu: Buharlı Temizleyiciler
    Alışveriş

    Evde Hijyen Sağlamanın En Pratik Yolu: Buharlı Temizleyiciler

    10 Nisan 2020
    Oyunlardan Uygulamalara: Çocuklara Evde İngilizce Öğretmenin 7 Etkili Yolu
    Gündem

    Oyunlardan Uygulamalara: Çocuklara Evde İngilizce Öğretmenin 7 Etkili Yolu

    9 Nisan 2020
    Ruhunuzu Dinlendirin: Mandala Çizimi ve En İyi Mandala Boyama Kitapları
    Alışveriş

    Ruhunuzu Dinlendirin: Mandala Çizimi ve En İyi Mandala Boyama Kitapları

    8 Nisan 2020
    Kendi Saçını Kesmek İsteyen Erkeklere: Evde Saç Kesim Rehberi
    ListeList Özel

    Kendi Saçını Kesmek İsteyen Erkeklere: Evde Saç Kesim Rehberi

    8 Nisan 2020
    Evde Canı Sıkılanlara Birbirinden Keyifli 18 Hobi ve Aktivite
    Alışveriş

    Evde Canı Sıkılanlara Birbirinden Keyifli 18 Hobi ve Aktivite

    25 Mart 2020
    Evde Verimli Vakit Geçirmek İçin Faydalanabileceğiniz 16 Online Eğitim Platformu
    ListeList Özel

    Evde Verimli Vakit Geçirmek İçin Faydalanabileceğiniz 16 Online Eğitim Platformu

    16 Mart 2020
    Tablet Fiyatları: En İyi Tabletler Hangileri? Çok Satan 7 Tablet Modeli ve Özellikleri
    Alışveriş

    Tablet Fiyatları: En İyi Tabletler Hangileri? Çok Satan 7 Tablet Modeli ve Özellikleri

    15 Mart 2020
    Hayat Yarışında Çocuğunuzu Bir Adım Öne Geçirecek Faydalı Uygulamalar
    Kadın

    Hayat Yarışında Çocuğunuzu Bir Adım Öne Geçirecek Faydalı Uygulamalar

    28 Eylül 2019
    Kokusuyla Hafızalara Kazınan 15 Erkek Parfümü
    Alışveriş

    Kokusuyla Hafızalara Kazınan 15 Erkek Parfümü

    8 Haziran 2019
    Tuzsuz Şampuan Ne İşe Yarar? Tuzsuz Şampuanı Neden Tercih Etmeliyiz?
    Sağlıklı Yaşam

    Tuzsuz Şampuan Ne İşe Yarar? Tuzsuz Şampuanı Neden Tercih Etmeliyiz?

    10 Nisan 2019
    “Çocuğum Tablet Başından Kalkmıyor” Diyenlere 8 Alanda 40 Etkinlik Önerisi
    Gündem

    “Çocuğum Tablet Başından Kalkmıyor” Diyenlere 8 Alanda 40 Etkinlik Önerisi

    9 Nisan 2019
    • Hakkımızda
    • Gizlilik Politikası
    • Muvafakatname
    • Yazı Gönder
    • Reklam
    • İletişim

    © 2019 ListeList - Yeni Nesil Medya Platformu

    Sonuç bulunamadı
    Tüm sonuçları görüntüle
    • Ana Sayfa
    • Gündem
    • ListeList Özel
    • Alışveriş
    • Koronavirüs
    • Sinema
    • Kadın
    • Diğer
      • Edebiyat
      • Sağlıklı Yaşam
      • Seyahat
      • İş Yaşamı
      • Tiyatro
      • Hayvansever
      • Spor
      • İstanbul
      • Tarih
      • Müzik
      • Astroloji
      • +18
      • Ekoloji
      • Tasarım
      • Dizi
      • Teknoloji – Bilim
      • Yeme – İçme
      • Pürtelaş
      • Testler
      • Video

    © 2019 ListeList - Yeni Nesil Medya Platformu

    Oturum süresi doldu

    Lütfen tekrar giriş yapın. Giriş sayfası yeni bir pencerede açılacaktır. Giriş yaptıktan sonra pencereyi kapatıp bu sayfaya dönebilirsiniz.

    >

    ListeList'ten en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler (cookies) kullanmaktayız.

    Daha fazla bilgi ve hangi çerezleri kabul edip etmeyeceğinizi öğrenmek için ayarlara bir göz atabilirsiniz.

    ListeList
    Gizlilik

    ListeList'ten en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler (cookies) kullanmaktayız. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanmaktadır ve takip eden ziyaretlerinizde siz olduğunuzu bilebilmek, sitenin hangi alanlarını ilgi çekici bulduğunuzu incelemek gibi amaçlarla kullanılmaktadır.

    Kullanılması gerekli çerezler

    Kullanılması gerekli çerezler tercihlerinizi saklamak ve buna uygun hizmet verebilmek adına her zaman etkin durumdadır.

    Eğer bu çerezi kapatırsanız, bu ekranda yapmış olduğunuz tercihleri de saklayamayız. Bu da siteye ger gelişinizde çerezleri etkinleştirip etkinleştirmeme işlemini tekrar yapmanız gerektiği anlamına geliyor.