19. yüzyılın sonlarında Almanya’nın kalabalık şehirlerinde çıplak insanlara rastlamak olağan bir durumdu. Sıcak bir yaz gününde özellikle Baltık kıyısındaki plajlarda ya da iç kesimlerdeki göllerde insanlar çıplak güneşlenmekteydi. Frankfurt’taki Grüneburgpark veya Münih’teki Englischer Garten’de şehrin karmaşasından kaçmak isteyenler, üzerini tamamen çıkarmış insanların güneşlendiğini görebilir. Ya da kışın Almanya’daki herhangi bir saunaya gittiğinizde havlunuzu komple çıkarmanızı isteyebilirler. Berlin’de havuza girmek istediğinizde de aynı görüntülerle karşılaşabilirsiniz. Almanya’ya özgü olan bu durum diğer Avrupa ülkeleri vatandaşlarını dahi şaşırtıyor. Almanların çıplaklık konusundaki rahatlıkları devraldıkları tarihi mirastan kaynaklanıyor. Alman tarihinin en başarılı ve örgütlü nüdist hareketini işçi sınıfı başlatmıştı. Naziler iktidara geldiklerinde yaptıkları ilk şeylerden biri nüdizmi yasaklamaktı. Gelin detaylara birlikte bakalım
Almanya’daki nüdizmin renkli tarihi
19. yüzyılın son çeyreğinde Almanya’da hızlı bir sanayileşme ve kitlesel göç süreci başladı. İkinci İmparatorluk (1871 -1918) sırasında, Almanların büyük bir kısmı şehirlere göçmüştü. Bir süre sonra şehirler öyle kalabalıklaştı ki insanlar sağlıksız koşullarda yaşamaya başladı. Göç edenler kendilerini kabul ettirmek istiyordu. Bu durum mahalle derneklerinin oluşmasına, sosyal ve politik alt kültürlerin ortaya çıkmasına ve örgütlü hareketlerin filizlenmesine yol açtı. Derneklerin ve alt kültürlerin çoğu, sağlıksız yaşam koşullarına baş kaldıran insanlar arasında büyüdü. Sağlıksız yaşam koşullarından şikayet eden insanlar kendi gruplarıyla birlikte doğal şifa yöntemlerini deneyimliyordu. Öte yandan bazıları İsviçreli doktor Arnold Rikli’nin Lichtluftbader (ışık ve hava banyosu) dediği çıplak güneşlenmeyi etkili bir doğal terapi olarak benimsedi.
Antik Yunanistan’dan gelen ilham
Karl Diefenbach, çıplaklığı sadece bir terapi yöntemi olarak değil yaşam biçimi olarak kabul eden ilk kişiydi. Sıkı bir vejetaryen olan Diefenbach, yaz aylarında çıplak dolaşıyor kış aylarında ise sadece tunik giyiniyordu. Diefenbach, bu davranışı nedeniyle 1888 yılında oğluyla birlikte mahkemeye çıktı. Mahkeme günü güçlü bir savunma yaparak serbest kalmayı başardı. Ona göre çıplaklığın faydalarını anlayabilmek için Antik Yunanistan’a bakmak gerekiyordu. Ancak modern Avrupalılar bunu göremeyecek kadar sığ düşünüyordu. Diefenbach’ın bu açıklamalarının ardından kentin sanat çevrelerinden bir grup insan Antik Yunanistan idealini gerçekleştirmek için çalışmalara başladı.
Örneğin Deutsch – Hellas üyeleri düzenli aralıklara ormana giderek birbirlerinin çıplak resimlerini yapıyordu. Öte yandan Antik Yunan heykelleri gibi çıplak poz veriyor ve güzellik akşamları düzenliyorlardı. Kısa bir süre sonra bu insanlar fotoğraflarını ve düşüncelerini Die Schönheit (Güzellik) dergisinde yayınlamaya başladılar. Diefenbach’ın “Fidus” olarak bilinen en ünlü öğrencisi Hugo Höppener, ilhamını Antik Yunan’dan değil Alman geçmişinden alıyordu. Fidus, popüler tarih figürlerinden ve Alman kabileleri hakkında yazılan kitaplardan fazlasıyla etkilenmişti. Yıllar sonra Fidus, saf ırksal kökene dayanan yeni bir Alman kültürü oluşturulması gerektiğini savunan yazılar yazmaya başladı. Irksal yozlaşmayı, mevcut halk sağlığı krizinin tek sebebi olarak gösteriyordu. Öte yandan çıplaklığın, ırksal yozlaşmayı bitireceğini düşünüyordu. Kısa bir süre sonra Fidus’un bu düşüncesi birçok Alman tarafından benimsendi.
Çıplaklık: Bir yaşam tarzı
Büyük göç dalgasından sonra kentli işçilerin yaşamı hastalık ve ölümle sonuçlanıyordu. Ancak 20. yüzyıla yaklaşırken çoğu Alman için yaşam kalitesi eşi benzeri görülmemiş şekilde yükseldi. Bir zamanlar hayatta kalmakta zorlanan insanlar, yeni yüzyılın başlarında çok daha sağlıklıydı. Almanya’da yeni bir orta sınıf doğmuştu ve tek amaçları daha iyi şartlarda yaşamaktı. Bu sıralarda mutluluk ve başarı üzerine sayısız kitaplar yazılmaya başladı. Örneğin Richard Ungewitter, çok satan otobiyografisinde veganlık ve çıplaklığın onu başarıya götürdüğünü iddia ediyordu. Gerçekten de Ungewitter her gün çıplak bir şekilde egzersiz yapıyor, çalıştığı esnada masa başına çıplak oturuyordu.
Ungewitter gibi birçok isim, Alman ırkının Yahudiler ve Afrikalılar gibi “aşağı ırklar” tarafından zehirlenmiş olduğunu düşünmekteydi. Bu nedenle Almanların sağlığıyla çok fazla ilgileniyorlardı. Ona göre nüdizm oldukça önemliydi. Çünkü Almanlar çıplakken birbirlerinin “üstün üreme organlarını” hemen tanıyacak ve genetik olarak aşağı olan insanların kendilerini zehirlemelerine izin vermeyecekti. Bu sırada kadınlar da korse giymenin yasaklanmasını istiyordu. Çünkü korseler vücut hatlarını gereksiz bir şekilde abarttığından aşağı ırktaki insanların cinsel isteğini artırıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Motzener Gölü çıplaklığın merkezi haline geldi. Nüdist düşünürlerin de etkisiyle orta sınıf insanlar arasında çıplaklık hızla benimsendi. Öte yandan çıplak spor yapma alanları ve çıplak piknik yapma bölgeleri oluşturulmuştu. Çıplaklık sadece orta sınıf arasında değil yoksul kesim arasında da yaygınlık kazandı. Örneğin Adolf Koch tarafından kurulan Özgür Adamlar Birliği, yoksul işçilerin bir araya geldiği nüdist bir gruptu.
Daha fit bir proletarya
Adolf Koch tıpkı diğer nüdistler gibi işçilerin sağlığını korumak için onların güneş ışığına ihtiyacı olduğunu düşünmüştü. Ancak Koch bunun tek başına yeterli olmayacağını anladı. Ona göre ihtiyaç duyulan şey, büyüyen proleter sınıfın toplu eylemde bulunması, yoksulluğun ve dezavantajlılığın ortadan kaldırılmasıydı. Ancak bunun için, bireysel olarak işçilerin daha zinde ve daha bilinçli hale gelmeleri gerekiyordu.
Koch normalde bir okulda öğretmenlik yapıyordu. İlk olarak işe kendi sınıfıyla başlaması gerektiğini düşündü. Böylece okul derslerinden sonra çocuklara çıplak jimnastik ve cinsel eğitim vermeye başladı. Okulun dindar temizlikçisi bir gün Koch ve öğrencilerinin ne yaptığını öğrenmek için kapı aralığından sınıfı izledi. Sonra da rahibe ve basına bilgi verildi. Böylece büyük bir skandal patlamış oldu. Fakat insanlar Katolik Kilisesinin, işçi sınıfının gelişimini engellemek istediğini düşünüyordu. Bu durum haliyle Koch’u da radikalleştirdi. Koch 1924 yılında Berlin’de kendi özel okulunu kurdu. 1920’li yılların sonlarında Koch’un okul sayısı 13’e çıktı.
Koch okullarına giden işçi sınıfı öğrencileri haftada iki saat çıplak jimnastik yapıyordu. Düzenli olarak siyasi tartışmalara katılan bu öğrenciler, üç ayda bir tıbbi muayeneye tabi tutuluyordu
Amerikalı gözlemciler, Koch okullarında erkek ve kız çocuklarının eşit olduğunu, cinsiyetler arasında saygı olduğunu ve bu okulun en modern hastanelerden daha hijyenik olduğunu raporladı. Öte yandan burjuva nüdist gruplarına şişman, “çirkin” ve engelli bireyler alınmıyordu. Koch ise bu tür ayrımcılıkların hiçbirini yapmadı. Bu okullara üye olmanın ücretleri de burjuva derneklerinkinden çok daha düşüktü. Zaten hamile, çocuk, bebekli anne ve işsizlerden bir ücret talep edilmiyordu. Geri kalanlar ise yıllık gelirinin yüzde beşiyle buraya üye olabilirdi.
Burjuva nüdist dernekleri çok daha fazla metin yayınladıkları için onlar hakkında daha fazla bilgi sahibiyiz. Ancak Koch’un sosyalist nüdizmi, Alman tarihinin açık ara en popüler nüdist hareketiydi. 1933’e kadar sadece 3947 kişi Berlin’deki Koch okuluna kaydolmuştu. 1930’lu yılların başında bu okullarda yaklaşık 80.000 kişi çıplak egzersiz yapıyordu. 20.000 kişi burjuva derneklerine geri kalan 60.000 kişi ise Koch okullarına üyeydi.
Nazi dönemi ve sonrası
3 Mart 1933 tarihinde Naziler iktidardayken, Hermann Göring çıplak kültür hareketini ortadan kaldıran bir kararname çıkardı. Koch, okullarını açık tutmak için onları yeniden adlandırmak durumunda kaldı fakat başarılı olamadı. Bu sebeple çıplaklık kültürü yer altına indi. Söylentiye göre Koch kasabadan kasabaya gizli gizli seyahat ediyor, çıplak jimnastik seansları için insanları güvenli bir evde topluyordu. Bir SS binbaşısı Hans Suren, çıplaklığın halkın yararına olduğunu savunmaktaydı. Kısa bir süre sonra üst düzey Nazi subaylarını ikna etmeyi başardı. Böylece Nazi rejimi bazı çıplaklık seanslarını tolere etmeye başladı.
Suren, Alman ordusunda beden eğitiminden sorumlu subaydı. 1924 yılında İnsan ve Güneş isimli bir kitap yayınlamıştı. Bu kitapta kendine özgü tavırla çıplak egzersizin faydalarını anlatıyordu. 1936 yılında ırkçı eklemelerle kitabın yeni bir baskısı yapıldı. Hemen ardından İnsan ve Güneş, Nazi çevrelerinde başucu kitabı oldu. 1942 yılında Heinrich Himmler, havuza çıplak girmeye resmi olarak izin veren bir yönetmelik çıkardı. Bu yönetmelik, insanların çıplak gezmesi için artık bir kulübe katılmak veya dışarıda özel bir alana gitmek zorunda olmadığı anlamına geliyordu. Savaştan sonra Adolf Koch yeniden ortaya çıktı ve yeni Almanya’da Nazilerden arındırılmış bir çıplaklık kültürünü tekrar canlandırdı. Her şeye rağmen Naziler toplumsal alanda derin bir etki bırakmıştı. Bu nedenle 1960’lı yıllarda nüdist dernekler ülke için utanç kaynağı olmaya başladı. Yine de bugün hala sauna, havuz ya da belirli parklarda insanların çıplaklığı sıradanlaştırdığını görebilirsiniz.