Danimarkalı film yönetmeni ve senarist Lars Von Trier, öncüsü olduğu birçok teknik yenilik, gerginlik, merhamet, intikam ve travma denebilecek etkili filmleriyle tanınıyor. Hayranlık duyan ve nefret eden kitlesi yeni filmi The House That Jack Built hakkında eleştirilere hazırlanırken Trier ülkesinde verdiği son röportajında alkolizm ve anksiyete ile mücadele ettiğini açıkladı.
61 yaşındaki Danimarkalı yönetmen yaklaşık 40 yıldır sinema sektöründe ve üretkenliğinin yanında fazlasıyla tartışılan bir kariyere sahip
Dogma 95 adlı saf sinema furyasını sinemaya ve hayatlarımıza katan Trier bunu 1995 yılında Thomas Vinterberg ile yayımladığı manifestoyla başlattı
Bu kısaca filmin doğallığını etkileyen yapay ışıklar, efektler ve abartılı oyunculukların saf dışı bırakılması anlamına geliyordu. Yani doğal olmayan her şey yasaktı
Yönetmen, kariyeri boyunca Dogville, Antichrist, Melancholia, Nymphomaniac gibi birçok tartışmalı yapıma imza atıp ödüller aldı
Son filmi beklenirken Trier verdiği röportajda kötüye giden ruh sağlığıyla ilgili konuştu. Çekimler boyunca çok fazla zorlandığını söyleyen yönetmen anksiyete bozukluğu ve alkol bağımlılığı arasında gidip geldiğini söylüyordu
Trier bunda kendi hata payının da büyük olduğunu kabullenip anksiyeteyi yenmek için alkolü çare gördüğünü, kendine engel olup içmediği zamanlarda ise panik ataklarla karşılaştığını anlattı
Eskiden yaratma sürecinde tek ihtiyacı olan alkol, şu an hayatındaki en büyük engel haline gelmişti
Yeni bir film çekecek durumda olmadığını eklerken İskandinav oyuncularla kısa, siyah-beyaz filmler çekerek kendini bulmaya çalışacağını açıkladı
Trier röportajını,’Yeni filmler izlemekten özellikle kaçınıyorum. Çünkü benim durumumda olabilecek en kötü şey, yeniden heyecanlanıp, kendimi unutup çalışmaya başlamak. Hiçbir şey yapmazsam delirebilirim.’ diyerek bitirdi