Nedense güzel yurdumuzda sevdiğimiz, takip ettiğimiz, merak ettiğimiz zat-ı muhteremlere gıcık olma hızımız ışık hızına toz attırabiliyor. 72. yaşını dolduran Ali Poyrazoğlu da genetik kodlamamız sebebiyle duygu durumumuzu düzenli Araf’ta bırakan, yeterince mütevazı, yeterince ukala, yeterince sakin, yeterince heyecansız, yeterince dobra, yeterince dansöz olamayan, yetmeyen yetemeyen ama yaptığı işler ile hep izlenesi kıymetlilerimizden birisi. Herbirkeslerin sahnede en az bir kere görmesi gereken büyük üstadın doğum gününü canı gönülden kutluyoruz.
Anday ve Kenter’le “cennette”
Kendisine sorarsanız Türkiyeliyim diyor şecereye sorarsanız ailesi Fatsa yerleşkeli Batumlu. Ali Poyrazoğlu ise 9 Temmuz 1943 tarihinde İstanbul’da doğdu ve burada büyüdü. Anne tarafı doktor, baba tarafı eczası, kendisi malumumuz. 5 yaşından beri hayal ettiği tiyatroculuğun eğitimini Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde Melih Cevdet Anday, Sabahattin Kudret Aksal, Ercüment Behzat Lav, Max Meinecke, Yıldız Kenter, Seyit Mısırlı, İnci Ayar, Ahmet Kutsi Tecer, Samih Nafiz Tansu gibi birçok değerli hocadan alıyor. Yıllar sonra verdiği röportajlarda bu dönem için “cennetteydik” ifadesini kullanması boşuna değil.
Çevirmenlik ve yazarlık serüveni genç yaşta başlıyor
Konservatuardan sonra İngiltere ve Fransa’da tiyatro konusunda eğitilmeye devam ediyor ama burslu falan değil. Biraz aileyi soyarak biraz da 17 yaşında başladığı çevirmenlik ve yazarlık işlerinden kazandığı paralar ile hem geziyor hem öğreniyor.
Ecnebi mi ne!
Evde Fransızca ve Rumca öğrenerek büyüyor sonra da İngilizce ile devam ediyor. Çocukken kendisi ile ecnebi diye dalga geçilince çok ağlarmış; sonradan fark etmiş aslında ecnebi olmanın nimet olduğunu.
Hırsız var!
Ali Poyrazoğlu’nun dedesinin Fatsa’daki eczanesinin kapı komşusu, Kadir İnanır’ın ailesinin şekerci dükkânı. İkilinin çocukluklarında geliştirdikleri en büyük maharetin dondurma çalmak olması çok da şaşırtıcı değil.
Kuklaların aşkına
Ali Poyrazoğlu dedesinin hediye ettiği ilk kukladan sonra önce meyve ve sebzelerle sonra ne bulduysa onunla kendi kuklasını kendisi yapmaya başlıyor ve 5 yaşında ilk tiyatrosunu bu arkadaşlarıyla kuruyor. Üstat, şimdilerde sayısı 200 civarında olan bir koleksiyona sahip.
İlk aşkın getirdiği dayak
Sahil kahvesine kurulan perdeye 16 mm’lik makine ile yansıtılan filmler vasıtasıyla tanıştığı pervasız, cüretli kadın rollerinin baş tacı, batakhane güzeli Neriman Köksal ilk aşkı. Gönül ferman dinlemez, yârini görmek için düzenli okuldan kaçmaya başlaması ile beraber eş zamanlı dayak da katlanılan diken olmuş. Seneler sonra Poyrazoğlu Neriman Köksal’a aşkını itiraf edebilme fırsatı bulabilmiş ve “Madem âşıktın arasaydın oğlum” yanıtını almış.
Sahnelerin gücü adına
İlk defa 1959 senesinde İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Tarla Kuşu ile sahne alır ve hiç inmez. Dormen, Kent Oyuncuları, Ulvi Uraz, Gülriz Sururi-Engin Cezzar, Ayfer Feray tiyatrolarında ve Arena Toplulukları’nda yüzlerce kez sahne almışlığı vardır. Sanırız ki baktı olmayacak 1972 senesinde Aziz Nesin’in de gazıyla Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nu kurar. Burada oyunlar hayat bulur, oyuncular yetişir, izleyiciler keyifli zaman geçirir. Tahtaya vuralım, ülkemizin tiyatro darbelerinden henüz nasibini almadı, 43 senedir ayakta dimdik duruyor.
Alayına isyan
Müjdat Gezen, Savaş Dinçel, Erdal Özyağcılar ve Hülya Koçyiğit ile 18 yaşında şehir tiyatrolarında figüranlık yapmaya başlayan Ali Poyrazoğlu çıkardığı isyan sonucunda tiyatrodan kovulur. İsyanın sebebi Hamlet piyesinde istedikleri rolün Muhsin Ertuğrul tarafından Ayla Algan’a haksız biçimde verilmesi, isyan şekli ise oyun esnasında sahnede olmayacak bir şey yapmalarıdır. Kovulmanın ardından ilk eylemse hemen tiyatronun kapısında yeni bir tiyatro kurulması şeklinde olur.
Devrim içimizde
İyi ya da kötü, hakkında ne düşünülürse düşünülsün tanıdığımız bildiğimiz Ali Poyrazoğlu’nun kişisel tarihi birçok deneyimin izini taşıyor. Öğrencilik yıllarında 68 Kuşağı’nın etkisi ile gençlik döneminde en azından kendi yaşamında devrim yapma gerektiği gerçeğiyle yüz yüze kalmış. Şahit olduğumuz sanatında ve yaşamında bu devrimin devam ettiğini görüyoruz.
“Show must go on” ama…
80 döneminde yaşananlardan Poyrazoğlu da kendi çerçevesi içerisinde nasibini almış. Aydın’da sahne aldığı bir oyun sonrasında faşistler oyuncuyu araya alıyor, kaburgalarını kırmak ve 6 yerinden bıçaklamak yoluyla tabir-i caizse sanatçıyı paramparça ediyorlar. Tedaviden sonra İzmir’de sahne alabilmek için kendi kendini ikna etmek için ciddi çaba sarf ediyor.
Swiss çakı mübarek
Ali Poyrazoğlu’nun tiyatroculuğa paralel birçok mesleğe de haiz. Mesele 350 bölümlük televizyon dizisi yazıp yönetmişliği, 69 filmde başrol oynamışlığı, üniversitede ders vermişliği, 35 kitap ve pek çok oyun çevirmişliği, 6 kitap yazmışlığı, çeşitli konularda koçluk yapmışlığı var. Aşçılığı da iyi diyorlar.
Broadway’de bir Türk
Ali Poyrazoğlu Broadway’de sahnelenen ilk Türk oyununda başrol aldı. Bir solukla söylenen cümlenin fiiliyata geçmesi bürokratik engeller ve yürütülmesi gereken lobi faaliyetleri ile meşakkatli olsa da günün sonunda yabancı işçi statüsünde çalışma vizesi alarak sahneye çıkmayı başardı. Sadece Amerikalı değil Yunan, İngiliz, Alman, Avustralyalı, Fransız tiyatrolarda oyuncumuzu sahnelerinde ağırladı bu arada. Özetle İngilizce, Fransızca, Rumca ve tabii ki Türkçe oyun yazan, çeviren, oynayan bir sanatçı var hayatımızda.
Devletin takdiri
Ali Poyrazoğlu 1998 senesinde Kültür Bakanlığı tarafından verilen “Devlet Sanatçısı” unvanına sahip oldu.
Bir kuşak seksi onunla keşfetti
1970’lerde Yeşilçam’ın seksi keşfetmesi ile beraber Ali Poyrazoğlu sadece iki sene içerisinde Hop Dedik Kazım, Kadınlar Hayır Derse, Çapkın Kızlar, Canavar Cafer, Deli Deli Tepeli, Çukulata Sevgilim, Kazım’a Ne Lazım, Beş Atış Yirmibeş, Bir Baba Hindi, Çılgın Gençlik, Çilli Yavrum Çilli, Çin İşi Japon İşi, Elma Şekeri, Kokla Beni Melahat, Bulunmaz Uşak, Kayıkçının Küreği, Çifte Kavrulmuş, Mahallede Şenlik Var, Namus Belası, Ne Alsan İki Buçuk gibi filmlerde rol aldı. Seks işçiliği ağır olsa gerek, bu dönemden sonra -1980’de çektiği- Beş Parasız Adam’a kadar filmlerde bir kez olsun görünmedi.
Sektörde seveni de var sevmeyeni de
Sanırız iletişim kazaları sebebiyle bazı meslektaşları ile zaman zaman ters düştüğü de olmuyor değil. Mesela zamanında Levent Kırca “Pornocu”, Gülriz Sururi “Tiyatrocu değil iş adamı” olmakla itham etmişlerdi Poyrazoğlu’nu. Kendisinin bu konularla ilgili basından takip ettiğimiz kadarıyla rahat bir tavırla muhataplarına laf çaktığına şahit oluyoruz.
Yıldız Kenter pavyonda
1990’larda Türkiye’nin ilk kabaresi olan Yeşil Kabare’de dönemin ve günümüzün en ünlü sanatçılarına sahne aldıran Poyrazoğlu, Yıldız Kenter’i de bu sanatçı kervanına katar. Renk körlerinin kırmızıyı yeşil görmesinden yola çıkılarak isimlendirilen Yeşil Kabare, zamanında İstanbul’un en iyi eğlence mekânıymış. Zeki Müren’in bile vefatından önce Poyrazoğlu’nın tehdit mesajını reddetmeyerek Kabare’ye gelmişliği ve oturduğu yerden de olsa şarkı söylemişliği var.
Bir kuşak Ali Poyrazoğlu’nu Buz Devri’nin Manny’si sanıyor
Yaptığı birçok seslendirme içerisinde hiç kuşkusuz ki Buz Devri’nin (Ice Age) mamutu Manny hepimizin kalbinde ayrı bir yere sahiptir. Şimdi arkanız dönükken Ali Poyrazoğlu’nun sesini duysanız gözünüzün önünde önce hangi siluet belirir? Manny mi Ali Poyrazoğlu mu?
Gediğe taş koyma ustası
Çam da devrilse, perva elden kaçsa, patavat tükense de inandığı bildiği şeyler çat diye söylemesi ve sivri dilliği ile bilinen sanatçımız Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde yaptığı konuşmada: “T.C. parasının sahte olup olmadığını anlamak için parayı ışığa tutar ve üstünde Atatürk resmini görmeye çalışırsınız, para sahte değilse Atatürk’ün resmini görürsünüz. Bazı adamların ne mal olduğunu anlamak için, onları kaldırıp ışığa tutup bakacaksınız, içinden Atatürk geçiyor mu, geçmiyor mu diye. İçinden Atatürk geçmeyen adamlara paye vermeyiniz, cumhuriyete yakışır yaşam biçimlerine sahip çıkınız” demiş ve aslında başımıza gelecekler konusunda bizleri bundan yaklaşık 9 sene önce uyarmıştır.
Aşk acısının ilacı “reçel”
Meraklısı biliyordur bu sebeple özel hayatını irdelemeyeceğiz ama size daha iyi bir bilgi veriyoruz. Poyrazoğlu’na göre aşk acısına en iyi gelen şey reçel yapıp mahalleye dağıtmak. Eğer yeni biriyle tanışırsanız reçel dağıtım işine ara veriyorsunuz, böylece komşuya ilişki durumunuzu güncellemiş oluyorsunuz. Eğer ilişki kesinleşmişse turşu yapıp dağıtıyorsunuz.
Köpeklerin takdiri ile kariyerine ilk adımı attı
Fotoğraf sanatçısı Cem Talu’nun, birikimi, deneyimi ve değerleriyle Türkiye’yi çoğaltan isimleri görüntülediği ve bu kişilerin kaleminden çıkan öğretiler ile birleştirdiği çalışmada Ali Poyrazoğlu da yer aldı. Poyrazoğlu, Hamlet’in babasının ruhunu nasıl girişimce ruha çeviriyor:)
Bonus: Ali Uyanık’tan “Tufaya Bak Tufaya”
1976 yılında Ali Uyanık adını kullanarak 45’lik doldurmuştur. Plağın A yüzünde Tufaya Bak Tufaya, B yüzünde ise İcabında Fenerbostan adlı parçalar yer alıyordu.