Ali Eriç hayatını çalışma hayatına adamış başarılı bir iş adamı. Kendini iş hayatına adamış Ali Eriç, hayatın akıp gittiğini ve bazı şeylerin bir daha geri gelmeyeceğini düşünerek işinden istifa edip özel olarak tasarlattığı aracıyla çocukluk hayali olan seyahat etme planını hayata geçirmeye karar verdi. Bu macerayı aracıyla tam 132 bin kilometre yol yaparak gerçekleştirdi. İstanbul’dan evinin önünden başladığı yolculuğunda, dünya üzerinde durmadan doğuya giderek 1137 gün sonra yeniden evine vardı. Çoğumuzun içinde olan bir hayali hayatına geçiren Ali Eriç, kendini “gezgin” olarak tanımlıyor. Cesaret ve azim gerektiren bir hayali hayata geçiren gezgin, hepimize ilham olacak uzun bir hikayesiyle karşımızda.
ODTÜ Makine Mühendisliği mezunu olan 58 yaşındaki Ali Eriç, mezun olup çalışma hayatına başladıktan sonra off-road (4×4) arabaları kullanma şansı buldu.
O zamanlardan beri 4×4 arabalara hayranlık duyan Eriç, 1994 yılında kendi telekominikasyon şirketini kurdu.
2004 yılına işlerinin tamamını ortağına devredip çocukluk hayalini hayata geçirmek için kolları sıvadı.
Önce rotasını belirledi, sonra ihtiyaç ettiği taleplere uygun bir Land Rover marka cip sipariş etti ve geriye tek bir şey kalıyordu; yola koyulmak.
“İlk güzergâhımın rotasını çok titiz belirledim. Otokar’ın ürettiği özel bir Land Rover cipi aldım. Genelde sivil müşterilere satmıyorlar ama niyetimi anlatınca kabul ettiler. İhtiyaçlarım doğrultusunda sipariş verdim; önünde çarpmalarda koruyacak bar sistemi, vinç, motorun altını koruyacak bir zırh, portbagaj, ilave lambalar…”
Kariyer sahibi iş adamının gezgine dönüşme hikayesine sahip Ali Eriç, dünyayı Türkiye plakalı bir araçla gezen ilk gezgin.
“Parasal imkanım vardı ama beş yıldızlı otellerde konaklamak böyle bir seyahatin doğasına aykırı olacağından çadırda veya en ucuz otellerde kalmayı hedefledim. Arabayı içinde yatabileceğim şekilde tasarladım. Hijyen için su depolarım, duş sistemim, hatta lağım suyunu içme suyuna dönüştürecek su filtrasyon sistemim de vardı. Haftanın dört-beş günü yol yapıyordum. Şehirleri gezip insanlarla konuşuyordum. İki günüyse dinleniyordum. Bu arada iki kere soyuldum. Bu seyahat benim için acemilik dönemiydi. Mozambik’te ‘Bir daha böyle seyahat yapmam’ desem de genel olarak çok iyi geçti.”