Elveda Güzel Vatanım, Ahmet Ümit’in 2015 yılında yayımlanan tarihsel romanı. Romanda, 1926 yılında İzmir Suikastinden sonra öldürüleceği korkusu ile Pera Palas’a sığınan Şehsuvar Sami adlı eski bir İttihat-Terakki fedaisi ile unutamadığı aşkı Ester üzerinden İttihat ve Terakki’nin 1906-1926 yılları arasındaki 20 yılı anlatılıyor. Şehsuvar Sami’nin ayrıldığı sevgilisi Ester’e yazdığı 45 mektuptan oluşan roman, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşundan işgal İstanbul’una kadarki süreci geri dönüşlerle Şehsuvar’ın anıları yoluyla gözler önüne seriyor.
“1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç Cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam: Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami’nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkaramadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru: Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?”
1. Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi?
2. Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan… Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz.
3. “Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm şehirlerimizi kaybetmekle başlar; vatanımızı kaybetmekle neticelenir.
4. Hayatın en güzel bencilliğidir aşk… Aynı zamanda en yıkıcı en acımasız hislerinden biridir. Biz de Poe gibi, ızdırabımızla alay etmeyi başardığımızda insan olmaya bir adım daha yaklaşacağız.
5. İhtilal, fırtınalı bir denizde dev dalgalarla boğuşarak kıyıya ulaşmaya çalışan, gövdesi halktan, direkleri teşkilattan, yelkenleri isyandan oluşan bir gemidir.
6. İhtilal fırtınalı bir denizde kıyıya ulaşmaya çalışmaz, aksine devasa dalgalarla boğuşmayı öğrenerek, hiç batmadan hep denizin üzerinde kalmaya çalışır. Çünkü tarihi teşkil eden olaylar asla sabit değildir…
7. Zalimin en büyük başarısı, zulüm ettiklerini kendine benzetmesidir. Zulüm ile âbâd olunmaz, olsa olsa berbat olunur.
8. İsyan anları turnusol kağıdı gibidir, bir toplumun hakiki karakterini gösterir.
9. Binlerce senedir iliklerimize işleyen kul kültürü, kadim boyun eğme geleneğimiz uysal çocuklara döndürüyordu hepimizi.
10. Ülke ateşler içinde kalmışken, kendi gönül yaranı söndürmenin peşinde koşamazsın. Vatan bu haldeyken ne münevver züppeliklerini dikkate almak lazım ne de kırık gönülleri onarmak gibi bir zafiyete kapılmak.
11. İhanet edenlerin cezası büyük olur. Onları asla affetmemeliyiz, aksi takdirde hainlerin sayısı artmaya başlar.
12. “Milletimin insanca yaşaması için çabalarken belki de kendi insanlığımı kaybetmiştim.”
13. Yıkımlar, ihanetler, isyanlar… Zulüm, yolsuzluk ve yoksulluk… Ne varsa devr-i Abdülhamit için söylediğimiz, hepsi tekrar yaşanıyordu bizimle birlikte. Uğursuz bir döngü; olaylar hep kendini tekrar ediyordu bu coğrafyada…
14. Ve insanlar buğday taneleri gibi ezilip gidiyordu tarih denilen o değirmen taşları arasında.
15. Yapacak bir şey yok. Ölülerimizden medet umacak halde değiliz. Yüreğimize ve silahlarımıza güveneceğiz artık.
16. Ne para ne kadın, bence ahlakın baş düşmanı iktidardır. Ahlaktan yoksun bir iktidar makamı, ya hırsız yapar insanı ya soysuz. Ne yazık ki insanoğlu iktidar denilen o büyük kudretle başa çıkmayı henüz başaramadı, bundan sonra başaracağı da kuşkuludur.
17. Kim tamamıyla gayesine ulaşabilir ki hayatta? Hele vatanın yangın yerine döndüğü bu devirde. İnsanlar bu kadar mutsuzken, birbirlerini öldürmek için fırsat kolluyorken mesut olmak mümkün mü?
18. Sahi neydi vatan?…..
Şimdi farkına varıyorum ki, benim için bir tek vatan varmış, o da sensin… Seni kaybettiğim anda vatanımı da yitirmeye başlamışım.
19. Yaşadığım o yirmi yıllık fırtınalı hayat bana şu hakikati öğretti: “Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır.”
“Tarih tekerrürden ibarettir.” sözünü kanıtlarcasına; kitabı okurken zaman, mekan ve insanlardan başka hiçbir şeyin değişmediğini hayretle göreceksiniz…