Aziz Nesin, Türk mizah edebiyatında aşılması güç bir yere çıkmakla kalmadı. Onlarca çıta atlayarak ölümünden sonra dahi bize bol ‘’taşlamalı’’ bir yerden bakmayı sürdürdü. 1915 – 1995 yılları arasında yaşayan yazar 80 yıllık ömrüne Türkiye ve dış ülkelerde pek çok ödül, sayısız eser sığdırdı. Hepsinden de ötesi; o, farklı seslere, bu sesler kendi görüşünü rahatsız etse dahi açık olmayı ihmal etmedi. Sosyal çarpıklıkları, düşkünlükleri ve çöküşleri anlattığı yapıtları bugün hala bize ışık tutacak kadar kuvvetlidir. Yazarın ‘’Ah Biz Ödlek Aydınlar’’ kitabından alıntılar vererek niçin hala bu kadar tesirli bir muharrir olduğunu anlayabiliriz.
Okumak isteyip de bir türlü okumaya zaman ve fırsat bulamadığım kitaplarıma bakıp, “Ah, ya bunları okuyamadan ölürsem…” diye kendi kendime yazıklanıp duruyorum
Atatürkçülük bir din, yozca bir inanç olmamalıdır. Atatürkçülük bu ülkede, yalnız bir sınıfın değil, tüm halkımızın kalkınmasını sağlar da ondan Atatürkçülük ilkelerini savunuyoruz. Bu kalkınmanın birbirine koşut iki yolu vardır: Üretim ve öğretim… Ama heykel değil
Bozuk düzenli toplumlarda tesadüflerin insan yazgısına egemenlik oranının çok daha yüksek olduğunu söylemek, hepimizin bildiği bir gerçeği bir daha açıklamaktan başka bişey değildir
Voltaire’e göre Rousseau bağnazdır, gericidir. Ama İsviçre hükümeti, Rousseau’nun kitabını toplatıp yasaklayınca, buna başkaldıran Voltaire “Düşüncelerine karşıyım, ama istediği gibi yazmak hakkını ölünceye dek savunacağım.” der
Hiç kimse, durup dururken piyano çalmaya, beste yapmaya kalkmaz. Ama hemen herkes, durup dururken, hiçbir hazırlığı olmadan, şiir yazmaya, hikaye, roman yazmaya kalkar
Karşıtı oldukların seni beğeniyorsa, bir yanlış yöne saptın demektir
Bizlere yaşama gücü verdiğinden, bizim için gülmek, tıpkı besin gibi, hava ve su ve ışık gibi bir gereksinimdir. Gülmeden yapamayız. Gülmek, yaşama gücümüzün kaynağıdır
Kendine dönük olan gülmeceyi, yani özeleştiriyi yapabilen, kısacası kendi eksiklerini görüp kendi kendisiyle alay edebilenler, kötü insan olamazlar
Bir insanın bilmediği bir konuda konuşması, bildiği konuda konuşmasından daha kolaydır, çünkü bilmediğimiz konuda bilgisizliğin yürekliliğiyle konuşuruz
Tıklım tıklım bilgiyle dolu o kitaplar raflarda kaldıkça ne işe yarar? Bizler tozlu raflarda kalmış kitap cansızlığında yaratıklar değilsek, bildiklerimizi yaşama aktarmalıyız
Genellikle yazarlar otuz yaşlarına doğru ün basamaklarını çıkar, ünlenir. Oysa ben otuz yaşımda askerlikten kurtulup daha yeni başlamıştım yazarlığa
Yaptıklarımla, yapmak istediklerim arasında o denli çok aralık var ki, bütün hızımla bu aralığı kapamaya çalıştıkça, yapmak istediklerim daha da çoğaldığından bu aralık gittikçe artıyor
Pişman olmamak, yaşamdan ders almamak, yani boşuna yaşamak demektir. Ders almayacaksam, yanlışımı anlamayacaksam, daha güzelini yapmak ve yaşamak istemeyeceksem ben o geçmişi niçin yaşadım
İnsan baktığı her şeyi görmez; görmeye önceden hazırlıklı olduğu, yani görmek istediği şeyi görür
Türkiye’de yazar, yazar ama, zor yazar… Elbet ”zor yazar” olmayan yazarlarımız da var, var ama öyleleri yazsa ne yazar, yazmasa ne yazar
O zamanlar bütün fiyatları öykülerimin sayısıyla ölçerdim. Ev kirası mı? Üç öykü… Çocuklara ayakkabı alınacak, dört çocuk için beş öykü. Gaz sobası mı alınacak? Eyvaah, on öykü yazmam gerekiyor. Bunca çok öyküyü keyfimden yazmadım, zorda kaldığımdan yazdım
Sanat, uzakları yakın eder. Sanat yabancıları dost yapar
Sanat yaşanmakta olan gerçekliği yaşanması istenen gerçekliğe dönüştürmek çabası ve savaşımıdır
Kitaptan bilgiler
Aziz Nesin’in çeşitli konuşma ve gazete yazılarından derlenen bu yapıt, alıntılardan da görülebileceği üzere eksenine toplum, siyaset, halk, sanat, sömürü gibi kavramları alıyor. Kitabın tanıtım bülteninde yazarın aktardığı birkaç söz daha var: “İnsanları sevmek” diye çok klişe bir söz var. Dış anlamıyla beğenmiyorum, doğru bulmuyorum bu sözü. Çünkü, insanları sevmek, halkı sevmek deyince, onları olduğu gibi, şimdiki durumlarıyla mı seveceğiz? Yani kötü olanlara kızmadan, kötülükleri hoş görerek mi seveceğiz? Hayır, ben kızarak seviyorum, ama kızmamın kökünde sevgi var. Bugünkü durumu beğenmediğim için kızıyorum. Ama öykülerime aldığım insanları çok sevdiğim için de, durumlarının değişmesini istiyor ve buna çalışıyorum.