Oyuk dünya teorisine (Hollow Earth) göre, yer kabuğunun hemen altında farklı bir atmosferi bulunan ayrı bir dünya bulunuyor. Agartha ismi verilen bu yeraltı organizasyonunda kadim bir medeniyet muhteşem mimariye sahip bir şehirde yaşıyor. Bu şehre sadece kutuplardan ve Türkiye’deki yeraltı şehirlerden ulaşmak mümkün. Bazı kaynaklar Amerika ve Brezilya’daki yeraltı şehirlerinin de Agartha’ya bağlı olduğu belirtiyor. İlk başta yeraltında ayrı bir dünya olduğu fikri kulağa saçma geliyor. Ancak tarih boyunca pek çok medeniyet Oyuk Dünya Teorisi’ne sıkı sıkıya bağlı kaldı. Hatta günümüzde dahi bu teoriye inananların sayısı hatrı sayılır derecede yüksek. Gelin hep birlikte uzaylı spekülasyonlarından Antik Mısır’a, Hitler’den Amerikan donanmasına uzanan bu tuhaf ve gizemli teorinin öyküsüne yakından bakalım.
Oyuk Dünya Teorisi’nin Temeli: Yeraltının Gizemli Dünyaları Agartha ve Shambhala
Oyuk Dünya Teorisi gibi mistik ve gizemli hikayeler oldukça kafa karıştırıcı anlatılara sahip. Her bir kültürde konuyla ilgili çeşitli bilgiler bulunuyor. Bu nedenle önce Agartha ve Shambhala (Şambala) gibi temel kavramlarla başlayalım. Efsaneye göre; geçmiş zamanlarda Himalaya Dağları’nın tam altında mağara ülkeleri vardı. Bu ülkeye dünya dışı üstün yetenekli farklı bir ırk yerleşti. Bu ırkın insanları, bir süre sonra aydınlık ve karanlık olmak üzere iki gruba ayrıldı. Agarthalılar sağ eli yani iyiliği ve aydınlık yolu, Şambalalılar ise sol eli yani kötülüğü ve karanlığın yolunu seçti. Antik Mısır hiyerogliflerinden Sümer tabletlerine, Çin kaynaklarından Tibet belgelerine kadar günümüze ulaşan pek çok kültür mirasında, geçmiş medeniyetlerin dünya içinde farklı bir dünya olduğu görüşünü benimsedikleri görülüyor.
Agartha’nın Antik Dönem ve Mitolojideki İzleri
Neredeyse her antik kültürün, yeraltı dünyasıyla ilgili bir hikayesi veya iması vardır. Bu anlatıların çoğunda, yeraltı ölü ruhların ikamet ettiği yerlerdir. Örneğin Yunanlılar Hades’ten söz ederken Türkler Erlik Han’dan bahsederek yeraltını açıklıyordu. Tek tanrılı dinler, yeraltına cehennem diyorlar ve Yahudilikte bu Sheol olarak isimlendiriliyor. Ancak bu anlatıların çoğu, insanları günah işlemekten caydırmak için kullanılan alegorilerdi. Öte yandan bazı kültürlerde Agartha’ya ulaşmak için detaylı tarif ve tasvirlerin yapıldığı biliniyor. Antik Mısır’da “Giza Piramiti”nin altından gizli bir geçitle Agartha’ya geçiş olduğu iddia edilmekteydi. Hatta bir inanışa göre, firavunlar sık sık Agarthalılarla temasa geçerek onların üstün teknolojisinden faydalanırdı. Günümüzde Mısır hiyerogliflerinde çeşitli varlıkların tasvirlerine rastlanması bu teoriye inananlar tarafından kanıt olarak gösteriliyor.
Peki bu teori ilk ne zaman ortaya atıldı?
Günümüze ulaşan kayıtlarda Hollow Earth (Oyuk Dünya) Teorisi’nin 2500 yıllık bir tarihi geçmişi olduğu anlaşılıyor. Ancak modern dünyada bu teoriyi ilk ortaya atan isim Edmond Halley’di. 18. Yüzyılda Oyuk Dünya Teorisi’ni ortaya atan Halley, dünya çekirdeğinin yapay bir güneş olduğunu iddia ediyordu. Bu güneşin etrafındaki katmanlarda ise yaşam belirtileri vardı. Halley’in 1697 yılında yayınladığı makalesiyle kimse dalga geçmemişti ancak bu yazıyı ciddiye alan da olmadı.
Bilimin henüz kendisini dinden mahrum etmediği bir zamanda Halley, Tanrı’nın işleri neden bu şekilde düzenlediği sorusunu soruyordu
Gezegenimizdeki çemberler arasındaki boş alanların ne faydası olabilirdi? Güneş sistemimizdeki diğer tüm gezegenlerin yerleşik olduğuna inanan Halley için, burası Tanrı’nın yaşamı saklayabileceği başka bir yerdi. Dünyanın esasen “Yüce Olan” tarafından yapılmış dev bir bina olduğunu savunmaktaydı. Halley, Oyuk Dünya Teorisi’ni savunan makalesini yayınladıktan sonra bu çalışmaları daha fazla genişletmedi.
Bir yüz yıl kadar konuşulmayan bu teori, 19. yüzyılda tekrar gündeme geldi. Halley’in teorisini John Cleves Symmes savunmaya başladı. Symnes, dünyanın içine seyahat edilebileceğini anlatan bir makale yayınlayarak “Oyuk Dünya Teorisi”ni detaylandırıyordu. Daha sonrasında ise hayatının geri kalanını yeraltındaki dünya gezisine destek toplamaya adadı. Ancak teorisi üzerine bir konferans vermek için yola çıktığında ölümcül bir hastalığa yakalandı. Yolculuğunu tamamlamadan ölmesine rağmen, onun tutkusu Arktik keşiflerine ve 1838’de Antarktika’ya gerçekleştirilen ilk seyahate ilham verdi.
Oyuk Dünya Teorisi’ne inananlara göre Agartha nasıl bir yer?
En az Düz Dünya Teorisi kadar inananı olan bu teoriye göre, dünyanın çekirdeğinde başka bir iç dünya daha bulunuyor. Bu teoriyi savunanlar; iç dünyanın kendi güneşi ve atmosferinin olduğu iddia ediyor. Agartha ismi verilen bu iç dünyaya kutuplarda bulunan tünellerden ve yeryüzündeki birkaç yeraltı şehrinden erişiliyor. Hatta UFO’ların bu girişlerden yeraltı dünyasıyla temas kurduğu iddia ediliyor.
Oyuk Dünya’nın diğer bir değişle Agartha yeraltı şehrinin nasıl kurulduğuna dair pek çok iddia var. Bu varsayımlardan ilki 12 bin yıl önce olduğu iddia edilen büyük tufandan önce insanlar Agartha’yı keşfederek buraya yerleşiyor. Diğer bir varsayım ise teozoflara ait. Onlara göre Agartha, Mu ve Atlantis kıtasından göçen kişiler tarafından kurulmuştur. Bu teoriyi savunanlara göre; Agartha’da yaşayanların, yeryüzündeki dünyadan çok daha gelişmiş teknolojilere sahip olduğu iddia ediliyor.
Agartha’yı gördüğünü iddia eden bir Amiral: Richard E. Byrd
Amiral Richard E. Byrd, 1940’lı yıllarda bilinmeyene doğru bir yolcuğa çıktı. Yanında bir teknisyenle kuzey kutbu üzerinde uçan Byrd, inanılmaz bir manzarayla karşılaşmıştı. Kar ve buz olması gereken bir bölgede yemyeşil ormanlar ve sıra dağlar vardı. Haritada yer almayan bu bölge, Byrd’ü oldukça şaşırtmıştı. Gökyüzü kırmızı, mor, mavi, yeşil ve çeşitli renklere bürünmüştü. Aşağıda bir nehrin aktığını görüyordu. Bunun üzerine uçağın irtifasını düşürmeye karar verdi. Uçak bu muhteşem bölgeye doğru süzülürken, Amiral, kendilerine doğru gelen farklı bir hava aracı olduğunu gördü. Bu hava aracı disk şeklinde son derece parlak bir nesneydi. O sırada telsizden İngilizce “Bölgemize hoş geldiniz Amiral, güvendesiniz sizi kısa bir süre sonra indireceğiz” cümlesini duydu. Uçak bir süre sonra yerle temas etmişti. Ardından Amiral, kendilerini karşılamaya gelen uzun boylu insanları gördü. Görüş alanlarında kristali andıran parlak bir kent vardı. Kristal şehre giden Amiral çok sıcak karşılandı.
O dönemde dünya daha önce eşi benzeri görülmemiş bir savaş halinde olduğu için dünyanın farklı noktalarında atom bombaları patlıyordu. Amiral’in iddiasına göre, Agarthalılar yeryüzündeki insanların nükleer silah kullanmasından şikayetçi olduklarını belirtmişti. Amiral “Üstad”ın huzuruna çıktığında, Üstad ona şunları söylemişti: “Şimdi sana şunu söylüyorum oğlum; dünyanızda çok büyük bir kötülük fırtınası oluşmakta, kara bir öfke ve şiddet yıllardır hiç eksilmeden, artarak birikiyor. Silahlanmanızın bir anlamı yok, biliminizde güvenli bir yer yok. Kültürünüzde açan her çiçek, öfke ve hiddetle ezilip, yok ediliyor, tüm insan canlılar derin bir kaosun içine düştüler. Yaşadığınız son savaş daha sonra ırkınızın başına geleceklerin sadece bir başlangıcı…Zamanı geldiğinde biz ırkınıza ve kültürünüze yardım edeceğiz, belki savaşın ve çekişmelerin boş yere olduğunu bir gün öğreneceksiniz, ancak bundan sonra ırkınız tekrar kültürü ve bilimi elde edebilecek. Şimdi oğlum, bu mesajla beraber yüzeye dönebilirsin.”
Amiralin sonradan bulunan günlüğünde yazılanlara göre; Pentagon, kendisinden Agartha keşfi konusunda sessiz kalmasını istemişti!
2016 yılında Antarktika’da toplam 245 kilometrelik devasa çukur olduğunun iddia edilmesiyle Oyuk Dünya Teorisi tekrar gündeme geldi
Dünyamızın kilometrelerce derinliklerinde yer alan devasa bir yeraltı şehri olduğu düşüncesi oldukça popüler bir inanış. Öyle ki NASA’nın kutuplarda bulunan geçitleri fotoğrafladığı ancak bu görüntüleri gizlediği dahi söylenmekte. Konu hakkında pek çok spekülasyon yapılmış olsa da 1940’lı yıllarda aralarında Adolf Hitler’in de olduğu pek çok lider Agartha yeraltı şehrinin varlığına inanıyordu.
Adolf Hitler bu teoriye fena halde takıntılı olduğunu belirtelim. Hitler’in kutup bölgesi yakınlarında askeri bir üs kurup buraya aylarca sevkiyat yaptırdığı bilinmekte. Hitler’in uzun yıllar desteklediği bu çalışmalarda yeraltına doğru uzanan tünellerin bulunduğu iddia ediliyor. Hatta Kuzey Kutbu’nda bulunan bir tünelin ortalama sıcaklığının 20 derecenin üzerinde olduğu belirtiliyor. Tüm bunların ötesinde Hitler’in II. Dünya Savaşı’nın ardından intihar etmediği, önce Arjantin’e ardından da Agartha’ya kaçtığı iddia ediliyor. Bu arada Agartha’nın Nazi belgelerinde Asgard olarak geçtiğini de belirtelim.II. Dünya Savaşı’nın ardından Amerika Birleşik Devletleri’de “Operation Highjump” isimli bir operasyonla Agartha’yı aramaya çıktığı ispatlanmış durumda.
Oyuk Dünya Teorisi’ne Bilim Ne Diyor?
Bilim insanlarına göre, yerkabuğunun altında önce taş sonra da ateş vardır. Yeraltının derinliklerine indikçe sıcaklıktan dolayı kayaçlar eriyik halde gelir. Bu ise magma denilen hamur kıvamındaki uçucu gazlarla doymuş durumdaki karışımı oluşturur. Magmanın derininde dış çekirdek, en son ise en az Güneş kadar sıcak olan iç çekirdek bulunuyor. Günümüzün gelişmiş teknolojisiyle hem kutuplar hem de yeraltı çok net bir şekilde incelenebiliyor. Bu nedenle bilim insanları “Oyuk Dünya Teorisini” sadece efsane olarak kabul ediyor.
Bilim bu teoriye efsane olarak baksa da dünyanın pek çok yerinde Agartha’yı arama çalışmaları devam ediyor. Kim bilir, belki de 1940’lı yıllarda olduğu gibi günümüzde hala devletler alternatif bir dünya aramaya devam ediyordur.