Afrika, sadece doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle değil, aynı zamanda büyüleyici mimari yapılarıyla da dikkat çeken bir kıta. Kökleri binlerce yıl öncesine dayanan antik piramitlerden modern gökdelenlere, devasa dini yapılarından sanatın sınırlarını zorlayan müzelere kadar Afrika’nın dört bir yanında hayranlık uyandıran eserler bulunuyor. Geleneksel yapı teknikleriyle inşa edilen camiler, tarihi olaylara tanıklık etmiş anıtlar ve geleceği yansıtan yenilikçi tasarımlar, kıtanın mimari zenginliğini gözler önüne seriyor. Bu yazımızda, Afrika’nın en etkileyici dokuz mimari harikasını keşfedecek, onların hikâyelerini ve eşsiz özelliklerini yakından inceleyeceğiz. Hazırsanız, bu büyüleyici yolculuğa başlayalım! İşte Afrika kıtasındaki mimari harikalar!
1. Djenné Ulu Camii
Mali’nin tam kalbinde, Afrika’nın en etkileyici yapılarından biri yükseliyor: Djenné Ulu Camii! Sadece bir ibadethane olmanın ötesinde, tam anlamıyla bir sanat eseri ve tarihi bir miras.
13. yüzyılda inşa edildiği söylenen bu cami, Mali İmparatorluğu’nun ihtişamını yansıtıyor. Ancak o zamandan günümüze ne kadarı kaldı derseniz, orijinal yapı pek de günümüze ulaşamamış. Bugünkü hali, 1907 yılında yapılan yenilemenin bir sonucu. Peki, camiyi bu kadar özel kılan ne?
Tamamen kerpiçten inşa edilmesi – yani su ve güneşle şekillenmiş doğal bir yapı! Özgün palmiye çubukları (Toronlar) – duvarların dışına taşan bu çubuklar sadece dekoratif değil, aynı zamanda her yıl yapılan sıva yenilemelerinde iskele görevi de görüyor!
Modernleşmeye direnen Djenné halkı, camiye modern tesisat ve elektrik eklemeyi reddediyor! Bu da onu orijinal yapısına sadık kalan nadir eserlerden biri hâline getiriyor. Her yıl binlerce insan bu eşsiz yapıyı görmek için Djenné’ye akın ediyor. Kim bilir, belki bir gün siz de Afrika’nın bu mimari harikasını yerinde keşfedersiniz!
2. Barışın Leydisi Bazilikası
Şimdi rotamızı biraz kuzeye, Fildişi Sahili’nin Yamoussoukro şehrine çeviriyoruz. Karşımızda, Guinness Dünya Rekorları’na göre dünyanın en büyük kilisesi: Barışın Leydisi Bazilikası!
Bu devasa yapı, görenleri büyüleyen ihtişamıyla Vatikan’ın simgesi Aziz Petrus Bazilikası’ndan bile daha büyük bir kubbeye sahip! İnşaatı 1985’te başladı ve 1990’da tamamlandı. Papa II. Jean Paul tarafından kutsandı, ancak Papa bunu bir şartla kabul etti: Yakınına bir hastane inşa edilecekti! Burası 31.000 metrekarelik alan, yani neredeyse 6 futbol sahası büyüklüğünde! Rönesans ve Barok mimarisiyle Vatikan’dan esinlenmiş yapı adeta Avrupa’nın büyüsünü Afrika’ya taşımış! Fildişi Sahili ekonomik kriz içindeyken yapılan 600 milyon dolarlık yatırım, doğal olarak büyük tartışmalara yol açtı. Muhteşem ama bir o kadar da tartışmalı bu yapı, büyüklüğü ve tasarımıyla kesinlikle görülmeye değer!
3. “Calabash” Stadyumu
Futbolseverlerin gönlünü çalacak bir durakla devam edelim: Soccer City Stadyumu, namıdiğer “Calabash”! 2010 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan bu stadyum, sadece bir spor alanı değil; aynı zamanda bir kültür simgesi. Güney Afrika’nın en büyük stadyumu ve ülkenin futbol tarihindeki en önemli olayların sahnesi. 94.736 kişilik kapasitesi ile dünyanın en büyük futbol stadyumlarından biri!
Geleneksel bir Afrika çömleğini andırıyor! Kil çömlek anlamına gelen “Calabash” adı da buradan geliyor. Stadyumun dış cephesi toprak tonlarıyla süslenmiş, alt kısımdaki ışıklandırmalar ise alev efektini vererek ateşte pişen bir çömlek görünümü yaratıyor. Futbol dışında konserler, mitingler ve etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Michael Jackson’dan Beyoncé’ye kadar pek çok dünya yıldızı burada sahne aldı! Afrika kıtasındaki mimari harikalar yazımıza devam ediyoruz.
Giza Piramitleri M.Ö. 2500 civarında yapıldı yani 4500 yıldır ayakta! Büyük Piramit’in yüksekliği, 146 metre (şu an 138 metre) Evet, zamanla biraz “kısaldı” ama hâlâ muazzam! 2.3 milyon taş bloktan oluşuyor, Toplam ağırlığı 6 milyon ton, yani 12 Burj Khalifa eder! Helenistik dönemde “Dünyanın Yedi Harikası” listesine giren tek yapı ve işin güzel tarafı, listedeki diğer harikalar yıkılırken o hâlâ dimdik ayakta! Piramitlerin inşası hâlâ bir gizem. “Uzaylılar mı yaptı?” tartışmalarını bir kenara bırakırsak, yapımında on binlerce işçinin çalıştığı ve blokların özel tekniklerle taşındığı düşünülüyor.
5. Zeitz Afrika Çağdaş Sanat Müzesi
Bir müze düşünün… Ama bildiğiniz müzeler gibi değil! Eski bir tahıl ambarı alınıyor, içi oyuluyor ve ortaya çılgın bir sanat mabedi çıkıyor! İşte karşında Zeitz Afrika Çağdaş Sanat Müzesi!
Bu binaya dışarıdan baktığınızda, brutalist (yani sert, beton ağırlıklı) bir yapı görüyorsunuz. Ama içeri girince, adeta bir bilim kurgu filminin içindeymiş gibi hissetmeniz an meselesi. Dev silolar o kadar ustaca oyulmuş ki içeride dolaşırken kendinizi bir sanat eseri içinde gibi hissediyorsunuz. Üstelik cam tavan sayesinde gün ışığı oymaların içine süzülüyor ve her detayı gözler önüne seriyor.
İlk olarak 1921-1924 yılları arasında inşa edilen tahıl ambarları, 2014 yılında ünlü mimar Thomas Heatherwick tarafından yeniden hayata döndürüldü. Ve şimdi? Sanat ve mimarinin kusursuz birleşimini deneyimlemek isteyen herkes buraya akın ediyor!
6. PSPF Ticaret Merkezi
Tanzanya’nın modern yüzünü görmek ister misiniz? O zaman PSPF Ticaret Merkezi’ne göz atmalısınız! 35 katlı ve yaklaşık 153 metre yüksekliğinde olan bu ikiz kuleler, adeta “Gelecek burada!” diye bağırıyor.
İçerisinde hem ofisler hem de konutlar bulunan bu kuleler, Dar es Salaam’ın siluetini tamamen değiştirdi. Al Hatmy Design & Engineering tarafından inşa edilen yapılar, cam, beton ve çelik kullanılarak postmodern bir tasarımla tamamlandı. Ve en etkileyici kısmı? Şehrin dört bir yanından görülebiliyor olması! Afrika kıtasındaki mimari harikalar yazımıza devam ediyoruz.
Mısır denince aklınıza piramitler mi geliyor? O zaman Iconic Tower sizi ters köşe yapacak! 396 metre yüksekliğiyle Afrika’nın en uzun binası olan bu kule, modern ama geçmişe selam çakan bir tasarıma sahip.
Firavun dikilitaşlarını andıran bu yapı, Amun’un tacını simgeleyen cam dış cepheyle tamamlanmış. “Modern ama tarihi dokunuşlar da olsun” diyen mimarların elinden çıkan bu yapı, Mısır’ın yeni idari başkentinde yükseliyor.
Tabii ki bu kadar devasa bir yapı, herkes tarafından olumlu karşılanmıyor. Bazıları, bu projeyi lüks ama gereksiz bir harcama olarak görüyor. Ama mimari ihtişamı göz ardı etmek? İmkânsız!
8. Şehitler Salonu
Burkina Faso dendiğinde aklınıza gelen ilk şey ne? Büyük ihtimalle Şehitler Salonu değil! Ama bu yapı, kesinlikle dünyanın en eşsiz anıtlarından biri.
Thomas Sankara, bu yapıyı 1987’de tasarladı, ancak trajik bir şekilde suikasta uğradığı için inşaatı tam 15 yıl sonra başladı. Sonuç? Afrika esintileri taşıyan retro-fütüristik bir dev!
Kırık beyaz, yeşil ve altın renkleriyle Afrika kültürüne saygı duruşunda bulunan yapı, Eyfel Kulesi’ne benzetilse de, demir yerine betondan yapılmış. Ve etrafındaki boş araziler nedeniyle yalnız bir dev gibi yükseliyor.
9. Hikma Kompleksi
Afrika kıtasındaki mimari harikalar yazımızın sonuna geldik. Nijer’deki bu yapı ne bir gökdelen, ne de bir sanat müzesi… Ama mimari açısından tam anlamıyla bir başyapıt! Hikma Kompleksi, modern tasarımın geleneksel mimariyle nasıl kusursuzca birleşebileceğinin en iyi örneklerinden biri.
Eskiden bakımsız bir Hausa camisi olan bu yapı, Nijerli mimar Mariam Kamara ve İranlı Yasaman Esmaili tarafından yeniden tasarlandı. Ama nasıl?
Geleneksel sıkıştırılmış toprak tuğlalar kullanılarak! Modern ama sadeliğini koruyan çizgilerle! Antik bir yapıyı alıp, geleceğe taşır gibi! Sonuç? Hem dini hem de laik kullanıma uygun büyüleyici bir kompleks!