Küreselleşme adı altında küçülen dünyamızda, ekranlarda gördüklerimizle gidip gördüğümüzü sandığımız bir sürü ülke var, biliyoruz. Ama bazı ülkeler var ki ancak özellikle arandıklarında bulunuyorlar. Hatta bazıları sürpriz bir şekilde burnumuzun dibinde, Avrupa’da bulunuyor. İşte sizin için marjinal coğrafya uzmanlarımız ile birlikte hazırladığımız, adı sanı pek duyulmamış, duyulsa da nerede olduğu genellikle bilinmeyen 13 ülke.
1. Adam gibi ada: Man Adası
Man Adası, İrlanda Denizi’nde bulunan ve Birleşik Krallık’a bağlı özerk bir ülke. Adını pek duymasak da burası dünyanın en eski parlamentolarından birine sahip. Ada bir vergi cenneti olduğu için adalıların finansal durumu oldukça iyi. Ada, ilginç bir kedi türü olan kuyruksuz Manx kedilerine de ev sahipliği yapıyor.
Ülkenin en meşhur etkinliği olan “Tourist Trophy” motosiklet yarışları görülmeye değer bir organizasyon. Man Adası pek ünlü olmasa da, dünya sporuna profesyonel yol bisikleti yarışçısı Mark Cavendish gibi bir ismi kazandırmayı başarmış. Adada bir de I. Dünya Savaşı’nda hayatlarını kaybeden 7 esir askerimizin yattığı bir şehitlik bulunuyor.
2. Avustralya’da gökdelenleri olan fosfat krallığı: Nauru
Bu küçücük, içi dolu fosfat madenli fıçıcık ülke, Ekvator’un birkaç dakika güneyinde bulunuyor; hatta bu konumu bayrağında da işlenmiş. Bayraklarında okyanusu temsil eden mavi fonun ortasından geçen çizgi Ekvator çizgisini; çizginin hemen yanında bulunan 12 köşeli yıldız da Ekvator’un hemen yanında bulunan adayı temsil ediyor.
Adayı Google’dan aratıp manzarayı görünce gaza gelerek orayı ziyaret etmek isteyenler bir daha düşünsün. Zira Nauru ekonomisinin en önemli gelir kaynağı olan ve bitirilmesi söz konusu bile olmayacak fosfat madenciliği, adaya ciddi şekilde zarar vermiş durumda. Ancak yakın zamanda adadaki fosfatın tükenmesi söz konusu. Naurulular bu durumun farkında ve şimdiden önlem almaya çalışıyorlar.
Yerli halkın ilk planı yine aynı bölgeye yakın, yeni bir ada satın alıp oraya yerleşmek olmuş ancak hukuki engellerden dolayı bu plan gerçekleşememiş. Buna alternatif olarak Nauru, birikimleriyle Avustralya’da gökdelenler ve kocaman çiftlikler alarak yatırım yapmaya başlamış bile. Dolayısıyla ülkenin fosfat madenciliğinden elde edilen gelir, artık gayrimenkul kiralarından elde edilecek gibi gözüküyor.
3. Mikronezya’nın gülü: Palau
Palau’da ilk yerleşimin 3000 yıl öncesine dayandığı biliniyor. Adanın ilk yerlileri Filipinler’den göç edenler olmuş. Ancak daha sonra ada İspanyollar’ın himayesi altına girmiş, sonraları ise Almanlar’a satılmış. II. Dünya Savaşı’nda önce Japonlar’ın sonra da Amerikalılar’ın egemenliği altına giren ada, 1994 yılında yerli halkın isteği doğrultusunda bağımsızlığına kavuşuyor.
Muhteşem adaları ve plajları bulunan, kelimenin tam anlamıyla bir sualtı cennetti olan Palau tipik bir Mikronezya ülkesi. İşin güzel yanı bu harika ülkenin Türk vatandaşlarından vize istememesi. Yani gitmek için “istemek” yeterli.
4. Naziler’in işgal ettiği tek ada: Guernsey
Bir İngiliz muhafızlığı olarak geçen bu ada ne Pasifik’te ne de Afrika’da; Fransa ile İngiltere’nin hemen ortasında Manş Denizi’nde. Birleşik Krallık’a bağlı Manş adalarından biri olan Guernsey, dış işlerinde Büyük Britanya’ya bağlı iken iç işlerinde bağımsız. Yaklaşık 66 bin kişinin yaşadığı, AB’ye hâlâ üye olmayan adanın son zamanlarda Birleşik Krallık’tan kopma ihtimalinden söz ediliyor.
Guernsey halkı dünyanın iki büyük savaşında da İngilizler’in yanında yer almış. II. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından işgal edilen tek ada unvanına sahip.
Jersey ve Man Adası gibi kraliçeye doğrudan bağlı olan Guernsey’in AB’ye ve diğer ulus üstü kurumlarla bağlantıları özel anlaşmalarla belirlenmiş; yani karışık bir statüsü bulunuyor. Bu karışık statüsünden dolayı da kumar, vergi kaçakçılığı, off-shore bankacılık gibi işler için mükemmel bir konuma sahip.
5. Her yere uzak ama herkesin olan ülke: Vanuatu
Vanuatu genel anlamda adı sanı pek duyulmamış olabilir ancak futbol oyunları meraklıları burayı iyi bilir. Zira FIFA 98 adlı oyunda ülkenin milli takımı oyundaki en zayıf takımdı. Eminiz, fantezi seven bir sürü arkadaşımız bu zayıf takım ile zamanında az kupa kaldırmamıştır.
Gel gelelim ülkenin gerçek durumuna. Büyük Okyanus’un güneyinde yer alan Vanuatu, birkaç küçük ada grubundan oluşan bir cumhuriyet. Ülkenin depremlerle başı oldukça dertte, hatta neredeyse her 3-4 yılda bir büyük bir deprem yaşıyor ada sakinleri.
Vanuatu’nun ilk yerlileri Malezyalılar, ancak 1600’lerde İspanyollar’ın adaya “uygarlığı” getirmesi ile işler karışmış. Ada üzerinde İspanyollar’dan sonra Fransız ve Britanyalılar da hak iddia etmiş. Bunun sonucunda ülke 1906’dan beri bu iki ülkenin ortaklaşa yönetimi altında kalmış.
Ülkede yönetim içinde yönetim olduğundan idari yapı oldukça kaotikti. Bu kaosu en iyi şekilde özetleyen durum ise adanın İngiliz tarafında araçlar yolun solundan giderken, Fransız tarafında ise sağdan gitmesiydi; bu da tabii ister istemez problem yaratıyordu.
Birbirine rakip iki ülke tarafından yönetilen adada bu sorunun çözümü ise hayli ilginç olmuş. İngilizler ve Fransızlar, adada ilk kullanılmaya başlanan araç hangi taraftan sürüyorsa, araçların o taraftan kullanılmasına karar vermiş.
Uzun araştırmalar sonucunda, adaya ilk aracın bir Fransız tarafından getirilen bir traktör olduğu ortaya çıkınca araçlar sağdan kullanılmaya başlamış. Vanuatu, uzun mücadeleler sonrası 1980 yılında bağımsızlığına kavuşmuş.
6. Şey işte, şey ya… Seyşeller
Hint Okyanusu’nun güneybatısında bulunan bu ada grubunun başkenti Victoria. Seyşeller “İsim olarak çıkaramadım ama simaen tanıdım” klişesinin en güzel örneklerinden olabilir. Nedeni de aslında özellikle bir ara moda olan, özellikle kebapçıların duvarlarını süsleyen tropikal temalı posterler. Zira posterlerin büyük bölümü bu ada grubunda çekiliyor. Tropik bir şnorkel cennetini andıran yer Madagaskar’ın hemen kuzeyinde bulunuyor.
7. Yeni güne merhaba diyen ilk ülke: Kiribati
Seyşeller gibi Kiribati de bir ada grubundan oluşuyor. Ancak Kiribati’yi daha da özel kılan bir şey var; o da ülkenin doğu ucunun tarih değiştirme çizgisine sınırı olması. Bu durum Kiribati’nin dünya üzerinde yeni güne başlayan ilk ülke olmasını sağlıyor. Dolayısıyla da yeni yıla ilk giren ülke de yine Kiribati oluyor.
Zaman dilimi sınırında bulunan Caroline Adası milenyuma giren ilk yer olduğu için, adanın ismi Milenyum Adası olarak değiştirildi.
Kiribati konum olarak dış dünyadan belki de en soyutlanmış ülke olabilir. Haritada Kiribati’yi bularak ne demek istediğimizi daha iyi anlayabilirsiniz. İklim değişikliğinin sonuçlarını doğrudan yaşayan ülke, bu konu hakkında dünya üzerinde gerçekleştirilen neredeyse tüm toplantılarda yer alıyor. Zira her sene su seviyesinde yükselme yaşanıyor. Dolayısıyla Kiribati halkı şimdiden toplu göç alternatiflerini düşünmeye başlamış durumda.
8. Zengin bir PR uzmanı: Liechtenstein
Ülkemizde bu minik ülkeyi bilenlerin çoğu buraya futbol maçlarından aşina. Zira San Marino ile birlikte, örnek averaj takımlardan biri Liechtenstein. Ancak iş ülke hakkında bilgiye ve konumuna gelince bilenlerin sayısı iyice düşüyor.
Türkçede “Lihtenştayn” olarak okunan ülke Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri. Ancak buna rağmen en iyi ekonomilerinden birine sahip. Bizimkilerden de yaklaşık 800 kişi, güçlü ekonominin kokusunu alıp kapağı atmış bile ülkeye.
Üstte de belirttiğimiz gibi futbol ülkenin tanıtımına oldukça etkili olmuş. “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” lafının en güzel örneklerindendir belki de Lihtenştayn milli takımı. Zira takım, tarihindeki neredeyse tüm maçlardan mağlup ayrılmış, rakiplere gol atmayı bile nadiren başarabilmiş.
Ama bu durum Lihtenştaynlıları pek üzüyor gibi gözükmüyor. Hatta mutlu bile ediyor. Çünkü durum böyle olunca -başarısızlık örnekleri için de olsa- ülkelerinin adı sık sık zikrediliyor. Bu da ülkenin uluslararası arenada daha fazla tanınmasını sağlıyor.
9. Hollanda’nın arka bahçesi: Surinam
“Dutch Guyanası” olarak da bilinen Hollanda eski sömürgesi ülke, sanılanın aksine Afrika’da değil Güney Amerika’nın kuzeydoğusunda, Atlantik’in kıyısında bulunuyor. Zamanında İngiltere ile Hollanda arasında takasta kullanılan, bugün Hollanda’nın arka bahçesi olarak da bilinen Surinam’da resmi dil Felemenkçe.
Bu takas Hollandalılar’ın tarihlerindeki en büyük kazıklardan biri olarak bilinir. Zira İngilizlerin Surinam’ı Hollandalılar’a vermesine karşılık; Hollanda da New Amsterdam’ı, yani New York’u İngilizlere vermiş. Ama buna rağmen Hollanda Surinam’dan fazlasıyla yararlanmış ve yararlanmaya da devam ediyor.
Surinamlılar, Hollanda futbolunun bugünlere gelmesinde kilit rol oynamaları ile dikkat çeker. Bu iddiamızı da Gullit, Seedorf, Kluivert, Hasselbaink, Davids, Van Hooijdonk ve Rijkaard gibi örnekleri vererek pekiştirelim.
Ayrıca birçok Galatasaraylı’nın hemen hatırlayacağı Van Gobbel de Surinam asıllı oyunculardan. İsmini ülkede bulunan Suriname nehrinden alan ülke, Karayip bölgesinde olmamasına rağmen kültürel olarak Karayip ülkesi olarak kabul edildiğinden, Karayip topluluğu CARİCOM’a üye.
10. Gölden gelen bereket: Malawi
Tanzanya, Zambiya ve Mozambik ülkeleri arasında bulunan Afrika ülkesi… İsmini, 500’den fazla balık türünü içinde barındıran Malawi Gölü’nden alıyor. Diğer Afrika ülkeleri gibi Malawi de uzun yıllar bir sömürge olarak varlığını sürdürmüş ve İngiliz yönetimi tarafından tam anlamıyla soyulup soğana çevrilmiş.
Ülkenin neredeyse tüm zenginliklerini kurutan İngiltere buraya kayda değer herhangi bir yatırımda bulunma zahmetinde de bulunmamış. Ülkedeki en büyük beş işletmenin tamamı çay fabrikaları ve bunlar da hâlâ İngilizler’in elinde.
Çoğu Sahra altı Afrika ülkesinde olduğu gibi Malawi’de de AIDS yaygın ve maalesef ülkedeki doktorların toplam sayısı 200’ü geçmiyor. Ülkenin en büyük zenginliği ise ülkeye hayat veren bereketli Malawi Gölü. Afrika’nın en büyük üçüncü gölü olan Malawi Gölü aynı zamanda ülkeye gelen az sayıdaki turistin de cazibe merkezi.
11. Gökyüzündeki Krallık: Lesotho
San Marino ve Vatikan gibi Lesotho da dört tarafı tek ülke ile çevrili bir krallık konumunda. Etrafını çevreleyen ülke ise Güney Afrika Cumhuriyeti…
Oldukça dağlık olan Lesotho, Güney Afrika coğrafyasında dağlık olan tek bölgede konumlanmış. Hatta kışın kar yağan nadir Afrika ülkelerinden biridir. Bu özelliği ile denize çıkışı olmayan ülke, “Gökyüzündeki Krallık” olarak da adlandırılır. Ama işin ekonomik yanına baktığımızda bir San Marino değil…
Ülkede her ne kadar elmas madenciliği yapılsa da Lesotho’nun ekonomik durumu pek iyi değil. Afrika’da AIDS oranı en yüksek üçüncü ülke durumunda olan Lesotho, bir dönem bağımsızlığından vazgeçerek Güney Afrika Cumhuriyeti ile birleşmeyi ciddi şekilde konuştu, tartıştı. Elmas madenciliği ile birlikte ülkenin bir numaralı gelir kaynağı su ihracatı.
12. Bonus: Kübalılar’ın Sesi, Conch Cumhuriyeti
Conch Cumhuriyeti, 1980’lerde Castro’nun hapishane operasyonundan sonra serbest kalan kişilerin Amerika’ya göç etmesi ve bu göç sırasınca ABD hükümetinin Key West kasabasında yeni bir sınır kapısı kurmasına tepki olarak 1982 yılında kurulan bir cumhuriyet.
Miami’nin Key West kasabasında kurulan Conch Cumhuriyeti, ABD’ye savaş ilan eder. Ancak aynı gün teslim olduğunu açıklar. Yine aynı gün, “kuşatma altında kalan” ülkelerini tekrardan kurmaları için 1 milyar dolarlık bir tazminat ister ABD’den.
İsteyenin hemen pasaport alabildiği Conch Cumhuriyeti’nin, kendi sitesinde bulunan verilere göre 6 asker ve 100 binin üzerinde görünmez ninjadan oluşan bir ordusu da bulunuyor. Conch Cumhuriyeti’nin bu şanlı ordusunun, göçmen politikalarına karşılık vermek amacıyla, Florida’da bulunan “7 Mile” yolu üzerindeki terk edilmiş bir köprüyü işgal etmişlikleri bile var.
13. Yerli Bonus: Özlenen Krallık, Metonya
Kendilerini Leyla ile Mecnun’dan tanıma fırsatı yakaladığımız bu ıssız kale ülke, aslında çoğumuz için oldukça tanıdık bir yer. Metonya, Mecnun’un Metin Amcası’nın kurduğu ve dünyadan tamamen bağımsız bir şekilde varlığını sürdürmeyi başaran bir krallık.
Krallık tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılayarak ülkemize oldukça iyi bir örnek teşkil ediyor. Krallığın Türkiye büyükelçisi ise tanıdık bir isim; Erdal Bakkal…
Milli içecekleri “Me Kola” aynı zamanda krallığın bir numaralı ihracatı konumunda. Ülke ile ilgili en iyi şey ise trafik sorununun olmayışı. Zira bir şehirden öbürüne 5 dakikalık yürüyüş ile varılabiliyor.
Bir zamanlar futbol arenasında fırtınalar estiren milli takımlarının en büyük şansızlığı, Efsane Kamil gibi bir oyuncularını lisans problemi nedeniyle yedek kulübesinde tutmaları. Yurtdışında -özellikle Türkiye’de- çok sevilen krallıktan son zamanlarda maalesef herhangi bir haber alınamaması sevenlerini oldukça üzmüş gözüküyor.