Nazım Hikmet’in “A. Kadir’i pek severim, yüreğimin başında oturan insanlardan biridir. Onun yüreği halis bir şair yüreğidir.” diye bahsettiği mapushane arkadaşı; 1940 sonrası şiirimizin toplumcu-gerçekçi ama kavgacı olmayan nahif şairi…
Aynı zamanda Farsçadan Yunancaya pek çok dilde yaptığı çevirileriyle Dünya edebiyatının bizde tanınmasını sağlayan Abdülkadir Meriçboyu’nu ya da herkesçe bilinen adıyla A.Kadir’i anlatacağız sizlere şiirleriyle bugünkü listemizde.
1. Sabah Türküsü
Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
Bir rüzgâr önündeyim, gel keyfim gel…
Bir deniz üstündeyim, ne ucu var ne bucağı
Bir sevda içindeyim, başım dumanlı…
Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
Bir iner bir çıkarım bu yokuşu
Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
Kazanırım çocuklarıma ekmek parası.
Ben deniz üstünde, rüzgâr önünde
Ben sevda içinde, tatlı türküde
İnişte, yokuşta, ekmek parasında
İki oğlum var, Mehmet’le Ali
Gönlümde bir dünya, pamuk gibi…
Kadir ya da tam adıyla İbrahim Abdülkadir Meriçboyu, 1940 kuşağının toplumcu-gerçekçi ve çileli şairlerinden biridir. Şiirlerinin yanı sıra yaptığı çeviri çalışmalarıyla Dünya edebiyatının, edebiyatımızda tanınmasına büyük katkıda bulunmuştur.
2. İstanbul
Orda, adamı düşündüren
Denizler vardır,
-ışıltılı ve berrak-
Şurada gemiler durmuş,
Kim bilir, zincirleri ne ağırdır
Sarayburnu,
Kızkulesi,
Haydarpaşa…
Bak işte köprü,
Böyle ayak altında bütün gün.
İşte yollar gıcır gıcır,
İşte Sultanahmet Meydanı şu gördüğün.
Nihayet, ilerde deniz,
Mis gibi balık kokar.
Daha sonra adalar
Ve hep çam ağaçları.
Oranın mehtabı tatlı olurmuş.
Öyle derler,
Rüyadaymış gibi yaşar insan.
Galiba böyle görülür İstanbul,
Bir kartpostal önünde iştahla durup
İştahla bakarsan.
1917 yılında İstanbul’da dünyaya gelen A. Kadir orta öğrenimini Eyüp Ortaokulu’nda tamamladıktan sonra asker olmak istediği için Kuleli Askeri Lisesine gitmeye başlar.
3. Seni Arıyorum
Hasretim sana
Tam üç koca kış geçti aradan,
koskocaman üç asır.
Önca Aydın, Muğla, Balıkesir.
Önce bizim yiyemediğimiz bal gibi üzüm, incir.
Önce bizim yemeğimize girmeyen bal gibi zeytinyağı.
Sonra gene bir sıra dağ.
Sonra Konya ovası, Adana.
Sonra hiçbir vakit gülmemiş olan Orta Anadolu toprağı.
Bilmem, tanır mısın yanında olsam,
Taş gibi sertleşti yüzüm,
Bıyıklarım uzadı.
Hasretim sana.
Ilık bir su,
Bir demet gül
Ve bir lambanın ışığını arar gibi arıyorum seni.
Bazen yüreğim kabarıyor,
Sanki yüzünü bir daha hiç görmeyecekmişim.
Bir anda dünyadan çekilip,
Bir anda yoksun kalmak düşünmekten,
Geldiği yollardan insanın
Bir daha geçememesi.
Elimin hiç dokunamaması eline.
Taze yaprak kokusu dolar genzime birdenbire.
Bakarım birdenbire karşımda başaklar insan boyu.
Ayağımın altında toprak boyanır çağla rengine.
Birdenbire çıkıyorum yalnızlıktan,
Giriyorum birdenbire beraberliğe.
Faruk Nafiz ve Necip Fazıl’ın etkisinde kalarak yazdığı İlk şiirlerini 1930’lu yıllarda Ali Karasu imzasıyla yayımlar.
4. Ben Sensiz Burada
Yaslanıp omuzuna gecenin
sabahı karşılar gibi,
ama dünyaya günaydın diyemeden.
Yatar gibi çimenler üstünde,
ama çimenlerin kokusunu alamadan.
Koşar gibi denize doğru,
ama denizde kulaç atamadan.
Uzanır gibi bir çocuğun başına,
ama çocuğun başını okşayamadan.
Tırmanır gibi gürbüz bir ağaca,
ama ağaçtan bir meyve koparamadan.
Kavuşur gibi eski bir dosta,
ama eski dostla kucaklaşamadan.
İş başında türkü söyler gibi,
ama sesimi ben bile duyamadan.
Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olduktan sonra Kara Harp Okuluna devam etmeye başlar. Burada okurken Nazım’a hayranlığıyla dikkatleri çeken A. Kadir son sınıfta “zararlı kitaplar okuduğu ve aykırı düşüncelere sahip olduğu” gerekçesiyle okuldan atılarak tutuklanır.
5. Bir İnsan
Seni bir gün
Çekip aldılar topraktan,
Benzedin köksüz bir ağaca.
Önce öğrettiler sana uygun adımı,
Sonra büyük şehirlerini gösterdiler Avrupa’nın.
En muazzam saraylar karşısında bile sen
Evini unutmadın.
Varşova’da kaputun kaldı,
Dunkerk’te arka çantan.
Düştü bütün fotoğrafların Sivastopol’da.
Bir şafak vakti Paris’te bıraktın zavallı yüreğini,
Kurşuna dizilenler karşısında.
Lanet okusunlar sana bırak,
İyi bir asker olamadın diye.
Ölmesini bildin ya sen arkadaş kurşunuyla,
İki çürük patatesi
Ekmek torbanda unutarak!
On ay hapse mahkum olan A. Kadir, Nazım Hikmet’le aynı cezaevinde kalır. Burada kaldığı sürede zaten hayranı olduğu Nazım’ı ve fikirlerini yakından tanıma fırsatı bulur.
6. Yol
Tekmil haklar alınır.
Tekmil hürriyetler kısılır.
Tekmil köşe başları, tekmil kapılar tutulur.
Gökyüzü tıkılır dört duvar içine.
Bütün bunlara karşı,
Dümdüz, apaydınlık kalır
Seni bana getiren yol.
Hapisten çıktıktan sonra askerliğini er olarak tamamlayan şairimiz İstanbul Hukuk Fakültesinde okumaya başlar. 2. Dünya Savaşının sürdüğü 1943 yılında “savaş karşıtı” şiirlerini içeren “Tebliğ” adlı şiir kitabı yayınlanır.
7. Bu Su Çoğala Çoğala
Yaşlılara saksılar dizdim, bahçeler yaydım.
Yorgunlara diri beden verdim, taze yürek.
Döşekler serdim hastalara, rahat, yumuşacık.
Nerde yalan dolan gördüysem kızardım.
Yiğit yüreklere, dedim, canım armağan.
Ardına kadar açtım çocuklara kapıları.
Dostluklar boy attı yeryüzünde,
Dostluklar orman orman.
Ebemkuşakları gökyüzünde fır dolandı.
Yürüdü dağlardan ovalara doğru
Gümbür gümbür bir deli su,
Yıktı bu su önüne geleni,
Bu su, çoğala çoğala.
İnsanlar insanları aldı götürdü.
Ne kavga kaldı, ne zulüm, ne korku.
Ancak “Tebliğ” yasaklanarak sıkıyönetimce toplatılır. A.Kadir de İstanbul’da bulunması sakıncalı görülen kişilerle birlikte sürgüne gönderilir. Sürgünlük yıllarını Muğla, Balıkesir, Konya, Kırşehir ve Adana’da öğretmenlik yaparak geçirir.
8. Buluşursak
Sizinle aynı yemeği yedim senelerce,
Aynı türküyü söyledim talim dönüşü,
Ve aynı rüyaları gördüm geceleri, ot yatakta.
Gün oldu cömerttim,
Canımı verecek kadar.
Gün oldu esirgedim
Tek asker cıgarasını sizden.
Fakat bir akşam buluşursak eğer
Herhangi bir yol ağzında,
Namusum hakkı için öpeceğim
Toprak kokan ellerinizden!
Kuleli Askeri Lisesindeyken sosyalist düşünceye doğru kayan fikirleri Nazım Hikmet’le tanıştıktan sonra daha bir pekişip güçlenen şair. “Tebliğ” adlı şiir kitabında bir yandan savaşa karşı çıkarken bir yandan da yoksul Türk insanının dertlerini anlatır.
9. Çiçekleri Umudumuzun
Çok olun, çocuklar, çok olun,
Yüzlerce olun, binlerce olun, on binlerce.
Daha çok olun, daha çok olun,
Yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun.
Bu dünya ne tek tek yaşamakta,
Bu dünya ne rakının, ne şarabın içinde,
Bu dünya ne parada, ne pulda,
Ne kalleşlikte ne zulümde.
Bu dünya aşkın içinde, alın terinde.
…
Çok olun, çocuklar, çok olun,
Yapraklar kadar, balıklar kadar çok olun,
El ele verin, çocuklar, el ele,
Bütün gündüzler sizin olsun,
Yaşayın dünyayı doya doya.
Çocuklar, çiçekleri umudumuzun.
Sürgünlüğü bitince 1947’de İstanbul’a döner ve bir bisküvi fabrikasında çalışmaya başlar. Buradan ayrılınca çeşitli yayınevlerinde düzeltmenlik, çevirmenlik gibi işler yapar. 1965’ten sonra kitaplarını kendisi yayımlayarak yazarlık yaşamını sürdürür.
10. Çile
Bizim hiç bir hürriyetimiz yok,
Hiç bir hürriyetimiz,
Ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek,
Sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
Ben burada en büyük çileyi doldurayım,
Ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
Sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
Ben burada zerdalisiz bir dal gibi durayım.
1940 sonrası sosyalist gerçekçi edebiyatın kavgacı olmayan şairi A. Kadir’in şiirlerinde her şeye rağmen insan en öndedir. O bazı sosyalist gerçekçi arkadaşları gibi sanatsal kaygılar gütmeden, sadece kitleleri galeyana getirecek şiirler yazmak yerine insancıl, barışçıl şiirler yazar.
11. Dağ Başında
Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,
Rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın,
Senin etinden, tırnağından ayrı,
Senin kokundan uzak.
Benim güzelim,
Benim ceylan bakışlım,
Benim kafamın ateşi,
Yüreğimdeki.
Mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak,
Şu anda üç dört portakal almak, getirmek sana,
Sana tuzlu badem,
Kabak çekirdeği.
Şu anda hiçbir şey mümkün değil.
Şu anda her şeyden ayrı, her şeyden uzağım ben.
Şu anda sadece yalnızlık ve kahır.
Hayır, güzelim,
Hayır, ceylan bakışlım,
Hayır, kafamın ateşi, hayır,
Hayır, yüreğimdeki.
Şu anda mümkün en güzel olan tek bir şey vardır:
Yanarak sevmek seni.
Sürgünden dönüşünde şiirlerini zaman zaman dergilerde yayımlar. Abdülbaki Gölpınarlı ile Farsça aslından düzyazı olarak çevirdikleri Mevlâna’nın şiirlerini serbest nazma dökerek “Bugünün Diliyle Mevlâna” adıyla bir kitapta toplar.(1955).
12. Dön Geri Bak
Kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç,
İnsan mısın, bu pazarda mısın, iki pula mısın,
Kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç.
At denize kendini, git boğul.
Düş bir kör kuyuya, oradan çıkama.
Bir kere dön; ama bir geri bak,
Şu kolu gör bir kere, şu kolu,
Pisliğin, sürünün içinden uzanan şu kolu,
Durur dimdik, bembeyaz havada,
Budaklı bir ağaç gibi güzel.
Çok beğenilen bu kitap üst üste birkaç kez basılır. 1958’de Azra Erhat ile birlikte yaptıkları İlyada çevirisi ise A. Kadir’in başarılı bir çevirmen olarak iyice tanınmasına neden olur.
13. Düşünceler
Pınarından özgürlüğün al bir yudum,
Çek bir soluk rüzgarından sevdamızın
Seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak,
Seni ne bu kara kara gelen ölüm.
Al bir yudum pınarından özgürlüğün
Rüzgarından sevdamızın çek bir soluk
Gelir bir el kırar bir gün kapıları
Karanlığın bahçesinde açar gülüm.
Seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak
Seni ne bu kara kara gelen ölüm.
Asım Bezirci’nin “Kadir’in adı, çilenin olduğu kadar direncin de adıdır, umudun ve çalışkanlığın da adıdır. Kısacası, örste dövüle dövüle çelikleşen namusun adıdır.” diye anlattığı şairimiz 1 Mart 1985 tarihinde İstanbul’da vefat eder.
14. Elimde Kalan
-Karıma-
Yirmi yaşında hapse düştüm.
Yirmi beşimde sürgün oldum.
Yıllarca gençliğimi saçtım
Anadolu topraklarına.
Bir yokuşu yıllarca indim çıktım
Döke döke kanımı
Bir ekmek parasına.
İşte bugün altmış üç yaşındayım.
Bakıyorum gökyüzüne bugün gene
Demir parmaklıklardan.
Bir senin yüreğin
Ak bir güvercin
Elimde kalan.
İlhami Soysal ise “A. Kadir, dün de bugün de halkın ve insanların şairidir. Şiirlerinde alabildiğine bir insan sevgisi, alabildiğine bir sıcaklık ve candanlık vardır.” der.
15. İnsan
İnsan kuş kanadında gelen yazı.
İnsan arı su, insan ak süt.
İnsan yemyeşil uzanan bahçe.
İnsan kum, insan çakıl taşı.
İnsan yiğit, insan dost, insan sevdalı.
İnsan kancık, insan ödlek, insan hergele.
İnsan kocaman, dağ gibi.
İnsan parmak kadar, küçücük.
İnsan alın teri, insan lokma, insan kan.
İnsan solucan, insan sülük.
İnsan kuş kanadında gelen yazı.
İnsan gül fidanında yanan gonca.
İnsan umutların kapısı.
Dünya Edebiyatından pek çok ünlü yazarın eserlerini çok duru bir dille edebiyatımıza kazandıran A. Kadir “Bugünün Diliyle Hayyam, Bugünün Diliyle Tevfik Fikret” ve benzeri kitaplarıyla da bu yazarların yeni nesiller tarafından okunup özümsenmesini sağlamıştır. Saygıyla anıyoruz…