Şu kalıbı hatırlıyor musunuz? Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmemiştir.
Peki şu kalıbı hatırlıyor musunuz? Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmiştir.
Bu ikisi arasındaki tek fark ilkinde önergeyi verenin muhalefet partisi, ikincide iktidar partisi olmasıydı. 13 yıl boyunca soru önergelerinin, kanunların, tekliflerin hepsi reddedildi. 13 yıl boyunca iktidar partisi meclisi sadece kendi düşüncesi ve istekleri doğrultusunda kullandı. Milli İradenin diğer temsilcilerine gözünü ve kulaklarını kapadı. Halkın yarısını yok saydı.
Ülkenin ve milletin menfaati için mecliste bulunan temsilciler işi öylesine umursamaz bir boyuta getirmişlerdi ki, kendi partilerinin verdiği bir önergeyi muhalefetin kabul ettiğini gördüklerinde, olayı çok yanış anlayarak kendi tekliflerini bile reddetmişlerdi.
AKP’li kimi bakanlar ve vekiller kendi arkadaşlarına tepki göstermek zorunda kalmışlardı. “Kanunları okumuyorlar, meclis’i izlemiyorlar. Meclis salonunda bulunmuyorlar, oylama varken koşa koşa içeri giriyorlar birbirlerine şaşkın ördek şeklinde bakıyorlar” sözleri kayıtlara geçmişti.
Halkın verdiği yetki koca koca milletvekilleri, bakanlar tarafından adeta küçük bir çocuk hırsıyla keyfi kullandı. Sözde ileri demokrasi peşinde koşarken demokrasinin ve parlamenter sistemin gereklilikleri ihlal edildi. Denetleme kurulları yetkisizleştirildi. Sistemin kendini var ettiği organlar birer birer işlevsizleştirildi.
8 Haziran seçimlerinden sonra meclis artık kimsenin arka bahçesi değil. Peki, Akp bundan sonra neleri kafasına göre yapamayacak?
Akp hükümetleri döneminde 32 kez 135 maddesi değiştirilen Kamu İhale Kanunu birilerini zengin etmek için kurcalanamayacak
“Ballı ihaleler” tabiri, devleti küçük bir işadamı ordusunun müşterisi haline getirmişti.
İç Güvenlik Yasası gibi toplumun her kesimini ilgilendiren yasalar belirli bir güruhun keyfine bırakılmayacak
Gözaltı sürelerini artıran, polise keyfi arama yetkisi veren, “önleyici gözaltı” adında insan haklarını hiçe sayan, kaşkol takmaya hapis yolu açan, dikta rejimlerinde bile eşine rastlanmayan yetkiler, “ileri demokrasi” adı altında yasalaşamayacak.
Torba yasa adı altında kimsenin haberi olmadan geçirilen kanunlar uzlaşmaya sunulmadan dayatılamayacak
Allah allah, neler var ki?
İlgili yasanın sadece birkaç maddesi yandaş yazarlar tarafından parlatılırken arkadan gelen yüzlerce madde demokratik ülkelerde eşi benzeri görülmeyen şekilde aradan çıkarılıyordu. İlgili kurum ve kuruluşların uyarıları dikkate alınmadan, işçi ve memurlar hakkında çalışma süresinden, sosyal haklara kadar herkesin hayatına direkt etki eden kanunlar, içeriğinde ne olduğu bilinmeden onaylandı.
Meclis Soruşturma Komisyonu yasaları keyfe göre manipüle edemeyecek
Komisyondaki sayısal üstünlük değişecek. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar ve Muammer Güler hakkında yazılan raporlarda, 5’e karşı 9 oyla Yüce Divan yolunun kapanması gibi kararlar tarih olacak.
Anayasa Mahkemesi ve Sayıştay gibi hayati kurumların görev ve yetki alanları kısıtlanamayacak
Yürütmenin icraatlarını ve en önemlisi harcamalarını denetleyen kurum olan Sayıştay kanunu nedense son 10 yıl boyunca hep bir rahtsızlık yarattı. Sayıştay yetkisizleştirilmeye çalışıldı, Anayasa Mahkemesi duruma el koyunca, bu sefer de mahkeme ve sayıştay üyelerine müdahale edildi. Milli İrade’nin parasının denetimi kimi neden rahatsız etti anlaşılabilmiş değil.
Devletin yasal sansür kurumuna dönüşen RTÜK pişkince kararlar veremeyecek
Akp kurulduğundan bu yana RTÜK’te ilk kez, diğer partilere göre azınlıkta kalacak. Rihanna ve Shakira’nın kliplerine yasak getiren, Simpsons’ı bile sansürlemeye kalkan, Piyanist filminin gösterimine ceza veren RTÜK, artık tüm dünyayı kendine güldüren bu anlaşılmaz ve keyfi kararlarını sürdüremeyecek.
Saray, köprü ve havalimanı gibi kaçak projeler denetimden uzak kalamayacak
Örtülü ödenek sınırsızca harcanamayacak, sata sata elde sadece orman arazileri kalan hükümet, özellikle orman arazileri ve doğa koruma alanları üzerinde geleceğimizi tehdit eden kararlar alamayacak.
Bu daha başlangıç
Türk siyasi tarihi ve demokratik hayatımız hiçbir dönem sütten çıkmış ak kaşık olmamıştı; ancak hiçbir dönem bu kadar da adaletten uzak kalmamıştı. Özellikle Gezi’den beri artık umudumuz var. Değiştirilemez denilen yapılar ve gelenek haline gelmiş yolsuzluk düzenine en azından artık “kaderimiz bu” diyerek boyun eğmeyeceğiz.
Polisin hangi hükümet gelirse onun silahlı kolu haline getirilmesini, adaletin belirli bir cemaat ya da grubun emrine tahsis edilmesini istemiyoruz. Tüm siyasi partilerin adil ve bağımsız hukuk düzeni karşısında hesap verebilir olduğu bir Türkiye’yi hepimiz hak ediyoruz.