Aslında her şey o gün başlamadı. Uzun süre yürütülen bir politikanın en son toplu infazı yaşandı sadece. Siyaseti, üst kimliklerinizi, kimliğinizi ve nerede olduğunuzu unutun. Ve hayal edin bir akşam evinizde ailenizle otururken, eviniz tanıdığınız ve tanımadığınız bir grup insan tarafından basılıyor. Eşyalarınız, evinizin kadınları, evinizin erkekleri darmadağın ediliyor. İş yerinizdesiniz, dükkânı o günün kazancı için en bildiğiniz dua ile açmışsınız, yine bir grup insan daha yeni sildiğiniz vitrinizi alaşağı ediyor, tezgâhınız artık yok, sokakta sürükleniyorsunuz, etraf kan ve şiddet içinde… Hayal edin aşağıdakiler sizin başınıza geliyor…
1. Zincir reaksiyonu
19. ve 20. Yüzyıllarda kitlesel göçler, iskânlar ve sürgünler Avrupa’ya damgasını vurmuştu. İmparatorluların yerini modern ulus-devletlere bırakmaya başladı. Bu gelişmelerden heterojen bir nüfusa sahip olan Osmanlı’nın da nasibini almaması imkânsızdı, birçok bağımsız devlet kendini kurmaya başlamıştı bile. Yeni kurulan Cumhuriyet, kurduğu ulus devleti Müslümanlık üzerinden tanımlıyordu. İşte kırılma noktalarından birisi de bu idi çünkü nüfusu sadece Müslüman Türklerden oluşmuyordu. Ve 6-7 Eylül 1955’e kadar uzanan süreç de böylece başlamış oldu.
2. Sebep
6 Eylül 1955 ortalık gergin. Milliyetçilik almış başını gidiyor ve devletin bir radyo anonsu “Atatürk’ün Selanik’teki evine bombalı saldırı düzenlendi.” Öğleden sonra İstanbul Ekspres iki ayrı baskı ile bu haberi doğruluyor. Çeşitli öğrenci birlikleri ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti Taksim’de protesto mitingi düzenliyor. Uzun zamandır hazırlanan planı artık hayata geçirme vakti.
3. Ateş alan fitil
Önce 20-30 kişilik bir grup bir araya geldi ama devamında sayının 100.000 kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. İstiklal Caddesi’ndeki gayrimüslimlere ait işyerlerine yönelik başlayan saldırılar kısa bir süre İstanbul’daki tüm Müslüman halkın yaşamadığı semtlere doğru hızla yayıldı, yayıldı ve yayıldı. Adalara yayıldı, İzmir’e yayıldı, Ankara’ya yayıldı, İç Anadolu’ya yayıldı, Doğu Anadolu’ya yayıldı, Güneydoğu Anadolu’ya yayıldı.
4. Korkulanın başa gelmesi
15 yaşındaki Mihalis Vasiliadis Tahtakale’de bir tanıdıklarının yanında çalışıyor. O zamanlar Tahtakale’deki işyerlerinin yarısı gayrimüslimlere ait. Daha radyo anonsu olmadan ortalık hafiften karışmaya başlamıştır. Türk dükkân sahipleri gayrimüslim komşularını bir an önce mağazalarını kapatıp gitmeleri konusunda uyarıyor. Evlerine dönmeye çalışan halk İstiklal’e geldiğinde kalabalık çoktan vazifesini yerine getirmeye başlamış.
5. Bahane şahane
Bu esnada Türk halkı Kıbrıs sorunu bahane edilerek, kahvelerde, Taksim Meydanı’nda, her yerde tahrik edilmeye çalışılıyor.
6. Bunların hepsi provokasyon
Şahit olanlardan biri der ki; “Grup önderleri denen kimseler vardı. Ben elimde Türk bayrağı ile Rum arkadaşımın dükkânının önünde duruyordum. Bu kimseler elinde listelerle geldiler ben onlara burası Türklere ait dedim, onlarsa imkânsız olduğunu çünkü listede adının geçtiğini söylediler. Ellerinde tüm cadde isimleri ve ev numaraları vardı.” II. Dünya Savaşı sırasında “nötralize” etmek amacıyla en ince detayıyla fişlenen gayrimüslim nüfusa ait bilgiler muhtarlar tarafından bazı kişilere verilmişti bile.
7. Hatırladınız mı?
Olaylardan birkaç hafta önce gece bekçileri bazı evlerin numaralarını belirginleştirdi. Dahası Türk, Türk değil gibi tanımlarla ya da Haç figürü ile işaretledi. Sabah silinenler akşam yeniden beliriyordu.
8. Göz dönünce her şey oluyormuş demek
Doçent unvanının Rum ismi sanılmasıyla bir Türk doktor da bu süreçten payını aldı. Türk olduğunu ispat etmek için sokağın ortasında pantolonunu indirip sünnetli olduğunu göstermeye çalışan Cevat Bey de.
9. İstiklal’de durum
Akşamüzeri özellikle Galatasaray ve Tünel arasındaki caddeler tamamen saldırıya uğrayan mağazaların eşyaları ile dolmuştu. Sokağa dökülen bu eşyalar parçalanmaya devam ediyordu.
10. Sıra geldi evlere
İşyerleri bitince ve akşam olunca evlere yönelik saldırılar başladı. Yöntem aynıydı… Hatta şiddetin dozu biraz daha artmıştı.
11. Nerde bu polis, nerde bu devlet!
Bugün destan yaratanlar, o zamanlarda da kendilerini içinde bulundukları süreçte sadece Türk olarak tanımlıyor ve kimliğinin meslekten daha önce geldiğini belirtiyorlardı. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes olayın başladığı ilk saatlerde Taksim Meydanı’ndaki makam aracından olanları izliyordu.
12. Ne kadar sürdü
En şiddetli olaylar 6-7 Eylül tarihleri boyunca aralıksız devam etti. Onu izleyen günlerde şiddetin dozu düştü. Ama zihniyet bugüne kadar değişmedi.
13. Şiddet endeksi
İstanbul sınırları içerisinde 5.644 mağazaya hasar verilmiş, 61 kilise ve 36 okul tahrip edilmiştir. 15 ölü 600 yaralı ve 60 tecavüz kurbanı resmi kayıtlardaki yerini almıştı.
Detaylar için:
Bu yazıda yer alan birçok bilgi Dilek Güven’in Bochum Üniversitesi Tarih bölümüne sunarak Doktor unvanını aldığı tezini yayınladığı kitap içerisinden alınmıştır. Dahası için okumanızı öneririz.