Caz Festivali son incilerini sunarken, haftanın ajandası İskandinavya’dan California’ya alternatif müzik istilasına uğruyor. Belle and Sebastian‘dan tutun da Iron & Wine‘a, aynı takvim üzerinde isimlerini görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz müzisyenler bizlere etkinlik bolluğu sunuyor. Etkinlik bereketinin morali üzerimizde Pazar günü soluğu sandıklarda alıyoruz bir de. Bir sonraki seçime kadar 4 yıl beklemek temennilerimizle, herkese iyi haftalar dileriz.
1. Müzik – Belle & Sebastian / 30 Ekim
Volkswagen Arena / saat 20.30
Kendi halinde, sade, sakin melodileri ile iyi hissettirip dirlik verirken, sinizm ve yer yer sancı dolu sözleriyle neye uğradığımızı anlamadan duvara toslatıyorlar. Yumuşacık vokallerle netameli lafları paketliyor, en utangaç halleriyle içimize işliyorlar. If You’re Feeling Sinister, The Boy with the Arab Strap, Dear Catastrophe Waitress ve niceleriyle 90’lardan bugüne kulaklarımızda geziniyor, en yalnız hallerimize fon müziği oluyorlar.
Glasgow’un has ‘indie’leri, kıymetlilerimiz Belle and Sebastian Caz Festivali vesilesi ile şehrimize konuk oluyor, kendilerinden evvel sahneyi California’nın şairane folk’çusu Cass McCombs ısıtıyor.
2. Müzik – Neneh Cherry with RocketNumberNine / 30 Ekim
Salon İKSV / saat 22.00
İsveç’te doğup daha henüz 14 yaşındayken kendini Londra’ya attı. Massive Attack’tan Groove Armada’ya, Gorillaz’dan Four Tet’e aşırı lezzetli kolaborasyonlarla kariyerini cilaladı. Raw Like Sushi ve Man gibi albümlerle yaptığı gövde gösterisi yetmezmiş gibi CirKus ve The Thing ile iştah kabartan kayıtlar çıkardı. Reggae sosuna bandırdığı hip-hop performansları ile başımızı döndürdü. Sahnelerin tartışmasız en verimli prodüktörlerinden Neneh Cherry Cuma gecesi İstanbul’da.
3. Müzik – Hercules and Love Affair / 30 Ekim
Babylon Bomonti / saat 22.30
En son geçtiğimiz sene yine bu vakitlerde şehrimizi ziyaret etmişti Hercules and Love Affair. Bu sefer de Akbank Caz Festivali vesilesi ile aramızda olacaklar. New York’lu DJ Andy Butler’ın dans projesi olarak yola çıkan topluluk, Antony Hegarty’nin semavi vokalleriyle hayat bulan Blind single’ları ile bir anda zamanın ‘en’lerinden biri haline gelmişti.
İlk albüm başarısı kendilerini kati suretle rehavete kaptırmamış olacak, Hercules and Love Affair tam gaz denemeye devam ediyor. Müzikal vaatleri dans ettirmenin de çok çok ötelerine geçiyor.
4. Müzik – Ost & Kjex / 30 Ekim
indigo / saat 23.30
Oslo’lu elektronik müzik ikilisi Ost & Kjex; funk yoğunluklu, blues kırıntılı ve bol falsetto’lu müzikleriyle tanınıyor. Bilhassa Cajun Lunch albümlerinin başarısı ile en havalı festivallerde sürekli kalabalıklaşan kitlelere çalmaya başlayan ikili Pitchfork’un da el üstünde tuttuklarından.
Kendileri dumanı üstünde albümleri Freedom Wig’in lansmanı için Avrupa kulüplerini turluyor. Berlin, Münih, Kopenhag derken İstanbul’u da es geçmiyorlar.
5. Film – Çarlardan Yıldızlara: Fantastik Rus Sineması / 30 Ekim – 13 Aralık
Pera Müzesi
Daha ortalarda 2001: Space Odyssey yokken Rus sineması uzayla iştigal oluyor, Devrim en mecazlı halleri ile perdeye yansıyordu. Bugün bile nice başyapıtlara esin olmaya devam ediyor bu fantastik resimler!
Seagull Films tarafından hazırlanan nefis bir film seçkisi; Aelita: Mars Kraliçesi’nden üstat Tarkovski’ye, Shakhnazarov’dan Fedorchenko’ya 80 yılı aşkın bir süredir absürt mizahla kenetlenmiş bilim kurguyu elden bırakman Fantastik Rus sinemasının en önemli filmlerinden birkaçını huzurumuza getiriyor. Detaylar için şuraya.
6. Müzik – Susanne Sundfør / 31 Ekim
Zorlu PSM / saat 19.00
Caz Festivali’nin dört gözle beklenen konuklarından biri de Susanne Sundfør. Norveçli müzisyen, elektro-pop’a melankoli yükleyip piyano başında rave’i evcilleştirebilenlerden. Şiddet kavramından esinle bir albüm yapmak isterken ortaya 10 adet aşk şarkısı çıkardığı son albümü Ten Love Songs çok yıldızlı eleştiriler almaya devam ederken, kendisi de albüm turnesinin bir ayağına İstanbul’u katmayı unutmuyor.
7. Tiyatro – Thom Pain / 31 Ekim
Gri Sahne / saat 19.30
Gri Sahne’nin yepyeni oyunu Thom Pain Cumartesi akşamı prömiyer yapıyor. Will Eno’nun ‘hiçbir şeyden hareketle’ kaleme aldığı Thom Pain, bir adamın konudan konuya atlayan monologlarından oluşuyor. Endişeli modern Thom Pain, arı sokmasından bir kadınla yaşadığı ilişkiye; hayat boyu çektiği acıları -korkularını da merkeze alarak- izleyici ile paylaşıyor. Bunu yaparken izleyiciyi de kışkırtarak onlara kendi korkularını sorgulatıyor.
İlk kez 2004 yılında Soho Theatre’da sahneye konan oyun, dönemin pek prestijli ödüllerine layık görülmüş üstüne bir de Pulitzer Drama adaylığı kapmıştı.
8. Müzik – Midas 104 / 31 Ekim
Cue Istiklal / saat 22.30
Berlin dolaylarının yükselen prodüktörlerinden Midas 104 namı diğer Willi Schumacher; deep house’u yumuşattığı ritimleri, ılımlı ve yer yer çok sesli tekno denemeleri ile tanınıyor. Kendisinin Beautiful Thing nefaseti dark setlerimizin favorilerinden. Bu hafta sonu da kabinden ayrı düşmeyelim diyenlere gelsin.
9. Müzik – Rhye / 3 Kasım
Salon İKSV / saat 21.30
Bir Sevgililer Günü’nde, bilinmeyen kimliklerle gizemli bir şekilde internet üzerinden iki şarkı yayınladıktan sonra afişe olmakta gecikmeyen Rhye, tam da o malum günün ruhuna uygun romantik chill-out melodilerle tanınmıştı. O gün bugündür, yarı Danimarkalı yarı Kanadalı ikili bağımsız müzik eleştirmenlerinin de etkisi ile aldı yürüyor. Mike Milosh’un, soul ritimlerin içinden gururla yükselen androjen vokalleri de grubun alametifarikalarından biri olarak görülüyor. Canlı canlı izlemek için sabırsızlanmaktayız.
10. Müzik – Iron & Wine / 4 Kasım
Babylon Bomonti / saat 22.00
Haberini alıp da beklerken güçlü kalamadığımız cinste bir etkinlik var sırada. Dingin melodileri ile melankolik renkli auralar yaratıyor, akustik ifadeleri ile folk güzellemeleri yapıyor, uyur uyanık tanık olunan bir rüya sekansı tadında dinleyeni Amerika’nın güney kasabalarında gezindirtiyor. The Creek Drank the Cradle ile Sub Pop’a, Our Endless Numbered Days ile de topyekün arşivlerimize izler bırakan Iron & Wine, namı diğer Sam Beam Çarşamba gecesi şehrimizde.
11. Sergi – Atilla Dorsay: Efsaneler ve Renkler / 30 Kasım’a kadar
Saint Benoît Lisesi – La Galerie
Türkiye’de sinema dendiğinde akla gelen birkaç isimden biridir Atilla Dorsay. Dorsay’ın ‘Efsaneler ve Renkler’ fotoğraf sergisi de, bizlere kendisinin gözünden ülkenin sinema tarihine bir bakış atma şansı sunuyor. 22 Ekim’de açılışı yapılan sergide, aynı zamanda Dorsay’ın ‘Yeşilçam’dan 100 Portre’ kitabının lansmanı da yapılmıştı.
30 Kasım’a kadar sürecek etkinlikte; Zeki Demirkubuz’dan Nuri Bilge Ceylan’a, Türkan Şoray’dan Cem Yılmaz’a Türkiye sinemasına ismini kazımış nice ismin portreleri yer alacak. Detaylı bilgi için şuraya.