Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılması ile Anadolu işgal edildi! Başta İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlar olmak üzere Anadolu’nun dört bir yanı, düşman askerlerinin zulmü altındaydı! Zaten uzun yıllardır devam eden savaşların ağırlığı altında ezilen Türk halkını, yurdun işgal edilmesiyle birlikte daha da karanlık bir dönem bekliyordu! Ancak, Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki kahraman vatan evlatları için bağımsızlıktan başka bir yol yoktu! Böylece, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı ve bütün imkânsızlıklara rağmen şanlı “Kurtuluş Savaşı’nı” başlattı! Kahraman Türk milletinin Atatürk önderliğinde sürdürdüğü kurtuluş mücadelesi, resmen olmasa bile fiilen 30 Ağustos günü sona erecekti! Türk milleti yıllardır çektiği acılardan, zulümlerden ve esaretten 30 Ağustos günü kurtulacaktı! Türk ordusunun 30 Ağustos 1922’de elde ettiği büyük zafer, Türk milletinin var olma mücadelesindeki en kritik anlardan biri olarak tarihe geçti. İşte, Türk milletinin yeniden doğduğu gün olan 30 Ağustos ve 30 Ağustos Zafer Bayramı hakkında bilmeniz gerekenler…
İşgal, yoksulluk ve kanlı savaşlar…
Dağıtılmış bir ordu, acılar içerisinde bir halk ve var olma mücadelesi… İşte, I. Dünya Savaşı sonrasında ve işgal yıllarında, Türk halkının içerisinde bulunduğu durum buydu! 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Mütarekesi ile birlikte Anadolu’nun işgal planı hayata geçirildi. Anadolu’da yaşayan milyonlarca insan, bu işgal süresi boyunca büyük acılar çekmek durumunda kaldı! Ancak, 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün kurtuluş ateşinin yakması ile işler değişecekti. Ancak hâlen, 30 Ağustos günü gerçekleşecek zafere giden uzun bir yol vardı.
22 Ağustos 1921’deki “Sakarya Meydan Muharebesi” Kurtuluş Savaşı’ndaki en önemli anlardan biriydi
Kütahya – Eskişehir Muharebelerinin kaybedilmesi ile Türk ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmek zorunda kalmıştı. Bu savaşların kaybedilmesiyle Sakarya, Anadolu’nun son direnç noktası haline gelmişti.
22 Ağustos 1921’de Yunan ordusu ile Türk ordusu arasında başlayan savaş, 13 Eylül’de sona erdi! Kazanan, şanlı Türk ordusuydu. Mustafa Kemal önderliğinde yürütülen zorlu mücadelede elde edilen zafer, Türk milletinin kurtuluşa olan inancını sarsılmaz bir şekilde pekiştirmişti. Bu savaş ile birlikte, Türk ordusunun yüzyıllardır devam eden “geri çekilmesi” de son bulmuştu! Atatürk liderliğindeki Türk ordusu, yüzyıllar sonra ilk defa bir savaşta, düşmanı yalnız durdurmakla kalmamış, geri püskürtmüştü… Türk milleti, yeteri kadar savunmuş, yeteri kadar beklemiş, yeteri kadar direnmişti! Sırada “taarruza geçmek” vardı…
Sakarya Meydan Muharebesi kazanıldı fakat Türk ordusunun işi henüz bitmemişti. Çünkü Yunan birlikleri geri çekilse de hâlâ Anadolu’daydı!
Düşmanın memleketin bağrından sökülüp atılması için son bir savaş, son bir taarruz gerekmektedir… Ancak, Türk ordusunun o anki durumu, yeni bir taarruza olanak vermez! Ordunun eksikliklerinin giderilmesi için, Türk milleti bir kez daha varını yoğunu ortaya koyar. Ülkenin bütün imkânları, ordu için seferber edilir. İstanbul’dakiler, düşman cephaneliklerindeki silahları Anadolu’ya kaçırır. doğu ve güney cephelerindeki askerler, batı cephesine kaydırılır. Subaylar, yeni bir taarruz için hazırlanır…
Bütün bu çabaya rağmen, Türk ordusu Yunan ordusu karşısında ne sayıca ne de teçhizat olarak üstünlük sağlayabilir. Türk askerinin sayısı, Yunan askerinin sayısına biraz daha yaklaşır o kadar! Üstelik uzun süren hazırlık dönemi hem halk hem de meclis nezdinde sabırsızlanmalara neden olur. Ancak Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’deki bir meclis toplantısında taarruz için sabırsızlananlara şu şekilde hitap eder: “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” Böylece, hem zihinlerdeki şüpheleri ortadan kaldırır hem de kesin bir zafer için gerekli bütün şartların oluşmasını sağlar…
Bir milletin kaderini değiştiren karar: Büyük Taarruz
Türk milletinin kaderini değiştirecek taarruz kararı 1922 yılının haziran ayında alınır. Mustafa Kemal Paşa, bütün detaylar üzerinde titizlikle çalışmıştır! Türk milletinin yıllardır sürdüğü kurtuluş mücadelesinin zaferle sonuçlanması için gereken her şey hazırdır! Hatta Mustafa Kemal Paşa, “Başkomutanlık” süresinin uzatılması gündeme geldiğinde, “Ordunun maddi ve manevi gücü millî gayeyi tam bir güvenle gerçekleştirecek düzeye ulaşmıştır. Bu sebeple yüce meclisimizin yetkilerine lüzum kalmamıştır,” der. Ancak meclis tarafından bir kez daha, süresiz şekilde başkomutanlıkla yetkilendirilir! Atatürk, bir kez daha değişmez Başkomutan olarak, ordusunun başındadır…
14 Ağustos 1922’de Türk hattının en önündeki askerin düşmana doğru attığı ilk adım, aynı zamanda bir milletin kurtuluşa doğru attığı en önemli adımdır
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yaptıkları plana göre, 1. Ordu kuvvetleri Afyon’un kuzeybatısından taarruza geçektir. 2. Ordu kuvvetleri ise bu taarruz sırasında düşman kuvvetlerinin 1. Ordu birliklerine ulaşmasına engel olacaktır. 5. Ordu ise düşman mevzilerinin arkasına sızacak, böylece hem düşmanı zayiata uğratacak hem de haberleşme ve ulaşım kanallarını kesecektir. Böylece 26 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, taarruz emrini verir! Hem Türk milletinin kurtuluş adımı daha da hızlanır, hem “Büyük Taarruz” başlar! Başkomutan Mustafa Kemal, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, taarruzu “Kocatepe’den” idare ederler. Büyük Taarruzun başladığı andan itibaren, Türk ordusu büyük bir kahramanlık örneği gösterir. 27 Ağustos’ta Afyonkarahisar düşmandan temizlenir. Bunun üzerine Başkomutanlık Karargâhı buraya taşınır!
Büyük Taarruz’un son safhası: Başkomutanlık Meydan Muharebesi
26 Ağustos’ta sabaha karşı başlayan taarruz, 30 Ağustos gününe kadar başarıyla devam eder! 30 Ağustos ise, Türk ordusu ve milletinin tarihte gördüğü en büyük zaferlerden birisini kazandığı gündür! 30 Ağustos günü Kütahya’ya bağlı Dumlupınar’da Türk ve Yunan askerleri arasındaki son çarpışma Türk milletinin zaferini bir kez daha kesinleştirdiği savaş olur. “Dumlupınar Meydan Muharebesi” olarak isimlendirilen bu savaş, bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından idare edildiği için “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak da anılır. Böylece 19 Mayıs 1919’da başlayan kurtuluş mücadelesi 30 Ağustos 1922’de, tarihin gördüğü en önemli zaferlerden birisi ile taçlanır! Böylece Türk ordusu 200 yıllık bir aranın ardından ilk defa bir taarruz muharebesi kazanmış olur! Yunan birliklerinin büyük kısmı imha edilir. İşgalci Yunan ordusunun bir kısmı ise Ege’ye doğru çekilmeye başlar! 30 Ağustos Zaferi’nin ertesi günü, Başkomutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, bütün Yunan birliklerinin Anadolu’dan sökülüp atılması için durum değerlendirmesi yaparlar.
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
İşte, Mustafa Kemal Paşa, tarihe geçen bu emri 30 Ağustos Zaferi’nin hemen ertesinde vermiştir! Böylece şanlı Türk ordusu, dağılmış halde Ege’ye çekilen Yunan birliklerinin peşine düşer! Yunan birlikleri İzmir’e doğru gitmektedir. Elbette, şanlı Türk ordusu da düşmanın peşinden İzmir’e girer! Böylece, 26 Ağustos’ta başlayan, 30 Ağustos günü Türk milletinin en büyük zaferine dönüşen Büyük Taarruz, 9 Eylül’de İzmir’in düşmandan temizlenmesiyle noktalanır. Takip eden günlerde Batı Anadolu’nun büyük bölümü de düşmandan temizlenir.
Zaferin kazanıldığı 30 Ağustos Türk milletinin yeninden doğduğu gündür
1919’da başlayan Milli Mücadele, 30 Ağustos günü kazanılan zaferle taçlandırılır. 30 Ağustos, Anadolu’nun değişmez Türk yurdu olduğunu bütün dünyaya bir kez daha ilan edildiği gündür… Mustafa Kemal Atatürk, Başkomutanlık Meydan Muharebesini sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924’te şunları söylemiştir: “Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır…”
30 Ağustos Zafer Bayramı ilk defa 1924 yılında “Başkumandan Zaferi” adıyla kutlandı
Cumhurbaşkanı Atatürk’ün de bizzat katıldığı tören, Dumlupınar’ın Çak köyü yakınlarında gerçekleştirilir. Atatürk burada yaptığı konuşmada, 30 Ağustos Zaferi’nin önemini bir kez daha hatırlatır! Atatürk, 2 yıl önce savaş meydanında gördüğü, şehit olduğu halde Türk bayrağını elinden bırakmayan bir askerden etkilenerek, burada bir anıt yapılmasın ister. 30 Ağustos 1924 yılında “Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı’nın” temeli atılır. ! Atatürk, bu esnada 30 Ağustos’un önemine bir kez daha şu sözleri ile ifade eder: “Bu Abide Türk vatanına göz dikenlere, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, cesaretini, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır…”
Başkumandan Zaferi’nin ismi 1926 yılında “Zafer Bayramı” olarak değiştirildi
1 Nisan 1926’da çıkarılan kanunla 30 Ağustos “Zafer Bayramı” olarak ilan edilir. Bayramın, her yıl dönümünde kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı ifade edilir. O günden bugüne, Türk milletinin küllerinden doğduğu gün olan 30 Ağustos, “30 Ağustos Zafer Bayramı” olarak bütün yurtta büyük bir coşkuyla kutlanıyor… Zafer Bayramımız kutlu olsun!
Kaynak: 1