Tindersticks, Beirut, Chill-Out, Thomas Anders… Konserden konsere, festivalden festivale savrulacağımız; ‘zaman geçmiyor, akıyor’ diyeceğimiz bir hafta var önümüzde. Haziran kapıya dayanmışken artık, İstanbul ajandasına da bu yakışırdı elbet. Şu iş günü de bi’ bitsin de hele, trafiğe kapılmadan hedefe kitlenelim istiyoruz. Sonra da ver elini hafta sonu, çimler ve açık hava konserleri…
Herkese bol güneşli ve mutlu Haziran’lar dileriz…
1. Müzik – Tindersticks | 27 Mayıs
Zorlu PSM / saat 21.00
Öyle karanlık, öyle içli ki; melankoli kavramı, Tindersticks’in müziğini anlatmak için hafif kalıyor. Saatlere yayılan dinleme seanslarında, albümlerini ters-yüz ederken insan hem kendini hem çevresini unutuyor. Stuart Staples’ın en sevdiklerimizi andıran sesi, beynimizin içinde hem müzikal hem de duyumsal zaafiyetler yaratıyor. Dinledikçe kederleniyor, kederlendikçe bağlanıyoruz.
Tindersticks, yepyeni albümleri The Waiting Room turnesi kapsamında, Cuma akşamı yeniden İstanbul’da.
2. Müzik – D-Nox | 27 Mayıs
indigo / saat 23.30
Alman house – trance sahnelerinin pek marifetli sihirbazlarından D-Nox, namı diğer Christian Wedekind. Eline geçirdiği plaklarla harikalar yaratıyor, aşırı detaycı seçiciliği ile üzerinde konuşulası setler hazırlıyor. Techhouse ve trance’ın ziyadesi ile progresif ismi D-Nox, Cuma gecesi şehrimizde.
3. Müzik – Valentino Kanzyani | 27 Mayıs
Kloster / saat 23.00
Slovenya’nın underground ortamlarından, janjanlı büyük organizasyonlara; Valentino Kanzyani üç turntable’ı aynı anda çalabildiği tekniği ve durulmayan prodüksiyonları ile tanınıyor. Kendisi Slovenya tekno’sunun kurucu önderlerinden olarak gösteriliyor. Kanzyani Cuma gecesi İstanbul’da.
4. Müzik – Beirut | 28 Mayıs
KüçükÇiftlik Park / saat 21.00
Neredeyse 10 yıl evvel Gulag Orkestar ile bağrımıza ateşler düşüren Beirut, artık Zach Condon’un solo projesi olmaktan ötede, tam tekmil bir topluluk haline geldi. Albüm yayınlama aralıkları ilk senelere göre biraz seyrelmiş olsa da Beirut’un Balkan folkunu elektronika ve barok pop’a katık eden içli halleri bağrımızı sıcak tutmaya devam ediyor. Kendileri Cumartesi akşamı İstanbul’u şenlendiriyor.
5. Müzik – Thomas Anders | 28 Mayıs
Cemal Reşit Rey Konser Salonu / saat 20.00
İnsana ‘Nerde o eski hitler?’ dedirten isimlerden Modern Talking. Hem beyefendi hem de pop-star olmak nedir cümle aleme göstermişlerdi vaktiyle. Kendilerinin parlayıp da sönmeyen hitleri, kafalarımızda adeta 80’li yılların film müziği gibi konumlanmış durumda.
Thomas Anders ve Dieter Bohlen’den oluşan Alman ikili uzunca bir süredir ayrı olsa da, Thomas Anders gerek solo gerekse de Modern Talking’den miras kalan hitleri ile dünyayı turlamaya devam ediyor. Kendisi Cumartesi akşamı İstanbul’da.
6. Festival – Chill-Out Festival | 28 – 29 Mayıs
Life Park / saat 12.00
Bu sene 11. yaşına giren ve şehrimizde yazın habercilerinden kabul edilen Chill-Out Festival, iki güne ve üç sahneye yayılan leziz programı ile hafta sonumuzu dolduruyor. Hercules & Love Affair, The Field, Temples, Matthew Herbert, Bedouin, Fakear ve dOP gibi nice isimlerin sahne alacağı festival; bizleri yine şehrin dışında, doğanın orta yerinde elektronika, soul, funk, caz ve house’a doyuruyor. Etkinlik programı ve detaylı bilgi için şuraya.
7. Sergi – Her Anıyla Alıntılanan Geçmiş | 28 Mayıs – 17 Temmuz
Depo
Her Anıyla Alıntılanan Geçmiş, ‘hiçbir olay tarih için kaybolmuş sayılmaz’ şiarıyla, Alman filozof Walter Benjamin’in tarih kavramı üzerine bir sergi denemesi. Berlinli sanatçı Patrizia Bach’ın girişimi ile bir araya gelen, Türkiye’den 6 ve Almanya’dan 5 sanatçı; Walter Benjamin’in tarih kavramı üzerine tezlerini irdeliyor, bu tezlerin rehberliğinde şehrin tarihi, altyapısı, kimlik ihtiyacı gibi konularda farklı disiplinlerle yorumlamalar yapıyor. Etkinlik detayı için şuraya.
8. Müzik – Yerli Baskı Festivali | 29 Mayıs
arkaoda
Arkaoda’nın yerli bağımsız plak şirketlerine adadığı Yerli Baskı Festivali’nin üçüncüsü; Shalgam Records, Olmadı Kaçarız, Domuz Records ve Müzik Hayvanı’nın katılımı ile gerçekleşiyor. Bu pek butik etkinlik, yerli sahnenin bağımsız keşiflerini meraklıları ile buluştururken, bu müzisyenlerden henüz bihaber olanlara da kendilerini tanıma fırsatı sunuyor.
Can Güngör, Reverie Falls On All, Özgün Semerci ve Gap In Delay’in sahne alacağı festival, gündüz saatlerinde de Arkaoda bahçesinde plak şirketlerinin standlarını ağırlıyor. Detaylar için şuraya.
9. Sergi – İnsan İnsanı Çeker | 2 Haziran – 18 Aralık
İstanbul Modern
Türkiye’de fotoğraf sanatı önce Avrupalı seyyahların manzara çalışmaları ardından da Pera’da açılan stüdyolar vesilesi ile portre çalışmalarında yoğunlaştı. Cumhuriyet döneminde, ülkenin tanıtımına da katkısı olan ilk çok yönlü Türkiye fotoğrafları ise Avusturyalı fotoğrafçı Othmar Pferschy tarafından çekilmişti.
İstanbul Modern arşivinden derlenen bu yeni sergi de işte Othmar Pferschy zamanlarından günümüze dek geçen 80 yıllık süreçte, 80 Türkiyeli fotoğrafçının Türkiye fotoğraflarına yer veriyor. Türkiye’nin 80 yılı fotoğraflarla belgeleniyor. Etkinlik detayı için şuraya.
10. Sinema – Chronic | 27 Mayıs
Cannes Film Festivali’nin ardından konuşadurduğumuz şu günlerde Altın Palmiye için yarışan filmlerden birisi vizyona giriyor. After Lucia ve içi dolu sosyal göndermeleri ile övgülere mazhar olan Meksikalı yönetmen Michel Franco’nun hem yazıp hem de yönettiği Chronic, ölümcül hastalara bakan bir erkek hemşirenin hikayesini anlatıyor.
Filmin başrolü, izleyiciyi acımasızca ekrana mıhlamayı en iyi bilenlerden Tim Roth’a ait. Tim Roth oynar da izlemez miyiz? Merakla beklemekteyiz.
11. Sinema – Alice Through the Looking Glass (Alice Harikalar Diyarında 2) | 27 Mayıs
Bu hafta vizyona giren filmlerden biri de pek çoğunuzun iştahlıca beklemekte olduğu Alice Harikalar Diyarında 2. 2010 yılında Tim Burton’un yönettiği filmin devamı niteliğindeki bu ikinci yapımda; Alice, bu sefer Mad Hatter’ı kurtarmak için zamanda yolculuğa çıkıyor.
Yönetmenliğini James Bobin’in yaptığı bu devam filminde, Tim Burton’u sadece yapımcılar arasında görsek de; eleştirmenlerden beklenen yıldızları kapamayan bu Alice Harikalar Diyarında projesinin yine Burton’un gözü kara hayranlarınca pervasızca sahiplenileceğini sanıyoruz. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, başroller -tabii ki- Johnny Depp ve Mia Wasikowska’ya emanet.