Eğer 20’li yaşlarınıza bir şekilde başladıysanız; siz de zamanın su gibi akıp geçtiğinin farkındasınız demektir. Çünkü zamanın ağırlığı, tam olarak 20’ye kadar. Ve sonrasında, ona yetişmek imkansız. 20’li yaşlardan öncesi, hep zamanın yavaşlığından şikayet ederek geçiyor; büyük bir hevesle “büyüme”yi bekliyor insan. Hem yarını merak ediyor, hem de hep hayal ettiği gibi olacak sanıyor. Bir yandan da gelecek için kaygılanmayı ihmal etmiyor tabii. Her şeyi yapabilecekken, böylece ziyan ediyor gününü.
Sonra bir gün geliyor; gerçekten hayat başlıyor. Ve sen hayatın gerektirdiklerini yaşarken, günler, aylar, yıllar geçiyor… Zaman, sana gerçek gücünü gösteriyor. Sonrası mı? Sonrası sadece “pişmanlık”. 🙂
İşte bu yüzden, iddia ediyoruz; 17 yaşına dönmek isteyen 30945435840594 kişi bulabiliriz. Ve eğer bu mümkün olsaydı; 17 yaşımızdaki halimize, biz şu öğütleri verirdik:
Üniversite sınavına, ailenin değil kendi istediğin bölüm için hazırlan; ama gerçekten hazırlan…
Büyük gibi davranmak zorunda değilsin; bu yüzden saçmalayabilme özgürlüğünü sonuna kadar kullan
Muhtemelen gelecekte, acısını çektiğin o kızla/erkekle olmayacaksın, boşver gitsin
Pastane sözü? 🙁 N’olur yapma
Gelecek kaygısıyla zaman kaybetme, kaygılanmak için daha çok vaktin olacak
Odana o dandik müzik grubunun posterlerini asma ya da onlara özenme, pişman olacaksın 🙁
Yaşından daha büyük gözükeceğin giysiler giyme, ya da giy; fotoğraflarına bakıp gülersin ilerde
Kaybedeceğin çok insan ve çok fazla şey var; şimdilik sahip olduklarının değerini bil
Zaman yavaş geçiyor diye şikayet etme, her dakikanı tek tek, sindire sindire yaşa
Sigaraya başlama
Şimdi sana hayatın bütün yükü senin omuzlarında gibi geliyor ya; dert etme, güzel şeyler de olacak
Hata yapmaktan korkma, aksine bol bol hata yap
Ye, dua et, sev; en çok da isyan et!
Hayatı anlamaya çalışma; yoksa erken yorulursun
“İngilizceden nefret ediyorum” mu? Aklından bile geçirme, hemen öğren hemmmm-men
(Yiğit Özgür)