İstanbul için kar söylentileri yine almış başını gidiyorken, en azından karsız geçecekmiş gibi görünen hafta sonunu etkinlik bolluğu içinde geçirelim; ne Banksy‘den, ne Tricky‘den ne de dünyanın müziğinden geri kalalım. Şehir bir kez daha kara teslim olmadan, biz şehrin ajandasını teslim alalım.
1. Sergi – The Art of Banksy / 14 Ocak’tan itibaren
Global Karaköy
Cümle alemin ‘gerilla’ sanatçı diye tanıdığı ve fakat kim olduğunu hala kimseciklerin bilmediği bir taşlama ustası o. Bol hicivli stencil’leri; Londra sokaklarından ta Filistin’e uzanan yürek yemiş graffiti’leri; Exit Through the Gift Shop’tan The Simpsons’a uzanan prodüksiyon denemeleri ve büyüsünün bir parçası olarak kabul ettiğimiz esrarengizliği ile Banksy, çoğumuzun boğazına takılanları hiç lafı dolandırmadan ifade edenlerden.
Bu fevkalade bilinmezin duvarları konuşturan birçok çalışması, ‘The Art of Banksy’ koleksiyonu kapsamında dört ay boyunca Karaköy’de sergilenecek. Kaçırırsak ne olalım!..
2. Müzik – Irma / 15 Ocak
Babylon Bomonti / saat 22.30
Kamerun’da geçen bir çocukluk sonrası iyi bir eğitim hevesi ile Paris’e taşınması ve burada pek kalifiye bir işletme eğitimi almış olması Irma‘nın müzik merakının bir hobi olarak kalmasına yetmedi, yetemedi. Youtube’dan paylaşmaya başladığı kayıtlar ile çok geçmeden önce Batı Avrupa’da sonra da kıta ötesinde tanınmaya başladı. Irma, soul etkili akustik şarkıları ile Cuma gecesi ilk kez İstanbul sahnesinde.
3. Müzik – Quattro Music Festival: DJ BL3ND / 15 Ocak
KüçükÇiftlik Park
Geçtiğimiz yaz Life In Color etkinliği vesilesi ile şehrimizce ağırlanmıştı DJ Bl3nd. Kendisi bu sefer de Quattro Music Festival’in konuğu olarak kabin arkasında olacak. Meksika asıllı prodüktör, gizemli maskeleri ve hareket zengini elektronik setleri ile tanınıyor.
4. Müzik – Marble Sounds / 16 Ocak
Salon İKSV / saat 22.30
Melankolik havalar ve lekesiz vokallerle tez vakitte The Notwist’ten Kings of Convenience’a bir dolu lo-fi lezzeti ile karşılaştırılmaya başlanan bu Belçikalı grup için ‘Marble Sounds’tan daha cuk oturan bir isim düşünülemezdi herhalde. Sınırları ehilleştirilmiş post-rock’a uzanan, fazlaca gölgeli ve alacalı ruh halleri çağrıştıran pürüzsüz müzikler icra ediyor kendileri. Bir de canlı dinleyelim isteriz.
5. Müzik – Chris Botti / 16 Ocak
Zorlu PSM / saat 21.00
Henüz 12 yaşındayken Miles Davis’in My Funny Valentine’ından etkilenerek caz yoluna baş koyan Chris Botti, emin adımlarla büyüyen kariyeri boyunca -tıpkı Davis gibi- surdinli trompetle harikalar yarattı. Caz trompet’le özdeşleşmekle kalmayıp, şanını muhtelif Grammy adaylıkları ile taçlandırdı. Portland’lı müzisyen, pop elementleri eşliğinde çeşnilendirdiği ‘smooth caz’ performansı ile Cumartesi akşamı İstanbul’da.
6. Müzik – Extrawelt / 16 Ocak
indigo / saat 23.30
Midi Miliz, Spirallianz, The Delta, Downhill… Arne Schaffhausen ve Wayan Raabe’yi birçok farklı girişimden biliyor olabiliriz ama kendilerini biricikleştiren esas proje tabii ki Extrawelt’ten başkası değil. 90’larda iştahla başladıkları plak biriktirme merakı, yerini eldeki plakları özgün setlere ve yeni keşiflere dönüştürmeye bırakalı beri nice kabinler eskittiler. Hamburg’un bu emektar ikilisi yine yeniden şehrimizde.
7. Müzik – Manu Delago Handmade / 20 Ocak
Salon İKSV / saat 21.30
‘Hang’ davulun büyülü ahengi ile kulaklarımıza sızdı. Yetmedi; leziz işbirlikleri ile ‘hang’i bas klarnete, çeşnili perküsyonlara ve synthesizer’a katık etti. Innsbruck’ten Londra’ya uzanan çok ritimli kariyerinde Nitin Sawhney, Björk ve The Cinematic Orchestra gibi ses avcıları ile iştah kabartıcı işler yaptı. Gencecik yaşında, ‘hang’ davuluyla bir başına Youtube ekranından milyonlara ulaştı. Avusturyalı ‘ahenk’ ustası Manu Delago, Handmade grubu ile Çarşamba akşamı Salon’da. Hevesle beklemekteyiz.
8. Müzik – Canadian Brass / 20 Ocak
Cemal Reşit Rey Konser Salonu / saat 20.00
1970 yılında trombonist Gene Watts ve tubist Charles Daellenbach tarafından kurulan üflemeli çalgılar beşlisi Canadian Brass, bugün Gene Watts’ın emekliye ayrılarak beşliden çekilmiş olmasına rağmen bir gelenek olarak devam ediyor. ‘Brass’ın Kralları’ olarak tanınan Torontolu beşli 45 yılı aşkın kariyerleri boyunca 100’ün üzerinde kayıt yayınladı. Üflemeli çalgı performansını dünya çapında büyük kitlelere ve sahnelere yaymayı başaran Canadian Brass, en güncel kadrosu ile bu hafta İstanbul’da.
9. Müzik – Tricky Presents Skilled Mechanics / 21 Ocak
Coop / saat 22.00
Massive Attack’tan Maxinquaye’ye, Juxtapose’dan Adrian Thaws’a… Bristol’un biriciklerinden, trip-hop’la kanımıza girenlerden, konuşur gibi söylediği şarkılarla bilinçleri hipnotik hallere sürükleyenlerden. Tricky kaldığı yerden -yine durup dinlenmeden- denemeye, üretmeye devam ediyor. Dumanı üzerinde yeni projesi Skilled Mechanics ile haftanın ajandasına şeref veriyor.
10. Tiyatro – Penthesilea, Margarita, Io / 15, 16 Ocak
D22 / saat 20.30
Arnavutluk ve Karabağ arasında hiçbir otoyolun uğramadığı bir bölgede, Kuzey ve Güney’in, Doğu ve Batı’nın kesiştiği bir yerlerde, Avrupa’nın orta yerinde üç kadın buluşuyor. Amazonlar’ın kraliçesi Penthesilea, Svetlana Alexievitch’in Sovyet doktor karakteri Margarita ve Zeus’un yollara düşürdüğü metresi Io.
Yunan mitleri, Antik tragedyalarla; Sovyetler Birliği’nin hazin sonu Alman romantizmi ile bir araya geliyor ve bizzat günümüz Avrupa’sının sahne olduğu kadın ve insan sömürüsüne sınırların arasından bakıveriyorlar. Elizabeth Marie’nin yönettiği ve Selin Altıparmak ile Rinio Kyrizi’nin oynadığı Penthesilea, Margarita, Io; kısa bir süre için D22’de. Daha evvel kaçıranlara hatırlatmış olalım. Oyun Türkçe üst yazı ile sahnelenecek.
11. Sinema – The Club / 15 Ocak
Pinochet iktidarının ve dikatör rejimin süresini uzatacak bir referandumu konu alan ve diktatörlüğe karşı ‘Hayır’ diyebilme mücadelesinin dayanılmaz ağırlığını anlatan No filmi ile akıllarımıza kazımıştık Şilili yönetmen Pablo Larraín’i. Kendisi yine politik duruşunu ve cesaretini hiç dolandırmadan ortaya koyduğu yepyeni, enfes bir filmle izleyenin boğazına karmaşık düğümler atıyor.
Pedofili ve anne karnından bebek kaçırma gibi suçlardan ötürü kiliseden uzaklaştırılmış ve Şili’de bir sahil kasabasında yaşamakta olan rahiplere odaklanan hikaye, rahipleri günahları ile yüzleştirirken karanlık gerçekliğiyle izleyeni ‘rahatsız etmekten’ geri durmuyor. Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen film, FilmEkimi’nin de favorilerinden biriydi.