Sinestezi birleşik duyu anlamına gelen bir Yunanca sözcüktür. Yani aslında baktığımızda bir duyumuzun başka bir duyumuzu da algılamasıdır. Sesleri koklayanların, şekilleri tadanların, renkleri duyanların bir nörolojik hastalığı vardır ve bu hastalık istem dışıdır. Doğuştan veya sonradan da olabileceği gibi geçici bir dönemde de olabilir.
Herkes gibi olduklarını düşünüyorlar
Çoğu sinestezi hastası, hastalığını fark edene kadar tüm insanların böyle olduğunu düşünüyor. Hastalıklarının fark edilme noktası ise küçük yaşlarda“ Cuma neden yeşil, ağlayan insanlar neden kırmızı-mavi bir renk” gibi sordukları sorularla ortaya çıkmış. İnsanların verdiği tepkiler karşısında aslında herkesin kendileri gibi olmadığını, ya da kendilerinin herkes gibi olmadığını anlamalarıyla başlamıştır.
Tek taraflı bir hastalık
Sinestezinin tek taraflı olması demek do notasını duyduğunda mavi daireler gören bir insanın, mavi daireler gördüğünde do notasını duymaması demek. Yani aynı anda sesler renkse, renkler ses olamıyor.
İnsandan insana göre farklılık gösteren çeşitleri var
Günümüzde 60’dan fazla sinestezi çeşidi tanımlanmış durumda. Çeşitlerinden biri olan kişiselleştirme sinestezinde günler, haftalar, sayılar, kişiliklere göre algılanır. Örneğin bu tip bir sinestezi hastası, Z harfini mutsuz, Çarşambayı sinirli, 4 sayısını ise dürüst olarak algılayabilir.
Nörolojik bir hastalık nasıl oluyor da güçlü bir bellek, yaratıcılık ve yetenek haline dönüşüyor
Renkleri duymak, sesleri görmek en çok yazarları ve sanatçıları etkilemiş, dilimizden düşüremediğimiz eserlerin çıkış noktası olmuştur. Örneğin Rus besteci ve piyanist Alexander Scriabin notaları parlak ve çakan ışıklar olarak hissediyor, Fransız besteci Olivier Messiaen müzik dinlediğinde veya notalara baktığında renkleri gördüğünü söylüyor.
Tablolar notalar haline dönüşüyor
Vasilly Kandinsky, ünlü bir ressam ve sinestezi hastası. Tablolarını notalar ve müzikal terimler olarak tanımlıyordu. Ona göre her renk bir notaydı, yaptığı her tablo müzikaldi, duyduğu seslerdi.
“ I paint music”
Melissa s McCracken sinestezi hastalarından ve kendisi bir sanatçı. O da 15 yaşına kadar kendisinin durumunu fark etmediğini, ve herkesi öyle sandığını söylüyor. Onun hastalığının fark edildiği nokta ise C harfinin ne renk olduğunu sorması. Zaman ilerledikçe bu hastalığını yeteneğiyle birleştirip “i paint music” başlığı altında renk olarak gördüğü şarkıları yağlı boyaya dönüştürmeye karar veriyor. Çizdiği bu yağlı boya “John Lennon – Imagine”
Zorla sinestezi olmaz güzelim
Kendimizi zorlayarak 5 sayısını re notası olarak algılamaya çalışmak, yeşili ekşi ile eşdeğer görmek bir sinestezi hastalığı değildir. Çünkü istemsiz ve otomatik olarak ortaya çıkmaktadır.
Bonus: Merak edenler Jeffrey Moore – Sinestezya kitabını alarak “Kimine göre hastalık olan bir durum kimine göre katıksız bir mucize olabilir mi?” sorusuna cevap arayabilir
Kaynak: melissasmccracken