Sabahattin Ali‘nin edebiyata ve hayata bıraktığı eserler, aslında bir yaşamın çekilmemiş fotoğraflarından ibaret sayılabilir. Çünkü Sabahattin Ali, söylediklerinden de fazlasını söyleyecek, yaşayacak, anlatacak ve yaşayacaktı.
Yazdıkları üzerinden bakıldığı zaman bir devrin çok daha ötesinde düşündüğü gerçeği, pek çok şeyin üzerindedir ve bu gerçek, edebiyatı yaratan pek çok şeyin birleşimine zemin olmaktadır.
Yazarın en yakın arkadaşı Ayşe Sıtkı İlhan’a Sinop Hapishanesi’nden yazdığı mektuplar, onun iç dünyasına dair pek çok ayrıntıyı görmemizi sağlıyor.
“Ben Almanların dediği gibi eine unruhige Seele, yani kararsız bir ruh olmaktan asla kurtulamayacağım”
“Bana hiçbir yerde rahat ve sükûn yok, bana kafamı dinlendirecek bir yeri göstermeye kimse kadir değil”
“Gönlümün aradığı huzur ve sükûnu bulabilmek için ömrümü en karışık ömürlerden biri yaptım”
“Hiçbir yerden memnun değildim ve yerimi her değiştirişimde memnuniyetsizliğim birkaç misli oldu”
“Bu sonuna kadar böyle devam edecek. Ve ben ruhumu dinlendirecek bir köşe aramak için dört tarafa koşup çırpınırken, günün birinde, herkesten daha yorgun, herkesten daha perişan bir kenara yıkılıp kalacağım”
“Yaptığım bu cehennemi koşuda her karşılaştığım ile gülerek konuşacağım”
“Şimdiye kadar benim kaşımı çattığımı gören yoktur, beni gözü yaşlı gören yoktur, bundan sonra da olmayacaktır”
“Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sevdiklerim arasında hayattan korkan, yeis içinde olanlar bulunursa, onlara elimden geldiği kadar teselli ve cesaret vereceğim”
“Onları felaketime karşı gülmeye sevk edeceğim ve hiç kimse benim dünyada en çok gözyaşı dökenlerden cesaret ve neşesi en az olanlardan biri olduğumu tahmin edemeyecektir”
“Sonra kafamın kuruluşu pek acayip. Düşüncelerim ve tasavvurlarım hakikatten o kadar uzak fakat bu tasavvur ve düşüncelerim bence o kadar hakiki ki, tabii hayatla aramda doğru dürüst bir rabıta tesisine asla imkân yok”
“Hem ben de öyle resimde göründüğü gibi kerli terli bir adam değilim, kısacık boylu, ak saçlı bir sarı ihtiyarım “