Aynı dönemlerde yaşamış olan pek çok yazar, ürettikleri eserlerle birbirlerine kol kanat olmak gibi bir güzelliği paylaşmıştır. Diğer sanat disiplinleri de bu paylaşıma dahil olmuş, sanat yaratımının sürekli hale gelmesi için bir tür düşünce işçiliği yapmışlardır. Sanat tarihimize baktığımızda bu durumun ne şekilde geliştiğini görmek mümkündür. Ek olarak yazar ve şairlerin kişisel anıları da bizlere yardımcı olmaktadır.
Memleket şairi Nâzım Hikmet’in Sabahattin Ali’yle nasıl tanıştığını anlatması da söz konusu duruma açık bir örnektir. Sevengül Sönmez tarafından hazırlanan A’dan Z’ye Sabahattin Ali kitabı’nda yer alan bilgiler ışığında, Nâzım Hikmet’in Sabahattin Ali’yle nasıl tanıştığını ve hakkında neler düşündüğünü sizler için listeledik.
“Bir gün dergi redaksiyonuna kısa boylu, gözlüklü bir genç geldi. Almanca bildiğini, hikâyeler yazdığını ve adının Sabahattin Ali olduğunu söyledi, hikâyelerinden birini bıraktı, çıktı…”
“…Bu hikâye, orman işçilerinin yaşamı üzerineydi. Alman romantizminin etkisi altında yazılmış olmasına karşın, konu ve içerik bakımından Türk edebiyatında bir yenilik oluşturuyordu…”
“Genç adamın yetenekli bir yazar olduğu, daha ilk satırlarından anlaşılıyordu. Hikâye basıldı. Sabahattin Ali’yle tanışmamız böyle başladı…”
“…O, haftada iki üç kez redaksiyona geliyordu. O zamanlar yalnızca edebiyat tartışmaları biçiminde legal olarak ortaya konulabilen politik konuları onunla tartışıyorduk. Sabahattin Ali, çok kısa bir zamanda dergide aktif bir rol oynamaya başladı.”
“Sovyetler Birliği’ne karşı derin bir sevgi besliyordu. Sovyetler Birliği hakkında gerçeği yansıtan Türkçe ve Almanca birçok kitap okuyor, Marksist-Leninist yazılara ilgi gösteriyordu…”
“…Bu devrede Tolstoy, Çehov, Gorki ve Şolohov’un eserlerini okudu…”
“Kısa bir süre sonra buluşmalarımız kesildi; ben hapishaneye düştüm…”
“…Daha sonra, Sabahattin Ali’nin Konya’da öğretmenlik yaptığını, Mustafa Kemal ve rejimi hakkında yazdığı iğneli yazılar yüzünden mahkum edilerek Sinop Hapishanesi’ne gönderildiğini öğrendim…”
“O zamanlar, Sinop Hapishanesi’nde büyük bir komünist grup yatıyordu. Sabahattin Ali ile komünistler arasında sıkı bir dostluk kurulmuştu…”
“…Sabahattin, onların halkın davası için savaşta baş eğmeyen tutumlarına, bu savaşın utkusuna karşı duydukları sarsılmaz güvene hayrandı.”
Nâzım Hikmet’in Sabahattin Ali’ye Yazdığı Mektup
“Romanını nasıl sabırsızlıkla ve ne büyük bir güvençle beklediğimi tasavvur edemezsin. Bak konkre konuşuyorum. Hikâye ve romanda bugün sen varsın, senden sonra Kemal Tahir var, sonra Orhan Kemal var, Suat Derviş var… Bugünkü durumda bu böyle. Bunun zorluklarını, mesuliyetlerini gayet iyi anlıyorum. Fakat sana her zaman o kadar güvendim ve güveniyorum ki, bu zorlukları yüklendiğin ağır yükün altından kalkarak yeneceğine inanıyorum. Romanını doğacak çocuğumu bekler gibi bekliyorum… Edebiyatımızın bugünkü seni öyle bir yere getirmiştir ki, rehberlik etmeye ve bunun mesuliyetlerini yüklenmeye mecbursun. Verimlisin, bu sana rehberliğinde en büyük yardımcıdır.”
Kaynak: 1