“Eğer berbat bir şeyler olmuşsa, unutmak için içersin; iyi bir şeyler olursa kutlamak için içersin ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin” demiş nursuz sıfatlı Bukowski. Sen zaten anca viski iç, at yarışı oyna, odanı pis tut, tanımadığın kadınları eve at. Pis herif…
Bukowski’ye Adile Teyze fırçası kaymayı hep istemişizdir. Ne o Amerikan tripler, bir havalar, böyle bir Ay’ın karanlık yüzü şekilleri falan… Nejat İşler misin birader?
Yazar çizer takımının alkol sevdası yeni keşfedilen bir hadise değil. Seviyorlar içiyorlar. İçmeyip de ne yapsınlar. Haklılar da. Yakışıyor. Ama bazılarının masasına daha çok yakışıyor meret. Çünkü içtikleri farklı, yazdıkları farklı, dedikleri farklı… Kiminin ağzına sigara bir başka yakışır ya hani, içki de onun gibi.
Mesela girişteki yazıdan Bukowski’yi çıkarıp yerine üzerinde beyaz atletiyle, kısık gözleri ve kısık sesiyle konuşan bir Bruce Willis karakterini koyalım, hiç sırıtmaz. Amerikan kafası… Bir anda karşımıza çıkan, destursuz masaya gelip öylece oturan.
Listemizdeki masa daha esprili, daha romantik, daha edepli. Hatta Edip Cansever’li, Turgut Uyar’lı, Can Yücel’li, Cemal Süreya’lı, Ferhan Şensoy’lu, Tomris Uyar’lı… Evet o meşhur “Ölmeme Günü” masası. 1981’den Turgut Uyar’ın ölümü 1985’e kadar, her sene 26 Mart’ta buluşulup demlenilen siyah beyaz günlerin anısı. Bir rakı masasından havalanan kelimelerin yaralı kelebekler gibi İstanbul semalarında uçuştuğu günlerin masası.
Bu masa, Atilla İlhan’ın: “Şairler ayakta ölürler, bunlar alkolden öldüler” dediği çok güzel bi masa
Bugün Turgut Uyar’ın doğum günü, Göğe Bakma Duraklarında ölmeme günlerinin mucidi Uyar’ın doğduğu gün. Bu günün şerefine “ölmeme gününü” bir kere daha hatırlayalım istedik. Bu masa edebiyatımızın kalplerde yeri her daim rezerve masası. Hikayeyi bilmeyenler için kısaca özetleyelim.
İsmindeki şiirsellikten anlayacağınız üzere edebiyatımızın en etkili yazarlarının, her sene toplanıp bir meyhanede demlendikleri, demlenirken de aşktan, siyasetten ve yaşamın her halinden gelişine konuştukları gündür Ölmeme Günü. Turgut Uyar ile beraber Can Yücel, Edip Cansever, Tomris Uyar, Ferhan Şensoy ve daha niceleri geçer Ölmeme Günü masasından. Peki nedir bu meşhur Ölmeme Günü’nün aslı ve nedir Turgut Uyar bağlantısı?
İkinci Yeni’nin isimleri her sene aynı gün buluşurlar; çünkü “Rakı içtiğin gün ölemezsin”
Cemal Süreya söyleyince 10 Bukowski gücünde olmuyor mu sizce de: “Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin.” En başta içtikleri farklı demiştik ya hani, hiç viskiye benzer mi rakı muhabbeti…
Ölmeme Günü’ne dair anlatılan farklı hikayeler var. Masada şiirinin ustaları olunca efsaneler de yürümüş gitmiş haliyle. İlk önce en çok bilinenden başlayalım, sonra masadaki şahitlerden fotoğrafçı İsa Çelik’in ağzından esas hikayeyi dinleyelim.
Rumeli Hisarı’nda artık açık olmayan Avcılar adlı meyhanedeyiz
Bugün artık fazla kalmayan tam bir müdavim mekanı. Masaya oturduğunuz an beyazın kırmızının (haydari-ezme) geldiği, rakıyı nasıl içtiğinizin bilindiği yerlerden. Turgut Uyar, Tomris Uyar ve Edip Cansever’in başını çektiği bir grup şair masayı kurmuş, “Allah kimseyi meyhanesiz memlekete düşürmesin” keyfinde muhabbetin dibine vurmuştur.
O gün masada kimsenin tam bilemediği bir kadın vardır
Rakılar üçüncü dubleye eriştiğinde kadın başlar umutsuzluğundan ve acısından bahsetmeye. Masa yavaştan dikkat kesilir, merak yavaş yavaş yerini şaşkınlığa bırakır. Vücudunda kalmış bir iğne vardır masadaki kadının. Kalbine çok yakın bir yerdedir iğne. Bir süre sonra kalbe saplanacağından korkulan bir iğne. Kadın muhtemelen ölecektir.
Herkes susar sonra rakılardan birer yudum alınır
Turgut Uyar dayanamaz daha fazla. Bir şişe rakı ister masaya. Uğruna şiirler yazılan kadın Tomris Uyar koca gözleriyle döner bakar. Rakı gelir masaya. Turgut Uyar tüm şairlere imzalatır şişeyi ve ölüm korkusuyla dolu kadına döner: “Bu şişeyi al; gelecek sene bugüne kadar sakla, 26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı.” der. İçki alemlerinin bu unutulmaz cümlesiyle bir geleneğin ilk adımları atılır. Ölmeme Günü başlamıştır.
Yıllar sonra o masadakilerden İsa Çelik ile efsanelere konu olan olayın aslı için buluşulur
Kaynak o kadar sağlam ki, Turgut Uyar ölmeden önceki son şişe resimde gördüğünüz İsa Çelik’tedir. Kalbe iğne batması kadar acı bir hikaye değil. İş zaten o noktaya nasıl gelmiş bilinmez. Muhtemelen duyguların şelale olduğu bir anda, başka bir meyhanede, başka bir masada, bambaşka bir konu gelip eklenmiş Ölmeme Günü’nün ardına.
Beyoğlu’nun belki de son güzel zamanlarına denk gelir Ölmeme Günü
Sağ başta oturan kişidir İsa Çelik. Olayı ilk ağızdan anlatır. Dedik ya ekip zaten yemeyi içmeyi seviyor. Beyoğlu’ndaki pasajlar ikinci ev gibidir birçok akşamcı gibi onlara da. Sadece onlara mı Edip Cansever, Behçet Necatigil, Sait Faik de müdavimdir Beyoğlu’na. Çiçek Pasajında hâlâ varlığını koruyan Sev-iç’e de sık gidilir, bugün yandığı için artık olmayan meşhur Krepen Pasajı’na da.
12 Eylül sonrası yine bir buluşma günü ayarlanır
Dedik ya Krepen Pasajı diye. Hani yandıktan sonra bugün Nevizade’de Krependeki İmroz, Krependeki Kadir adlı meyhanelerde kalmıştır ismi. İşte o Krepen’de bir de meşhur Neşe’nin Yeri vardır. Tomris Uyar der ki İsa Çelik’e, “hadi yarın gel Krepen’de Neşe’de buluşuyoruz.”
“Rakı ve Özgürlük” günü diye bir şey düşündük
İçmeye ne güzel bahane. Rakı ve özgürlük günü. İlk plan budur aslında. İsa Çelik darbe sonrası dönemde sıkıntılı günler yaşamaktadır. “Rakı, özgürlük güzel de, ben her yerde aranıyorum” diye cevap verir. Gelirsin gelmezsin derken, ortama bir tanıdıkları olan Tombalacı İsmet girer oturur. Morali bozuk gibidir. İsa Çelik “İsmet neyin var? Bir ölük halin var” der. Ölük kelimesi o an öylesine çıkıverir Çelik’in ağzından.
Tomris Uyar kıpır kıpır, hemen bir büyük rakı söyler
“İsmet önümüzdeki yıl bugüne kadar bu rakıyı muhafaza edeceksin ve önümüzdeki yıl bu rakıyı burada açıp içeceğiz” diye devam eder Tomris Uyar. Rakı ve Özgürlük günü o gün doğduğu gibi yok olur. Buluşma günlerinin adı Ölmeme Günü olmuştur. Ölmeme Günü buluşmalarının aslı bu hikayeye dayanır.
Rakı tezgahta kağıda sarılır ve bantlanır
Çünkü İsa Çelik, Tombalacı İsmet’e güvenmez. Rakıyı o şekilde teslim ederlerse alçak İsmet şişeyi gece hemen kana karıştıracaktır. Herkes rakının üzerini imzalar ve sonra İsmet’e verirler. Fikir Tomris Uyar’dan uygulama İsa Çelik’ten. 1981’de bir tombalacı olan İsmet’in “ölük” hali, 1985’de Turgut Uyar’ın ölümüne kadar devam eden buluşmaların öncüsü olur.
Bonus: Hepimiz her zaman…
Kaynak: Bu derlemeyi yapmamıza imkan sunan Grizine ekibi ve İsa Çelik buluşması için sizi buraya alalım.