Necati Şaşmaz Gezi Parkıyla ilgili Başbakan ile görüşecek heyet arasında yer alıyordu. Nedenini bir kenara koyalım, nam-ı diger Polat Alemdar gündeme damgayı yaptığı basın açıklamasıyla vurdu. Vakıf üniversitelerinin edebiyat bölümleri Şaşmaz’a kapılarının açık olduğunu söylerken, Twitter #direntürkçe hashtag ile yıkıldı.
Biz de sizler için hayatımızın en zor görevine soyunduk ve basın açıklamasının tam metnini hazırladık. İnanın dün geceden beri uğraşıyoruz. Normalde çok daha hızlıyızdır. Sanırız bize nazar değdi 🙁
“Arkadaşlar hepinize iyi akşamlar! Saatlerdir belki burada bekliyorsunuz. Az önce görüşmeler olmaktaydı -sesim duyuluyor mu?- DUBLÖRÜMÜ ÇAĞIRMADIM KUSURA BAKMAYIN (gülüyor) Ben yaklaşık iki haftadır herkes gibi evinden oturanlar olsun Gezi Parkı‘nda olanlar olsun herkes gibi çok üzgünüm. Maalesef Türkiye’miz bunu hak etmiyor demekten başka bir şey söyleyemiyorum. SANIRIM BİZE NAZAR DEĞDİ!
Biz dinlemeyi sanırım az önce Hasan Bey’i dinlerken idrak ettim dinleyen bir toplum olmamız gerekiyor. Aynı dili kullanmamız gerekiyor. Tabi ki kuşaklar arasındaki dil farklılıkları olmakta. Biz teknoloji çağında yaşıyoruz şu anda. Geçmişimizde ben bu kadar kamerayı hatırlamıyorum. TWİTTER’IMIZ VAR, NE GÜZEL TEKNOLOJİLERİMİZ VAR, imkanlarımız var. Bunun dolayısıyla bize bilgi aktarımı oldu, bilgiler geliyor. Ama bilgi kirliliği, DEZANFORMASYONLARIMIZ DA VAR. Bizim iletişim eksikliğimiz var. İletişimimizdeki kopukluğu ancak birbirimize tahammülümüzle gidereceğimizi düşünüyorum.
Ben bu konulardaki hassasiyetimi, düşüncelerimi, fikirlerimi, hissettiklerimi sayın başbakanımla paylaşmak, ona aktarmak istedim. Aslında ben suskunluğumu koruyan yaklaşık 10 gün süresince suskunluğumu korudum, olanları izlemek istedim. Gözlemlemek istedim. Fevri çıkışlar da yapabilirdim elbette ki ama neler olduğunu bilmek için bekledim. O günden bu güne ÇOK GÜZEL GELİŞMELER OLDU, sorularımın cevaplarını ancak bugün alabildim.
O dönemde benim Gezi Parkı’na gittiğime dair bir haber yayınlandı. Bunu ben sizler gibi habersizce okudum gazeteden. Ben bunu yapmadım dolayısıyla oradaki arkadaşların beni taraf etmeye çalışması hiç hoşuma gitmedi. Bu mahalle baskısı gibi geldi. Medyanın yapmaya çalıştığı buydu. O BASKIDAN ESİRİ OLMAK İSTEMEDİM. Bu insanları zoraki taraf olmaya itmemeli bence. Şu andaki düştüğümüz durumda maalesef bütün dünya gözünde üzücü, hepimiz için çok üzücü. ÇÜNKÜ TÜRKİYE BUNU HAK ETMİYOR.
Beni yurtdışında birçok dostum arkadaşım aradı, bunlar yabancı olanlar da var içinde. Neler oluyor Türkiye’de dedim -buradan sizin vesilenizle cevap vermiş olayım. Türkiye emin, Türk milleti ve emin olmaya devam edecek. Bize güveniniz asla azaltmayın. Biz demokratik söylemlerimizi, özgürlük söylemlerimizi sadece söylemlerimizde değil, keşke GÖRSELDE DE dünyaya verebilsek. Maalesef dünya böyle görmüyor arkadaşlar. Keşke öyle görünebilsek. Elbette ki bizim demokratik hakkımız. ELBETTE Kİ GÜZEL ŞEYLER OLSUN İSTİYORUZ. İnşallah olur da. Bu yakınlaşmalar, uzlaşım, bulunan orta dil bizim AKADEMİSYENLERE, SOSYOLOGLARA, BİLİM ADAMLARINA, DÜŞÜNCE ADAMLARINA ihtiyacımız var ki bize bugünü anlatabilsinler.
Bugün ne oldu? Geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, ÇOK ACİL OLARAK DEĞİL AMA ÇABUK ÇABUK yapılması gerekiyor. ACİL DEĞİL AMA ÇABUK ÇABUK yapılması gerekiyor. Bizlere sunulması gerekiyor çünkü onlar bizim bir tabirle biz bu GECE KARANLIĞINDAKİ KEDİ GÖZLERİ GİBİ, onları izlememiz gerekiyor. Ama o gözler de ancak bizim ışığımızla görünebilen bir şey. O gördüklerimiz de FOSFORLU OLAN O KEDİ GÖZLERİ bizler için yol gösterici. Yani bizim bu sosyologlarımız, toplumsal araştırma yapan insanlar bize bu yolu gösterirlerse bizim doğru anlayışımız olsa gerek.
Yalnız sosyal ve akademisyen büyüklerimizden yol göstericilerimizden tek isteğim tarafsız olmaları. ÇÜNKÜ BİZİM ÇOK İHTİYACIMIZ VAR. Bu milletin çok ihtiyacı var. İnanıyorum ki biz de doğru anlamaya, doğru dinlemeye başlayacağız ve hiçbir zaman bize gösterilen o doğru yoldan aydınlanmış olan yoldan o bütün tarafsız sosyologlarımızın bize göstermiş olduğu bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz. İNŞALLAH BİZ SAĞLAM BİR YERE VARACAĞIZ. O hedefimizi de onlar belirleyecekler, hep beraber belirleyeceğiz. Benim söyleyeceklerim birbirimizi Allah için sevelim. Hiçbir şey bulamadıysak birbirimizi bütün için sevelim. TAHAMMÜL DENİLEN ŞEY BU. Yani ona yüklediğimiz şey çok farklı. YOLDA GELİRKEN BEN OKUDUM, SABIR KELİMESİ ÇOK GÜZEL ama tahammülde bir yük taşıma durumu var. Bunu rızayla taşıyorsunuz. O rıza da üstüne sizin beğenmediğiniz sevmediğiniz bir şeyi de yine kendi çıkarınız için taşımak. İŞTE BUNA TAHAMMÜL DENİYOR. Hepimize Allah tahammül versin, tahammülümüzü artırsın. BANA GÖRE BU ÜLKEYE NAZAR DEĞMİŞTİR. Dua okuyalım. İnşallah bu üzerimizden gitsin. Çünkü hiç kimse istemez bu ülkenin kötü duruma düşmesini. Çünkü bu gemide hepimiz var. Batarsak hepimiz batarız. Güzel şeyler olmakta. İnşallah bunlar da geçecek arkadaşlar diyebiliyorum.
Gazeteci: Sayın başbakandan randevu talep ederken ne bekliyordunuz? Kendi görüşlerinizi anlatmaya mı geldiniz? Talepleriniz mi vardı? Ya da sadece sayın başbakanı dinlemeye mi geldiniz?
Açıkçası ben hissettiklerim bu düşünceleri anlatmak istedim. Ben Topçu Kışlası’nı detaylarıyla son haliyle, OLUŞUMLARIYLA görmek ve dinlemek de istedim. Bana animasyonlarıyla beraber ve nasıl olacağı hakkında, olması düşünüldüğü hakkında bunu tabi ki belediyenin yapabileceği bir kamuoyu yoklaması ya da oy kullanımı var herhalde.
Gazeteci: Referandum kararı?
Referandum olmuyor tam olarak kelime olarak Türkçesi referandum olmuyor herhalde onun. ÇÜNKÜ O ANAYASAYA BAĞLI BİR ŞEY DİYE DÜŞÜNÜYORUM. Ama oy kullanılarak yapılan, yine belediyenin yapacağı bir şey. VE NETİCESİNDE BEN ÇOK SEVDİM AÇIKÇASI. Daha fazla yeşilin olduğunu gördüm orada. Şu anda da sayın valimizin de, ki çok güzel diyalog içerisinde Gezi’deki arkadaşlar için. Tabi bu bizler için de çok önemli. ÇOK GÜZEL DİYALOGLAR içerisinde söylediği gibi orayı illegal örgütlerden dışarıda tutabilirsek, ORASI HEPİMİZİN. HEPİMİZ ORADAN BAŞLARIZ. Başbakanıma da teklif ettim, inşallah bir gün beraber gidelim dedim, Gezi Parkı’na. İnşallah nasip olur gideriz.
Gazeteci: Başbakan nasıl bir yanıt verdi?
Tabii ki dedi. Neden olmasın. Yani oradaki arkadaşları da KENDİ DOLMABAHÇE’DEKİ MEKANINA çağırabileceğini söyledi. Bu benim de gezmek isteyebileceğim, Ankaralısınız, Ankara’dansınız ya da, İstanbul’a geldiğiniz de sizlerin de gezmek isteyebileceği, herkesin gezmek isteyebileceği bir mekan. Oranın eylemcilerden SOYUTLANMASI gerektiğini -illegal anlamda bahsediyorum- soyutlanması gerektiğini yoksa samimi olan bütün -genç demeyim kendimi yaşlı olarak görmek istemiyorum- o yüzden belki o yeni kuşağımızın, YENİ DÜNYA İNSANI KUŞAĞIN, ile paylaşmak isterim o güzellikleri neden olmasın.
Gazeteci: Bu görüşmeden sonra bir de eylemcilerle görüşmek ister misiniz? Daha önce Gezi Parkı’na gitmedim dediniz ama. Buradaki eylemcilere Başbakan’ın fikirlerini anlatmak için gider misiniz?
Şimdi ben Gezi Parkı’na neden gitmem? Şundan gitmem: Bir yerde Atatürk’ün askeriyim, diğer yerde bir örgütün askerleriyim diyen ile aynı yeri paylaşmak Atatürk’e bile hakarettir aslında. O yüzden bana göre kültür yozlaşması yapılmakta bir taraftan da değerlerimizin içi boşaltılmaya çalışılıyor diye düşünüyorum. Orada… YA BENİM BU BİLGİLERİ NEREDEN ALDIĞIMI SORACAKSINIZ, benim kardeşim bir sosyolojik araştırma anlamında ve bu camianın içerisinde oyuncu, yönetmen ve senarist DÜNYASININ İÇERİSİNDE OLDUĞU İÇİN orada her gün bulunmakta. Her gün orada bunu bir sosyolojik araştırma olarak bile gözlemliyor. Bunu yapmak da zorunda aslında.
Bu insanlar bizden farklı değil. Biz de onlardan farklı değiliz. Bir ayrıştırma olmamalı. Bir ikilem yaratılmamalı, bir taraf yaratılmamalı kimse için… Orada bulunuyor. Oradan bana aktardıkları, benim yorumladıklarım o tabii ki böyle aktarıyor demek istemiyorum ama benim yorumladıklarım böyleydi. Oradaki herhangi örgüt bayrağının altında benim bulunmam istemeyeceğim bir şey. Orada safiyane niyetle, samimi dostlarım, kardeşlerim, arkadaşlarımın bulunmasını ve onların yanında da BENİM BULUNMAMI BEN DE İSTERİM. Olmasın bu illegal örgütlerin bayrağı, her taraf olsun Türk bayrağı, inanın ben oradayım. Başka bir şey istemiyorum, Atatürk’ümüzün resmi.
Gazeteci: Başbakanın oradaki arkadaşları da Dolmabahçe’deki mekanına çağırabileceğini söylediğini ifade ettiniz. Gezi Parkı’ndakileri mi Dolmabahçe’ye davet etti?
Tabii ki, tabii ki. Samimi, inandı. Evet, evet çevreci. Bu zaten sadece bana değil, benden önceki görüşmede de konuşulan şeyler. Arkadaşlar, ben yoldan geldim, yola gideceğim, sizler de gözlerinizden belli yorulmuşsunuz. Allah hepimize yardımcı olsun, BUGÜNLERİ UNUTALIM, UNUTMAYALIM PARDON, affedersiniz unutmayalım. Bunlar bizim için değer. Yarınlara taşıyalım ama güzel taşıyalım. ALLAH HEPİNİZE YARDIM ETSİN, ÖNCELİKLE DE BANA DİYEYİM. KENDİME BİR TORPİL YAPAYIM.
İyi akşamlar. Allah’a emanet olun.”
Necati Şaşmaz’ın basın açıklamasını dublörsüz (emin misiniz?), kendi sesinden dinlemek isteyenleri buraya alalım (bakın son kez uyarıyoruz):