1926 yılında bugün dünyaya gelen, kadın kelimesinin sözlükteki karşılığı Marilyn Monroe. Tanıyanlar onu “aptal sarışın” sananlar ve içindeki Jeane’i görenler olarak ikiye ayrılır. İnişli çıkışlı bir hayatı vardı ama o aslında hep beğenilmek ve kabul görmek istemişti.
Peki siz hangi Marilyn’i, ne kadar tanıyorsunuz? Onu nasıl bilirdiniz? 36 yıllık hayatının bilinmeyen detayları ile Marilyn Monroe efsanesi…
Annesizliği
Şizofreni hastası olan annesi Gladys Pearl Baker, Marilyn küçük yaştayken akıl hastanesinde tedavi görmeye başladı. Annesinin akıl hastanesinde olması sebebiyle yetimhane ve sayısız koruyucu ailenin yanında büyüdü. Küçük yaşta annesiz dolayısı ile de ailesiz kalması tüm yaşantısını etkiledi. Bu sebeple hep bir aile kurmak istedi ama hiç bir evliliği başarılı olmadı.
İlk Evliliği
Annesini kaybettikten sonra bir süre komşu ve akrabalarında kalsa da aslında sokakta büyüdü. Evet Marilyn sokak çocuğuydu. İlk kocası James Doughtery ile evlendiğinde 16 yaşındaydı. Evlenmeseydi çocuk esirgeme yurduna gönderilecekti. İlk evliliğinin bitme nedenini “sıkıntı” olarak açıklamıştı.
Ezber sorunu
Film repliklerini çok zor ezberliyordu. “Some Like It Hot” filminin çekimleri sırasında “It’s me, Sugar” cümlesini tam 60 kez tekrar etmek zorunda kaldı. Aslında bu ezber zorluğunun sebebi alkol ve uyku hapları bağımlılığıydı. Yaşadığı hayal kırıklıklarıyla şampanya ve uyku haplarını aynı anda içerek baş etmeye çalışıyordu ama bu düzen sağlını tehdit ediyordu.
Aptal sarışın rolü
Üzerine yapışan aptal sarışın rolünden sıkılmıştı. Sürekli aynı karakterde roller teklif edildiği için yapım şirketine bir gün rest çekti. Rivayete göre bu restten sonra kendi yapım şirketini kurdu ve sadece kendi yapım şirketinde ikinci kadın oldu. Birinci kadın ise Mary Pickford idi.
Düşük ücretlerle çalıştı
İlk modellik ücreti sadece 5 dolardı. “Niagara” filminde önce yedek listesindeydi. Daha sonra seçildiğinde makyözünden daha az para aldı. “Gentlemen Prefer Blondes” filminde Jane Russell ile başrolü paylaşmasına rağmen Jane’nin ücretinin onda birine çalıştı. Sadece bir evi vardı.
Bu sahne yüzünden boşandı
1954, 15 Eylül gecesi, saat 01:00 sularında New York’taki bir metro mazgalının üzerinde aklımıza kazınan uçuşan beyaz elbisesiyle poz veriyordu. Aralarında ikinci kocası Joe Dimaggio’nun da olduğu 5 bin kişi o sahneyi izliyordu. Marilyn üst üste iki çamaşır giymesine rağmen güçlü spotlar nedeniyle içi olduğu gibi görünüyordu. Sahnenin tekrar tekrar çekilmesine ve o kadar insanın Marilyn’in o halini görmesine katlanamayan kocası otele döndüklerinde Marilyn’i çok şiddetli bir şekilde dövdü. Şiddet o kadar yüksekti ki Marilyn’in çığlıklarını otelde kalanlar yönetime bildirmek zorunda kaldı. Ertesi gün yemekte sırtındaki morluklar gözle görülebiliyordu. Daha sonra makyözü bu şiddeti doğruladı ve filmde morlukları makyaj ile kapattıklarını açıkladı. Yine de Joe Dimaggio Marilyn’in mezarına 20 yıl boyunca her ölüm yıldönümünde güller bıraktı.
Marilyn Monroe isminden nefret ederdi
Gerçek adı Norma Jeane Mortenson’dı. Yaşamı boyunca 4 kere isim değiştirmiştir. Kamera önünde olmadığı zamanlar hep Jane’di. Bir röportajında “Keşke Marilyn adını hiç kabul etmeyip, ‘Jeane Monroe’ için ısrar etseydim.” demiştir. İlk imzalı fotoğrafını verirken “Marilyn” isminin nasıl yazıldığını sormuştur. Norma Jeane ismini resmi olarak 1956 yılına kadar taşıdı.
Köpek sevgisi
Köpekleri çok seven Monroe, hayatı boyunca bir çok köpek baktı. Son beslediği köpeği kendisine Frank Sinatra hediye etmiştir.
Playboy
Playboy dergisinde ilk “Sweetheart” seçildiğinde 27 yaşındaydı. Playboy’un sahibi Hugh Heffner, öldükten sonra Monroe’nun mezarının yanına gömülmek istediğini açıkladı. Marlyn Monroe’nun yakınlarındaki bir mezarlığa 50 bin dolara satın aldı. Marlyn Monroe’nun mezarının çevresindeki boş mezarlar açık artırma ile defalarca satıldı.
“Dünyanın en iyi reklam yüzü”
American Airlines, Tan-Tan güneş losyonu ve Pabst birası ve daha birçok reklamda oynayan Marilyn, 1953 yılında oynadığı reklamlarla Batı Reklamcılar Derneği’nde “dünyanın en iyi reklam yüzü” seçildi.
Paula Strasberg
Monroe’un oyuncu koçu ve sırdaşı. Son beş filminde onunla çalışan Monroe sürekli ona danışırdı. Bu yüzden yönetmenler başta olmak üzere, settekiler tarafından ‘istenmeyen kişi’ ilan edildi. Monroe’nun hangi filmde, nasıl oynaması gerektiğini hep Paula belirlerdi. Paula’nın, son kocası Arthur Miller ile aralarının açılmasına neden olduğu iddia ediliyor. Bir diğer iddia ise Marilyn’in son yıllarda daha az iş almasına ve bunalıma girmesine sebep olduğu yönündedir.
Breakfeast at Tiffany’s
Jean Paul Sartre gibi birçok yazar Marilyn’i çok severdi. Hatta Sartre, yazdığı bir senaryoda Freud’un hastası rolü onun için düşünmüştü. Truman Capote, romanından uyarlanan Breakfast at Tiffany’s filmi için de ilk düşünülen isim Monroe olmuştu. Ancak Monroe çalıştığı film şirketindeki sözleşmesi gereği ve oyuncu koçunun filmdeki karakterin ona uygun olmadığını söylemesi üzerine bu rolü kabul edemedi. Kült haline gelen filmde Monroe yerine Audrey Hepburn oynadı.
Marilyn ve çıplaklığı
Monroe çıplak olmayı çok severdi. Geceleri ne giyiyorsunuz sorusuna bir keresinde “Chanel no:5” diye cevap vermiştir. Ara sıra setlerde de çekinmeden çıplak dolaşırdı. Bir röportajında “İstediğim herkesi kendime aşık edebilirim. Bir erkeği aşık etmem için soyunmam yeterli.” diyerek vücuduna duyduğu güveni otaya koymuştur.
Kennedy ailesi ile ilişkileri
Başkan Jonny F. Kennedy’nin doğum günü için söylediği şarkı “Happy Birthday to Presedent Kennedy” efsane olmuştur. J. F. Kennedy’nin doğum günü partisine gitmek için seti terk etmiş ve çekimi yarım bırakmıştır. Yapımcı bu sebeple Monroe’yu kadrodan çıkarmıştır. Başkan Kennedy’nin kardeşi ile ilişkisi vardı. Bu sebepten CIA ve FBI tarafından takibe alınmıştır. Kimilerine göre şüpheli ölümünden Kennedy ve FBI sorumluydu.
Şaibeli ölümü
36 Yaşında bir gece yatağında çırılçıplak elinde telefonla ölü bulundu. “Kendimizi öldürmek bize ait bir ayrıcalıktır.” diyen Monroe’nun intihar ettiği iddiaları çıktı. Daha önceden de defalarca intihara kalkıştığı söyleniyordu. Yakın arkadaşları Monroe’nun öldürüldüğünü düşünüyor. Potansiyel şüpheliler arasında ise, J. F. Kennedy, mafya Sam Giancana, FBI ve CIA gösteriliyordu. 1972’de Marilyn Monroe’nun evini satın alan Veronica Hamel, yaptırdığı tadilat sırasında, evde telefon dinleme cihazı bulunduğunu iddia etti. Bu iddia öldürüldüğü şüphesini güçlendirdi.