Jilet, selobant, selpak, kalebodur gibi o ürün grubuna adını vermiş markalara jenerik marka denir. Jip denilen motorlu taşıta adını veren Jeep de bu tip markaların en önde gelenlerinden. Kolay değil, koca bir taşıt sınıfı bugün onun adıyla anılıyor, bu bir Jeep Hikayesi.
Jeep, Amerikan Chrysler otomotiv grubuna ait tescilli bir arazi aracı markası. İsmin nereden geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte, Ford’un bir yarışma için ürettiği ‘Ford GP’den geldiğine inanılıyor. İngilizce’de GP harfleri yan yana geldiğinde, “ci pi” şeklinde seslendirilir. ‘GP’ isminin ise “General Purpose – Genel kullanım için” ya da G (Government) ve ABD’deki 4X4 sınıfını ifade eden P’nin birleşimiyle oluştuğuna inanılıyor. Yani ciipii = Jeep kelimesi doğmuş sayılıyor.
Havada uçan karada kaçan
Jeep’in hikayesi II. Dünya Savaşı’yla iç içedir. Savaş koşullarında her yola gelecek, gerektiğinde uçakla taşınacak, paraşütle sahaya atılacak, nehirlerden geçecek, küçük, sağlam bir canavar gerekmektedir, işte Jeep budur.
Adı uçak gemisine verilen efsane komutan en çok Jeep’i seviyor
Eisenhower, Normandiya Çıkarması’nda Jeep içinde.
II. Dünya Savaşı’nın efsane komutanlarından Eisenhower bu araç için köpek kadar sağdık, katır kadar sağlam Jeep olmasaydı savaşı asla kazanamayacaklarını söyler.
Enzo Ferrari işin geyiğinde
O dönemde performans otomobili denilince akla ilk gelen isim olan Enzo Ferrari “Jeep, Amerika’nın tek gerçek spor arabasıdır” demiş. Klasik İtalyan dalgacılığıyla goygoy mu yapmış yoksa Jeep’in Amerika’da aşırı sevilmesine mi vurgu yapmış tam olarak bilemeyiz; ama gerçek olan şu ki Jeep bir sınıfa adını vermiş ve tarihiyle hem Amerika’da hem de dünyanın farklı coğrafyalarındaki bir çok arazide lastik eritmiştir. 2011 yılında kurucusuyla aynı adı taşıyan bir “Ferrari Enzo” nehire uçunca onu caddeye çeken yine bir Jeep Grand Cherokee olmuştu.
Savaş alanından caddelere bir mucize öyküsü
1910’lu yıllarda 4×4 bir kamyon olan Nash-Quad ordunun oldukça işine yaramıştı. Zorlu zeminlerde hareket kabiliyeti olan bu kasası revize edilebilir canavar dönemin koşullarında gerçekten de etkileyiciydi. Fakat hayli ağır ve yavaş olan kamyon yavaş yavaş askerlerin gözünden düşmeye başladı. Ordunun ihtiyacı olan daha hafif, daha hızlı ve zorlu zeminlerde haberleşme için kullanılacak pratik bir araçtı.
Dünya savaşında doğdu, tam bir dünyalı oldu
Askerlerin beklentilerini karşılamak için Walter Marmon ve Arthur Herrington adlı iki mühendis Ford kamyonları dört çeker hale getirerek kullanıma sundular. Bu kamyonlar oldukça başarılı oldu. Zırhla kaplanıp savaş alanında, üstü tentelenip Libya çöllerinde hizmet verdiler ve I. Dünya Savaşı’nda sıkça kullanıldılar.
Bu değil, bu da değil, bana daha küçüğünü yapın!
Marilyn Monroe 1954 yılında Kore’deki askerlere moral ziyaretinde tabii ki Jeep’in içinde
1930’ların sonunda Amerikan Ordusu ihtiyaçlarını listeler ve bir yarışma başlatır. Araç dört çeker olacak, 600 kiloyu aşmayacak, 85 beygir, hızlı, dayanıklı ve yüksek manevra kabiliyetine sahip olacaktı. Aslında bu özellikler Bantam adındaki üreticinin piyasadaki mevcut aracından referans alınarak oluşturuldu. Prototipin hayata geçmesi için üreticilere sadece 49 gün verildi. Ordudan 135 üreticiye çağrı yapıldı ancak 49 günlük süre üreticiler tarafından hayli zorlayıcı bulundu. Çağrıya sadece “The American Bantam Car Company” ve “Willys-Overland” firmaları olumlu geri dönüş yaptılar.
Jeep’in Türkiye ile buluşmasının yolu açılıyor
Bantam prototip için çalışmalara başlar ama şirketin durumu kötüdür. İçeride çalışacak mühendis kalmamıştır ve eldeki mevcut dizaynın ordunun isteklerin uygun hale getirilmesi gerekmektedir. İşi dışardan hallettirmenin yolları aransa da karşılaşılan sorun aynıdır: para yok. Bu sıkışık dönemde sağlam bir milliyetçi olan Karl Probst yardım eli uzatır ve mucizevi bir şekilde yeni prototip son güne yetiştirilir. Modern Jeep’in atası 49 günlük özverili bir sürecin ardından doğmuştur.
Yine de Karl Probst tasarımıyla Jeep’in babası olarak adlandırılır
Araç ortaya çıksa da ordunun zorlu testleri ve firmanın zayıf finansal yapısı üretimi Bantam’ın almasının önüne geçer. Bantam kimi denemelerde istenilen zorluk seviyelerine dayanamamaktadır. Willys fırsatı kaçırmaz ve yanına Ford’u alarak Bantam dizaynı üzerine bir taslak başlatarak II. Dünya Savaşı boyunca 700.000 üzerinde sipariş alır.
Biz törende benzini bitti kibriyle Devrim’i yasaklarken Jeep tarla sürüyordu
Savaş devam ederken Willys-Overland firması Jeep adı için bir tescil anlaşması yapar ve aracın askeri alandaki başarısını sivil hayata taşımaya karar verir. CJ-2A modeli tarım alanında kullanılmak üzere 1945 yılında piyasaya sürülür.
Off road’un doğuşu
3 yıl sonra Willys-Overland ülkenin ilk aracını piyasaya sürer: CJ-3A
CJ-3A tek parça cam, yenilenmiş arka aks ve vites düzeneğiyle modifiye edilmişti.
Bu kasaları ülkemizde de çok sevdik
5 yıl sonra gelen model CJ-3B oldu ve tam 15 yıl boyunca üretimde kaldı devam serisi olan 1955 üretimi CJ-5 Amerikan halkının bu tasarıma olan güveninin tam olarak kanıtıydı ve en popüler kasalardan biri oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Kaiser denilen araçların sebebi bu abiler
Savaş sonrasının otomobil atılım hamlesi
20. yüzyılın ikinci yarısında Jeep tüm dünyada ama özellikle Amerika’da etkili olmaya devam ediyordu. Farklı firmalar bu efsane tasarımla ilgilenmeye başladı. Bağımsız bir üretici olan Kaiser-Frazier, 1953 yılında Willys-Overland’i satın alarak adını “Willys Motor Company” olarak değiştirdi. Bu isim daha sonra Tuzla’daki bir fabrikanın da ismi olacaktı.
Virginia’daki Casey abi’den Tuzla’daki Himmet Emmi’ye
Kaiser firması altında Jeep tam anlamıyla bir uluslararası sembole dönüşür. 16 yıl boyunca 30 farklı bölgeye yayılan üretim faaliyetleri sonucunda Jeep tüm dünyada 150 ülkeye pazarlanmaya başlanır. Sadece pazarlama da değil tasarım Amerikan olsa da aralarında Arjantin, Avustralya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, Kolombiya, Mısır, Fransa, Hindistan, İsrail, İtalya, Japonya, Kore, Meksika, Hollanda, Filipinler, Portekiz, İspanya ve Türkiye gibi ülkelerin de bulunduğu yerlerde montajlanır ya da sıkça kullanılır.
Türkiye’nin otomobil üretim sevdası, Verdi Biraderler ve Jeep
Ferruh Verdi’nin kişisel kullanımı için olduğu bilinen ilk yerli üretim Jeep’lerden. Ferruh Verdi tarafından araca “Ayşe” ismi verilmiş. Rahmi Koç Müzesi.
1950’lerden sonra gelişmek için kıvranan Türkiyemizde özellikle kırsal kesimde ve düzgün yolları bulunmayan yerlerde yani aslında her yerde bir Jeep furyası başlamıştı.
Fevkaladenin fevkinde 4 x 4
İkinci Dünya Savaşı Sonrası’nda hibe olarak Türkiye’ye girmeye başlayan Jeep’ler, Nejat ve Ferruh Verdi kardeşlerin girişimiyle Türkiye’de üretilmek isteniyordu.
Soğuk savaş dönemi üretimleri
Ferruh Verdi, zor da olsa Amerikalıları araçların Türkiye’de montajına razı etmişti. Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’ndan yararlanılarak kurulan Tuzla Jeep Montaj Fabrikası böylece üretime başladı. Yüzde 25 sermayesi Amerikalılar’a ait olan toplamda 7 milyon liraya mal olan fabrikada parça olarak getirilen Jeep’lerin montaj işleri yapılıyordu.
Tuzladaki ilk Jeep’ler banttan çıkıyor
Jeep, Türkiye’nin kısmi de olsa ilk “milli taşıtı” oluyordu. Anadolu’da Jeep, damalı taksi olarak bile kullanılmıştı. Verdi Biraderler Jeep Fabrikasında üretilen Jeep Gladiator modelleri dönemin Devlet Malzeme Ofisi kanalınca kamu kuruluşlarına da satılmıştır.
Kore’deki birliklerimiz ve Jeep
Fabrikanın askeriyeye devriyle Türk Willys Overland askeri cip ve kamyonetleri ile Büssing kamyonlarının yapımına başlanmıştır.
İkinci Devrim vakası gibi olay
Yıldız Teknik Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri 1986 yılında Tuzla askerî cip üretimi projesine başlarlar. İlk tasarım 1990’da üretime geçer; ancak Tuzla’daki askerî cip üretimi 2006 yılında gerekçe göstermeden durdurulur. ‘Tuzla 1013’ markasıyla 10 binden fazla yerli askerî cip üretilmiş ve kullanılmaktadır ancak ne olduysa aniden üretim durdurulmuştur. Aslında önceki örnekler çok uzak olmadığı için ne olduğunu tahmin etmek güç değildir. Soğuk savaş dönemiyle başlayan Jeep maceramız bugün SUV ve Off Road modellerle devam ediyor.
Genel tarihe Cherokee ile devam edelim
J-Seri olarak bilinen “Jeep Wagoneer” modern zamanların ünlü Cherokee ve Grand Cherokee modellerinin atasıdır. İlk Cherokee aslında Wagoneer’ın iki kapılı versiyonu olarak piyasaya sunulmuştur.
SUV hadisesi ne zaman başladı?
Sene 1963’e geldiğinde, yeni J-serisi Wagoneer piyasaya çıkar. Bugün herkesin dilinde olan SUV (sport-utility vehicle) böylece doğmuş olur.
Her model bir tarih: Wrangler
Kaiser bir süre sonra Jeep’i “American Motors Corporation – AMC”ye satar. 1976 yılında Amerika 200. doğum gününü kutlarken Jeep de 35 yaşına basmıştır. AMC yedinci nesil jeep’i özel bir tasarımla sunar. CJ-7 opsiyonel olarak plastik tavan ve çelik kapılarla tüketiciye sunulur. CJ kasalar 1980’lerin sonunda kadar üretimde kalır. Sonrasında isimleri bugünlere kadar gelen Wrangler olur.
En iyi tanıdığımız kasa ve compact sport-utility’nin doğuşu
AMC, 1987’de Chrysler bünyesine katılır. Chrysler bünyesindeki kimi değişikliklerden sonra Daimler-Benz ile bir anlaşma yapılır. Efsanevi Cherokee tasarımı da bu yıllara denk gelir. 1962 yılında ilk Jeep Wagoneer’ın üretilmesinden yıllar sonra ilk defa dizaynda önemli değişiklikler yapılır.
250 milyon dolarlık bir piyasa araştırmasının ardından geleceğin daha küçük modellerde olduğu anlaşılır böylece “compact sport-utility” dizaynının önü açılır. Yeni tasarım 53 santimetre daha kısa, 15 santimetre daha dar, 10 santimetre daha alçak ve 450 kilogram daha hafiftir. Bu dizayn dünyanın bir çok ülkesinde defalarca yılın dört çekeri seçilir.
Bonus: İlk tasarımlarda benzin deposunun gizemli konumu
Askeri üretim için geliştirilen ilk Jeep’lerde benzin deposu sürücü koltuğunun hemen altındaydı. Savaş koşullarına göre düşünülen bu sistem Karl Probst’un fikirlerinden biri olarak biliniyor. Bu düşünceye göre sürücü vurulursa araçtaki diğer yolcuların hayatı tehlikededir; yani aslında herkesin hayatı tehlikededir. Aynı şekilde benzin deposu vurulduğunda da hem sürücü hem de yolcuların hayatı tehlikeye girmektedir. Buna göre yüksek riskli alanlar bir araya getirilerek ölüm vuruşuna hedef olabilecek yer sayısı azaltılmış yani risk minimize edilmiş olur.