“Ölür ise Ten Ölür, Canlar Ölesi Değil” kitabının ismi gibi; kendi bu alemden göç etse de eserleriyle ölümsüzlüğe ulaşmış bir sanatçıyı, usta bir kalemi tanıtalım ve analım istedik 100. yaşında…
1. Haldun Taner Sahnesi
Düz yazıları, hikayeleri, tiyatroculuğu ile değil de günümüz gençlerinin Kadıköy’de bir tiyatro binasının adı olarak bildiği Haldun Taner, Türk Edebiyatı’nın temel taşlarından ve en güçlü kalemlerinden biridir.
2. Aydın bir babanın oğlu
16 Mart 1915’te İstanbul’da dünyaya gelen Haldun Taner, Gürcü asıllı bir ailenin çocuğudur. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyesi ve İstanbul’un işgali sonrası mütareke yıllarında yazıları, dersleri ve nutuklarıyla ülkenin bağımsızlığını savunmuş bir aydın olan babası Ahmet Selahaddin Bey‘i beş yaşındayken kaybeder. Annesiyle birlikte büyükbabasının konağında yaşarlar.
3. Parasız yatılı
Vatana hizmeti geçenlerin ve şehit olanların çocuklarına tanınan haktan yararlanan Haldun Taner, parasız yatılı olarak girdiği Galatasaray Sultanisi‘nde orta öğrenimini 1935 yılında tamamlayarak devlet tarafından Heidelberg Üniversitesi‘nde öğrenim görmek üzere Almanya’ya gönderilir.
4. Yarım kalan öğrenim
1938 yılında geçirdiği ağır tüberküloz hastalığı nedeniyle, Siyasal Bilimler alanındaki öğrenimini yarıda bırakarak yurda döner. 1938-1942 yılları arasında Erenköy Sanatoryum’unda tedavi görür.
5. İstanbul Üniversitesi’nde
Yükseköğrenimini 1950’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tamamlar. 1950-54 yıllarında üniversitenin Sanat Tarihi kürsüsünde asistanlık yapar.
6. Yılın en beğenilen öykücüsü
Edebiyat yaşamına gençlik yıllarında yazdığı kısa oyunlarla başlar. “Töhmet” adlı ilk öyküsü, 1946 yılında Yedigün dergisinde Haldun Yağcıoğlu takma ismiyle yayımlanır. New York Herald Tribune gazetesinin 1953’te İstanbul’da düzenlediği öykü yarışmasında, “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle birinci olur. 1956’da Varlık dergisinin araştırmasında “yılın en beğenilen öykücüsü” seçilir.
7. Oynamadan yasaklanan tiyatro eseri
Asistanlığı sırasında yazdığı “Günün Adamı” oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeden yasaklanır. Asistanlığı bırakıp Viyana’ya “Tiyatro Bilimi” eğitimi için gider. 1955-1957 yılları arasında Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde öğrenim görür. Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalışır ve 1957’de tekrar Türkiye’ye döner.
8. Hocalık, gazetecilik, yazarlık
İstanbul Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde “Tiyatro Tarihi”, “Edebiyat” ve “Sanat Tarihi” dersleri okutur. Bir yandan da Tercüman gazetesinde (1952-1960) köşe yazıları yazmayı ve oyun yazarlığını sürdürür.
9. Keşanlı Ali Destanı
1950’lerde oyun yazmaya başlayan ve tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini veren Haldun Taner, ardından epik tiyatro denemelerine girişir. Türk Tiyatrosu’ndaki ilk epik tiyatro örneği olan “Keşanlı Ali Destanı” adlı oyunu ile dünya çapında tanınır. Bu oyun; yurt dışında Almanya, İngiltere, Çekoslovakya ve eski Yugoslavya’nın çeşitli kentlerinde oynanır. 1964 yılında Atıf Yılmaz tarafından sinemaya aktarılır.
10. Epik tiyatro ve kabare
Daha sonraki dönemlerde, konularını güncel olaylardan alan siyasal-sosyal taşlamaların ağır bastığı oyunlar yazar. Epik tiyatro ve kabare alanında verdiği yapıtlar Çağdaş Türk Tiyatrosu’nun klasikleri olur. Eşsiz bir arı Türkçe kullanan Haldun Taner, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın ve Tiyatrosu’nun önde gelen isimleri arasında yerini alır.
11. Devekuşuna Mektuplar
Milliyet gazetesinde “Devekuşuna Mektuplar” başlığı altında haftalık köşe yazıları yazan Taner, güncel olayları değerlendirdiği bu yazılarda yaşadığı dönemin bir çeşit edebi belgeselini sunar.
12. Mizah ve yergi bir arada
Haldun Taner’in eserlerinde gözlemin, mizahın ve yerginin önemli yeri vardır. Büyükşehrin düzensiz ve çelişkilerle dolu yapısını, görgüsüzlük ve bilgisizliğini yansıtan öyküleriyle zihinlerde yer eder.
13. Çok yönlü bir yazar
Yazı çalışmaları, üniversite öğretim üyeliği ve gazete yazarlığı yapmayı sürdüren Haldun Taner, 7 Mayıs 1986’da İstanbul’da hayatını yitirir. Adı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Kadıköy’deki sahnesine verilir.
14. Bir insanı incitmeden eleştirmeyi öğreten adam
Doğan Hızlan, Haldun Taner’in 100. doğum günü anısına yaptığı konuşmasında; “Her nesil bir ustayı farklı tanır ve anlatır, Haldun Taner çok güzel işler yaptı. Birincisi kabare yazmış olması. Bu metinler yazdığınız yerde durmaz. Kemikleşir ve katılaşır. Taner, her akşam kabareye gider onları izler ve dinlerdi. Halkın en çok neye güldüğünü ölçerdi. İkincisi, kabarenin içinde ironinin nasıl yapılması gerektiğini bana öğreten kişidir. Haldun Taner’den bir insanı incitmeden eleştirmeyi öğrendim.” diye anlatır onu.
15. İroni ustası bir yazar
Eserlerinde öncelikle, toplumsal taşlama ile gülmeceyi başa baş yarıştıran, bunu yaparken de ironiden vazgeçmeyen Haldun Taner’in kitapları, hâlâ baskı üstüne baskı yapıyor, oyunları sürekli olarak sahneleniyor. Biz de saygıyla anıyoruz usta sanatçıyı…