Rock’n Roll’un kralı dedik ama Elvis bu müziğe giriştiği sıralar henüz Rock’n Roll yoktu. Hatta John Lennon’ın ifadesiyle “Elvis’ten önce hiçbir şey yoktu”. “Rockstar”lık diye bir şey varsa şu an yeryüzünde, bunun mucidi tartışılmaz bir şekilde Elvis’tir.
Elvis’in yaşamı; dışarıdan capcanlı, kıpır kıpır görünse de birçok hüzünlü taraf barındırır. Zorlu geçen çocukluk dönemi, ailesinin yaşadığı maddi olumsuzluklar, şöhrete kavuştuktan sonra çevresindeki kalabalığa rağmen yaşadığı yalnızlık vesaire vesaire…
Arkadaşlarına karşı sınırları zorlayan cömertliği ve konser sırasında hayranlarının arasına atlayıp onları öpecek, ellerini sıkacak kadar alçak gönüllü oluşuyla o kadar sevilmektedir ki, öldüğüne kimse inanmaz. Yaşarken bile efsane olarak anılmaya başlanan, öldüğünde de onu bir nevi tanrı yapan şey de, öyle sanıyoruz ki bu sevecen tavrıdır.
Taparcasına sevdiği annesini düşününce sadece şunu söyleyebiliriz: “Elvis is not dead. He just went home.” Biz sizi daha fazla tutmayalım, Kral’la baş başa bırakalım…
1. Bir kral doğuyor
Elvis Aaron Presley 8 Ocak 1935’te Mississippi, Tupelo’da; tarım işçisi bir babanın ve dikiş makinesi operatörü bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. İki odalı bir evde yaşayan yoksul bir aileydiler. Elvis’in bir ikiz kardeşi olduğunu, fakat bu kardeşin doğumdan kısa süre sonra öldüğünü de burada belirtelim. Elvis ailenin tek çocuğuydu ve tam bir ana kuzusu olarak büyütüldü.
2. İlk sahne, ilk performans
Ana kuzusu olarak yetiştirilen hemen her çocuk gibi Elvis de arkadaşları tarafından hor görüldü. Bunda; Elvis’in garip giyinişinin, saçlarını bi’ acayip tarayışının da payı vardı. Bu sessiz haline rağmen ilk performansını 10 yaşında bir fuarda sergiledi.
Bu fuarda bir şarkı yarışmasına katıldı ve söylediği şarkıyla ikincilik ödülünü kaptı. Elvis burada kovboy kıyafeti giymişti. Mikrofona ulaşmak için bir sandalyenin üzerinde “Old Shep” adlı şarkıyı söyledi ve ikincilik ödülünü kazandı.
3. Zor koşullara kafa tutan müzik sevgisi
1948, zaten zor olan koşullarının daha da zorlaştığı yıl oldu Presley ailesi için. Kasım ayında, babasının yasa dışı içki işinden dolayı apar topar Memphis’e taşındılar. O yokluğa, yoksulluğa rağmen Elvis gitarından hiç vazgeçmedi, kaldıkları evin kuytu yerlerinde pratik yaptı, nereye gitse yanında götürdü gitarını. Zaman zaman aile bütçesine katkıda bulunmak için akşamları çaldığı da oluyordu.
4. O “garip” giyim kuşamı şekillendiren yer: Beale Street
Elvis, Memphis’in müzisyen cenneti Beale Street’e takılmaya başlar. Bu takılma, Elvis’i Elvis yapan detaylardan birisinin de iyice ayyuka çıkmasını sağlayacaktır; zira Elvis, kostümlerini tasarlayacak olan Lansky Kardeşler ile burada tanışır.
5. İlk müzikal etkiler: Pentecostal Kilisesi
Evet, müzikal anlamda ilk etkileri -İncil’in de katkısıyla- bu kilisede dinlediği şarkılar bıraktı. İlk müzikal kahramanı da Welo radyosunda program yapan şarkıcı Mississippi Slim’di. Sonraki yıllarda blues ve caz ile tanışıklığı onu şarkı söylemeye yönlendirdi. Liseden mezun olur olmaz da müzik firmalarının kapısını çalmaya başladı.
6. İlk şarkılar ve ilk stüdyo kaydı
O sıralarda kamyon şoförlüğü yapan Elvis kapıları çalmaya başladı. Ama şarkılarını dinlettiği herkes ona “Sen ne anlarsın müzikten, kamyonuna geri dön” tribi attı. Ama bu tavırlar onu yıldırmadı. Sun Records’a giderek onlardan kendisini dinlemelerini istedi. Bu dinleti Sun Records’un, Elvis’ten çok etkilenmesiyle sonuçlandı. 1954’te de Scotty Moore (gitar) ve Bill Black (basgitar) ile birlikte ilk stüdyo kayıtlarını yaptılar.
7. Kontrat ve hayatın anlamı
Elvis, Sun Records’la bir anlaşma yaptı. Kontratın RCA Records’a satılması Elvis’e yaradı, ve Elvis müzik kariyerindeki başarı basamaklarını birer birer çıkmaya başladı. Tam da bu sıralar single’lar gençlerin ilgisini çekti, bununla da kalmadı, listelerde ilk 10’a girmeye başladı. Özellikle “I Forgot To Remember To Forget”, country listesinde 1 numaraya kadar yükseldi. “Heartbreak Hotel” parçası ise müzik listelerini 8 hafta boyunca işgal etti.
8. Ed Sullivan Show ve olaylar olaylar
Ed Sullivan’ın TV şovuna çıkan Elvis, izleyenlerin fena halde ilgisini çekti. Tam da bu dönemde herkesin hayranlıkla dinlediği yeni şarkılar yaptı: Don’t Be Cruel, Hound Dog, Love Me Tender, All Shook Up ve Jailhouse Rock. “I Want You, I Need You, I Love You” parçasıyla da o ünlü müzik listelerini 11 hafta boyunca işgal etti.
9. Sahnelerden beyazperdeye
1956 yılında da “Love Me Tender” filmiyle kamera karşısına geçti. Aynı isimli şarkıyı zaten milyonlarca kişi dinlemişti Ed Sullivan Show’da. Bu filmle birlikte Elvis, Hollywood’a kapağı atmış oldu.
10. Vatani görevini de ihmal etmedi
Şarkıları ve filmleriyle ününe ün katarken askere gitmeyi de ihmal etmedi, Elvis. Tam da bu sıralarda yani 1959 yılında, NATO ülkelerinde konserler vermesi plânlandı. Bu konserlerin biri de Türkiye’de gerçekleşecekti, ancak sonradan iptal edildi.
Askerliğini Almanya’da yapan Elvis için bu sürecin sanırız en önemli sonucu müstakbel eşi Priscilla Beaulieu ile tanışması oldu. Çift 1967’de evlendi ve 1973’e kadar evli kaldı. Bu evlilikten doğan Lisa Marie Presley de yıllar sonra bir başka efsaneyle evlendi: Michael Jackson.
11. Can boğazdan gelmedi
Bu söz, en azından Elvis için kesin olarak geçerli. Zira sadece kahvaltıda bir yığın malzeme içeren yarım metrelik sandviç yediği biliniyordu. Bu fütursuzca beslenmesinin bedelini ağır ödedi Elvis. 1977 yılındaki son konserinden sonra 16 Ağustos’ta, kalbi “Ben artık yokum” dedi ve durdu.
Uyuşturucudan öldüğü söylentileri çıkmışsa da doktorunun yaptığı açıklama Elvis’in kalp yetmezliğine yenik düştüğü yönündedir. Rock’n Roll’un tanrısı olarak anılan Elvis’in cenaze törenine yüzbinlerce hayranı katıldı. Presley’in Graceland’deki evi daha sonra müze yapıldı ve kralın evi özellikle ölüm yıl dönümlerinde hayranları tarafından mabet haline getirilir oldu.
12. “Yok ya, ölmüş olamaz, ölmedi ya, kesin”
Bu söz, hiç de azımsanmayacak sayıda Elvis hayranının iç sesini temsil ediyor. Öldüğü yönünde açıklama yapılsa da; milyonlarca insan onun ölmediğine, yaşadığı ortamdan bunaldığına ve çözümü ölmüş gibi yaparak kaçmakta bulduğuna inanıyor.
Hatta ünlülerin ölmüş gibi yapıp başka bir diyarda şöhretten uzak sade bir hayat sürdükleri yönündeki efsanenin başlangıcı Elvis’tir desek abartmış olmayız sanırız. İngilizce biliyorsanız size bununla ilgili bir kitap bile önerebiliriz.
13. Kısaca Elvis demek…
Love Me Tender, Jailhouse Rock, Don’t Be Cruel, Blue Suede Shoes, Always On My Mind gibi efsane şarkıların da dâhil olduğu 700’e yakın şarkı; garip dans stili, giyimi ve saçları; üç Grammy, üç platin plak, 35 altın plak ödülü; 33 film ve “Elvis On Tour” isimli belgesel filmle kazanılan Altın Küre ödülü demek…
14. Bonus 1: Bir Elvis belgeseli de var tabii ki
Müzik dünyasının abidesi haline gelmiş böyle bir insanın belgeselinin olmaması düşünülemezdi. Bunun dışında şu Elvis’i ve şu Elvis’i de unutmamamız gerekir.
15. Bonus 2: Elvis’in en küçük hayranı
Yaş itibarıyla daha küçük bir hayranı muhtemelen yoktur Elvis’in. Nasıl da güzel eşlik ediyor.
16. Bonus 3: İsmail abinin ataları Elvis’e kadar dayanıyor
Leyla ile Mecnun’un en güzel karakteri İsmail Abi’den bir Elvis yorumu bu da. Malum, onun genlerinde yok yok…
17. Bonus 4: Men In Black’ten Elvis’e selam
http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=5unKNLcj8P8#t=42s
“No, Elvis is not dead. He just went home.”
18. Bonus 5: Elvis hastaları için alışveriş çılgınlığı
Evet var böyle bir şey, hem de şuracıkta.