Hemen her gün bir yerden saldırı, ölüm, şehit haberi geliyor. Emniyet uyarı yayınlıyor: “Her yer canlı bomba dolu, aman metroya, metrobüse binmeyin; yoksa ölebilirsiniz, biz uyaralım da.”
Milletçe korku içinde yaşıyoruz. Acaba yanımızdan geçen canlı bomba mı? Metroya binersem ne kadar ölürüm? Paranoyaklaştık, yavaş yavaş hepimiz delirme eşiğine geldik, hatta geçtik bile. Korkuyoruz, her şeyden şüpheleniyoruz, her adımımızı çekinerek atıyoruz. Belki bilerek içimize bu korku salındı bilemiyoruz. Ama haksız mıyız böyle hissetmekte? Gelin beraber bakalım…
En küçük “pat” sesinde irkilmek
Metroya, metrobüse binememek, cüzdanda üç kuruş kalsa da her yere taksiyle gitmek zorunda kalmak
Metro/metrobüse binilse bile sürekli tetikte olmak
Çantalı, kat kat giyinmiş insanlardan şüphelenmek, “daha az öleyim bari” diye adım adım uzaklaşmak
“Ne olur benim bindiğimde canlı bomba olmasın” diye inilecek durağa kadar kalp çarpıntıları içinde dua etmek
Her sabah ofise geldiğinde “Bugün de patlamadık, çok şükür” muhabbetini açmak
Akşam çıkmadan önce mutlaka Twitter, haber sitelerini dolaşarak herhangi bir yerde olay var mı diye kontrol etmek
İş yerinde biraz daha fazla oyalanmak ki iş çıkışı kalabalık saatte ölme olasılığını ortadan kaldırmak
Kalabalık yerlerden, AVM’lerden korkulduğu için iş çıkışı, hafta sonu hiçbir yere gidememek
Helikopter, ambülans seslerine artık daha duyarlı olmak, bir olay mı oldu acaba diye cama koşmak
“Şurada bomba ihbarı varmış” diye ayaklı felaket tellalına dönüşmek
Ve tüm bunlara rağmen günün sonunda hala yaşıyor olduğun için kendini şanslı hissetmek