Bir edebiyat ve felsefe aşığı Bilge Karasu. Aynı zamanda bir piyanist. 1995 yılında pankreas kanserinden hayatını kaybeden bu değerli yazarımız, tüm notalarını Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na bağışladı. Ayrıca vasiyeti üzerine de ölümünün ardından Metis Yayınları onun tüm eserlerini yayımladı ve bu gelirle edebiyat bursu verdi.
Bilge Karasu’nun her satırında, aldığı felsefe eğitimini ve Türkçe’yi ustaca kullanışını görürsünüz. O, kelimelerle profesyonelce oynar ve kullandığı her kelime büyülü bir anlam yaratır. Eserleriyle ilgili söyleyecek daha çok şey var ama eğer daha önce hiçbir Bilge Karasu kitabı okumadıysanız, “Göçmüş Kediler Bahçesi” ile başlamanızı -özellikle- öneririz. Çünkü bu kitapla başlayan hiçkimsenin ona hayran olmama ihtimali yok. 🙂
İşte tanımayanlarda kendisi hakkında merak uyandıracak; tanıyanlarda ise yeniden bu kitapları okuma isteği yaratacak bazı anlamlı alıntılar.
1. “Geçmişimizi özümlemesini öğrenirsek andaçları savurabilir, anıları bir kıyıya itebilir, ilişkileri -gerektiğinde- koparabiliriz.”
Yaşam yoksullaşırmış, çevremiz genişlemez daralırmış, dahası; cenazemizin arkasından yürüyecek olanların sayısı… Varsın olsun olacaksa o da. Yaşamayı öğrenmek gerek. Bu hesaplar yararsız.
(Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
2. “Ölenlerin ardından yaşandığını, ölenle ölünmediğini herkes bir gün öğrenir. Ama eksilerek, azalarak, sakatlanarak, bir yeri koparak yaşandığını…”
(Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
3. “Korku, örtmeye en yatkın olduğumuz kirimiz, gizlemeye en çok uğraştığımız kokumuzdur.”
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
4. “Yaşama sanki hiç gelmeyecek, erişmeyecek bir bayram gibi.”
(Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı)
5. “Ama, onun olmadığı bir yere gitmektense ömrüm boyunca yerimden kımıldamak istemediğimi biliyor.”
Geçen gün, gene gitmekten, gezmekten konuşurken ben gitmem nedenini bilirsin dediğimde ben de gelirim birlikte gideriz demedi mi? Gidemez, ben de gidemem, ama benim gitmem için onun da gitmesi, birlikte gitmemiz, onun ağzından çıkan bir söz olmadı mı?
Güçlülüğün umudundayız.
(Troyada Ölüm Vardı)
6. “Zamanı yok etmeğe çalışırken söyleyişimizin yapısını da bozmak gerekmez mi?”
(Gece)
7. “Yaşamanın artığından eksiğinden çok, çeşitleri var. Herkes elinden geldiği ölçüde yaşar. Nedir zaten yaşamak dediğin?”
Garip değil mi yaşamımızı nasıl kurduğumuz? Bir iplik parçası, bir çivi, bir mantar, bir kağıt, bir paçavra, biraz toz, birkaç hiç… Bir araya gelir bunlar, adı bir yaşam olur.(Bir Başka Tepe adlı öyküden)
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
8. “İnsan soyuna soyuna deriye varır; onura, öz saygısına varır. Bunları yüzmek, koparıp atmak güçtür ya, soyunmayı yürekten benimsemiş kişi, sırası geldiğinde, bu son adımı atmayı değer bellediğinde, ölmesini bilir.”
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
9.”Ne tuhaf! Gündüzün bakıldığını düşünerek gece kuşlarından söz etmek… Gece kuşlarının gözünü karanlıkta kim görmüştür avlarından başka?”
10. “Hiçbir kitap her güçsüzlüğü çözmeyecektir.”
(Gece)
11. “Okur kitap arar ama kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. Açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki, ama ‘rastlantılar’ın çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?”
(Ne Kitapsız Ne Kedisiz)
12. “Belki de en mutlu masal, birbirlerine saygı duymuş, birbirlerini sevmekle gerçek eşitlik tansığına ulaşmış -ya da ulaşmaya çalışmış- sevgililerin masalı; bir araya gelmeleri için, ölmeleri, gömülmeleri gerekmiş olsa da.”
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
13. “Nicedir sisin içinde yürüyorum. Düşüncelerimin bu yola girmiş olması boşuna değil. Sis demek, biliyorum, doruğa yaklaşmakta olmak demek.”
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
14. “Kişinin hastalıklarla uğraşması, dışarıdan sızmış bir düşmana kafa tutmasıdır. Yüreğin bozulması ise, kişiyi kendiyle karşı karşıya getiriyor olsa gerek.”
Kişi yenmeye değil, aşmaya bakar o engeli, yaşamak için. Hayvanın direnişiyle insanın direnişi özdeşleşiyor o zaman. Yürek böyle bir savaştayken çıkrık olmağı kabul etmek; iç karartısı, yüz kızartıcı bir şey.
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
15. “Düşündüğüm bir şey daha var: Sevmenin simgesel olarak da, gerçek olarak da yemekten başka bir anlama gelmediği.”
(Göçmüş Kediler Bahçesi)
16. “Bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?”
(Gece)