Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın edebiyata kattığı her şey, yaşadığı dünyanın bir parçası olarak varlık sürdürür. Çoğu edebiyat sevdalısı gibi o da yaşamında gördüğü dünyalardan başka dünyalara geçiş kapıları aralar. Zamanın bir köşesinden bakan kimi karakterler, onun söylediği sözün yazıyla birleştiği yerde nefes alıp verirler. Çünkü Ahmet Hamdi, kendinden ayrı tutmadığı hikâyelerin insanı olmuştur. Bütün bu oluşlara katkı sağlayan Narmanlı Yurdu, yazarın en verimli dönemlerinin geçtiği ve birçok eserini kaleme aldığı bir bekar odasıdır.
Haldun Taner‘in Milliyet Sanat için 5 Aralık 1980 tarihli sayısında yazdığı metin, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı ve Narmanlı Yurdu’nu anlatıyor. Metinden alıntıladığımız liste, Ahmet Hamdi ve yaratım sürecindeki mekan duygusunun da ayrıca altını çiziyor.
Sizler için listeledik.
“Sait’i Burgaz’a, Behçet’i Beşiktaş’a, ne bileyim ben, Abdülhak Hamit’i Maçka’ya, Abdülhak Şinasi’yi Çamlıca’ya, Kemal Tahir’i bir semte bile değil de, ancak ve ancak evine, hapishane alışkanlığı ile hiç dışına çıkmadığı odasına bağlamak mümkün..”
“Ahmet Hamdi’yi, bu sevdiği her yerle hemen özdeşleşiveren, hayalini bir mıknatıs gibi çeken o semte —sırtında yumurta küfesi yok ya— tüm ailesiz bekârlara vergi bir manevra rahatlığı ile koşan, çat burada çat kapı arkasındaki bu gezegen hedonisti sade bir semtle anmak o kadar kolay değil…”
“Evet, ömrünün en bereketli yılları Narmanlı Yurdu’ndaki bekâr odasında geçti ama mübarek, ayakları ile olmasa bile cıva gibi zekâsı ve hayali ile çat burada, çat kapı arkasında olurdu çoğu zaman…”
“Biz hepimiz Bursa’yı onun şiirinden, yazılarından, sohbetlerinden sonra daha iyi anlamışızdır. O şırıltılı şehirde zaman içinde zamanı keşfetti…”
“O suların sesinde geçen zamanın vurgulanışını olduğu kadar, duran tarihi zamanın saygın uğultusunu da duydu. Ve bize duyurdu…”
“Ama tüm tutkularından dönüp dolaşıp geldiği, yine Narmanlı Yurdu’ndaki o bekâr odası olurdu. Plakları ve kitaplarının ısıttığı o odakta hiçbir zaman yalnız kalmayarak…”
“Ahmet Hamdi’nin Narmanlı Yurdu’ndaki odası, sofası, hatta mutfağı, üst üste derbederce yığılı kitaplarla dolu idi. Evin pek temiz olduğu iddia edilemezdi…”
“…Ahmet Hamdi’nin o zamanki ziyaretçileri içinde Zeki Faik İzer, Zühtü Müridoğlu ve eşi, Dr. Fikret Ürgüp ilk hatırladıklarım. Çoğu üniversiteden genç asistanlar ve öğrenciler de üstadın kültüründen ve sohbetinden kâm almak için bu dağınıklığın içine girmeyi göze alırlardı…”
“Narmanlı Yurdu, asıl Ahmet Hamdi oradan çıktıktan sonra bohemler odağı oldu. Aliye ve bütün avanesi, Bedri ve bütün talebeleri burayı yol geçen hanına döndürdüler…”
“…Sabahattin Eyuboğlu’nun, Mehmet Ali ve Adalet Cimcoz’un ve dolayısıyla Galatasaray’daki Maya’nın müdavimlerinin bir ayağı hep buradaydı. Artık çifter çifter kapıcıları, bahçıvanları, artık ortadaki çiçek tarhları ve artık Misbah’ın o güzelim antikacı dükkânı yok olmuştu. Narmanlı Yurdu’nun 1934’ten bu yana orada oturmuş eski kiracıları ya ölmüş ya da dairelerini terk edip başka yerlere gitmişlerdi…”
“Ahmet Hamdi döneminden sonraki Bedri Rahmi dönemi de çok gerilerde kaldı artık. Bugün de yolum sık sık oradan geçer…”
“Eskilerin yinelene yinelene havı atmış bir sözü vardır. ‘Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş’ derler. Oradan her geçişte benim de dudaklarıma bu yavan mısra yapışır nedense. Hey gibi günler hey. Geri gelmeyecek günler…”
Kaynak: 1