Paşa, 19. yüzyılda (1825-1880) Osmanlı Devleti’nin en önemli devlet adamlarından ve en çok eser veren yazarlarından birisidir. Şinasi ve Namık Kemal ile birlikte “batılılaşma” kavramını ilk defa ortaya atan yenilikçi Osmanlı aydınları arasında yer alır. Eserlerinde baskıcı yönetime karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savunmuştur.
Tanzimat dönemi edebiyatının kurucularından olan Ziya Paşa’nın ismini en azından edebiyat dersi kitaplarından anımsarız çoğumuz ve onun atasözlerimizden yararlanarak söylediği o ünlü beyitlerini duyarız sık sık birilerinden… Hatta bazen farkında olmadan biz bile kullanırız.
Ziya Paşa’nın Terkib-i Bent tarzında yazdığı beyitlerini okuyunca sanırım siz de “zaman geçmiş ama, galiba hiçbir şey değişmemiş” diyeceksiniz… Günümüze nasıl da uyuyor şairin dedikleri, diye şaşırıp kalacaksınız…
Not: Beyitler orijinal sırasına bağlı olmadan paylaşılmıştır.
En tanınmış beyit
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
(Açıklaması: Nasihat ile uslanmayanı azarlamalı, azarlama ile uslanmayanı pataklamalı.)
Her ne kadar “kötek” faslına katılmasak da pek çoğumuz büyüklerimizden, öğretmenlerimizden duymuşuzdur zaman zaman bu sözleri.
Kimleri kimleri hatırlattı
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Açıklaması: Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz; çünkü kişinin aklının seviyesi ancak yaptığı işlerle ortaya çıkar.)
Günümüzde her an, her yerde karşılaştığımız ne çok örneği var, bir düşünün bakalım…
Tüm bahtsız bedevilere
Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan
(Açıklaması: Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez.)
Şöyle bir çevremize baktığımızda ne kadar çok bahtsız olduğunu görmemek mümkün mü? Ziya Paşa ve biz de dahil.
“Arkadaşlar gelmeyin…”
Âsûde olam dersen eğer gelme cihâna
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
(Açıklaması: Eğer mutlu ve rahat olmak istersen bu dünyaya hiç gelme; çünkü şu hayat meydanına bir defa düşen kaza taşlarından -ızdırap verici dertlerden- kurtulamaz.)
Sadece İstanbul’da ya da büyük şehirlerin birinde yaşamak bile bu sözü kanıtlamaya yeter…
“Yiyin efendiler yiyin”
Dehrin ne safâ var acaba sîm ü zerinde
İnsan bırakır hepsini hîn-i seferinde
(Açıklaması: Dünyanın altınında ve gümüşünde ne mutluluk olabilir ki? İnsanlar o kaçınılmaz son yolculuğa çıkarken zaten bunların hepsini geride bırakır.)
Günümüzde “kefenin cebinin olmadığını” bilen kaç kişi var acaba…
“Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz”
Seyretti havâ üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde
(Açıklaması: İslâm mitolojisine göre bir peygamber olan Hazret-i Süleyman gelmiş geçmiş insanların en zenginiydi. Bundan başka Allah’ın bir lûtfu olarak kurda, kuşa, ateşe ve suya hükmedecek güçleri vardı. Bu kudret ve ihtişamın timsali olarak gökyüzünde uçabilen bir tahta sahipti. Ama dünyanın geçiciliğine bakın ki o muazzam saltanatın bile yerinde şimdi yeller esiyor.)
Bu konuda halk arasında söylenen bir deyiş vardır: “Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış…” diye; ancak bu sözde ve Ziya Paşa’nın beytindeki Süleyman, Kanunî Sultan Süleyman değil, Peygamber Süleyman’dır.
Boşver gitsin
İç bade, güzel sev var ise akl u şu’ûrun
Dünya var imiş ya ki yoğ olmuş ne umûrun
(Açıklaması: Aklın fikrin varsa şarap iç, güzelleri sev… Dünya -ve dertleri- varmış ya da yokmuş hiç aldırış etme, gününü gün etmeye bak.)
Dikkate alınacak bir öneri… Nasılsa aldırış etsek de bir şey değişmiyor!
Yalnızlık
Cânan gide rindân dağıla mey ola rîzan
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
(Açıklaması: Sevgili gitse, dostlar/âşıklar dağılsa, şarap dökülse… Böyle bir gecenin sabahından hiç hayır gelir mi insana?)
Önce önümüze bakalım
Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârinde
(Açıklaması: Birçok acemi müneccim, gökte yeni yıldızlar keşfedeyim derken gaflete dalarak yollarının üzerindeki kuyuyu görmez.)
Tabii ki bu beyitte Ziya Paşa gerçek bilim adamlarını eleştirmiyor. Onun asıl anlatmak istediği, bazı insanların kendilerinden beklenen işlerle uğraşacağı yerde gerçekleşmesi imkânsız hayallerin peşinde koşmaları ve gülünç duruma düşerek başlarına kötü işler açmalarıdır.
İmamın dediğini yap, yaptığını yapma
Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde
(Açıklaması: Onlar ki dünyayı sözleriyle düzene sokmak isterler, oysa onların evlerine gidip bakın, kendi evlerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)
Herkese ahlak ve erdem dersi verirken kendi yaşamlarında bunu uygulamayan, çoluk çocuğuna söz geçiremeyen ya da onların yaptıklarını görmezden gelen ne çok ahlaksız insan var yaşadığımız şu dünyada…
Sadâkat
İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah
(Açıklaması: İnsan hayatta ne kadar çok hile ve kötülükle karşılassa da Allah’a ve vatanına bağlılıktan vazgeçmemelidir; çünkü Allah doğruların yardımcısıdır.)
Yüksek mevkilerde olmak lazım
Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir
(Açıklaması: Yüksek ve şerefli mevkilerdeki güçlerine güvenip milyonları çalanlar başı dik, alnı açık dolanırken; birkaç kuruş çalan hırsız kürek cezasına çarptırılır.)
Şu son yıllarda kaç defa kanıtlandı Ziya Paşa’nın yıllar önce söyledikleri… Şair bugünü görseydi hiçbir şeyin değişmediğine şaşırır mıydı acaba?
Altın semer sonrası
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz palan vursan da eşek yine eşektir
(Açıklaması: Kötü yaradılışlı birine üniforma ya da gösterişli, pahalı giysiler soyluluk verir mi hiç; eşeğe altın işlemeli semer vursan da eşek yine eşektir.)
Her gecenin bir gündüzü vardır
Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar
Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan
(Açıklaması: Nasıl ki yarasanın gözü güneş ışığından, aydınlıktan rahatsız olursa eksiği olanlar, cahil olanlar da olgun ve bilgili insanlardan hoşlanmaz, onları çekemezler.)
Paşanın isminin Ziya olması da manidar.
O zamanlar yeni çıkmış şu an normali böyle
İkbâl için ahbâbı siâyet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirâyet yeni çıktı
(Açıklaması: Yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek moda oldu; eskiden bu tür çirkinlikleri bilmezdik, bu çeşit hüner ve beceriler yeni çıktı.)
Bu da o zamanlar yeniymiş herhalde
Sâdıkları tahkir ile red kâide oldu
Hırsızlara ikram-ü inâyet yeni çıktı
(Açıklaması: Vatanına, milletine bağlı olanları aşağılamak ve onları reddetmek kural haline geldi, hırsızlara ikramda bulunmak ve yardım etmek ise yeni çıktı.)
Haine uymak da yeniymiş…
Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hâinlere amma ki riâyet yeni çıktı
(Açıklaması: Gerçi eskiden de doğruyu söyleyenlerden nefret edilirdi ama hainlere saygı göstermek, onları koruyup kollamak, onların emirlerine uymak yeni çıktı.)
Ziyan ortada
Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık
Zîra ki ziyan ortada bilmem ne kazandık
(Açıklaması: Eyvahlar olsun ki bu oyunda yine bizler yandık; çünkü zarar ortada bu konuda ne kazandığımızı bilmiyoruz, daha doğrusu hiçbir şey kazanmadık…)