Ana sayfa » Teknoloji - Bilim » Guinness Rekorlar Kitabı’na Girdi: 90 Yıldır Devam Eden Zift Damlası Deneyi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Guinness Rekorlar Kitabı’na Girdi: 90 Yıldır Devam Eden Zift Damlası Deneyi Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Bilim denilince aklımıza genellikle hızla dönen santrifüjler, şimşek gibi çakan lazerler veya saniyede trilyonlarca işlem yapan süper bilgisayarlar gelir. Bu ise dünyanın en yavaş ve en sabır gerektiren bilim deneylerinden biri olan zift damlası deneyinin hikayesi.
Bir bilim deneyi düşünün; 90 yıldır sürüyor ama hâlâ sonuçlanmadı. Ne deney yapanlar ne de onu izleyenler tek bir olayı gerçek zamanlı görebildi. İşte karşınızda zift damlası deneyi sabrın, bilimin ve biraz da mizahın birleştiği en tuhaf deneylerden biri. Her şey, katı gibi görünen ama aslında inanılmaz yavaş akan bir maddenin gizemini çözmekle başladı: zift. Bu siyah, parlak madde; ağaç özsularının kaynatılmasıyla ya da ham petrolün yan ürünlerinden elde edilir.
Yani gündelik hayatta asfaltın içinde gördüğümüz o sert malzeme, aslında akışkan bir sıvıdır. Ama o kadar yavaş akar ki, bir damla düşmesi on yılı bulur. İlk zift damlası deneyi 1902’de Edinburgh’da başlatıldı. Hedef, katı gibi duran bir sıvının ne kadar akışkan olduğunu göstermekti. Fakat bu gösteri, zamanla dünyanın en uzun soluklu bilimsel merakına dönüştü.
1927 yılında Queensland Üniversitesi’nde fizik profesörü Thomas Parnell, öğrencilerine sıvıların ne kadar farklı davranabileceğini göstermek için küçük bir deney gerçekleştirmek istedi
Bir miktar zifti ısıtıp cam bir huniye döktü ve üç yıl boyunca soğumaya bıraktı. Ardından huninin alt kısmını kesti ve beklemeye başladı. Sekiz yıl sonra, ilk damla nihayet düştü. Düşmesiyle birlikte deneyin kendisi tarihe geçti.
Her damlanın düşmesi yedi ila on yıl sürüyordu ve Parnell’in deneyini devralan bilim insanları, bu olağanüstü sabır testini sürdürdüler. Guinness Dünya Rekorları tarafından “dünyanın en uzun süren laboratuvar deneyi” olarak kayda geçen zift damlası deneyi, o zamandan beri dokuz damla düşürdü. Ama ilginçtir ki, hiçbir bilim insanı o anı canlı olarak göremedi. Her seferinde ya kamera bozuldu, ya laboratuvar boştu ya da hafta sonuydu. Bilim bile bazen zamanlamayı tutturamıyor.
İşte işin asıl karmaşık kısmı burada başlıyor. Bir maddeyi çekiçle kırabiliyorsanız, katıdır diyebilirsiniz. Ama zift bu tanıma meydan okuyor. Moleküler yapısı gereği bir ağır çekim sıvı gibi davranıyor. Fizikçi Lord Kelvin daha 1880’lerde bu gizemli maddeyle ilgilenmişti. O da ziftin yavaş da olsa aktığını göstermek istemişti. Fakat o zamanlar zaman atlamalı kameralar yoktu, dolayısıyla gözlemlemek neredeyse imkânsızdı.
Zift, cam olarak adlandırılan madde grubuna dahil. Yani bir anlamda, cam da zift gibi aslında çok yavaş akan bir sıvı. Fakat bu akış o kadar yavaş ki, en eski pencere camı bile akacak kadar uzun süredir yerinde değil. Bu yüzden, zift damlası deneyi bir sabır öyküsü ve Guinness Rekorlar Kitabı’na bile giren büyük bir olay.
Düşünsenize, 90 yıldır devam eden bir deneyde kimse o bir damlanın düştüğü anı canlı izleyememiş
Profesör John Mainstone, 1960’lardan itibaren deneyi devraldı ve beş damla düştü ama o hiçbirini göremedi. Birinde konferansta, birinde hafta sonu evdeydi, bir diğerinde de kameralar bozulmuştu. 2014’te dokuzuncu damla düşerken üç kamera ve binlerce çevrim içi izleyici hazırdı.
Evet, herkes izledi, ama deneyi başlatan profesör artık hayatta değildi. Bu detay, deneyi neredeyse bir bilimsel tragedya hâline getiriyor. İlginçtir ki, bu deneyin en büyük sırrı hala çözülemedi. Zift damlalarının neden bazen daha hızlı, bazen daha yavaş aktığı net bilinmiyor. Oda sıcaklığı, ışıklar, hatta hava akımı bile süreci etkileyebiliyor. Bilimsel olarak açıklanabilir, ama aynı zamanda biraz da huysuz bir deney bu.
Günümüzde deney hâlâ Queensland Üniversitesi’nde devam ediyor
Hatta artık internetten canlı yayın ile izlenebiliyor. Binlerce insan, sabırla o onuncu damlanın düşmesini bekliyor. Son yıllarda fark edilen bir detay var: yeni kullanılan sıcak halojen ışıklar deneyin sıcaklığını artırmış olabilir. Bu da ziftin akış hızını etkileyip damlaların daha hızlı oluşmasına yol açıyor. Şimdi ışıklar LED ile değiştirildi, yani sistem yeniden soğudu. Bilim insanları artık sadece ziftin düşmesini değil, neden böyle davrandığını da anlamaya çalışıyor. Belki birkaç yıl sonra ya da birkaç on yıl sonra, bir sonraki damla düşecek. Ama kim bilir, o anı görecek kişi henüz doğmamış bile olabilir.