Odatv’nin haberine göre ‘’İşte benim Zeki Müren!’’ deyişiyle gönüllerimize taht kuran sanatçı Zeki Müren, özel hayatıyla ilgili çarpıcı bir bilgiyle güncelimize girmiş durumda. Yaşadığı devrin belki de en büyük assolisti, geçmişten bugüne kadehlerimizde, sohbetlerimizde, özlemlerimizde. O hasret, sevgi dolu şarkılarıyla gönlümüzü titretirken Müren’in de özlemleri, sevgileri değil mi şarkılarını o denli güzel kılan? Tarihçi ve yazar Radi Dikici’nin imzasını taşıyan, Remzi Kitabevi çıkışlı ‘’Zeki Müren’’ kitabı bakir kalmış fotoğraf ve belgeleri ortaya çıkarıyor. Kitaptaki dikkate değer anılardan biri de Zeki Müren’in aşk hayatına yönelik. “Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin. Çünkü bu kalbim dayanamaz aşkın öylesine” diyerek aşkına duyduğu tutkuyu anlatan Müren’in kime âşık olduğu kitapla beraber gün yüzüne çıkıyor.
1. Zeki Müren’in ilk ve tek aşkı
Müren’in âşık olup olmadığına yönelik bir soruya ‘’Evet âşık oldum. Bir kez. 61 yılında başlayan uhrevi bir aşk’’ şeklinde yanıt verdiği bu aşkın diğer kahramanı bir subaydı. Radi Dikici’nin kitabındaki ‘’O Bir Kez Aşkla Kavruldu’’ başlığı taşıyan bölüm olayı aydınlatıyor.
2. İdealist bir subay
Kitaptaki bahsi geçen bölüm subayı tanıtarak şöyle başlıyor: ‘’Onun çocukluğundan beri bir ideali vardı. Subay olacaktı. Ama farklı bir dalda. Ailesi güneyden İstanbul’a göçmüştü. Büyüdükçe idealine doğru yürümeye devam etti. Her basamağı rahatlıkla atlayıp geçti. Önce Hava Harp Okulu’na girmek istiyordu. Başardı. Ama bu da yeterli değildi. Uçmak istiyordu. O görev için seçilenler arasında olmak oldukça zordu. Tüm yapılan testler sonunda pilot olması uygun bulundu. İdealine kavuşmuştu. Sonraki eğitimlerde de çok başarılı idi.’’
3. Yakışıklı ve çapkın asker
Kitaptaki bu bölümün devamı daha hararetli. Önce subayın fiziksel özellikleri ve saldığı namdan söz açılıyor: ‘’Uzun boyluydu. Açıkçası çok da yakışıklıydı. Kız arkadaşı bulmakta hiç zorlanmamıştı. Adı da görev aldığı yerlerdeki hanımlarla yaptığı kaçamaklar nedeniyle çapkına çıkmıştı. Ama o çok dikkatliydi. Asla bu konuda dikkat çekici bir yanlışlık yapmamıştı. Aksi halde mesleğinden olabilirdi.’’
4. Zeki Müren’in sesine âşık bir adam
İlerleyen satırlarda subayın kişisel hayatından kesitler aktaran kitap nihayet bizi şununla karşılaştırıyor; subay Zeki Müren’in sesine tutkun biri ve bu nedenle onunla tanışmaya can atıyor. İlgili bölüm şu cümlelerle sürüyor: ‘’Zeki Müren’in sesine âşık olduğu için, Zeki Müren’le tanışmak onda bir saplantı haline gelmiştir. Bunun için her şeyi yapmaya razıdır. Ama Zeki Müren’e ulaşmanın mümkün olmadığını da anlamıştır. Vazgeçmez. Araştırır. Sonunda bir arkadaşı ona Zeki Müren’in her akşam Cihangir Saunası’na gittiğini haber verir.’’
5. Zeki Müren’in tek ve ilk görüşte aşkı
Zeki Müren bu alımlı subaya tutulmuştur tutulmasına ama üstüne üstlük subay onun ilk ve tek aşkı olduğu kadar ilk görüşte aşkıdır. Hamamda Zeki Müren’i gören yakışıklı subayın hikayesi şöyle devam ediyor: ‘’O hafta sonunda İstanbul’a gelince saat 17.00 sularında saunaya gider. Ortam gerçekten farklıdır. İstanbul’un kalburüstü insanları saunadadır. Ama aralarında Zeki Müren yoktur. Bir saat kadar oyalanır. Onu göremeyince tam giyinmiş çıkarken Zeki Müren çıkagelir. O da tekrar soyunarak Zeki Müren’in yanına gider. Kendisini tanıtır. Sırf onunla tanışmak için saunaya geldiğinden bahseder. Ama Zeki Müren onu görür görmez o kadar beğenir ki, anında âşık olur. Ancak böyle bir şey Kürşat Bey’in aklının köşesinden geçmediği için, o çok sevdiği sanatçıyla bir araya geldiği için mutludur.’’
6. İki sevgili gibi
Kitap bu tutkulu hikâyeye tanık olan, Zeki Müren’in yanında çalışan Berrin Hanım’ın sözleriyle ilerliyor: ‘’Bu çok büyük bir aşktı. O Kürşat Bey’i, Kürşat Bey de onu sevdi. Temelde ve başlangıçta platonikti. Geceleri gazinodan çıkınca yağmur çamur demiyorlardı. İki sevgili gibi sabahlara kadar dolaşıp geç saatte eve geliyorlardı. Kürşat Bey o hafta gelememişse, Zeki Bey çıldıracak gibi oluyordu. Gece yarısı arabaya binip yola çıkıyor, Kürşat Bey’in birliğinin olduğu kasabaya gidiyorduk. Kaç kez oraya gittik hatırlamıyorum. Sonunda ben orada bir ev kiraladım. Ama evi kiralamak bir sorunu da beraberinde getirmişti: Zeki Bey’in görüldüğünde tanınmaması mümkün değildi. Peki eve nasıl girecekti o zaman? Sonunda çözümü yine kendisi buldu. Siyah kadın çarşafı aldık. Evde ilk defa çarşafı giyip özellikle kırıtarak yürüyerek, ‘Ayol benden daha iyi kadın mı olur,’ deyince gülmekten yerlere yattık.’’
7. Büyük bir sarhoşluk içinde yaşanan bir aşk
Türk gazeteci ve yazar Mete Akyol’un 1987 yılında Milliyet gazetesi için yaptığı söyleşi Zeki Müren’in kendi ağzından da her şeyi açığa çıkarıyor. ‘’Peki sizce kara sevda nedir? Zeki Bey?.. Hani sırılsıklam tabir edilir ya… Hiç böylesine âşık oldunuz mu? Sırılsıklam?’’ diye bir soru ortaya atılınca Zeki Müren şöyle yanıtlar: ‘’Ben sekiz sene, 1962’den 1970’e kadar, büyük bir sarhoşluk içinde bir aşk yaşadım. Allah bana bir daha öyle aşk nasip etmesin. Çünkü bu kalbim dayanamaz aşkın öylesine. O günlere dönüyorum, düşünüyorum da… O nasıl bir çileymiş. Acılı bir yemek gibi. Yemeğin acılısını bilmiyorum ama, aşkın acısını tattım, aşkın acısını çok iyi biliyorum. Düşünemiyorum, hayatta öylesine bir aşka ikinci kez katlanabileceğimi.’’
8. Yalnız onun için yazılan şiirler
Söyleşinin devamında bu aşkı biraz daha açmasında bir sakınca olup olmadığı sorulunca Müren şöyle devam ediyor: ‘’Asla… Neden sakınca olsun. Açıklayayım. Güzel bir sevgiydi. Şarkılarımı, şiirlerimi yalnız onun için düşünüyordum. Sonra çok uzaklara Kanada’ya gittiler. Ailece gittiler. Gözden uzak olursa gönülden de ırak olur sözüne yeni yeni inanıyorum. O yokluğun etkisinden kolay kolay kurtulamadım. Beni bir hayli etkilemişti. Sahnede duygulanıp, gözyaşı dökerek okuduğum konserleri hatırlıyorum da… Duygularım yine canlanıyor, tüylerim yine diken diken oluyor ama, o günler her şarkımda onu görüyordum. Düşününüz… Karşınızda on bin kişi var ve siz sadece bir kişi için okuyorsunuz, sadece o bir kişiyi düşünerek, çökerek okuyorsunuz.’’
9. O malum soruyu sormak
Gazete, Akyol’a bu söyleşiyi aslında tek bir soru için yaptırır. Sadece onun için gönderilir Bodrum’a. O soru da Zeki Müren’in cinsel tercihleri üzerinedir. Alıntı şöyle ilerliyor: ‘’Sıkılarak konuştuğumu, iki kelime arasında özür dilediğimi, kem küm ettiğimi ve yüzümün meğer kıpkırmızı olduğunu görünce, sormaya çabaladığım soruyu, sormama gerek kalmadan anladı Zeki Müren. ‘İstanbul’daki arkadaşlarınız cinsel tercihim konusunda görüşlerimi de merak ediyorlar galiba, değil mi Mete Bey,’ dedi. Ertesi gün buluştuğumuzda oldukça uzun bir açıklamada bulundu.’’
10. Sevmek yaşamak demek
Bir başka röportajındaki aşk sorusuna verdiği yanıtla sanat güneşimizi uğurlayalım: ‘’Sevmek yaşamak demek. İnsanın dünyaya geldiğine ısınmak demek. En güzeli candan sevebilmek. Gönülden sevebilmek ve de gerçek sevebilmek…’’