Ana sayfa » Yaşam » Zaman Körlüğü: Beynin Zamanı Algılama Biçimindeki Bulanıklık Hali
Zaman Körlüğü: Beynin Zamanı Algılama Biçimindeki Bulanıklık Hali
Arkadaşınızla öyle bir sohbetin derinliklerine dalmışsınız ki, muhabbetin üzerinden dört saat gibi bir süre geçtiğini fark ettiğinizde şaşırıyorsunuz. İşte bu, hepimizin aşina olduğu o büyülü ve bir o kadar da şaşırtıcı durumun ta kendisi: Zaman körlüğü.
Hepimizin başına gelmiştir: bir arkadaşla kahkahaya boğulduğumuz o sohbetin sonunda saate bakar ve şaşkınlıkla “Ne! Üç saat mi geçmiş?” deriz. Ya da “Sadece bir bölüm daha” diyerek başladığımız dizide sabah ışıklarıyla yüzleşiriz. Bu garip zaman algısı bozukluğu, yani zamanı fark etmeden akıp gitmesi hali, bilim dünyasında zaman körlüğü olarak adlandırılıyor. Kulağa bilim kurgu gibi gelse de aslında beynimizin işleyişiyle yakından ilişkili, oldukça insani bir durum. Özellikle DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) ya da otizm spektrum bozukluğu yaşayan kişilerde daha sık görülüyor. Ancak dürüst olalım; sabaha kadar telefonda kaydırma yapan ya da oyuna “bir el daha” diyen herkes az da olsa zaman körlüğü yaşamıştır.
Zaman körlüğü gerçekte ne anlama geliyor?
Zaman körlüğü, bir hastalık ya da tıbbi tanıdan ziyade, beynimizin zamanı algılama biçiminde yaşadığı geçici bir bulanıklık halidir. Yani bir şeyin ne kadar süreceğini tahmin edememek veya sürenin nasıl geçtiğini fark edememek… Bir bakıma zihnin kronometresi şaşar. Dr. Michael Manos’un açıkladığı üzere, bazı insanlar için bu durum yalnızca kısa bir dalgınlıkken, bazıları için yaşamın genel ritmini zorlaştıran bir eğilim haline gelebilir. Özellikle DEHB’li bireyler, bir işe odaklanmada olduğu kadar o odaktan çıkmakta da zorluk yaşayabilirler. Zihinleri “şimdi ne kadar zaman geçti?” sorusuna yanıt veremeyecek kadar o anın içine hapsolur. Bu durumun ilginç yanı ise, beynin bazen sıkıcı işlerde zamanı uzatırken, keyifli anlarda zamanı hızlandırmasıdır. Kısacası, beynimiz eğlendiğinde saati kapatıyor.
İnsan beyni aslında iki tür dikkat arasında sürekli geçiş yapar: biri otomatik dikkat, diğeri yönlendirilmiş dikkat. Otomatik dikkat, zevk aldığımız işlerle ilgilenirken devreye girer. Mesela sevdiğiniz bir pastayı süslerken, müzik dinlerken ya da ilginizi çeken bir proje üzerinde çalışırken beyninizin varsayılan modu aktifleşir. Bu moddayken adeta zaman tüneli açılır; keyif, dikkatinizi o kadar sarar ki dış dünya silinir.
Yönlendirilmiş dikkat ise tam tersine, yapmak zorunda olduğumuz ama sıkıcı bulduğumuz işlerde ortaya çıkar. Vergi beyannamesi doldurmak, sıkıcı bir ders dinlemek ya da bitmek bilmeyen bir toplantıya katılmak gibi. Bu süreçte beynimiz zorlanır çünkü otomatik dikkat kadar keyifli değildir. DEHB’li kişiler için bu geçiş özellikle zordur; zihinleri sürekli olarak otomatik dikkat moduna dönmek ister. Bu da onları aşırı odaklanmaya ve dolayısıyla zaman körlüğüne yatkın hale getirir.
Zaman körlüğü, beynimizin “aşırı odaklanma” özelliğinin doğal bir yan etkisidir
Bir işe tüm enerjinizi verdiğinizde, beyniniz çevresel sinyalleri filtrelemeye başlar. Mutfakta yemeğin yanması, telefondaki mesaj sesi ya da dışarıdan gelen gürültü artık algılanmaz. Çünkü zihninizin önceliği değişmiştir: artık sadece o an yaptığınız şey önemlidir. Bu durum kısa vadede verimliliği artırıyor gibi görünse de,farkında olmadan saatlerinizi alabilir. DEHB’li kişilerde bu durum daha yoğun yaşanır; çünkü onların beyni ilgi çekici bir şey bulduğunda bir tür hiper odaklanma moduna girer. Bu modda zaman, elastik bir maddeye dönüşür. Eğlenceli anlarda saniyeler göz açıp kapayıncaya kadar geçerken, can sıkıcı anlarda saatler adeta erimeden donar.
Eğer sık sık “Zaman nereye gitti?” diye soruyorsanız, muhtemelen farkında olmadan siz de zaman körlüğü yaşıyorsunuz. Bu durum özellikle günlük rutinlerde sorun yaratabilir; örneğin işe geç kalmak, projeleri zamanında bitirememek ya da randevulara yetişememek gibi. Neyse ki beynimizi biraz eğitmek mümkün. Zamanı fiziksel hatırlatıcılarla desteklemek, bu farkındalığı güçlendirebilir. Örneğin alarm kurmak, görünür bir saate göz atmak, hatta masa başında küçük bir zamanlayıcı bulundurmak işe yarar.
Bunun yanında, zaman körlüğüne en sık neden olan otomatik dikkat durumuna girmeden önce kendinizi kontrol etmeniz önemlidir. Özellikle yatmadan önce “bir video daha” tuzağına düşmemek için o tür aktiviteleri sınırlı vakitlerde yapmak faydalı olur. Dr. Manos’un önerdiği gibi, beyninizi küçük hedeflerle motive etmek de etkili olabilir. Mesela “eğer akşam yemeğini hazırlarsam, sonra sevdiğim diziden bir bölüm izleyebilirim” gibi basit şartlı planlar oluşturmak.
Zaman körlüğünü yenmek mümkün mü?
Zamanın farkına varamamak bazen harika bir şeydir. Çünkü bu, yaptığınız şeyden gerçekten keyif aldığınız anlamına gelir. Ancak eğer bu durum günlük yaşamınızı sekteye uğratıyor, işlerinizi yetiştirmenizi zorlaştırıyorsa o zaman bir denge kurmak gerekir. Zaman körlüğü, her insanda görülebilen ama özellikle DEHB’li bireylerde daha belirgin hale gelen bir olgudur. Gün sonunda önemli olan, beynimizin bu doğal eğilimini fark edip onunla savaşmak yerine onunla uyum içinde yaşamayı öğrenmektir. Eğlenirken zamanın nasıl geçtiğini anlamamak güzel bir şeydir, ama bazen saati hatırlamak da hayat kurtarır.