1956 yılında Kapalı Çarşı’da bir halıcı, Amerikalı bir diplomata bir albüm satar. Albüm, diplomat ve ailesiyle birlikte uzun bir yola çıkar. Nil Nehri’nden geçer, Abadan’a uçar. Afganistan, Hindistan, Nepal, Burma, Kamboçya, Vietnam, Endonezya ve Japonya’ya gider. Sonunda kendisini Kuzey Amerika’da bulur, Vermont’u görür. Sonra Toronto’da yeniden bulunur. İzlanda’da bir ara durak yapması gerekir, ama istikamet bellidir: Beyoğlu… Albümün içinden Osmanlı bürokratı, hariciyeci, mutasarrıf, cemiyet adamı, oyuncu, karikatürist Yusuf Franko Kusa ile müthiş yeteneğiyle çizdiği 19. yüzyıl sonu Beyoğlu’su ve insanları çıkar: “Yusuf Franko’nun İnsanları.” Biz de “Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi” sayfalarında bulduğumuz bilgileri paylaşarak Yusuf Franko Paşayı ve eserini tanıtalım istedik.
1. On yedi yaşında bir diplomat
Nasrî Franko’nun oğlu olan Yusuf Franko, 1856’da İstanbul’da dünyaya gelir. Babasının izinden giderek Hariciye Nazırlığına girdiğinde henüz 17 yaşındadır. Hariciye Muhaberat Dairesinin müdürlüğünü yapar, Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’nın özel kabinesini yönetir. Fransa’yla yaşanan Midilli Adası krizinde müzakereleri yönetip adanın Osmanlı topraklarında kalmasını sağlayışı II. Abdülhamid tarafından takdir edilerek ‘bâlâ’ rütbesine terfi ettirilir. Babası ve eniştesi gibi o da Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığına atanır.
2. Pera eşrafının aranan ismi
1912’den 1918’e kadar resmi bir görev almayan Yusuf, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında Posta-Telgraf ve Hariciye nazırlığı yapar. Pera eşrafının aranan isimlerinden biri olan Yusuf, Fransız-Levanten iş adamı Alfred Caporal’in kızı Lucie Caporal’le evlenir. Bu evlilikten Giselle ve Claire adında iki kızları olur. 1933’te öldüğünde arkasında kalburüstü bir kariyer ve eşine az rastlanır bir eser bırakır.
3. İki yıl süren karikatüristlik
Üst düzey bir bürokrat ve Sultan Abdülhamid’e de yakın olan Kusa ailesine mensup olması sebebiyle, iş hayatının gerilimlerinden kurtulmak için 1894-1896 yılları arasında gizli saklı ve kendine özgü bir üslupla çizdiği karikatürlerini “Types et Charges” ismini verdiği bir defterde toplar. Ancak Lübnan mutasarrıflığı ve hariciye nazırlığı gibi çok önemli noktalara kadar yükselmesi ve devletin kritik noktalarında çalışması nedeniyle 1896’dan sonra karikatür çizmeyi bırakır.
4. Hiciv, yükleme ve karikatür
Latince ‘carrus’ kökünden türemiş olan ‘karikatür’ sözcüğü, bu sanatın tarihsel gelişimindeki gerçeği de açık eder. ‘Carrus,’ araba demektir; arabayı yüklemek için ‘caricare’ kullanılır. Yüklemek, buradaki kritik vurgudur. Bu söz Avrupa dillerinde evrimleşirken bir yandan ‘charge’a, yani suçlamaya, saldırıya, iğnelemeye, hicve, sorumluluğa uzanır; bir yandan da ‘karikatür’e, tam anlamıyla ‘aşırı yükleme’ anlamı katar.
5. Types et Charges-Tipler ve Yükler
Yusuf Franko, karikatürlerini topladığı albüme ‘Types et Charges’ (Tipler ve Yükler) ismini verdiğinde, işte bu geleneğe ve anlam dünyasına seslenmek ister. Yüzyıl sonunda bir Osmanlı bürokratı olarak kendi sosyal dünyasındaki ‘tipleri’ resmederken, onlara yüklenir; bazen hafifçe, bazen de ‘aşırı’ biçimde hicveder onları.
6. Galata-Pera yani Beyoğlu
Yusuf Franko’nun karikatürlerinde yansıttığı sosyal çevre, zengin kapitalistleri, yüksek cemiyet mensupları, Osmanlı paşaları, Levantenleri, yedi düvelden diplomatlarıyla, özel bir dünyaya aittir. Bu dünya da 19. yüzyıl Osmanlı başkentinde Avrupalılaşmanın sembolü olarak görülen, eski Bizans başkentinin çeperinde bir Ceneviz kolonisi olarak gelişen Galata ve onun uzantısı Pera yani Beyoğlu’dur.
7. Franko ve Naum Ailesi
Yusuf Franko Hariciyedeki görevleri sebebiyle Beyoğlu’ndaki sosyal çevrede kolaylıkla yer edinir. Zaten Franko ailesi Osmanlıda önemli ve tanınmış bir ailedir. Yusuf’un babası Franko Kusa eski Cebel-i Lübnan mutasarrıfıdır, hatta ünlü Naum Tiyatrosu’nun sahibi Naum ailesi ile de akrabalık ilişkileri vardır.
8. Hiciv dolu Karikatürler
İşte Beyoğlu’nu çok iyi bilen Yusuf Franko hiciv dolu karikatürleri ile Beyoğlu sosyal hayatına giydirmelerde bulunur. Kitabının adı da zaten bu yüzden Fransızcada yüklenmek kelimesini köken alan charge’dan gelir. Örneğin; Osmanlıda Hariciye Nazırlığı, Babıali Hukuk Müşavirliği gibi yüksek düzeyde görevlerde bulunmuş Ermeni asıllı bir Osmanlı diplomatı ve devlet adamı olan Gabriel Moradukyan’ı bir papağan olarak çizip hicveder.
9. Karikatürist ölür, albüm kapanır
Aslında politik ve bürokratik eleştirileri son dönemlerini yaşan Osmanlıdaki bir bürokrat için riskli bir konudur. Özellikle ülkede daha önce pek örneğine rastlanılmayan bir alanda, resmin bile günah sayıldığı bir ortamda Fransız tarzıyla hicivler yapar. Sonunda Yusuf Franko kariyerinin de yükselişe geçmesi ile bu tutkusunu bırakır, fakat kitabın son sayfasına kendisini astığı karikatürle zekice bir nokta koyar. Yusuf karikatüristi öldürür, albümü kapatır ve oyunu bitirir.
10. Kapalıçarşı’dan Amerika’ya
Beyoğlu’nda hayat bulan Franko’nun bu eseri, 1956 yılında Kapalı Çarşı’da dükkânı bulunan bir halıcı tarafından Amerikalı bir diplomata satılır. Uzun yıllar bu ailede kalan eser, aileyle birlikte Amerika, Kamboçya, Vietnam, Toronto, İzlanda, Hindistan, Japonya gibi birçok ülkeyi gezer. İlk defa 1966 yılında ABD’de Horizon isimli kültür-sanat dergisinde yayınlanan bir makalede tanıtılır. 1969’da ise Hayat Tarih Mecmuasında bu makalenin tercümesi ile albüm kendi topraklarında ilk defa tanıtılmış olur.
11. Topraklarına dönen seyyah albüm
Türk karikatür tarihine ilişkin çalışmalarda bazı referanslar olsa da hiçbir müze envanterinde görünmeyen ve sergilenmeyen bu albüm, Toronto’daki Aga Khan Müzesinde muhafaza edildiği tespit edilene kadar gizemini korur. Ardından bu “seyyah” albüm, İzlanda’nın Reykjavik kentindeyken serginin küratörü Bahattin Öztuncay aracılığı ile 2016 yılında Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç’un koleksiyonuna katılır.
12. Görülesi bir sergi
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nin (ANAMED), Ömer M. Koç Koleksiyonunda yer alan Yusuf Franko Kusa Bey’e ait karikatür albümünü ve 19. yüzyıl sonunun Beyoğlu / Pera semtiyle Yusuf Franko’nun da parçası olduğu renkli sosyal çevreyi ve İstanbul’un küresel mekânlarını merak ediyorsanız 1 Haziran’a kadar bu sergiyi gidip görmenizi öneririz.
Bonus: Okumak istemeyenler için video içeriğimiz:
Kaynak: 1