Kültür, dil, tarihsel köken ve süreç olarak öyle çok ortaklığımız var ki Yunanlı dostlarımızla; bu “ortak kültür mirası”nı birbirinden ayrı düşünmek mümkün olmuyor pek. Farkında olmadan ya da bilmeden kullandığımız ve Türkçe sandığımız birçok kelime, aslında bugünkü Yunancanın da temelini oluşturan Grekçeden geliyor. En dikkat çekenleri şöyle bir toparladık efenim.
1. Dolu dolu Anadolu
Tüm dünyada “Anatolía” olarak bilinen yurdumuzun adı öz itibariyle Yunanca ve doğu ülkesi, Ege’nin doğu kıyısı ile Fırat nehri arasındaki ülke anlamına geliyor. Kelimenin kalkış, çıkış, doğu, özellikle güneşin doğuşu, Ege’nin doğusu gibi anlamları mevcut.
2. Bu ne perhiz, bu ne …?: Banyo
Köken olarak şimdiki anlamıyla alakasız kelimelerimizden ilki. Yunanca “vâlanos”, erkek cinsel organının baş kısmıyla, gövdesinin birleştiği çembersi bölüm. Eski Yunan’da, erkeklerin cinsel ilişkiden sonra bu bölgeyi yıkamaları adetten. Yunanca hamam, kaplıca anlamına gelen “balaneîon” sözcüğü de bundan türetiliyor. Aynı gelenek İtalya’ya Latince eş anlama gelen “balneum/baneum” sözcüğünden evrilerek “bagno” olarak geçtikten sonra, Türkçe’ye “banyo” olarak giriş yapmış.
3. Atak Pan’dan, panik bizden
Pan, Hermes’in Arkadya’lı bir periden doğma oğlu. Satirlerin, çobanların, sürülerin, dağlık ve tenha arazilerin yabani tanrısı. Tüm mitoslarda yarı keçi yarı insan, boynuzlu ve kuyruklu tasvir edilmiş. Ürküten bu görüntüsünün tersine çoğunlukla kırlarda dolaşıp flüt çalan, sevimli bir figür olarak betimlenir. Ancak Pan, birçok kaynakta çığlık atarak düşmanlarını kaçırma, panik ettirme yeteneğine sahiptir. Öyle ki, kırlarda aniden insanların karşısına çıkıp görenleri korkuttuğu için, nedeni olmayan korkulara onun sebep olduğuna inanılır. İşte “panik” kelimesinin kökeni.
4. Baş tacı Defne
Biz onu yapraklarını yaz-kış dökmeyen, yemeklere leziz tat veren bir bitki olarak bilirdik. Ama öyle mi ya? Efsaneye göre; Apollon attığı oklarla tanrıları bile aşık eden Eros’la karşılaşır bir gün. Okçuluğuyla ünlü Apollon, Eros’a bu silahın yalnız kendisine yakıştığını, onunla nice yaratıklar öldürdüğünü oysa Eros’un sadece gönül yarası açmaya gücü yettiğini söyler. Tabii bunları duyan Eros gücenmeden durur mu, illa alacak intikamını! Biri aşık eden, diğeri aşktan soğutan iki ok seçer; aşık edeni Apollon’a, diğerini ise peri kızı Dafni’ye fırlatır. Apollon kıza ne kadar aşık olduysa, kız bir o kadar soğur ondan. Dafni önde, aşkından delirmiş Apollon arkada; bir kovalamaca başlar… Yakalanacağını anladığı bir gün artık dayanamayan Dafni, babası Peneus’tan kendisini bir ağaca çevirmesini diler. Apollon yanına ulaştığında kalp atışları hala duyulan ağaca sarılır. Onu öper, koklar ve unutmayacağına söz verir. Zaferlerin simgesi bir taç olarak da unutulmamasını sağlar. Apollon’un tüm tasvirlerinde saçlarının defne yapraklarıyla süslü olması bundandır.
5. Bilinçaltı çatışması mı yoksa şartlı refleks mi?: Fobi
Kontrol altında tutamadığımız korkular için kullanılan bu kelime, Yunanca korku anlamına gelen “phóbos”dan türetilmiş. Mitolojide Phobos, korkma duygusunun tanrısıdır. İkiz kardeşi dehşet tanrısı Deimos’la birlikte Ares ve Afrodit’ten doğduklarına inanılır.
6. Güzel denizden farelerle birlikte gelen cevizler: Fındık
Güzel deniz anlamına gelen “Pondus” kelimesinden türetilen “Fundûkia”, Pondus’tan gelen anlamını taşır. Pondus, Yunan mitolojisinde yeryüzü anamız Gaia’nın çocuklarından biri. Eski Yunanlar, fındığa Pondus Cevizi, yani “Karîdi Pondiaka” derlermiş. Yine Yunanca “Pondus’tan gelenle birlikte” anlamını taşıyan “pondiki” fare demek. Trabzon limanından yüklenen fındıkların arasına karışan fareler, gemilerle Yunan limanlarına geliyorlardı. Fındık faresi olarak bildiğimiz türün ismi de buradan geliyor.
7. Her şey Morpheus’un başının altından çıktı: Morfin
Matrix’in unutulmaz karakteri, ilhamını Yunan mitolojisindeki düşler tanrısı Morpheus’tan alıyor. Babası, uyku tanrısı Hypnos ve annesi gece tanrıçası Nyx. Morpheus rüyalardan sorumludur ama özellikle de kralların ve kahramanların rüyalarından… Morfin, Eski Yunanca’da “morphium” da adını Morpheus’un rüya görmeye sebep olan bu gücünden alır. Morpheus’un kardeşleri Phobetor kabus, fantezi kelimesinin türetildiği Phantasos ise fantastik rüyalardan sorumludur.
8. Empati yetenek mi yoksa lanet mi?
Bir kimsenin, kendini başkasının yerine koyabilmesi, onun davranışlarıyla kendisininki arasında bağ kurabilmesi ve hislerini anlayarak, imgesel olarak buna katılabilmesi. Bu yeteneğe sahip insanlara rastlanınca tadından yenmez. Yine de onlar için sıkıntılı olabilir, fazla yormayalım! Empatia, tutku, ihtiras demek… Eski Yunanca hissetme, duyma anlamına gelen “patheía” sözcüğü, “path” yani acı duymak fiilinden geliyor.
9. Eros’un oku değil tozu: Eroin
Kaynağıyla alakasını kurmakta güçlük çekebileceğimiz kelimelerden biri daha… Kahraman anlamına gelen “iroîni”den geliyor. Bizatihi kahraman, yarı-tanrı anlamına gelen ve erotik gibi kelimelerin de kökünü oluşturan tanrı Eros’un adından türetilmiş.
10. Simyacıların icadı: İksir
Bir rivayete göre; Büyük İskender ölümsüzlük iksirini ele geçirmek için gitmiştir Hindistan’a. Bu sözcük Eski Yunanca “eksairéō”; içinden çıkarmak, süzüp almak fiilinden türetilmiş. Simyacılar, aynı zamanda “felsefe taşı” olarak bilinen, basit metalleri altına dönüştüren, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan maddeyi tanımlamak için kullanırlar. Kelimeyi onlar türetmiş olsa da, bu maddeye inanç, simyadan önce de vardı. Eski Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan ve Çin mitolojilerinde izine sürekli rastlamak mümkün. Örneğin; Gılgamış Destanı’nda Uruk kralı, sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulur. Onu yerinden söker ama dikkatsizce ortalıkta bıraktığı için deniz yılanına kaptırır.
11. Argonun en sevimlisi: Katakulli
Aşağı doğru yuvarlanmak anlamına gelen Katakulio, anlam genişlemesiyle birlikte bugün Ege’nin her iki yakasında aynı anlama geliyor; aldatmak, oyun etmek, kandırmak.
12. Seni gidi kerata seniiii
Yunanca’da “Kêratas” boynuz demek. Anlam genişlemesiyle Türkçe’de, ayakkabı çekeceği ve yaramaz çocuk manalarında kullanılan kerata tam manasıyla “boynuzlu” demek… Yunanca’da karısı tarafından aldatılan ve hatta karısını satan erkeğe kerata deniyor. Türkçe’ye de aynen uyarlanmış. Ayrıca İnglizcede azgın anlamına gelen “horny” kelimesi de aynı biçimde boynuzdan türetilmiş.
13. Adıyla müstesna şair Sappho’nun lezbiyenliği
Lezbiyen kelimesinin Yunancası Lesvîa. Bugünkü Midilli adasının eski adı Lesvos’dan geliyor. Tarihte bilinen ilk kadın şairlerden Yunanlı Sappho, burada yaşadığı ve lezbiyen olduğuna kanaat getirildiği için, adaya “Lesbos”, “Seviciler Adası” denmiş. Akademisyenler Sappho’nun muhtemelen biseksüel olduğu görüşünde birleşiyor. Tüm formlarıyla güzelliği anlatan ve iki cinse karşı da aşk şiirleri yazan Sappho’nun günümüze ulaşan eserlerinden biri hariç, diğerleri bölük pörçük olduğu için hakkında çok az şey biliniyor. MÖ. 615’de aristokrat bir aileden doğduğu, Cercylas adında zengin biriyle evlendiği, Cleis adında bir kızı olduğu söylenir. Hayatını evlenmemiş genç kadınlar için adada kurduğu okulda öğretmenlik yaparak geçirmiş. Belki de tarihin ilk feministlerinden olan şairin 570’te ölümüyle ilgili müphem bir hikaye de var: Phaon adında kendinden çok genç bir kayıkçıya aşkından ötürü kayalıklardan atlayarak intihar etmiş. Bu hikaye ölümünden sonra yaşamış Yunanlı oyun yazarı Menander’den beri anlatılagese de doğruluğundan emin olunamıyor.
14. Olimpiyatlar’ın Herodot’a mal edilen çarpıtılmış gerçeği: Maraton
Marathônas, Atina yakınlarında, Persler ile Yunanlar’ın büyük bir savaşa tutuştukları yer. Bununla başlayan bir dizi muharebenin ardından gelen kalıcı Yunan zaferi, bugünkü batı toplumlarının temeli Klasik Yunan Uygarlığı’nın doğuşuna ve gelişmesine sebep olduğu için, tarihin dönüm noktalarından biri. Buna istinaden ilk olarak 1896’da Atina Olimpiyatları’nda, Maraton Ovası ile Atina arasında koşulan Maraton Koşusu, hatalı ve çarpıtılmış bir söylencenin ilhamıyla gerçekleştirilmiş. Üstelik bu Herodot’a da mal edilmiş. Söylenceye göre; Maraton Ovası’nda Atina kuvvetleri muharebeyi kazanınca bir ulak Atina’ya zafer haberini vermek üzere gönderilmişti. Pheidippides adındaki bu ulak, Atina’ya kadar hiç durmadan koşmuş, zafer müjdesini verdiği anda da düşüp ölmüştü. Abartılı olsa da Herodot’un anlattığı hikaye ise şu: Marathon Savaşı’ndan hemen önce Atina’dan destek istemek için Sparta’ya gönderilen Pheidippides adındaki bir koşucu, yaklaşık 225 km’lik bir mesafeyi bir günde koşmuş ve ertesi gün Sparta’ya varmış. Bu sayede Marathon Savaşı’ndan hemen sonra yola çıkan Atina-Platea Ordusu, Pers kuvvetlerinin Atina’ya asker çıkarmasını tam zamanında bölgeye ulaşabildikleri için önleyebilmişler.
15. Yeri ve göğü bir arada barındıran okyanus
Okeanôs kelimesinden gelir. kelimenin içindeki, “kean-kian” bölümünün ise kökenini Arapça; “kün” yani, “ol” kelimesinden aldığı söylenir. Okyanus; “ol” emriyle “varolan” anlamını üstlenir ve olmakla Yaratıcı’ya cevap vermiş olur. Eski Yunanca, Okia kelimesi hızlı demek. Navs ise gemi. Böyle bakıldığında karşılığı “Hızlı Gemi” oluyor. Yî veya Gî modern Yunanca’da yeryüzü anamız Gaia’yı temsil eder. Uranos ise, mitolojide “Gök tanrı”dır. Birleştirildiklerinde “O-(yî)gî-anôs” kelimesine ulaşıyoruz ki; yeri ve göğü bir arada barındıran demektir.
16. “Ananın örekesi”ni görürsün, görmezsin…
Öreke: Yün, keten gibi şeylerin eğirilirken tutturulduğu, bir ucu çatal değnek. Makaraya benzer bir şeye örümcek ağı gibi sarılan ipler öreke sayesinde eğirilir. Ancak ehlinin yapabileceği zor bir iş. “Ananın örekesini görmek” ise bu manada “karmakarışık bir işe girişiyorsun, bak ona göre!” anlamına geliyor.
17. Margarita, papatya olunca…
Papa’nın papaz olduğu malumunuz. Papadia ise papazın karısı. Türkçe’ye bir yanlış anlama sonucu girmiş. Öyküsü şöyle: İki Osmanlı askeri papazın evini ziyarete gider. Kapıyı papazın karısı açar. Papazın evde olmadığını öğrenen askerler, karısıyla sohbete başlarlar ve adını sorarlar. O da yerdeki Margarita çiçeklerini göstererek, isminin aynı olduğunu anlatmaya çalışır. Fakat askerler ismini bilmedikleri için çiçeğe, papazın karısı anlamına gelen “Papadia” derler ve kelime Türkçe’ye bu şekilde geçer.
18. Zehirlere bağışıklık kazanmak: Tiryaki
Bugün herhangi bir maddeye bağımlı olan kişiler için kullandığımız bu kelimenin aslı Theriaklîs. Tiryak kullanan kimse demek. Tiryak ise Theriakos’dan gelme. Garip yaratık, ucube, vahşi hayvan, yabanıl anlamındayken genişlemeye uğrayarak yabana karşı koruma gereci, ilaç, çare anlamlarına gelmiş sonradan. Bunun sebebi; Pontus kralı VI. Mitridatis’in Kafkas dağlarında yaşadığı dönemlerde birçok panzehir ve ilaç geliştirmesi. Bu ilaçlara “Thiriakos” adı verilmiş. Mithridates, Romalıların kendisini zehirlemesini önlemek için, az miktarda zehir kullanarak bağışıklık kazanmış. Efsanelere göre; bu nedenle, istediği halde artık zehirlenemediği için yakın korumasına öldürtmüş kendini. Ömrü boyunca geliştirdiği bu yönteme Mitridatizm deniyor ve ilk ustası kabul ediliyor.
Kaynaklar:
Klasik Yunan Mitolojisi-Şefik Can
Mitoloji- NTV Yayınları- 3. Baskı-Aralık 2010
http://www.geocities.ws/drhakkiacikalinupto/makcoyturkyun4.htm
http://www.dilbilimi.net/bati_kokenli_kelimeler.pdf
http://www.etimolojiturkce.com
http://www.radikal.com.tr/kultur/antik-donemin-en-unlu-kadin-sairi-sappho-ve-lezbiyenlik-1309343/