Huzurun rengi olan yeşil renginin bu namı almasında rol oynayan etkenlerden biri de ağaçlar. Çünkü doğanın bize sunduğu bu muhteşem canlılar gezegenimizin akciğerleri olup bize nefes katıyorlar. Orman deyince aklımıza kara ormanları gelse de, bu anlayış, onlar için yetersiz kalıyor. Çünkü bir de “deniz yosunu” olarak dilimizde karşılık bulan ve kelpler olarak literatüre dahil olmayı başaran su altı doğa harikaları mevcut. Biz de bu yazımızda kelpler, yani yosun ormanı hakkında bilgi verelim istedik.
Yosun ormanı nedir?
Yosun ormanları, 30 farklı çeşidi bulunan büyük ve kahverengi algler topluluğudur.
Kelp (deniz yosunu), soğuk ve besin açısından zengin sularda büyür. Bu canlılar; deniz tabanına tutunuyor ve sonunda da su yüzeyine kadar büyüyebiliyor. İşte tam da bu nedenle enerji üretmek için yiyecek ive güneş ışığına ihtiyaç duyuyorlar.
Genel olarak; yosunlar, tropik mercan resiflerinden, mangrov ormanlarından ve ılık su deniz otu yataklarından daha uzakta yaşıyorlar. Yosun ormanları, yüzlerce veya binlerce omurgasız, balık ve diğer alg türüne ev sahipliği yapan önemli üç boyutlu sualtı habitatı sağlıyor. Bazı türler, yosun ormanlarında toplanıp yumurtlayarak bu alanları, yavruları için bir yetiştirme habitatı olarak kullanıyor. Büyük yırtıcı köpekbalıkları ve deniz memelilerinin, tek tek bitki sıraları arasında yosun ormanlarında oluşan uzun koridorlarda avlandığı biliniyor.
Su yosunları, bulundukları her yerde oldukça önemli ekosistemlerdir Başka bir deyişle, oşinografik koşullara ve birincil otoburlarının popülasyon boyutlarına bağlı olarak ortadan kaybolabilir ve ardından yeniden ortaya çıkabilirler. Normal yazlardan daha sıcak ve yosun ormanlarına nazaran daha az besin getiren akıntılardaki mevsimsel değişiklikler (her ikisi de bazen doğal olarak meydana gelir) birleşerek yosunları zayıflatıyor. Hatta bu durum, bazı zamanlarda onların hayatta kalmalarını tehdit edebiliyor. Güçlü bireysel fırtınalar, yosun bitkilerini deniz tabanından sökerek geniş yosun ormanı alanlarını yok edebiliyor. Büyük deniz kestanesi toplulukları (yosun ormanlarında birincil derecede bir otobur), yosun bitkilerinin orman oluşturacak kadar büyümesini önleyebiliyor.
“Kestane çorakları” olarak adlandırılan bu ve iyi gelişmiş yosun ormanları arasındaki döngü, orman oluşumu için elverişli bölgelerde iyi çalışılmış bir olgu. Orman yoğunluğunu veya toplam alanı yosun tutmaya yönelik bu doğal değişikliklerin her biri, bu ekosistemde yaşayan omurgasızlar ve balıklar topluluğunu etkiliyor. Bu türlerin çoğunun (bazıları ticari olarak önemli gıda türleri dahil) popülasyon boyutları, her yıl yosun büyümesinin başarısına bağlı olduğunu da sözlerimize ekleyelim.
Bu yaşam alanları geniş bir yelpazede pek çok türe habitat sağlayabiliyor
Bu yaşam alanları; omurgasızından balığına, balinasından kuşlara dek geniş bir yelpazedeki pek çok türe habitat sağlayabiliyor. Karalardaki canlılar için orman ne ise, deniz canlıları için de su altı yosun ormanı olarak da isimlendirebileceğimiz bu doğa harikaları; ticari balıkçılığa dahi ciddi bir kaynak sağlıyor. Dünya üzerindeki en üretken ve dinamik ekosistemlerden birisi.
Bu su altı ormanlarının en önemli özelliği ise yaşamlarını soğuk ve besin yönünden zengin sularda sürdürebiliyor olmaları.
Yosun ormanı olarak bildiğimiz bu su altı ormanları da tehlikede
Küresel ısınma felaketiyle karşı karşıya olmamız, yaşadığımız tehlikelerin boyutlarını gösteriyor aslında. Çünkü yosun ormanı da bu ısınmadan nasibini alıyor. Malum, sular da ısınıyor ve bu nedenle de besin yönünden de fakirleşiyor. Kısacası, dünya her geçen gün daha kurak bir yer haline geliyor.
“Okyanusta da kuraklık olmaz” demeyin. Ilık sular ve dolayısıyla besin yetersizliğinden dolayı yapraklar solgunlaşıyor, beslenemiyor, cılızlaşıyor. Bir de burada başka bir tehlike daha var: Denizkestaneleri. Denizkestaneleri, sıcak suyu seviyor ve bu sıcak suları tespit edip oralara göç etmeye başlıyor. En büyük hobisi de bu yosunları yiyip tüketmek. Bu tüketim sürecinde onlara başka istilacı canlılar da dahil olabiliyor.
Bu yok oluşun en belirgin örneklerinden biri Doğu Tazmanya’daki yosun ormanları. Bugün bu ormanların yüzde 95’i yok olmuş durumda. İşin daha da kötü yanı var; su hâlâ hızlıca ısınmaya devam ediyor ve buraya “long spine urchin” türü bir denizkestanesi akın ediyor. Dolayısıyla kalan yüzde 5 için de durum hiç parlak değil. Bu ekosistem Doğu Tazmanya’nın sembolüydü fakat artık yok.
Sadece Avustralya’da değil, dünyanın birçok yerinde bu sorun var. Güney Norveç’te okyanus sıcaklıkları şeker yosunları “saccharina latissima” için sınırı aşmıştı ve 1990’ların sonunda kitlesel bir ölüme yol açtı. Bu ölen yosunların yerini kalın ve verimsiz bir tür olan çim yosunları almıştı. Dolayısıyla orada tekrardan bu ormanların gelişimi olamadı. Batı Avrupa’da ısınan Atlantik Okyanusu, “laminaria digitata” yosunlarının kıyı yatakları için ciddi bir tehdit oluşturuyor ve araştırmacılar en geç 21’inci yüzyılın ikinci yarısına kadar Fransa’nın bazı kısımlarında, Danimarka’da ve Güney İngiltere’de bu türlerin tamamı ile yok olacağını tahmin ediyor. Böyle uzak yerlerden örnek verdiğime bakma. Türkiye’de de mesela Poseidon deniz çayırları Ege ve Akdeniz’in en önemli ekosistemlerinden biridir. Fotosentez yoluyla oksijen, dolayısıyla da hayat sağlıyor. Ancak maalesef burada da kayıplar yaşanıyor. Korumaya alınıp hatta üzerine yeniden ekimler yapılıyor.
Üstelik bu konuyla ilgili olarak ortada duran kara tabloyu destekleyen araştırmalar da var
Bilim insanlarının iki yeni çalışmaya göre Kelp ormanları dünya ve Avustralya’da düşüyor.
Bu araştırmalardan ilki küresel bir çalışma PNAS dergisinde yayımlandı. Dünyadaki yosun ormanlarının% 38’inin geçtiğimiz 50 yıllarında azaldığını da böylece anlamış olduk.
İkinci araştırma ise yine PNAS’ta yer aldı ve bu düşüşlerin bir nedeni araştırıldı. Doğu Avustralya’daki kelp ormanları, denizleri ılık olarak tropik türlere kaptırıyor.
Bilim insanlarının yaptığı çalışmalar, su altı ormanlarımızın kaybolmasını engellemek için yerel ve küresel çözümlere ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
Yosun ormanı alanları neden bu kadar hızla tükeniyor?
Yıkıcı balıkçılık uygulamaları, kıyı kirliliği ve teknelere dolanmanın neden olduğu kazara hasarların yosun ormanlarını olumsuz etkilediği aşikar.
Fosil yakıtların kullanımı, endüstriyel ürünlerin üretiminin hız kesmemesi, tarım ve hayvancılığın yapılması ve tabii ki ormanları yok etmemiz bu alanların da sınırlarının daralmasına yol açıyor.
Aslında insan olmanın getirisi olarak sağduyumuzu kullansak hem bu alanları koruyabileceğiz hem de daha büyük ölçekte bir risk olan küresel ısınmanın yol açtığı sorunların büyümesinin önüne geçme şansını elde edeceğiz. Çünkü küresel ısınma, su içinde de termal strese yol açıyor; okyanus akıntıları değişiyor, iklim değişimi ile deniz seviyeleri yükseliyor, fırtına paternleri de değişiklik gösteriyor. Bu durum ise daha güçlü, daha sık fırtınaların çıkmasına zemin hazırlıyor. Etki, bununla da sınırlı kalmıyor; yağışlarda değişiklikler oluyor ve bu değişiklikler yüzünden taşkınlarla kirleticiler okyanuslara kadar taşınıyor, tortular birikiyor. Aynı zamanda en önemli tehlikelerden birisi de artan karbondioksit miktarı yüzünden sular asidikleşiyor, pH değerleri düşüyor. Bu da deniz yaşamında gelişim oranını düşürüyor, yapısal sorunlara yol açıyor. Düşünsene, bizim hoyratlığımız yüzünden okyanusun dibindeki masun bir kabuklu asit oranı artmış suda evini barkını kaybediyor, hastalanıyor, ölüyor. Bütün bu saydıklarımın hepsi de deniz yaşamının en en önemli ekosistemlerinden biri olan mercan resiflerini etkiliyor.
Mercanlar denizlerin canı gibi, oksijen kaynağı. Mercanlar gidince okyanuslarda hayat bitiyor, havadan karbondioksit emen okyanuslar artık ememez hale geliyor. Ve biz daha da ısınıyoruz. Aslında okyanuslarda müthiş bir denge ve mükemmel bir düzen var, hayat koşulları normal seyrinde devam ettikçe tabii. Nasıl çevremizdeki değişiklikler bireysel veya toplumsal hayatımızı etkileyebiliyorsa, okyanus yaşamında da bu böyle. İşte sıcaklığın yalnız bir iki derece bile artması ekolojik dengeyi altüst etmeye yetiyor. Çevre koşullarına uyum sağlayamayan türler başka yerlere göç etmeye başlıyor, bir kısmı da yok oluyor.
Son olarak belirtmeliyiz ki, alan bazlı yönetimin (örneğin, deniz koruma alanlarının belirlenmesi), yosun ormanlarını aşırı kullanımdan veya insanlar tarafından zarar görmekten korumanın etkili bir yolu olduğu bilinmektedir.
Kaynak: 1