Yeni yıl gecesi yaklaşırken hep aynı sahne beliriyor gözümüzde: Geri sayım ritüeli, havai fişekler, kahkahalar, kalabalık meydanlar, ev partileri ve tam saat 00:00 olduğunda dudaklarda ya da yanakta süzülen bir öpücük. Kimileri için romantik bir an, kimileri için uğur getiren bir ritüel, kimileri içinse “yeni yıla güzel başlama” bahanesi. Ama hiç düşündünüz mü yılbaşı öpücüğü ne zaman ortaya çıktı? Neden tam gece yarısında öpüşüyoruz? Neden bu an, tüm yılın kaderini belirleyecek kadar sembolik hale geldi?
Bu gelenek modern görünse de hikâyesi sandığınızdan çok daha eskiye uzanıyor. Dahası, tarih boyunca değişen anlamlar, kültürlerin birbirini etkilemesi ve popüler kültürün gücü bu küçük anı kocaman bir ritüele dönüştürmüş durumda. Hadi gelin, bu romantik ve biraz da mistik geleneğin ardındaki hikâyeyi katman katman açalım. İşte yılbaşı öpücüğü ve yeni yıl geleneklerinin kökeni…
Yeni yıl öpücüğünün kökeni, Antik Roma’nın ünlü kış festivali Saturnalia’ya kadar uzanıyor
Bu festivalde insanlar sosyal sınıf farkı olmadan bir araya geliyor, eğleniyor ve herkesle dostane şekilde kucaklaşıp öpüşebiliyordu. O dönemde öpüşmek, şans, bereket ve birlik sembolüydü. Zamanla bu gelenek farklı kültürlere yayıldı. Özellikle Avrupa’da kış dönümü ritüelleri sırasında yapılan toplu kutlamalarda insanlar yeni bir döneme “iyi niyet”le giriş yapmak için birbirlerini öpüyordu. Yani öpüşmek romantik bir jestten çok daha fazlasıydı. Yeni yılın kötü ruhlardan arındırılması, geleceğin uğurlanması ve ilişkilerin tazelenmesi anlamına geliyordu.
Orta Çağ’a geldiğimizde iş daha da ilginç bir hâl alıyor👇🏻
O dönem Avrupa’sında yeni yıl, “kaderin yazıldığı an” olarak görülüyordu. Bir yılın nasıl başladığı, tüm yılın öyle devam edeceğine işaret sayılırdı. Bu nedenle gece yarısından sonra ilk yapılan hareket, ilk konuşulan kişi, hatta ilk alınan nefes bile sembolik anlam taşıyordu.
Yani bir anlamda inanışlar şu şekildeydi: Yeni yıla yalnız girersen yalnız bir yıl seni bekler. Sevdiğinle öpüşürsen aşkın güçlenir. Konuşmadan, gülmeden, negatif olmadan girersen yılın şanslı olur. Bir anlamda öpücük, sadece romantik ilişkiyi değil aynı zamanda “şans”ı koruyan bir ritüeldi.
Rönesans döneminde Avrupa’da popülerleşen maskeli balolar, bu geleneğe yeni bir dokunuş ekledi. Balolar gece yarısı yaklaşırken maskelerin çıkarıldığı o sembolik anlarla ünlüydü
Maskeyi çıkarmak “gerçek yüzünü açığa çıkarmak” anlamına geldiğinden, onu takip eden öpücük de yeni yıla “saf, temiz ve gerçek” bir giriş anlamı taşıyordu. Yani gece yarısı gelen öpücük, “Yeni yılda sahte hiçbir şey kalmasın” mesajının vücut bulmuş haline dönüştü.
20. yüzyıla geldiğimizde tüm bu ritüeller bir araya geldi ve popüler kültürün etkisiyle çok daha güçlendi
Hollywood’un büyük aşk sahnelerini düşün: Geri sayım başlar, herkes sayıları sayar, saat 00:00 olur ve kahramanlar dudak dudağa öpüşür… Bu görüntü her yıl tekrar tekrar insanların karşısına çıktığı için toplumsal bilinçte yer almayı başardı. Öyle ki filmlerde öpücük yoksa o sahne eksik kalmış gibi hissediliyordu. Filmler öpüşmeyi yeni yılın romantik zirvesine dönüştürdü. Televizyon ve müzik, bu anı tekrar tekrar kutsadı. Son yıllarda ise sosyal medyadaki insanlar “Yeni yılda öpüştün mü, yoksa yalnız mı girdin?” baskısını yarattı. Hal böyleyken bugün bile yılbaşı gecesi fotoğraflarına baktığımızda öpüşme anı neredeyse ikonografik bir sahne haline gelmiş durumda.
Romantik kısmı bir kenara bırakırsak, işin biyolojik kısmı da epey ilginç 🧐
Gece yarısında öpüşmek oksitosin salgısını artırıyor. Bu da insanların duygusal bağını güçlendiriyor, stres seviyesini düşürüyor, “yeni yıl, yeni başlangıç” hissini psikolojik olarak daha güçlü kılıyor.
Yani biraz bilim, biraz tarih, biraz kültür birleşince ortaya bu kadar kalıcı bir gelenek çıkıyor
Bugün yılbaşı öpücüğü çok daha kişisel bir yorum taşıyor. Kimileri için romantik bir başlangıç, kimileri için bir şans ritüeli, kimileri için gelenek, kimileri için tamamen bir eğlence unsuru. Ama hepsinin ortak noktası şu: Yeni yıla iyi bir enerjiyle başlama isteği.