Öğle yemeğini Londra’da yiyip, New York’taki akşam yemeğine yetişen kimi zümreler için Dünya pek küçük olabilir elbet. Yaşadığı ülkeden çıkmaya henüz fırsat bulamamış kimilerimiz için ise, Dünya kendi gözleriyle keşfetmeye ömrün yetmeyeceği kadar büyük. Yeryüzü cennetimizde keşfedilmedik yerler kalmış mıdır; doğal olarak bilmiyoruz ama kuzey kürede hazır yaz sezonu da açılmışken, dünyadaki az bilindik, az görülmüş, kenarda köşede kalmış yeryüzü cennetlerinden bağzılarını sizler için toparlayalım dedik. Gitmesek de, görmesek de; o köyler, kasabalar, şehirler hepimizindir. Buyrunuz.
1. Amsterdam-Hollanda
Bu listenin en bilindik şehirlerinden biri. 12. yy’da Amstel ırmağının kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulmuş. Hollanda’nın başkenti olmasına karşın, ülkenin hükümeti ve meclisin bulunduğu şehir Lahey. Çoğunlukla 17’inci yy’dan kalma yapılarıyla, Avrupa’nın en köklü kent örneklerinden biri. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşuyor. Bu kanallar, bataklık olan Hollanda’nın çoğu yerinde olduğu gibi; öncelikle suları denetim altına almak için kazılmış. Ayrıca savunma ile ulaşım için de kullanılmış. Artık çoğunlukla yük ya da yolcu ulaşımı için değil, tekne gezintileri için kullanılıyor. Bazı kanalların üzerinde tekne evler bulunuyor. Bunlar genellikle eski tekneler ya da en başından ev olarak tasarlanmış tekneler. İlk olarak 60’lı 70’li yıllarda ortaya çıkan konut sıkıntısının sonucu yapılan tekne evler, bugünlerde sadece bir zorunluluk değil, daha çok bir yaşam tarzı. Amsterdam bisiklet dostu bir şehir. Şehirde bir milyondan fazla bisiklet bulunduğu tahmin ediliyor. Şehir içinde araç kullanmak tercih edilmiyor, çünkü park ücretleri oldukça yüksek. Ayrıca birçok cadde ve sokak araç trafiğine kapalı. Toplu taşıma otobüs ve tramvaylarla sağlanıyor. Özellikle Dam Meydanı çok ünlü. Van Gogh Müzesi, Rijksmuseum (Devlet Müzesi), Madame Tussauds Müzesi şehirde başlıca gezilmesi gereken yerler.
2. Telč-Çek Cumhuriyeti
Jihlava yakınlarında, güney Moravya’da bir kasaba. Bohemya, Moravya ve Avusturya arasındaki yoğun ticari yolların kesiştiği bir kraliyet yeri olarak 13’üncü yy’da kurulmuş. Gotik kalesi, 14’üncü yy’da inşa edilmiş. 17’inci yy Rönesans şatosunun yanı sıra, iyi korunmuş Rönesans ve uzunlamasına Barok evleriyle bir masal şehrine benzeyen kasaba, 1992’den beri UNESCO Dünya Miras listesinde.
3. Chittorgarh Kalesi-Hindistan
Gambheri nehrinin yakınında yüksek bir tepede kurulmuş. 7’inci yy’da birden fazla Maurya hükümdarı tarafından inşa edilmiş. Kale 700 dönümlük bir arazi üzerinde yer alıyor ve Hindistan’ın en büyük kalesi. Üç büyük savaştan geçmiş ve zaptedilememiş. İlki 1303’de Rana Rattan Singh’in, Delhi hükümdarına vermek istemediği güzel eşi Padmini için gerçekleşmiş. Padmini diğer bütün kadınlar gibi savaş sırasında yer altı mağarasında saklanırken düşmanlar onu ele geçirmeden kendini öldürmüş. Benzer şekilde, ülkenin erkekleri cesurca kadın ve çocukları korumaya çalışırken 13 bin kişinin bu mağarada onurları uğruna can verdikleri söyleniyor. Gerçek dışı görünen bu kahramanlık öyküleri, günümüzde hala Chittorgarh’da Rajput Festivali zamanında onurlandırılıyor. Kalede bulunan iki muhteşem kule, Şöhret Kulesi ve Zafer Kulesi mimari güzellikleriyle göz dolduruyor.
4. Colmar-Fransa
Kuzeydoğu Fransa’da Alsace bölgesinin üçüncü büyük komünü olan Colmar bölgesinin merkezi. Kasaba, 170 km’lik Alsace Şarap Yolu üzerinde yer alıyor ve “Alsace şarap başkenti” olarak anılıyor. Ren nehrinin batı yakasında bulunan Colmar, İsviçre ve Almanya’ya da çok yakın. Yapılar ise Alman-Fransız mimarisi karışımı ve hepsi rengarenk… Ayrıca “Petite Venise”, yani “Küçük Venedik” diye bilinen bölge de ziyaretçilerin ilgisini çeken yerler arasında. Burada turistler gondollarla gezebiliyorlar. Colmar’da turistlerin en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri de Amerika’daki Özgürlük Heykeli’ni yapan heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi’nin doğduğu ev ve müzesi.
5. Cleft Adası-Avustralya
Kafatası Kayası olarak da bilinen Craft Adası, aynı zamanda bir ulusal park olan, Avustralya’nın Wilsons Promontory kıyılarında bulunan granit bir ada. Adanın batı yakasında, muhtemelen deniz seviyesinin çok daha yüksek olduğu bir dönemde yine deniz dalgalarıyla oyulmuş 130 metre genişliğinde 60 metre yüksekliğinde devasa bir mağara bulunuyor. Belirli bir açıdan bakıldığında adanın kendisi kafatası ve mağara da göz çukuru gibi göründüğünden bu adı almış.
6. Kaindy Gölü-Kazakistan
Burayı özel kılan şey, 1911’de gerçekleşen bir deprem sonucu oluşan doğal baraj gölü ve onun içinde kalmış olan orman… Bu ormanı su yüzünden görmek pek mümkün değil. Sadece su yüzeyinde kalmış ağaçların bir kısmı görülebiliyor. Fakat suyun içine daldığınızda muhteşem bir manzara sizleri karşılıyor. Bazı yerlerde 30 metreyi bulan gölün, kış aylarında yüzeyi tamamen donuyor.
7. Aescher Hotel-İsviçre
İsviçre Alpleri’nde bir dağ yamacına sıkışmış bu otel 170 yaşında. Dik bir yamaca konumlanmış bu rüya gibi bir manzara ve konuma sahip otele ancak teleferik ve yürüyüş kombinasyonuyla ulaşılabiliyor.
8. Burano Adası-İtalya
Venedik’in 11 km kuzeyinde, 3500 nüfuslu küçük bir ada. 6’ıncı yy’da Romalılar tarafından iskan edilmiş deniyor. Ada eskiden geçimini balıkçılık ve dantel ticaretiyle sağlıyormuş şimdiyse en büyük geliri turizm. 16’ıncı yy’dan itibaren dantel ticaretinin merkezlerinden biri olan adada 18’inci yy’da günümüzde de hala eğitime devam eden Dantel okulu (Scuola dei Merletti) açılmış. Burano dantelinin özel tekniğini balıkçı eşlerinin ağlarını onaran kadınlar geliştirmişler. Dantel satışları, turizmle birlikte devam ediyor. Rengarenk evlerle benzenmiş adayla ilgili rivayete göre; bütün evleri farklı renklere boyayanlar da kadınlar. Sebebi akşam eve sarhoş dönen kocalarının evleri karıştırması ve yanlış kapıyı çalmaları… Unutkan kocalarının yaşadıkları evin rengini unutmamaları için teknelerini de aynı renge boyamışlar.
9. Værøy Adası-Norveç
Ayrıca Sørland adı da verilen Værøy, Lafoten takım adalarının Sørvågen’in yaklaşık 18 km batı- güneybatısında kalan en uçtaki adalarından biri. Kendisine en yakın şehir olan Bodø’dan helikopterle yaklaşık 20 dakikalık mesafede. Feribotla da yaklaşık 4 saat uzaklıkta. Ada sakinlerinin büyük bir kısmı ana limanı çevreleyen Sørland’da yaşıyor. Sert hava koşullarına maruz kalan Værøy’un anlamı “hava ada”. Burası meteorolij kışın yaşanmadığı dünyanın en kuzey ucu. Yani kışın ortalama sıcaklık donma noktasının üzerinde. Fakat Karayip Denizi’nden gelen sıcak Gulf Stream deniz akıntısı nedeniyle göreli olarak dünyanın en yüksek sıcaklık anomalisine sahip.
10. Najac-Fransa
Güney Fransa’nın Orta Pireneler bölgesinde bir komün. Aveyron nehrinin kıyısından başlayarak bir tepe boyunca kurulmuş kalemle çizilmiş gibi duran bir köy. Jambonuyla meşhur köyün ekonomisi bugün büyük ölçüde tarım ve turizme dayanıyor. Yaz aylarında buraya akın eden İngiliz, Kanadalı, Hollandalı ve Fransa’nın kuzeyinden yazlık sahipleri ve tatilcilerle nüfusu epey artıyor. Köy tarihi binaları ve belirgin ortaçağ mimarisiyle biliniyor. Kral Louis VIII’nin oğlu Kont Alphonse de Poitiers’ın emriyle, 1253’de köylüler tarafından inşa edilen ve şu an kısmen harap haldeki şato köyün tüm manzarasına hakim konumda.
11. Meteora-Yunanistan
Meteora Yunanistan’nın en önemli ve en büyük manastır topluluğu. Keşişler daha önceleri inzivaya çekilmek için bölgedeki mağaraları tercih ediyorlarmış. Buradaki hayatın dönüm noktası, 1347’de rahip Athanasios’un önderliğinde Büyük Meteora Manasatırı’nın inşa edilmesiyle olmuş. 16 ve 17’inci yy’larda Meteora’da keşişlik hayatının zirveye ulaştığı dönemde, burada 24 manastırın ve sayısız yerleşimin olduğu biliniyor. Fakat günümüzde sadece altı manastır aktif durumda. Meteora’nın ismi Antik Yunancada “gökyüzünde asılı” anlamına geliyor. Bölgeye bu ismi verenin rahip Athanasios olduğu söyleniyor. Meteora, Thessaly bölgesindeki Kalampaka şehrinin hemen yakınında, Artichasia dağlarıyla çevrili bir noktada yer alıyor. Manastırlar yerden yaklaşık 400-500 m yükseklikte, jeolojik olarak çok önemli bulunan tepesi düz kayaların üzerine hiçbir boşluk bırakılmadan inşa edilmiş. Nasıl inşa edildikleri hala bir muamma. Bu yüksek kayalıklar 60 milyon yıl önce nehirlerin akıntılarıyla deltalar oluşturmuş, yağmur suları ve rüzgarlar, depremlerle yer değiştirmiş kayaları şekillendirmiş. Ortodoks keşişler Hristiyanlığın ilk dönemlerinde inzivaya çekilmek, Tanrı’ya daha yakın, dünyevi konulara daha uzak olmak amacıyla bu manastırları yapmışlar. Bir diğer sebep de, keşişlerin Ortodoksluğu Osmanlı egemenliğinden korumak amacıyla bu bölgeye kaçmaları. Meteora turizm potansiyeline Roger Moore’un ünlü filmi “For Your Eyes Only” ile kavuşmuş. Filimde James Bond halat merdivenden manastıra tırmanıyor. Bu sebeple James Bond filminin çekildiği Agia Triada Manastırı “James Bond Manastırı” diye de anılıyor. Bugün manastırlara ulaşmak için merdivenler inşa edilmiş olsa da, eskiden rahipler, diğer rahiplerin çektiği halat asansörler sayesinde manastırlara ulaşıyorlarmış.
12. Étretat-Fransa
Fransa’nın kuzey batısında Normandie bölgesinde Seine Maritime bölümünde yer alan bir turizm ve tarım şehri. “İğne” adı verilen üç doğal kemerinin de yer aldığı kayalıklarıyla meşhurdur. Bu uçurumlarla ilişkili olan plaj tesisi, Eugène Boudin , Gustave Courbet ve Claude Monet de dahil, pek çok sanatçının ilgisini çekmiş ve böylelikle ünlenmiş.
13. Derweze Çukuru-Türkmenistan
1971’de Rus bilim insanları, Karakum Çölü’nde doğalgaz araması yaparken, kazıları sırasında bir kratere rastlıyorlar. İlk önce bunun bir göktaşı çarpması sonucu oluştuğunu zannediyorlar. Fakat yapılan testler sonucu kuyudan metan gazı çıktığını fark ediyorlar. Bulduklarında bu kuyu ne boyutlardaydı bilinmiyor ama bugünkü 70 m genişliğinde ve 19.8 m derinliğindeki çukuru kazmışlar. Çevredeki doğal yaşamı ve insanları korumak adına zehirli gaz salınımına karşı önlem almayak isteyen bu yer bilimciler, metan gazının bir iki haftada kendi kendine yanıp söneceğini düşünerek kuyuyu ateşe veriyorlar. Veriş o veriş… Tam 45 senedir aralıksız yanıyor. “Cehennem Kapısı” adıyla da anılan Derweze Çukuru, başkent Aşkabat’dan 290 km uzaklıkta.
14. Dubrovnik-Hırvatistan
Eski adıyla Ragusa, Adriyatik Denizi sahilinde bulunan, ortaçağdan kalma tarihi eserleriyle meşhur Hırvatistan şehri. “Adriyatik’in İncisi” olarak da bilinir. 1991’de Yugoslavya’nın dağılması sırasında çıkan iç savaşta, Sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki tarihi eserler önemli ölçüde zarar gördü. UNESCO’nun başlattığı restorasyon çalışmalarıyla 2005’de şehir eski görünümünü büyük ölçüde geri kazandı. Plaj ve botanik bahçeleriyle ünlü Lokrum Adası, şehri çevreleyen ortaçağ surları ve Dubrovnik Katedrali, Çan Kulesi, Orlando Sütunu, Rektör Sarayı şehirde görülmesi gereken başlıca yerler.
15. Castlepoint-Yeni Zelanda
Wellington bölgesi, Wairarapa kıyısında küçük bir sahil kasabası. Buradaki bir resifin kuzey ucunda bulunan bir deniz fenerine de ev sahipliği yapıyor. Yaklaşık bir km uzunluğundaki resifin kuzey ucunda kalabalık martı nüfusu nedeniyle “martı ada” olarak bilinen bir ada var. Kaptan Cook tarafından 1770’de isimlendirilen Castlepoint ‘in Maori dilindeki adı Rangiwhakaoma… Balinaların göz mevsiminde, kambur balinaları buradan görebilmek mümkün…
16. Lauterbrunnen-İsviçre
İsviçre’nin Bern kantonunda bir köy. Güney-güneybatı yönünde uzanan U şeklindeki bir vadinin dibinde kurulmuş. Lauterbrunnen vadisi, Alp dağları zincirinin, dağların yüksekliğiyle karşılaştırıldığında en derin yerlerinden biri. Her iki tarafından yükselen dik yamaçlar, kalker uçurumlardan dökülen akarsularla şekillendiriliyor.
17. Portofino-İtalya
Kuzeybatı İtalya’da Ligurya bölgesinde Genova iline bağlı bir belde. Rengarenk evlerin çevrelediği küçük limanı var. Bu az nüfuslu sahil beldesi için İtalya’nın ve hatta Avrupa’nın en tablolalardan fırlamış gibi duran yerleşkelerinden biri olduğu söylenir. Portefino Levante Irmağı kıyısında, küçük Portofino Burnu’nun ucunda yer alır. Bir balıkçı köyü ve bir turizm merkezidir. 18. yüzyıl işleme tarzında yapılan mekik dantelleriyle de tanınıyor.
18. Bled-Slovenya
Slovenya’nın kuzey batısında, yukarı Carniola bölgesinde. Buz devrine ait Bled gölü ile ünlü. Golf, balıkçılık, at biniciliği, dağcılık gibi çok çeşitli spor aktivitelerine imkan sağlayan Bled’deki gölün ortasındaki küçük bir adada bir kiliseye yer alıyor. Adaya, Pletna denen geleneksel bir botla gidiliyor. Burdaki merdivenler 99 basamaklı. Geleneğe göre; yeni gelini sessiz kaldığı sürece, kocası bu basamakların en üstüne taşıyor. Kasabayı ziyaret ederseniz, buraya has “kremsnita”yı tatmayı sakın unutmayın. Vanilya ve krem pastadan oluşan bu spesiyalin adının anlamı “kaymaklı dilim”.
19. Berlenga Adası-Portekiz
Berlenga Adası, Lizbon’da. Turistler ve gezginler tarafından pek fazla bilinmiyor. Adaya ulaşım sadece Peniche Kasabası’ndan sürat tekneleriyle yapılıyor. Adada kamp ve dalış yapılabiliyor. Adanın denizi son derece berrak ve bu sayede okyanusun dibindeki tüm deniz hayvanları ve devasa balıklar görülebiliyor. Berlenga’da 18’inci yy’da Hollandalılar tarafından yeniden inşa edilmiş St. John Kalesi bir zamanlar St. John the Baptist’e adanmış bir Portekiz kilisesi. Kalenin ilginç bir özelliği var. Tüm toplar iç tarafa bakıyor, çünkü o zamanlarda Melaka’ya saldırılar denizden değil genellikle iç bölgelerden geliyormuş.
20. Hinatuan Nehri-Filipinler
Filipinler’in ikinci büyük adası Mindanao’nun Caraga bölgesindeki büyülü ve bir o kadar güzel masmavi nehri Hinatuan… Sık bitki örtüsü içinde gizli bir cennet olarak tabir ediliyor. Bu nehrin büyülü addedilmesinin birkaç nedeni var. Suyun kaynağının nereden geldiğini kimse bilmiyor. Su altı kaplıcası olduğu tahmin ediliyor ama buna dair kesin bir kanıt da yok. Üstelik nehrin suyu tamamen tuzlu. Öğlen saat tam 12.00’de çalan zil sesiyle birlikte, saat 16:00’ya kadar nehre girip yüzmek ve dalış yapmak yasaklanmış. Bu saatte görevliler tarafından nehire atılan yemler, nereden geldikleri bilinmeyen yüzlerce balık tarafından yeniyor. Balıklar beslendikten sonra, geldikleri gibi nehrin maviliklerinde gözden kayboluyorlarmış. Yüzmek isteyenler dilerlerse nehir etrafında konulmuş masalarda piknik yapılabilir. Suyun gerçeküstü renginin derinliklerindeki havza berrak bir biçimde görülebiliyor. Profesyonel dalgıçların deneyimleri sonucu maksimum 60.96 m’ye dalınmış ama nehrin derinliği de tam olarak bilinmemekteymiş efenim.
21. Cong-İrlanda
County Galway ve County Mayo sınırındaki bu kasaba, eski taş köprüleri, ortaçağdan kalma taş manastırı, şu an lüks otel olarak hizmet veren Ashford Kalesi ve yemyeşil çayırlarıyla bir başka masal diyarı… Burası aynı zamanda yazar Oscar Wilde’ın babası William Wilde’ın evi burada bulunuyor.
22. Zhangjiajie Ulusal Parkı-Çin
Tianmen (Cennetin Kapıları) dağları, Hunan’ın Zhangjiajie şehrinde bulunan 1000 m’nin üzerinde 40 civarında tepeden oluşan ve birçok doğa harikası mağaranın bulunduğu bir yer. Dağın yüksek tepelerine çıkmak için iki yolunuz var. Ya 11 kilometrelik binlerce merdiveni yaya olarak kat edeceksiniz ya da dünyanın en uzun teleferiğine bineceksiniz. Bu teleferik 7.455 m uzunluğu ve 98 kabiniyle dünyanın en uzun yolcu taşıma hattıymış. Neredeyse 45 derecelik dik bir açıyla 1277 m yukarıya tırmanıyor. Uuuuuu beybi, yüksekten korkanlar için oldukça gergin geçebilecek bir yolculuk bu; heyecan diye, işte tam buna denir. Bölge halkı için bu park çok önemli, çünkü dağın tepesinde bulunan ve Tang hanedanlığı tarafından inşa edilen tapınak, antik zamanlardan bu yana binlerce yıl ayakta kalmayı başarmış. Yerel halk arasında bu dağ hakkında ilginç bir inanış var. Dağın kuzeyden– kuzey batıya doğru kaydığına inanıyorlar, çünkü çok eskiden dağın girişi, şehrin içerisinden görülebiliyormuş; bugün ise görmek mümkün değilmiş.
23. Lichtenstein Şatosu-Almanya
Svabya Alpleri’nde bulunan peri masalı stilli bir yapı… Sarp kayalıkların üzerine vadiyi kuş bakışı görecek şekilde inşa edilmiş. Svabya Alpleri, Almanya’nın Baden-Württenberg eyaletinde yer alan bir plato. Tarihsel kayıtlara göre; 1200’den beri burada bir şato bulunuyor. Çeşitli savaşlarda iki defa tahrip edilen şato, uzun bir süre yıkık halde bırakılmış. 1837’de Urach dükü Wilhelm’in eline geçen şato, yine onun tarafından 1840-1842’de şimdiki haline getirilmiş. Romantik Neogotik dizaynındaki şato, mimar Carl Alexander Heideloff tarafından tasarlanmış.
24. Basel-İsviçre
İsviçre’nin kuzeybatısında bulunan bir sınır şehri aynı zamanda “Basel Stadt” Kantonu’nun başkenti. İsviçre’nin Zürih ve Cenevre’den sonraki en büyük üçüncü şehri olan Basel, Almanya ve Fransa`ya komşu. Şehrin içinden Ren Nehri geçiyor ve şehri Büyük Basel ve Küçük Basel olarak ikiye ayırıyor. İki bölgeyi birbirine bağlayan beş köprü var. Bunların içinde tam ortada bulunan Ren Köprüsü’nün yapımına 1225’de başlanmış fakat kullanıma 1244’te açılmış ve bugüne kadar pek çok mimari süreçten geçmiş. Kültür ve sanat bakımından yoğunluğu çok yüksek olan Basel ve yakın çevresinde 40’a yakın müze bulunuyor. Kunstmuseum Sanat Müzesi, Schaulager Müzesi ve Fondation Beyeler önemli sanat mekanları…
25. Mostar-Bosna-Hersek
Hersek bölgesinin en büyük şehri ve Bosna-Hersek Federasyonu’na bağlı Hersek-Neretva Kantonu’nun başkenti. Şehir, 1992-95 yılları arasında gerçekleşen Bosna-Hersek iç savaşı sırasında büyük zarar gördü. Şehre ismini veren ünlü Mostar Köprüsü Hırvatlar tarafından yıkıldı. Savaş sırasında şehrin etnik yapısı değişti. Müslümanlar Mostar’ın doğusunda, Hırvatlar batısında yaşamaya başladı. Sırpların çoğu ise şehirden ayrıldı. Savaştan sonra şehirde zarar gören binalar tamir, tarihi eserler restore edildi. Avrupa Birliği restorasyon çalışmaları için 15 milyon dolar harcadı. Bu arada yıkılan Mostar Köprüsü, ABD, Türkiye, Hollanda, İtalya ve Hırvatistan’ın katkılarıyla aslına uygun olarak inşa edildi. 2005’de eski Mostar şehri, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
26. Sorrento-İtalya
Arkasını dağlara yaslamış önünde Akdeniz’in uzandığı nefis bir Güney İtalya şehri… Bu nedenle yaz aylarında pek çok turist ağırlıyor. Napoli’den Sorrento’ya ulaşım hem hızlı hem kolay… Günübirlik gidip gezebileceğiniz kadar yakın olan Sorrento, bir günden daha fazla ilgiyi hak ediyor.
27. Atlantik Okyanusu Yolu-Norveç
8,3 km’lik bu yol için, keskin virajlarıyla, dalgaların üzerinden geçmesi ve aşırı rüzgar nedeniyle dünyanın en tehlikeli yolu olduğu söyleniyor. Yolla ilgili görüntüler sosyal medyada tıklanma rekorları kırıyor. 1989’da inşa edilen yolu kullananların özellikle kışın donması nedeniyle de hem çok dikkatli hem de usta sürücüler olması lazım. Özellikle turistlerin çok ilgisini çeken yol boyunca manzara şahane…
28. St. Kilda-İskoçya
Kuzey Atlantik Okyanusu’nda Kuzey Uist’in batı-kuzeybatısından 64 km açıktaki takım adalar. En büyük adası olan Hirta’nın kayalıkları, Birleşik Krallık’taki en yüksek kayalıklar… En az iki bin yıldır yerleşim gören St. Kilda’da kalıcı nüfus muhtemelen hiçbir zaman 180 kişiyi aşmamış. Kalıcı nüfusun bulunduğu tek ada olan Hirta 1930’da tamamen boşaltılmış. Bugün yıl boyunca kalıcı sakinleri askeri personel, gönüllüler ve bilim insanları… Adaların tamamı 1986’da İskoçya’nın altı Dünya Mirası’ndan biri oldu.
29. Uvac Nehri Kanyonu-Sırbistan
Belgrad’ın yaklaşık 250 km güneyinde, Batı Sırbistan’da bulunuyor. Uvac nehri, Zlatar Dağı’nın kuzey kayalıkları ve Zlatibor dağ zinciri ve Javor Dağı’nın güney kayalıkları arasından akıyor. Ve bu muhteşem su kütlesi enerjisini potansiyeli çok yüksek göllerinden alıyor. Burası aynı zamanda akbabaların en büyük kolonisine de ev sahipliği yapmakta.
30. Hallstatt-Avusturya
Yukarı Avusturya’da Hallstätter gölü kıyısında, göl ile dağ yamacı arasına kurulmuş Dünyanın en güzel 10 köyünden biri. Tarih öncesi çağlardan kalma tuz üretimiyle biliniyor ve buna Hallstatt kültürü deniyor. Dünya tarihinin en eski tuz madeni burada bulunuyor. Hallstatt UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Özellikle Çinliler bu köyü o derece sevmişler ki, kendi ülkelerinde birebir kopyasını inşa etmişler. Köye Salzburg’dan gidilirse, muhteşem bir manzara bu yolculuğa eşlik ediyor ve sizi Hallstatt’ta göreceklerinize hazırlıyor olacak.
31. Manarola-İtalya
İtalya’nın kuzeybatısında Liguria bölgesindeki bir köy. Ama ne köy! Rengarenk evleri kayalıklar üzerine kendine özgü bir biçimde dizilmiş bu köyde araba yok tekne var. Köyün geçim kaynağı balıkçılık ve şarapçılık ayrıca şahane bir de yürüyüş yolu bulunduğundan turistlerin çok ilgisini çekiyor. Yine UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde…
32. Bibury-İngiltere
Londra’ya üç saat uzaklıktaki Bibury, Thames Nehri’nin kolu olan Coln Nehri’nin iki kıyısında uzanıyor ve dik çatılı evleri, geniş ve yemyeşil tarlalara komşu. Köy, 14’üncü yy’dan kalma Arlington Sıraevleri’yle ünlü. Burası aynı zamanda Sturdust (Yıldız Tozu) filminin de bizzat çekildiği yer.
33. Reine-Norveç
Lafoten takım adalarına bağlı Moskenesøya adasında bulunan Reine, Kuzey Kutup Dairesi’nin 300 km yukarısında kalıyor. 1970’lerin sonunda Norveç’teki en güzel köy olarak seçilmiş olan bu balıkçı köyü, yine dünyanın en güzel köylerinden biri olarak biliniyor ve ulaşımı zor olmasına karşın pek çok turist tarafından ziyaret ediliyor. Güzel manzarasıyla Norveç tanıtım broşürlerinde sıkça yer alıyor. Kuzeyin en büyülü olaylarına ev sahipliği yapan Reine’de, Kuzey Işıkları’ndan tutun da, karanlık gecelere ya da tersine, batmayan Güneş’e şahitlik edebilirsiniz.
34. Pučiśća-Hırvatistan
Adriyatik Denizi’nin üçüncü en büyük adası olan Brač üzerinde yer alan Pučiśća’denize girmek için müthiş yerlerden biri. Hazır gelmişken Krka Tabiat Parkı da görülmesi gereken yerler arasında. Yeşilliklerin içinde, turuncu çatılı evleri ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile görülmeye değer…
35. Gruyères-İsviçre
İsviçre’nin kuzeyinde, Fribourg kantonunda, Gruyère ilçesinde. Yumuşak, fındık aromalı fondü peyniri olan tanınmış Gruyère’den adını alıyor. Geniş taş döşeli yolları ve 13’üncü yy’dan kalma Gruyères Kalesi ile Alp Dağları’nın eteklerine kurulmuş bir başka ortaçağ kasabası.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50.