Kişilik tipleri üzerine yapılan araştırmalar uzun zamandır insanların kendilerini daha iyi tanımasına yardımcı oluyor. Kimimiz insan kalabalıklarıyla enerjisini tazeleyen bir dışa dönük, kimimiz ise sessizliği ve yalnızlığı seven bir içe dönük olduğumuzu düşünürüz. Ancak Amerikalı psikiyatrist Dr. Rami Kaminski, aslında bu klasik ayrımın dışında üçüncü bir kişilik tipinin varlığını ortaya koyuyor: otrovertler, yani “ne tamamen içe dönük ne de tamamen dışa dönük”ler. Peki bu gizemli grup kimlerden oluşuyor, nasıl davranıyor ve onları diğerlerinden ayıran ne? İşte yeni kişilik tipi otrovert hakkında bilmeniz gerekenler…
Kişilik araştırmaları genelde iki temel kutba odaklanır: içe dönükler ve dışa dönükler. İçe dönükler kendi iç dünyalarında huzuru bulurken, dışa dönükler kalabalıkların enerjisiyle beslenir. Fakat Kaminski, bu ikili sistemin dışında kalan bir gruba dikkat çekiyor
Otrovertler, ne klasik anlamda bir içe dönük kadar içine kapanık, ne de bir dışa dönük kadar topluluk odaklıdır. Onları farklı kılan, herhangi bir gruba ait olma ihtiyacı duymamalarıdır. Bir başka deyişle, kalabalığın ortasında olsalar bile “biz” duygusunu kolayca yakalayamazlar. Buna rağmen bireylerle güçlü bağlar kurabilir, derin sohbetlerden keyif alabilirler. Yani aslında yalnız kalmazlar, sadece toplu kimliklerden uzak dururlar.
Otrovert kişilerin en dikkat çekici özelliklerinden biri, grup kimliğiyle bütünleşme konusundaki isteksizlikleridir. Onlar için bir topluluğa katılmak ister arkadaş grubu ister sosyal bir kulüp olsun, kolayca benimsenen bir şey değildir. Hatta çocuk yaşta bile bu farklılık ortaya çıkabilir. Kaminski’nin kendi deneyiminde olduğu gibi, izcilerde edilen yemin ya da toplu ritüeller, onlarda genellikle bir etki bırakmaz. Bu, asosyal oldukları anlamına gelmez, aksine birebir ilişkilerinde son derece samimi, sadık ve yakın bağlar kurabilirler. Fakat bir grubun içinde bir bütünün parçası gibi hissetmek, çoğu zaman onların doğasına aykırıdır. Bu da onları toplumda biraz aykırı ve kendi yollarını çizmeye daha meyilli kılar.
Her ne kadar grup aidiyetinden uzak dursalar da otrovertlerin toplum için önemli katkıları vardır
Dr. Kaminski, bu kişilik tipinin yaratıcılıkla yakından bağlantılı olduğunu savunuyor. Kolektif düşünceye uymadıkları için, kalıpların dışına çıkmakta çok daha rahat olabilirler. Bu da onları yenilikçi çözümler üreten, farklı bakış açıları geliştiren bireyler haline getirir. Tarihteki birçok büyük isim aslında bu gruba örnek olarak gösteriliyor: Albert Einstein, Frida Kahlo, Franz Kafka ve Virginia Woolf… Hepsi toplumsal normlara tam olarak uyum sağlamayan, ama bu sayede olağanüstü işler ortaya koyan kişilerdi. Otrovertlerin özgürlüğe olan düşkünlüğü, onları sıradanlıktan kurtarır ve yeni yollar açar.
Otrovert olmak, günlük yaşamda zaman zaman zorluklar da doğurabilir. Bir kalabalıkta, hatta yakın arkadaş grubunda bile kendilerini yabancı hissedebilirler. Bu durum, başkalarıyla bağ kurma becerilerinin zayıf olduğu anlamına gelmez, sadece grup kimliğiyle duygusal bir bağ geliştirmekte zorlandıklarını gösterir. Örneğin bir toplantıda onlar, herkesle kısa sohbetler etmektense, tek bir kişiyle uzun ve derin bir muhabbete dalmayı tercih edebilir. Takım sporlarından hoşlanmamaları veya ortak yaşam alışkanlıklarını tuhaf bulmaları da bu yüzden şaşırtıcı değildir. Birçok kişi bu tavrı yanlış yorumlayabilir, ancak gerçekte otrovertler, bireysel ilişkilerde çok güçlüdürler.
İlginç bir şekilde, otrovertlerin “Bluetooth fenomeni” adı verilen sosyal uyum sürecine karşı bağışıklıkları vardır
Çoğu insan çevresindeki kişilerle duygusal bir rezonans yakalar, grup kimliği sayesinde kendini bir bütünün parçası gibi hisseder. Oysa otrovertler, bu eşleşmeye dahil olmazlar. Bu da onlarda yanlış anlaşılma ve kopukluk hissi yaratabilir. İlginç olan, genellikle gruplar içinde sevilip kabul görmelerine rağmen, bu kabul hissi onlara beklenen aidiyeti getirmez. Yine de bu özellik, onlara benzersiz bir özgürlük sağlar. Çünkü başkalarının beklentileriyle sınırlandırılmadan kendi yollarını belirleyebilirler.
Psikolojide yaygın kullanılan Beş Büyük Kişilik Özelliği teorisi, bireylerin davranış ve eğilimlerini anlamak için açıklık, vicdanlılık, dışa dönüklük, uyumluluk ve nevrotiklik gibi kategorilerden yararlanır. Otrovert ise bu çerçevenin kesin sınırlarına kolayca oturmaz. Açıklık özellikleri genellikle yüksektir; yeni fikirlere, sıra dışı düşüncelere ve farklı yaşam biçimlerine açıktırlar. Vicdanlılıkta ve uyumlulukta bireysel farklılıklar gösterebilirler, ancak dışa dönüklük kategorisinde tipik ölçütlere uymazlar. Çünkü ne tamamen sosyal enerjiden beslenirler, ne de yalnızlıktan. Onları diğerlerinden ayıran, grup aidiyetine duyarsızlıklarıdır. Bu da kişilik teorilerine yeni bir boyut kazandırır.
Otrovert kişi, çoğu zaman toplumun dayattığı “gruba ait olma” beklentisini yerine getirmekte zorlanır
Ancak bu onların dezavantajı değil, tersine güçlü bir yönüdür. Çünkü dışlanma korkusu taşımadıkları için çok daha cesur adımlar atabilirler. Reddetmekten çekinmezler, yeni fikirleri savunmaktan korkmazlar ve çoğu zaman başkalarının göremediği noktalara dikkat çekerler. Tarihteki büyük düşünür ve sanatçıların birçoğunun bu özelliklere sahip olması tesadüf değildir. Otrovertlik, yalnızca bir kişilik tipi değil, aynı zamanda farklı bir yaşam biçimidir: bağımsız, özgür ve yaratıcı bir yolculuk.
Sonuç olarak, kişilik tiplerini yalnızca içe dönük ve dışa dönük olarak ayırmak yetersiz kalıyor. Otrovertler bu ikilinin dışında, yeni bir pencere açıyor. Belki de siz de kendinizi kalabalıklar içinde hep biraz yabancı hissettiniz. Eğer öyleyse, muhtemelen bu üçüncü kategoriye ait olduğunuzu bilmek sizi rahatlatacaktır.