Kitaplar, diyorum çünkü roman dışındaki türlerde de yeni çıkanları listeye ekledim. Günceli takip eden okuyucu belki zaten raflarda ne var ne yok biliyordur. Bir de klasik yapıtları okuyanlarımız var; onları bitirmeden rahat edememe gibi değerli fikirlere sahipler. Onlar da bir yandan yeni çıkan çalışmalara, romanlara, araştırma kitaplarına eğilmeliler. Buyurunuz!
1. İstanbul ve Boğaziçi (Pierre De Tchihatchef)
Adeta bir seyyahın gezi notlarından oluşan kitabıdır. Pierre De Tchihatchef 1847 ila 1858 yıllarında Anadolu’yu baştan sona gezer. 1845’te İstanbul’a geldiğinde ise Boğaziçi’ne ayrı bir merak duyar. Dönemin görsellerini de barındırması açısından çalışma bir tarih kitabı vasfı dahi görebilir. Arka yazıdan: ‘’İstanbul’a ilk kez 1845 yılında Rus elçiliğinde ataşe olarak gelen Tchihatchef Boğaziçi’ne ayrı bir ilgi gösterir. Bölgeyi geniş bir çerçevede ele alarak Adalar’ı, Bitinya’yı, Trakya ve Kocaeli’yi de yaptığı incelemelere dahil eder. İstanbul’un fiziki yapısı, iklimi, bitki örtüsü, hayvanları ve suları hakkında da detaylı gözlemlerde bulunan yazar, Strabon, Homeros gibi Antikçağ yazarlarının aktardığı bilgileri, hikâyeleri, efsaneleri de anlatısına katarak bizi zaman içinde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.’’
2. Ateş Yakmak (Jack London)
İlk gençliğinden itibaren pek çok işte çalışan, çağının hakim görüşlerine ters giden Jack London insan tabiatını fevkalade işleyen bir yazar. Ateş Yakmak kendisinin de bizzat içinde bulunduğu coğrafya ve yaşamları konu ediniyor. Tanıtıcı arka yazıdan: ‘’Biri 1902’de, öbürü 1908’de yayımlanan ve “Ateş Yakmak” başlığını paylaşsalar da birbirlerinden olay örgüsü yönünden ayrılan iki hikâyeyle, “Yaşama Azmi” adlı üçüncü bir hikâyenin bir araya getirildiği bu derlemede de Jack London insanın buz kaplı doğayla ve kendi benliğiyle yüzleşmesini anlatır. Gençliğinde Klondike bölgesine altın aramaya giden ve soğuğun hüküm sürdüğü bu topraklarda bizzat yaşamış olan London, Alaska’dan Yukon’a, Kolondike’ten Kanada tundralarına kadar yörenin coğrafyasına ve sakinlerine oldukça hâkimdir.’’
3. Sil Baştan (Müge İplikçi)
Çağdaş Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Müge İplikçi sosyal nizamın içerisinde kadının yerini sorgulayan yapıtlar ortaya koyuyor. ‘’Şöyle yapmalı, böyle davranmalı’’ gibi sözlerle kadını adeta formatlama çabası hakimken Müge Hanım’ın eserleri olayın içinden eserler olduğu için önemli. Sil Baştan temizlik takıntısı olan bir edebiyat öğretmeniyle, Nebiye Hanım’la tanıştırıyor bizi ve tabii silinip tekrar yazılan kaderlerimizle de…
3. Bilinmeyen Sular (Mevsim Yenice)
Çağdaş Türk yazarlarından Mevsim Yenice de yeni eseri Bilinmeyen Sular ile edebiyatın gündeminde. İlk öykü kitabı Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’ydi ve 2019 Notre Dame de Sion Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü. Bu yeni eserinde türlü psikolojik çıkmazlar ve çatışmaları akarsu gibi bir anlatımla karşımıza çıkarıyor. Mesela neleri? Tanıtım bülteninden: ‘’Bu öyküler hayata açılma endişesi içinde dolananları, kendi içindeki tutsaklığı sorgulayanları, günümüze has sahipsizlik, korunaksızlık duygusuyla yüzleşmeye çalışanları, düğüm olan ilişkileri, geçmişe takılıp sadece seyirci olarak yaşamayı seçenleri anlatıyor. Hem de dupduru bir dil, yeri geldiğinde hayli nüktedan bir anlatım, alabildiğine samimi bir yaklaşımla.’’
4. Şafakta Ayrılık (Gloria Lisé)
Arjantinli müzisyen, avukat ve yazar Gloria Lisé, dilimize çevrilen bu eserinde Arjantin’de ‘’Kurşunlu Yıllar’’ olarak bilinen 1976 – 82 arasından bir kesit sunuyor. 1976’da Arjantin’de yapılan darbe ile beraber sivil hayatın ve insanların yaşadığı onlarca faciaya eser ışık tutma görevini görüyor. “24 Mart 1976’da Arjantin’de bir darbe daha olmuştu, aynı gün on beşime basmıştım. Gelecek planlarının ve hayallerin tohumlarını atacağım, ben olgunlaştıkça onların meyve vereceği bir dönem başlamalıydı aslında hayatımda. Ülkem, buna olanak sağlamalıydı…”
5. Gizemli Tarih Oyunu (Demet Ekmekçioğlu)
Çocuk edebiyatı kategorisine dahil olsa da içerdiği konular bakımından yetişkinlerin de alabileceği bir kitap. Gizemli Tarih Oyunu; arkeolojiden doğaya, tarihten kadim değerlere kadar uzanan geniş bir perspektife bizi bir ‘’kazı’’ya çıkarıyor. Açıklama yazısından: ‘’Ufuk bir arkeolog değil ama o yıl yaz tatilinde gerçek bir keşif yapar. Hem de arkeologların yıllardır çalıştığı alanın yanı başındaki Karain Mağarası’nın içinde! Taş Çağı döneminden çok önemli bilgiler sunan mağara, Ufuk için de unutulmayacak bir maceranın başlangıcıdır. Bu heyecanlı keşif, her zaman tasarlamak istediği bilgisayar oyunu için de müthiş bir ilham kaynağı olur.’’
6. Manzaralar (John Berger)
John Berger’in önemli bir hikâye anlatıcısı olduğunu da gösteren Manzaralar yazarın sanata ve sanatçıya olan yaklaşımını anlamamız açısında altın değerinde. Portreler kitabında da buna benzer konuları işleyen Berger, yaratıcı ve sanata dair iş yapmak isteyenlerin, bu konularda kafa patlatanların referans alabileceği bir çalışma ortaya koymuş. Tanıtımda da örneklediği sanatçıların birkaçı yer alıyor: ‘’Berger’ın düşüncesini şekillendiren bireylerden –demek yoldaşlardan– söz eden yazıları bir araya getiriyor Portreler’in kardeşi Manzaralar: Antal, Raphael, Brecht, Barthes, Benjamin. Yanı sıra haritalar, patikalar, mekânlar, köyler, kasabalar, kentler, tarihsel zamanlar.’’
7. Aramızdaki Ağaç (Sema Kaygusuz)
Öykü ve roman türlerinde eserler veren, Çağdaş Türk yazınının kıymetli isimlerinden Sema Kaygusuz Aramızdaki Ağaç’ta 21 yazısını bir araya getiriyor. Bir tür konuşma, edebî sohbet olarak nitelendirilebilecek eserdeki yazılardan birkaçının başlığı şöyle: Dünyalılar – Anneyi Gör, Öyle Büyü – Açlığı Yaratmak – Hınç Rejiminde Direniş. Kitaptan bir alıntı: ‘’Şimdi diyorum ki dost, aramıza koyacağımız udu henüz hak etmedik biz. Meragi’nin bestelediği Şirazi güftelerinden bihaber kan koklayan vahşi hayvanlar gibi kör olası cahilliğimizle ömürsüz güzelliği arıyoruz yüreğimizde. Ne kültürsüzlükle ne de savaşla açıklanabilecek bir nasipsizlik bizimkisi. İnsanı anbean çürüten meraksızlık…’’
8. Yamaç (İvan Gonçarov)
Zamanlar üstü eseri Oblomov ile dünya edebiyatı tarihine geçen Gonçarov, tıpkı Oblomov’da olduğu gibi Yamaç’ta da 19. asır Rus toplumunun bir tablosunu çiziyor. İçeriğe dair arka yazıdan: ‘’Gonçarov yirmi yıl üzerinde çalıştığı Yamaç’ta toplumsal gelişmelerin ışığında romana eklediği karakterleri ve odak noktasını zamanla değiştirir. Volohov karakteriyle nihilizmi, roman bütünlüğünü sağlayan karakteri Rayski’yle ise dönemin Rus sanatçılarını eleştirir.’’
9. Sanat ve Edebiyat Yazıları II (Murat Belge)
Türk yazar ve akademisyen Murat Belge, bugün 76’sında. Geçmişten bugüne pek çok yazar, aktivist ve sanatkârla da dostlukları olmuş bir isim. Aklıma ilk geleni Sevgi Soysal… Böylesi bir birikim ve hatıralarla gelişen Belge bu kitabında sanatın birçok dalı üzerine çeşitli görüşler öne sürüyor. Teorik diyebileceğimiz kitabın arka yazısından: ‘’Murat Belge, romandan resime, musikiden sinemaya oldukça geniş bir alanda kalem oynatıyor. Safveti Ziya ve Vecihi gibi bugüne kadar ihmal edilmiş romancılardan Nurullah Ataç ve Fethi Naci gibi bir döneme damgasını vurmuş eleştirmenlere; Shakespeare’den Mary Shelley’ye, Paul Cézanne’dan Alexander Nevski’ye insanlığın kültürel hafızasında kalıcı izler bırakmış olan yazar ve sanatçıların eserlerine eleştirel bir dikkatle eğilen Belge’nin yazıları estetik alanındaki güncel ve tarihsel meselelere zengin bir içerikle ışık düşürüyor.’’