Ana sayfa » Yaşam » Yaşlanana Kadar Lüks Olduğunu Fark Etmediğimiz 15 Şey
Yaşlanana Kadar Lüks Olduğunu Fark Etmediğimiz 15 Şey
Çocukluk... Dondurmaların sınırsız, pijama partilerinin epik, çizgi film maratonlarının sonsuz olduğu masumiyet diyarı. İşte yaşlanınca lüks haline gelen o değerli şeyler…
Çocukluk gerçekten de farkında olmadan yaşadığımız en konforlu dönemmiş. O zamanlar tek derdimiz, dondurmamızın erimemesi ya da çizgi filmimizin kaçmamasıydı. Oysa şimdi, sabah kahvesini bile yetiştirirken bir maraton koşucusu gibi hissediyoruz. O günlerde büyümek bize özgürlük gibi görünürdü, ama aslında büyümek, faturalar, sabah alarmları ve sonsuz sorumluluklarla gelen bir paketmiş. Gelin, fark etmeden elimizden kayıp giden o küçük ama paha biçilemez lüksleri birlikte hatırlayalım. İşte yaşlanana kadar lüks olduğunu fark etmediğimiz şeyler…
1. Her yerde uyuyabilmek
Bir zamanlar öğle uykusuna gönderilmek, küçük bir cezaymış gibi gelirdi. “Uykum yok ki!” diye ağladığımız günleri hatırlayın. Şimdi o günleri düşününce, birinin bize “hadi uyu biraz” demesi kulağa tatlı bir rüya gibi geliyor. Kısa bir şekerleme bile yetişkinlikte spa etkisi yaratabiliyor. Oysa çocukken, öğle uykusu bedava bir ayrıcalıktı ve biz bunu sürekli reddettik. Şimdi ise o 20 dakikalık kestirmeler için bir servet harcamaya razıyız.
2. Faturaları ödememek
Elektrik, su, doğalgaz… Bu kelimeler çocukken bizim için hiçbir anlam taşımıyordu. Bu avantaj, yaşlanana kadar lüks olduğunu fark etmediğimiz şeyler arasında en önemlilerinden birisi olabilir. Işıkları açık bırakır, musluğu boşuna akıtır, buzdolabını saatlerce açık tutardık. Çünkü bedelini ödeyen biz değildik. Şimdi ise kombiyi bir derece yükseltmeden önce bile bütçe hesabı yapıyoruz. Çocukluk, gerçek anlamda ekonomiden muaf yaşamanın en saf halini sunuyordu.
3. Hızlı metabolizma
Bir zamanlar iki hamburger, bir paket cips ve üzerine dondurma yedikten sonra bile enerjimiz bitmezdi. Şimdi ise tek bir dilim kek bile vicdan azabı sebebi. O zamanlar metabolizmamız bir Formula 1 aracı gibi çalışıyordu ve biz bunun kıymetini hiç bilmedik. Şimdi karbonhidrat alımı, kalori açığı gibi kavramlar hayatımızın parçası oldu. Eskiden sadece yerdik, şimdi ise kalori hesabı yaparak, alerjilere dikkat ederek yiyoruz.
Cumartesi sabahları öğlene kadar uyumak normaldi. Suçluluk duygusu, yetişmemiz gereken bir yer, alarm sesleri yoktu. Öğlene kadar uyumak bir rutin gibiydi. Güne yavaş başlamak, kahvaltıyı öğleye taşımak… Şimdi ise en sakin hafta sonumuzda bile telefon, teslimat veya sorumluluklar bizi erkenden yataktan kaldırıyor. Geç uyanabilmek artık nadir yakalayabildiğimiz bir lüks. Oysa çocukken her sabah bu lüksü yaşardık.
5. Sırt ağrısız bir yaşam
Trambolinlerde zıplamak, saatlerce yerde oturmak, deli gibi koşturmak… Hiçbir hareketimiz sonucunda vücudumuzdan şikayet etmezdik. Çocukken yere düşmek, koşmak, zıplamak olağan şeylerdi. Şimdi ise yanlış yastık seçimi bile iki gün boyun ya da bel ağrısı yapabiliyor. O zamanlar dayanıklılığımızın farkında bile değildik. Bedensel enerji, çocukluğun sessiz hediyesiydi. Şimdilerde ise esneme hareketleri bile bir hazırlık süreci gerektiriyor.
6. Hazır önümüze gelen ev yemekleri
Okuldan eve geldiğimizde bizi karşılayan yemek kokusu, bugün Michelin yıldızlı restoranlardan bile daha kıymetliydi. Sofraya oturmak, hiçbir hazırlık yapmadan önümüzde hazır bir tabak görmek… İşte bu, çocukluk lüksünün doruk noktasıydı. Şimdi ise hem pişiriyor hem bulaşıkları yıkıyoruz, bazen de sadece “keşke biri bana yemek hazırlasa” diye iç geçiriyoruz.
Sonsuzmuş gibi gelen saatlerce oyun oynamak, en sevdiğimiz dizileri izlemek ya da sadece hiçbir şey yapmamak… Çocukken hiçbir şey yapmamak bile bir eylemdi. Zaman, bizim için sonsuzdu. Bugün ise hiçbir şey yapmamak planlı bir etkinlik haline geldi. Takvimde boş bir saat görmek bile küçük bir mucize gibi. Oysa çocuklukta saatlerce tavana bakmak bile eğlenceliydi. Şimdi ise bunun adı meditasyon.
8. Ucuz sinema biletleri
Çocukken sinemaya gitmek bambaşka bir deneyimdi. Sinema biletleri, lunapark girişleri, dondurma fiyatları… Hepsi cüzdanımızı ilgilendirmeyen konulardı. Çocukken sinemaya gitmek bambaşka bir deneyimdi. Bilet fiyatları makul, patlamış mısır keyfi sıradandı. Ailemizle birlikte gidilen bir film seansı, unutulmaz bir maceraydı. O zamanlar çok fazla seçeneğimiz olmadığı için sahip olduklarımızın kıymetini bilirdik.
9. Araba kullanmak zorunda kalmamak
Araba yolculukları çocukken bir maceraydı. Aile gezilerinde, arka koltukta camdan dışarı bakarken hayaller kurmak… O dönemin yolcu prensesliği yetişkinliğin en masum özgürlüklerinden biriydi. Şimdi direksiyon bizde ve trafikle, yakıt fiyatlarıyla baş başayız. Çocukken yolculuk, sadece varış deği, bir hikâyeydi. Şimdi o hikâyeyi biz yazıyoruz ama masumluğu eksik. Şimdi trafik stresi, park derdi derken yolculuklar bir eziyete dönüşebiliyor.
Okul tatilleri! O mükemmel üç aylık yaz tatillerinin heyecanı hiç bitmezdi. Karne günleri, yaz tatilleri, yarıyıl heyecanı… Okuldan bir hafta tatil yapmanın heyecanını hatırlıyor musunuz? Tatillerin takvime yayılmış bolluğu, şimdi yetişkin dünyasında yok. Üç günlük bir izin bile planlama, mail yanıtları ve bitmeyen işler arasında kayboluyor. Çocukken tatil demek özgürlük demekti, şimdi ise tatil planlamak bile stresli bir iş.
11. Sağlık konusunda endişelenmemek
Bir zamanlar nezle olmak bile macera gibiydi. Çocukken soğuk algınlığı bile oyuna ara vermek için bir bahane değildi. Hemen atlatır, hayatımıza devam ederdik. Şimdi ise en ufak soğuk algınlığı, vitamin değerleri ve bağışıklık sistemi paniklerine neden oluyor. Çocukluk, vücudun kendi kendini tamir ettiği sihirli bir dönemdi. Şimdi her hapşırık, acaba bu ciddi bir şey mi? endişesiyle geliyor. Eskiden sağlık aklımıza bile gelmezdi, zaten olması gereken bir şeydi.
12. Planlamadan arkadaşlarla zaman geçirmek
Günümüzde arkadaşlarla buluşmak için programları senkronize etmek, kurumsal bir toplantıyı koordine etmeye çalışmak gibi. Eskiden dışarı çıkmak için mesaj atmaya bile gerek yoktu. Herkes zaten sokaktaydı. Şimdi ise işler, aileler ve türlü sorumluluklar varken, arkadaşlarla basit bir akşam yemeğini bile planlamak haftalar sürebiliyor. O günlerde spontane bir buluşma doğal bir şeydi, bugünse yaşlanana kadar lüks olduğunu fark etmediğimiz şeyler arasında planlı bir lüks.
Unutulmaz doğum günü partileri… Küçükken doğum günü demek balonlar, pastalar, dost kahkahalarıydı. Gerçek dileklerden, mutlu yüzlerden ve lezzetli bir pastadan bahsediyoruz. Şimdi ise çoğu zaman bir yaş daha geçti düşüncesiyle geçiyor. Oysa doğum günleri, o anı kutlamanın saf haliydi. Belki de yeniden o içtenliğe dönmenin zamanı gelmiştir: Telefonları bırakıp sadece pastayı üflemek için.
14. Parayı umursamamak
Çocukken, eşyaların maliyetinin farkında bile değildik. Dondurma? Oyuncaklar? Kıyafetler? Hepsi başkasının hesabınaydı. Çocukken bir şey istemek, “anne alır mısın?” demekten ibaretti. Şimdi bir kahve alırken bile fiyatını iki kez düşünüyoruz. Paranın farkında olmamak, aslında büyük bir huzurdu. O zamanlar mutluluk tamamen ücretsizdi, çünkü bir başkası bizim yerimize ödüyordu.
15. Başka birinin karar vermesini sağlamak
O zamanlar “ben büyüyünce her şeyi kendim yapacağım” derdik. Şimdi ise keşke biri bizim yerimize ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi, hatta ne yapmamız gerektiğini söylese diyoruz. Bazen yönlendirilmek, özgürlüğün tersine değil, huzurun ta kendisiydi. Ebeveynlerimizin aldığı kararlar, farkında olmadan bizi koruyordu. Şimdi, o sorumluluk yükünü omuzladık ve bunun da bir bedeli olduğunu anladık.
Büyüdükçe anlıyoruz ki, lüks her zaman gösterişli şeylerde değil. Bazen bir öğle uykusunda, bazen sıcacık bir tabak çorbada gizli. Belki de şimdi yapmamız gereken tek şey, biraz yavaşlayıp o küçük lüksleri yeniden fark etmek.