Sanat, tarih boyunca yalnızca estetik bir deneyim sunmakla kalmadı. Aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine dokunan, düşünmeye zorlayan, sorgulatan ve kimi zaman da dönüştüren bir güç oldu. Özellikle heykel sanatı, fiziksel formların ötesinde anlamlar yaratma kapasitesiyle çağlar boyunca hem izleyicileri hem de sanatçıları büyülemeye devam etti. Modern dünyada ise bu etki çok daha çarpıcı ve çok boyutlu hale geldi. Artık heykeller sadece mermerin ya da bronzun kusursuz işçiliğini değil, aynı zamanda insanın varoluşsal sorularını, ruhsal yaralarını, toplumsal dönüşümlerini ve bireysel mücadelelerini de dile getiriyor. Günümüzün yenilikçi sanatçıları, klasik kalıpların dışına çıkarak, yaratıcı bakış açıları ve alışılmadık malzemelerle heykel sanatını yeniden tanımlıyorlar. İşte yaratıcılığı yeniden tanımlayan muhteşem heykeller…
1. Self-Made Man, Víctor Hugo Yáñez Piña
2. Sanatçı Hossein Behzadi, iç duvarlardan çıkan figürler yaratıyor
Susanne Ussing (1940–1998), Danimarka’nın sıra dışı sanatçılarından biri olarak adını duyurmuş, hem mimar hem de görsel sanatlar alanında iz bırakan çok yönlü bir isimdi. Kafasında sürekli sorular dolaştıran, izleyeni düşündüren işleriyle tanınırdı.
Bu etkileyici sanat yolculuğunun en dikkat çekici duraklarından biri, 1980 yılında yarattığı ve şu anda Kopenhag’daki Ordrupgaard Müzesi’nde sergilenen “I Drivhuset” (Türkçesiyle “Sera İçinde”) adlı enstalasyonuydu. Büyük cam bir seranın içinde, ya da belki tam da o seradan taşarak büyüyen devasa bir kadın figürü var. Figür, eski gazete kupürlerinden, tahta parçalarından ve metal havalandırma deliklerinden yapılmış. Yaratıcılığı yeniden tanımlayan muhteşem heykeller arasında bulunan bu esere hayran kalmamak elde değil!