Son zamanlarda artan terör olayları sebebiyle hepimizi ele geçiren iki duygu var; korku ve endişe… Evde, okulda, işte, yolda ya da herhangi bir yerde kanlı bir saldırıya maruz kalabilecek olduğumuzu ve sevdiklerimizi böyle bir saldırıda kaybedebileceğimizi düşünmek, günlük hayatımıza devam edebilmemizi güçleştiriyor. Hepimiz korkuyoruz, hepimiz endişeliyiz ve hepimiz son derece üzgünüz… Fakat bir şekilde hayatımızı sürdürmek zorundayız. Peki bunu nasıl yapacağız? Bu noktada uzman görüşlerinin önemli olduğunu düşündük ve ihtiyacı olan herkes için, hepimiz için bu korku ve travmayla nasıl baş edebileceğimizi uzmanlarına sorduk.
Belgin Temur – Uzman Pedagog
Son dönemde sıklıkla yaşanan terör olayları, insanların yaşam alanlarının ortasında gerçekleşen patlamalar ve toplumsal güvenlik duygusunun ortadan kalkmaya başlamış olması toplumu oluşturan tüm bireylerin ruhsal sağlıklarının etkilenmesine sebep olmaktadır. Toplumun genelinde bir kaygı, umutsuzluk hali mevcutken çocukların da tüm bu yaşananların olumsuz etkilerine maruz kaldıklarını ve anne babaları gibi travmatize olabildiklerini biliyoruz.
Çocukların toplumsal travmalar karşısında ruh sağlıklarının korunabilmesinin en önemli yolu ise aile içinde huzur ortamının sağlanabilmesidir. Özellikle anne babanın ne hissettiği, sorunlar karşısında nasıl bir tutum geliştirdiği ve korkuyu, kaygıyı, panik ve umutsuzluğu ne kadar yoğun yaşadığı oldukça belirleyici olmaktadır. Elbette toplumun
neredeyse tamamını huzursuzluğa ve kaygıya iten bu travmatik yaşantılar, sürekli ölümle burun buruna olma hissi büyük bir çaresizlik duygusunu da beraberinde getirmektedir. Böyle büyük ölçekli travmalarda etkili bir güce güvenebilmek önem taşır. Aile içinde çocuklar için anne babalarının onları her türlü tehlikeden ve kötülükten koruyabilme güçlerinin olduğunu bilmeleri önemlidir. Çocuk için korunaklı bir çevre oluşturulduğu, tehlikelerden korunacaklarının garantisini verebilmek önemlidir.
Bilinen ve zaman zaman hissedilen daha yoğun tehditlere rağmen çocuklar bu duygudan uzak tutulmalıdır, çünkü çocuklar psikolojik olgunlaşmalarını henüz tamamlamadıkları için bu kadar büyük ölçekli toplumsal travmalar karşısında çok daha yoğun duygular yaşarlar ve anne babalarının çaresizliği ve paniği onların daha da güçsüz hissetmelerine; dolayısıyla güven duygularının ciddi şekilde zedelenmesine sebep olabilir.
Emre Altınel – Uzman Klinik Psikolog
Yaşamda ölüm tehdidi, yaralanma ya da şiddete maruz kalmayı içeren terör eylemlerini travmatik bir olay olarak saymalıyız. Travmatik olaylar ya yaşamımızın tamamına ya da fiziksel olarak bütünlüğümüze zarar verme tehdidi barındıran ciddi yaşantılardır. Bu gibi olayların özelliği günlük stres verici olaylardan farklı olarak olma ihtimali daha az görülen, kontrol edilebilirliği düşük ve alışılmışın dışında kalmalarıdır. Bu gibi eylemlerin yoğun yaşandığı bir toplumda, güvensiz hissetmek, hayatın günlük rutinini sürdürmek ve yoğun kaygı, çaresizlik gibi duygularla baş başa kalmak oldukça doğaldır. Tabii bu olayların etkisini hangi şekilde yaşadığımız da önemli. Bu gibi travmatik olayları ya doğrudan ya tanık olarak ya olaydan herhangi bir şekilde bilgi sahibi olarak yaşantılarız.
Aslında temel yanılgıyı hepimiz taşırız; “Bu gibi olaylar hiçbir zaman bizim başımıza ya da sevdiklerimizin başına gelmez…” Bu yanılgı aslında bir şekilde ruhsal dünyayı korumak ve yaşamı iyi yönde sürdürmeye yönelik bir işlev gösterse de; bu gibi travmatik bir olayı yaşadığımız ya da çok yakınımızda olmasına tanıklık ettiğimizde hatta bilgi sahibi olduğumuzda bu büyü bozulur, derinden sarsılırız, böyle bir şeyin nasıl olur da bizim başımıza geldiğini anlamaya çalışırız. Sonrasında hissettiğimiz adaletsizlik, güvensizlik, suçluluk gibi duygular da bu bakış açısıyla ilişkili olabilmektedir. “Ben ne yaptım da bu başıma/sevdiklerimin başına geldi?” Bunun arkasından gelen tehlikelere karşı kolay zarar görebilir gibi hissetme ve kontrolün her an elden gidebileceğine dair duygular ve düşüncelerimiz; dünyayı, kendimizi ve insanları algılayış şeklimizin genelini etkisi altına alacak kadar büyük ve şiddetlidir. Tabii ki en yoğun yaşanacak duygu kaygıdır ve en yoğun görülen tepkiler buna bağlı gelişen düşünce ve davranışlardır. Bir şekilde travmatik yani anormal bir olaya maruz kalan herkeste görülebilen saydığımız böyle durumlar; anormal bir olaya verilen doğal, beklenen yani normal tepkilerdir.
Terörün günlük hayatımızda bıraktığı travma edici izlerle baş etmek için birkaç basamak önerilebilir.
– Öncelikli olarak, yaşanan olayın ardından etkilerle baş etmek için kendinize zaman vermek ve acele etmemek; zamanla her şeyin daha iyiye gideceğini düşünmek gerekmektedir. Hissettiğiniz duyguları tanımlamak önemlidir. Bu duygularınız yoğun ve inişli çıkışlı olur yani dengeli olarak gitmeyebilir. Korku, kaygı, panik, huzursuzluk, üzüntü gibi duygular, terör karşısında sık hissettiğimiz duygulardır.
– Travmatik olaylar, aslında bir sürü şeyi kaybetmek demektir. Beden ve ruh sağlığımızı, yakınlarımızı, sevdiklerimizi, güven duygularımızı, umudumuzu, yaşadığımız yerleri, iyi duygularımızı kaybedebiliriz. Kayıplar karşısında ancak yas tutarsak tekrar iyi hale gelebiliriz. Yas ise çok karışık ancak aşamalı olarak yaşanan yoğun duyguları içerir. Bu duyguların yaşanmasına izin vermek sürecin akışını normalleştirir ve yeniden iyi duygular yaşamamıza izin vermiş oluruz.
-Sosyal desteği önemseyin! Benzer olaylarda benzer duyguları yaşamış olan kişilerle yaşadığınız duyguları konuşmak yararlıdır. Ayrıca size destek olabilecek arkadaş, dost gibi yakınlarınızla sık sık görüşün, bağlantıda kalın. Size yardım edebilecek kişilerin olduğunu da unutmayın; zor bir dönemden geçiyorsunuz; yakınlarınız size yardımcı olabilir. Olayla ilgili hiç konuşulmayan ve ilintili duyguların ifade edilmesi konusunda engellendiğiniz ortamlarda bulunmayın; hislerinizi olabildiğince ifade etmeye çalışın.
– Temel ihtiyaçlarımızı ve güvenlik duygumuzu yeterince sağlayacak şekilde hayatımızı gözden geçirmek ve planlamak önemlidir. Sonrasında ise olabildiğince eski hayatınızda yaptıklarınızı yeniden hayatınızın içine sokmaya çalışın; size bu konuda destek olmalarını isteyin. Her ne kadar zor ve korkutucu gelse de, hayatınızın genel rutininde geçmesi, alarmda olan ruh sağlığınız için tanıdık ve rahatlatıcı bir etkiye sahip hissettirebilir.
– Terör olayları bireyin/toplumun içinde korku ve gelecekle ilgili belirsizlik duygusu yaratırlar. Bu duyguyla sonrasında baş edebilmek için hayatın hala kontrolünüz altında olan kısımlarını fark etmeye çalışmak ve kontrol edemediğiniz taraflarıyla zihninizi çok fazla meşgul etmemek ruh sağlığınızı korumak adına faydalı olacaktır.
– Tüm bunlara rağmen bu duygular çoğu zaman aynı şiddetle devam ediyor/artıyorsa, yaşanan duygu ve düşünceler günlük hayatınızı çok yoğun şekilde olumsuz etkiliyorsa, günlük hatırlanmayan anılar ve duyguların hissedilmesinde zorluk var ise ve etrafa ya da kendine zarar verme düşünce/davranışları var ise bir ruh sağlığı uzmanına başvurmakta fayda vardır. Unutulmamalıdır ki bu gibi etkileri travmayı direkt ya da dolaylı yoldan yaşayan her kişi yaşayabilmektedir.
Ceyda Uskan – Uzman Klinik Psikolog
Terör; insanları dehşete düşürerek korkutmayı, bireysel olarak güvensiz hissetmelerini, etraftaki olaylara karşı daha uyanık aynı zamanda daha şüpheci olmalarını sağlar. Terör aynı zamanda insanların rutin yaşam koşullarını da ellerinden alır. Terörle karşılaşan insanların yaşadığı duygularını; korku, çaresizlik, güvensizlik, kaygı, öfke ve umutsuzluk olarak sayabiliriz. Tüm bu duygu yoğunluğu karşısında insanlarda farklı davranışlar ortaya çıkabiliyor.
Bu tarz travmatik durumlarla baş edebilmek için öncelikle bireyin kendisini çok iyi tanıyor olması gerekir. Ortaya ciddi psikiyatrik sıkıntılar çıkmaya başladıysa eğer (uyku problemler, beslenme sıkıntıları, depresif ya da anksiyöz bulgular vs.), muhakkak ertelenmeden ve en önemlisi genellenmeden bununla ilgili tedavi sürecine girilmesi gerekir. Öte yandan illa ki kötü mü olmak gerekiyor destek almak için? Tabii ki hayır. Düşünce ve duygularımız bunun gibi travmatik durumlarda kontrolümüzden çıkmaya başlar. Bu yüzden gereksiz görmeyin, çekinmeyin, ve sıkıntılarınızı azımsamayın.
O nedenle önce kendinizi iyi etmeye çalışın sonra da;
– Çocuğunuza sadece sorduğu kadar bilgi verin. Üzülmesin korkmasın diye verdiğiniz gerçek dışı yanıtlar onun kafasını daha çok karıştıracak ve onu iyice korkutacaktır. Unutmayın, yaşları kaç olursa olsun çocuklarınız yalnızca söylediklerinizi değil, söylemediklerinizi de çok iyi anlıyorlar.
– Günlük rutininizi (tehlike arz etmeyecek şekilde) değiştirmemeye çalışın. Hayattaki stabilite çocukların sakinleşmesine yardımcı olacaktır.
– Olabildiğince televizyon ve sosyal medyada dönen videolardan uzak tutmaya çalışın, eğer şahit olursa da tekrar izlemesini engelleyin.
– Korktuğunu dile getirirse sakın azımsamayın. Bu konuyla ilgili konuşmak isterse onu dinleyin, rahatlamasına izin verin. Bedensel temas bu gibi durumlarda çocukların sakinleşmesine çok iyi gelir.
– Sessiz kalmayı tercih eden çocuklar olabilir, konuşmaya teşvik edin. Siz de onlara karşı açık olun, duygularınızı paylaşın. Paylaşmasanız da zaten anlıyorlar; eğer paylaşırsanız onlar da anlatmaya eğilimli olacaktır.
– Kaygının yüksek olduğu durumlarda çocuklar aynı soruları tekrar tekrar sorabilir. Terslemeyin, bir iki kez yanıt verdikten sonra, sorduğu soruyu kendisinin yanıtlamasını isteyin. Kendi sesini duymak onu rahatlatacaktır.
– Güvenliğiniz için yapacaklarınızı anlatın. Bu onun kendini iyi hissetmesini sağlayacaktır. Yaşadığı duyguların normal olduğunu ve sizin de yaşadığınızı ek olarak da önlem alarak bu duyguları yatıştırdığınızı paylaşın.
– Ve aslında en önemlisi yukarıda saydıklarımı kendiniz için de uygulayın. Eğer çocuğunuzda hala sıkıntılar devam ediyorsa ertelemeden bir psikoloğa baş vurmanızda fayda olacaktır.
Merve Saraçoğlu – Uzman Klinik Psikolog
Son günlerde ülkemizde ve dünyada artan terör olayları insanların ruh sağlığını derinden etkilemeye başladı. Dışarı çıkarken veya kalabalık bir ortamdayken her an kötü bir olayın meydana gelecek olması endişesi insanları kaygılı ve her daim tetikte olmaya sev ediyor. Temel ihtiyaçlarımızdan biri olan güven kavramının sarsılması; insanın kendini, güvendiği bir ortamda bile güvensiz hissetmesine neden oluyor bu da çeşitli ruhsal sıkıntıları beraberinde getiriyor. Herhangi bir terör olayına maruz kalmış bireylerde travma ve sonrasında kaygı bozukluğu oluşurken, terör haberlerini takip eden insanlarda endişe ve buna bağlı olarak kalabalık fobisi, kapalı yerde kalma fobisi ve yoğun bir kaçma isteği gibi sorunlar gelişebiliyor. Tüm bunlara ek olarak, sürekli korku ile yaşamak iş/okul performansını düşürdüğü gibi sosyal hayatı da olumsuz yönde etkiliyor.
Terörle ilgili çözüm yollarının belirsizliği ve çaresizlik hissi, kişiye kendini depresif hissettirse de günlük rutine olabildiğince çabuk dönmekte ve hayata devam etmekte fayda vardır. Ancak bu durum, kabullenmek ya da hiçbir şey olmamış gibi davranmakla karıştırılmamalıdır. Bu tür ses getiren olaylardan sonra “Ya benim de başıma gelirse”
kaygısı hissetmek çok normaldir. Fakat bu kaygının yoğunluğu arttıkça günlük yaşamı etkilemeye başlar. Evden hatta evin içindeki bir odadan bile çıkamayacak kadar yoğun anksiyete görülmesine sebep olabilir. Bu sebeple bu tür kaygıların üstesinden gelebilmek için bir uzmandan yardım almakta, rahatlama sağlayacak farklı aktivitelere yönelmekte fayda vardır.