Sene olmuş 2015, hala uzaylılar var mı yok mu tartışmaları devam ediyor. Biz bunları bir adım ileri götürüp artık uzaylılar tarafından neden ziyaret edilmediğimizi düşünmek, düşündürmek istiyoruz.
Gelin bu işi 9GAG‘deki yüce dostumuzun da vesilesiyle birlikte düşünelim…
Bu düşüncede yol haritamızı yalnızca gözlemleyebildiğimiz evren üzerinde oluşturalım. Bildiğiniz üzere Evren bundan çok daha büyük ama; hadi şimdilik böyle yapalım. 🙂
2003 yılında Hubble Teleskop’u tarafından çekilen bu fotoğrafı inceleyin
Astronotlar 2003 yılında Hubble Teleskopu’nu gökyüzünün en karanlık köşesine doğrulttular ve yakalayabildikleri en keskin fotoğrafı çektiler. Bu o fotoğraftı. Merak edenleriniz için fotoğrafın yüksek kaliteli versiyonunu şuraya ekledik.
Bu fotoğrafta gördüğünüz ışıltıların her birisi bir galaksi ve bilim insanları bu fotoğrafta 10.000’den fazla galaksi saydılar.
Ama bu fotoğraf gökyüzünün çok küçük bir alanının yansıması. Daha kesin konuşmak gerekirse bu şekilde yakınlaştırılmış 23 milyon fotoğraf daha çektiğimizde gökyüzünün tamamını fotoğraflayabilmiş oluyoruz.
230.000.000.000 Galaksi
Bu durumda basit bir hesapla gökyüzünde 230 milyar galaksi olduğunu varsayabiliriz.
Samanyolu
Bu fotoğrafta da Dünya’mızın da içinde bulunduğu Samanyolu Galaksi’sinin bir parçasını görebiliyoruz. Galaksimizin tamamının görüntüsü yaklaşık şöyle…
Samanyolu Galaksi’si üzerinde bilim insanlarının senelerdir yaptığı araştırma sonucunda galaksimizde 200 ile 400 milyar arasında Güneş’imizle benzer yapıda yıldız olduğu keşfedilmiştir.
40.600.000.000.000.000.000.000 Güneş
Yine mantık olarak basit, ama hesaplaması epey güç olan bir matematikle evrende nasıl okunduğunu bile bilmediğimiz, araştırıp bulduğumuz: 40 sekstilyon 600 kuantilyon tane Güneş benzeri yıldız bulunduğunu söyleyebilir, kabul edebiliriz.
Bu da demek oluyor ki, potansiyel olarak 40 sekstilyon 600 kuantilyon tane bizim Güneş Sistemi’mize benzer yapıda sistem oralarda bir yerlerde olmalı, olabilir.
Bu büyüklükteki bir mekanda yalnız yaşadığımızı düşünmek, sizce de çok büyük bir ego, büyük bir bencillik ve kendini beğenmişlik değil mi?
Şu gerçeği de dile getirelim
Genel anlamda kabul ettiğimiz yaşam koşullarının bir araya gelmesi oldukça zor bir durum. Bu yüzden hadi biraz da abartarak trilyonda 1 olduğunu söyleyelim.
460.000.000.000
Tüm bu zorlamamıza ve sayıyı düşürmemize rağmen evrende üzerinde yaşam olan 460 milyar gezegen olmalı. Bu durumda insan düşünmeden edemiyor, bu kadar fazla sayıda yaşam olan gezegen olduğuna göre herhalde az sonra birileri devasa gemileriyle Dünya’ya gelir, biz de misafirperverliğimizin göstergesi olarak bir rakı sofrası kuruveririz.
Acaba gelebilirler mi?
Fotoğraftaki dostumuzu tanıyanınız vardır. Albert Einstein. Einstein görelilik kuramında açıkladığı üzere fiziksel olarak ışıktan daha hızlı, yani saatte 300.000 km, hareket etmemiz malesef mümkün değil. Bu durumda…
En yakın Güneş Sistemi benzeri sistem: Alpha Centauri
Fotoğrafta sol taraftaki parlak yıldız Alpha Centauri, sağdaki ise Beta Centauri. Alpha Centauri bize en yakın güneş. Yakın diyorsak, ışık hızıyla hareket edebilen bir aracımız olsa bu araçla yaklaşık olarak 4 yıl 2 ay boyunca seyahat ederek ulaşabileceğimiz bir mesafe. Ve oraya vardığımızda bir canlı ile karşılaşma ihtimalimiz trilyonda 1’di unutmayın.
Yani trilyonda 1 ihtimalle gittiğimiz herhangi bir uzak gezegende bildiğimiz anlamda yaşam bulabiliriz ve 999.999.999.999 ihtimalle gittiğimiz gezegende bildiğimiz anlamda yaşam ile karşılaşmayacağız.
Solucan deliği
Bu uzaklıktaki mesafeleri kat edebilmemiz için uzayı bir şekilde tıpkı yer çekimi gücünün yaptığı gibi büküp bir tekillik yaratmamız gerekir. Şu anda ancak ve ancak, o da sadece teoride, solucan delikleriyle olabilecek bir şey bu.
Bu da demek oluyor ki, bizim bu tekilliği yaratabilmemiz ya da kontrol edebilmemiz için içinde yaşadığımız 4 boyutlu evrenden daha fazla boyuta ihtiyacımız var. Bu durumda, yaşadığımız 4 boyutlu evrende biz bunu yapamayacağız, ama bizden daha farklı boyutlu evrenlerde yaşayan varlıklar gelebilir ve hatta kim bilir belki de gelmiştir. Şu anda siz bunu okurken yanı başınızda durup size hareket çekiyorlardır. Ama biz 4 boyutlu evrenimizde onların, en basitinden 5 boyutlu evrenden olduklarını kabul etsek bile, varlıklarını algılayamayız, göremeyiz, gözlemleyemeyiz.