Bu listeyi Fil’m Hafızası ekibinden Fatih Küçüktütüncü hazırlamıştır, haberiniz olsun.
Fil’m Hafızası, kronolojik bir sıralamaya göre 2000 öncesi unutulmaz türk filmleri listesini nostalji, melankoli, sevda, dram ve samimiyetle sunar.
1. Ah Güzel İstanbul (1964)
Atıf Yılmaz’ın ilk yönetmenlik deneyimlerinden olan Ah Güzel İstanbul, çekimleriyle, Türk sinemasına ve enteljiyansıyasına yönelttiği göndermelerle, kentlilik ve taşralılık analizini sunduğu konusuyla, Sadri Alışık’ın harika oyunculuğuyla, kirlenmemiş İstanbul’u bize yansıtmasıyla bu listede bulunmayı hak ediyor.
İzmir’den İstanbul’a ünlü olmak için gelen bir Anadolu kızının başına gelenler, popüler kültür eleştirisi, eski İstanbul beyefendiliği, zamanın değişmesi gibi pek çok kavram ustaca beyaz perdeye yansıtılmış, mutlaka izlenmesi gereken klasiklerden.
2. Sevmek Zamanı (1965)
Baş rollerinde Müşfik Kenter’in ve Sema Özcan’ın oynadığı Metin Erksan imzalı “Sevmek Zamanı”, sadece Yeşilçam için değil tüm dünya sineması için bir klasik haline gelmiş ortak bir kültür mirası hepimiz için. Tabi böyle kaliteli bir filmin, tamamlandığı tarih olan 1965’te yurt içinde dağıtımcı firma bulunamaması nedeniyle önce yurt dışında, ardından Türkiye’de gösterime girmiş olması ise sinema tarihimiz adına ince bir ironi .
Klasik İran Edebiyatının meşhur hikayesi “surete aşık olma” temalı film, dönemin film eleştirmenleri tarafından orjinal olmamakla eleştirilse de, gerek çekimlerin kalitesi, gerekse masum bir aşk hikayesinin en kusursuz haliyle beyaz perdeye yansıtılmasıyla Türk sinemasının yüz akı haline gelmiş bir başyapıt. İzleyiniz, İzletiniz…
3. Vesikalı Yarim (1968)
Ömer Lütfi Akad’ın yönetmenliğinde baş rollerinde Türkan Şoray ve İzzet Günay’ın yer aldığı bir Yeşilçam klasiği “Vesikalı Yarim”. Kendi halinde Koca Mustafa Paşa’da babasıyla birlikte manavlık yapan altmışlı yılların bıçkın delikanlısı İzzet Günay’ın, Beyoğlu’nda bir gece arkadaşlarıyla eğlenmek için gittikleri meyhanede bir konsomatrise olan aşkını konu alan film bu listede olmayı hak ediyor.
Arka fonda “Kalbimi kıra kıra” şarkısının sizi filmin içine aldığı, imkansız bir aşkın konu edinildiği filmde mütevazi, muhafazakar bir yaşam süren İzzet Günay’ın yaşamıyla, Beyoğlu sokaklarına olan yabancılığı, bir gencin aşk için yaşamını tüketmesi, bir kadının umutları, aşkı ve yine hala kirlenmemiş İstanbul’un tüm güzellikleri bu filmde. İmkansız aşkın konu edinildiği bu film, son sahnesine kadar sizi içine çekiyor, bu nedenle izleyiniz, izletiniz.
4. Umut (1970)
Yılmaz Güney’in yönettiği ve başrollerini Tuncay Kurtiz’le paylaştığı film 1970 İstanbul’unda Anadolu’dan büyük şehre göç edip, yaşam mücadelesi veren toplumun en alt kesimlerinin tasvirini yapan en önemli toplumcu filmlerden bir tanesi.
Geçim Sıkıntısı, Eğitimsizlik, Kapitalizm’in ezici vahşiliği, Anadolu’da ağalık sisteminden koparak büyük şehre umutlarla gelen bir at arabacısının hikayesi Umut.
Her gün takip edilen piyango biletleri, giderek artan borçlar, yaşamın giderek güçleşmesinin yanında bir de ekmek teknesi “At”lardan birinin ölmesi, alacakların ve dostların Yılmaz Güney’e olan tutumu, bunlarla birlikte hala içinde taşıdığı umut.
Filmde yobazlık, din simsarlığı ve her şeye rağmen “Umut fakirin ekmeğidir” teması konu ediliyor. Özellikle trafik kazası sonucunda atını kaybeden gencin, emniyetteki sahneleri ve buradaki “güçlü olan her zaman haklıdır” mesajı son derece etkilidir. Geçim sıkıntısı nedeniyle karısının Yılmaz Güney’e olan tutum ve davranışı, fakirlik, cehalet, inanç ve her şeye rağmen “umut” izlenilmesi gereken bir başyapıt.
5. Selvi Boylum Al Yazmalım (1977)
Atıf Yılmaz’ın yönettiği baş rollerinde Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın oynadığı bir Yeşilçam klasiği Selvi Boylum Al Yazmalım. “Sevgi emek ister” teması etrafında İstanbul’dan Anadolu’ya gelen 70’li yılların İstanbul’lu şımarık gencinin bir Anadolu dilberine tutulması, aşkı, evliliği, sorumlulukları filmin ilk sahnesinde konu ediliyor.
İkinci bölümde ise bu sorumlulukları belki bir anlamda kaldıramama, bunun sonucunda genç kızımızın çocuğuyla evi terketmesi, sonrasında yaşanan pişmanlıklar… Hayata ve aşka dair çok ince göndermelerin yapıldığı ve yine mutlaka izlenmesi gereken filmlerden bu yapım..
6. Yol (1983)
Yılmaz Güney’in 1983 Cannes Film festivalinde Altın Palmiye’yi kazandığı enfes filmi Yol, Türk sinemasının tartışmasız yüz akı olan bir kaç film arasında. Duyguların evrensel olarak yansıtılması, devlet otoritesinin ve darbe döneminin baskıları, Yılmaz Güney’in her filminde eleştirdiği eğitimsizlik, sınıf farklılıkları, “cehalet”in simgelerle ve imgelemelerle beyaz perde’ye yansıtıldığı kusursuz bir şaheser Yol.
Bu bağlamda ülkemiz sınırlarını sanatıyla, felsefesiyle, sosyolojisi, psikolojisi ve görsel çekimleriyle aşan bir yapıt. İzleyiniz, izletiniz.
7. Ahh Belinda (1986)
Türk sinemasının 2000’li yıllarla birlikte nitelik açısından en bereketli filmlerinin yapıldığı dönem 80’ler. Yine Atıf Yılmaz’ın yönettiği baş rolünde Müjde Ar’ın oynadığı, fantastik senaryosuyla bir David Linch filminin içinde gibi hissettiğiniz, Türk sinemasının yüz aklarından bir tanesi Ah Belinda.
Tiyatroyla ilgilenen bir burjuva genç kızın, bir şampuan reklamı teklifiyle birlikte sete girmesi; oynaması gereken rol gereği orta sınıf, evli, çocuklu bir kadını canlandırması istendiğinde rol esnasında geçirdiği buhran, psikolojik gel – gitleri, böyle bir fantastik senaryoyla beyaz perdeye yansıtılmasını sanırız Türkiye’de Atıf Yılmaz dışında kimse başaramazdı.
8. Teyzem (1986)
Teyzem, Halit Refiğ’in yönetmenliğinde, baş rolünde Müjde Ar’ın oynadığı orta-sınıf bir Türk ailesinin melodramının konu edildiği unutulmaz bir Türk Filmi.
Kendi içine kapanık, hayalleriyle yaşayan bir genç kızın yaşamın ona getirdikleri zorluklar sonrası intihara giden yaşam öyküsü hayli çarpıcı ifade ediliyor. Küçük yaştan itibaren, baskı, taciz; aile içi kopukluklar; hayallerin suya düşmesi ve kırık hayatlar.. Müjde Ar’ın “Ahh Belinda” ile birlikte aynı yıl içinde ortaya koyduğu mükemmel performansla ona ne kadar saygı duysak az.
9. Muhsin Bey (1987)
Yavuz Turgul – Şener Şen kombosunun “Züğürt Ağa”dan sonraki en kıymetli eserlerinden. Sanat müziğine düşkün, naif prensipleri olan bir İstanbul beyefendisi Muhsin Bey ile Anadolu’dan türkücü olmak için gelen “İbrahim Tatlıses’vari” bir gencin ortak hikayesini konu ediyor film.
Köyden kente göçün sosyolojik sıkıntılarının, eğitimsiz – popülist yaklaşımların ve kültür farklılığının konu edindiği film, Muhsin Bey’in şahsında yitirilen asil değerlerimize de dokunduğu için, izlerken göz yaşlarınızı tutamayacağınız yapıtlar arasında. Yavuz Turgul ile birlikte son derece başarılı performansıyla Şener Şen’i ve Uğur Yücel’i ölümsüzler listesine sokmuştur Muhsin Bey.
10. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni (1990)
Yavuz Turgul’un ortaya koyduğu tüm filmlerin, dönemin sosyolojisini, eleştirilerini, toplumu ve insanları çok iyi tanıyarak yansıttığına baktığımızda kendisinin ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu görüyoruz.
Filmde sığ, alt yapısı ve eğitimi oluşmadan 60’lı yıllarda şekilde sinema sektörüne girmiş bir yönetmenin 80’li yıllarla birlikte gelişen toplumsal film yapma furyasından etkilenip bir 12 Eylül filmi çekme hevesiyle başlıyor.
70’li yıllarda porno film furyasına katılan, daha öncesindeyse çok da değerli olmayan Türk filmleri yapan bir yönetmenin devrin değişikliğine ayak uydurma çabası, maddi olanaksızlıklarla ortaya bir film koymaya çalışmasının trajikomik öyküsü.
11. Gölge Oyunu (1992)
Yine bir Yavuz Turgul filmi. Bu kez Şener Şen ve Şevket Altuğ’un baş rollerini paylaştığı yine son derece fantastik, konu itibariyle filmin sonunda “Olağan şüpheliler” filmindeki gibi düşünsel orgazm yaşatan olağan üstü bir film.
Dostluğu, kardeşliği, naifliği, yaşam mücadelesini konu alan filmin sonunda gerçeklik ve hayalin sorgulamasını yaşıyor ve filmi tekrar baştan izleme ihtiyacı hissediyorsunuz.
Benzer yapımların (Olağan Şüpheliler, Fight Clup, Momento) gibi Hollywood tarafından 1996 yılından itibaren yapılıp akıllarımıza kazındığını düşünürsek 1992 yılında böyle bir filmi ortaya koyduğu için Yavuz Turgul’a ve başarılı performanslarıyla Şener Şen ve Şevket Altuğ’a şapka çıkartıyoruz. Tabi filmde oynayan kusursuz Rus güzelini de unutmamak lazım.
12. Eşkiya (1996)
Türk sinemasının kabuk değiştirdiği ve tarihsel olarak ikiye ayrılması gereken 2000 öncesi ve sonrası arasında kalmış unutulmaz bir film daha,
Yavuz Turgul’un hep kaybolmaya yüz tutmuş kişileri ekrana yansıtması geleneğinin bir örneğini daha Eşkıya filminde de görüyoruz. (Züğürt Ağa, Muhsin Bey, Gölge Oyunu)
Uzun yıllar hapishanede sevdiğinin aşkıyla yaşamış bir eşkıyanın, hapisten çıktıktan sonra Keje(sevdiği) için İstanbul’a gelmesi sonrası yaşanan olayları konu edinen filmde Şener Şen’le birlikte Uğur Yücel, Muhsin Bey filminden sonra yine harikalar yaratmıştır. Özellikle Uğur Yücel’in ölmeden önce bir apartmanın çatı katında Şener Şen’le olan diyaloğu (Şimdi ben ölecek miyim Eşkıya?) akıldan çıkmayacak beyaz perde sahnelerindendir.
13. Tabutta Röveşata (1996)
Derviş Zaim’in ilk filmlerinden olan Tabutta Röveşata, İtalyan sinemalarında çokça rastladığımız gerçekçiliğin birebir sinemaya yansıması adeta. Tuncel Kurtiz ve Ahmet Uğurlu’nun başrolde oynadığı film İstanbul Bebek’te yaşayan bir evsiz adamın hayatının filme uyarlanması.
Özellikle açlıktan Rumeli Hisarı’ndaki tavuskuşlarını yeme hikayesi ve yine filmde geçen tüm sahneler sizi gerçekliğin içine alıyor. Ahmet Uğurlu’nun enfes oyunculuğu belki de filmi en iyi Türk filmleri listesine dahil olmasına neden oldu. Bu nedenle izleyiniz, izletiniz.
14. Ağır Roman (1997)
Mustafa Altıoklar, Okan Bayülgen, Müjde Ar, Savaş Dinçel’in rol aldığı 90’lı yılların unutulmaz filmlerinden Ağır Roman. Beyoğlu’nun arka sokaklarında, Kolera Sokak’ta yaşayan masum bir gencin giderek bir mahalle kabadayısına dönüşmesini anlatan film, Taksim’in arka sokaklarının ruhunu vermesi ve içerdiği simgesel öğelerle bir başyapıt. Mutlaka izlenmeli ve izletilmeli.
14. Salkım Hanımın Taneleri (1999)
Tomris Giritlioğlu imzalı filmin başrollerinde Hülya Avşar, Güven Kıraç ve Zafer Algöz oynuyor. Gayrimüslimlere 1940’lı yıllarda Varlık vergisi adı altında uygulanan zulmü ve bu esnada Anadolu’dan gelen bir Şark Kurnazı’nın türlü entrikalarla gayrimüslimlerin mallarına sahip olmasının hikayesi “Salkım Hanım’ın Taneleri”.
Yılmaz Karakoyunlu’nun aynı isimli romanından uyarlanan film Türk tarihinde yakın geçmişe de ışık tutması adına mutlaka izlenmesi gereken bir yapıt. Dönemin ruhunun filme yansıtılması, kostüm ve mekan seçimleri ve görüntü yönetiminin başarısı bu filmi bir baş yapıt haline getirmiştir.
Not: Listede komedi filmleri ele alınmamıştır. Ertem Eğilmez’in unutulmaz filmleri olan Hababam Sınıfı, Mavi Boncuk, Arabesk, Canım Kardeşim, Gülen Gözler, Tosun Paşa, Şaban oğlu Şaban gibi yapıtlar için başlı başına ayrı bir liste yapmanın daha yerinde olacağını düşündük.