Anı yaşamak demek, yaşamın güzelliklerini atlamamak demek; ama yaşam her zaman güzel değil. Anı yaşamak bu yüzden sadece güzellikleri değil acıları da yaşamak demek.
Gazete manşetleri de genellikle yaşamı acıtan noktalara imleniyor. O günün gerçeklerine belge oluyor, tıpkı tesadüfen bir kitap aralığından düşen unuttuğumuz bir zamana ait eski bir fotoğraf gibi.
Moraller bozulmasın hepsi de acı değil, bazı manşetlere baktıkça hâlâ sağlam gülüyoruz. Huzurlarınızda yakın dönemin iz bırakan manşetleriyle dünyada ve Türkiye’de iz bırakanlar. Manşetlerde kronolojik bir sıra izlemedik.
The Daily Telegraph tam sayfa – 12 Eylül 2001
11 Eylül saldırılarında New York’daki İkiz Kuleler alevler içinde. Telegraph’ın “Amerika’ya Savaş” şeklinde kullandığı bu sade ve dramatik sayfası aynı zamanda BBC2 izleyicileri tarafından 100 yılın en çok akılda kalan manşeti olarak seçildi.
Arada güleceğimizi de söylemiştik – 7 Mayıs 1995
Cesur Yürek, Ana, Bacı, Beyaz Elbiseli Kadın, Altın Saçlı Kadın gazlarıyla geldi, komedi figürü olarak gitti. Bu manşetten bir yıl sonra başbakanlığa veda eden o dönemlerin genç, dinamik, bilim kadını!? Çiller bugün 68 yaşında.
The Daily Mirror – 4 Eylül 1939
Hitler aranıyor! Bu manşetten 3 gün önce Almanya, Polonya’yı işgal etmiş ve II. Dünya Savaşı başlamıştı. O dönemin politik ortamında gazete eline geçen bilgiler doğrultusunda bir bülten gibi çıkmış. Maddelerin özeti şu şekilde.
Hırsızlıktan aranıyor: 80 Milyon Çek altınının çalınması.
Adam kaçırmadan aranıyor: Avusturya Şansölyesi Kurt Schuschnigg’in Kaçırılması.
Adam öldürmeden aranıyor: 30 Haziran 1934 yılında kendi silah arkadaşlarını katletti.
Kundaklamadan Aranıyor: 27 Şubat 1933’de Alman parlamentosu Reichstag yangını.
Son iki maddede parti ve ordu içi çekişme, ayrıca diğer partilerin faaliyetlerine etki etme, onlarca yıkım, kundaklama, adam kaçırma eylemlerine örnekler görülebilir. Bu anlamda Hitler’in iktidara sadece oyla geldiğini sanmak pek de doğru değil. Manşetlerin en güzel yanı da siyaset ve politikanın çok da değişiklik göstermediğinin kanıtı olması. Faşizm hep aynı taktikleri kullanıyor.
Nereden nereye, kimler nerede – 17 Şubat 1999
Abdullah Öcalan 1999 yılında Türkiye’nin baskıları sonucu Suriye’den çıkarıldı. Rusya ve İtalya’da da barındırılmadı. Sonunda Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliğine sığındı ancak takip devam ediyordu. Öcalan Büyükelçilikten çıkarıldı ve Kenya güvenlik birimlerince yakalandı. Aslında bir nevi Kenya güvenlik birimlerine teslim edildi.
Sonraki süreç 15 Şubat 1999 günü Türk yetkililere teslimi ve 16 Şubat 1999’da Engin Alan’ın komutanlığında Bordo Bereliler tarafından uçakla Türkiye’ye getirilmesi. Öcalan’ın üzerinden Lazaros Mavros adına düzenlenmiş bir Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu çıktı. Engin Alan o dönemler kahramandı. Bu olaydan 11 yıl sonra uyduruk Darbe Planı davasıyla tutuklandı. Alan’ın tutuklanmasından 5 sene sonra ise, onun tutuklanması tezgahının en büyük aktörlerinden olan Mehmet Baransu tutuklandı. Türkiye siyasi hayatı için boşu boşuna kendi kuyruğunu yiyen yılan benzetmesi yapılmıyor.
Eni Vici Vokke – 26 Haziran 2009
Pop’un kralı 50 yaşında öldü. Sürekli olarak zenci olmasından ötürü utanç duyduğu bu yüzden cildini beyazlatmak için operasyonlar geçirdiği iddia edildi. Deri renginin açılmasına sebep olan vitiligo hastalığına kimseyi inandıramadı. Medya için onun “beyaz tene geçiş süreci” oldukça iyi bir malzemeydi ve Jackson ölene kadar tüm dünya basını bunu dibine kadar kullandı.
Fark etmeden doğru manşet atmak – 4 Kasım 2002
Haliyle diğer siyasi partilere duyulan öfke demek istemiş Vatan gazetesi; ama ilerleyen zamanla sandıktan gerçekten de çıkanın sadece öfke olduğu anlaşıldı. Tespitteki maddeler de hayli ilginç ve hepsi bugün de fazlasıyla mevcut.
Kısa ve öz: Öldü – 3 Mayıs 2011
Amerikalılar uzun süredir peşinde oldukları Ladin’i yerleşkesi olan Pakistan’daki Bilal Town’da (şaka değil oturduğu yerin adı gerçekten Bilal Town) öldürdü. Bin Ladin ile birlikte yanındakiler de aradan çıkartıldı. Cesedin Umman Deniz’ine atıldığı ya da gömüldüğü söylendi. WikiLeaks belgelerinde ise STRATFOR’un cesedi ABD’nin Dover şehrine getirterek incelettiği ortaya çıktı.
Cep Herkülü – 27 Eylül 1988
Tüm zamanların en iyi haltercisi olan Naim, manşete konu olan 1988 Seul Olimpiyatları’nda 6 dünya, 9 olimpiyat rekoru kırarak muhteşem bir zafer elde etti. Naim, Bulgaristan vatandaşlığından iltica sonucu Türkiye armasına geçmişti. Türkiye adına Seul’e katılabilmesi için Türk hükümetince Bulgaristan’a 1 milyon dolar ödenerek gerekli izin alındı. Siyasette altın çağlarını yaşayan Turgut Özal bu operasyonda öncü olmuştu.
“İki şey sonsuzdur insanoğlunun aptallığı ve evren, ikincisinden o kadar da emin değilim.” – 18 Nisan 1955
Einstein’in tüm kuramları, zamanın ve evrenin sırlarına yönelik çalışmalarının yanında, tabii ki en çok sevdiğimiz tespiti insanın aptallığıyla ilgili olan bu sözleriydi. Yüzyılın en önemli bilim insanı, geride kanıtlanmış ve hâlâ kanıtlanmaya çalışılan teorileriyle 1955 yılında Doktor Einstein olarak aramızdan ayrıldı.
Tabii ki terk etmediler – 17 Eylül 2005
Einstein öncesinde spora bulaştık oradan devam edelim. Norveç’de tam bir bataklık sahada oynanan maçta Tromsö karşısında varlık gösteremeyen temsilcimiz Galatasaray sahadan mağlup ayrıldı. Yöneticiler İstanbul’da işi bitiririz kafasında atıp tuttular ama işler İstanbul’da da istedikleri gibi gitmedi ve kupadan elendiler.
O gün – 7 Kasım 2007
Hazır araya futbolu almışken bir iki manşet daha sıkıştıralım. Ligde hakem kararlarıyla çok canı yanan Beşiktaş’a bir darbe de Liverpool’dan geldi. Maçta hiç varlık gösteremeyen Beşiktaş, tarihinin en ağır mağlubiyetini aldı. Liverpool’un neredeyse her şutu kaleciden ya da karambolden dönerek yine İngiliz oyuncuların önüne düşüyor ya da yine oyunculara çarpan şutlar boş kaleye yuvarlanıyordu. Sonuçta o dönemin medyası gözlere siyah bant çekti.
İpin ucunun kaçtığı manşetler – 11 Ekim 1992
1990 yılında sezonun ilk maçında kendi seyircisi önünde Aydın Spor’a 6-1 yenilerek büyük şok yaşayan Sarı Lacivertliler 1992’de de Gerson’un golüyle beraberliği zor kurtardı. Dönemin spor basını hayli acımasızdı.
O günden bu güne sular durulmadı – 14 Mayıs 1948
İsrail devleti Arapların yoğun olarak yaşadığı bölgede tarihsel ve dini haklar iddia ederek devlet kurdu. İnançları oranın kendileri ait olduğu yönündeydi, hâlâ da öyle. Dünya Savaşı yılları, İngiltere’nin desteği ve Ortadoğu’nun karışık yapısı sonucu kurulan İsrail kısa sürüde tüm dünyada tanındı.
Suudilerin ileri gelenlerinden Haşimilerin lideri emir faysalın 1919’da Frankfurter’de yazdığı makaleden bir alıntı: “Biz Araplar, özellikle de okumuş olanlarımız, siyonist harekete büyük bir sempati ile bakıyoruz. Yahudilere büyük bir içtenlikle “Evinize hoş geldiniz” diyeceğiz.”
Bir Yahudi olan Albert Einstein’ın görüşü: “Yahudi devleti kurulması yerine Araplarla barış içerisinde yaşanmasına elverişli bir anlaşmayı yeğlerim. Judaizmin esas ruhuna ilişkin bilincim, sınırları, ordusu ve ne kadar mütevazı olursa olsun dünyevi güçlerin yöntemlerine sahip bir Yahudi devletini kabul etmiyor. Kendi saflarımızda meydana gelecek dar bir milliyetçiliğin Judaizm’e vereceği zarar beni korkutuyor.” (Son alıntı için kaynak)
Tonton’un gidişi – 18 Nisan 1993
Bugün canı sıkılanların senede iki defa ölümünün üzerindeki sır perdesini kaldırmak için gündem yarattıkları Özal, 17 Nisan tarihinde hayata gözlerini yumdu. Geride çok tartışılan siyasi kararlar bıraktı. Kimilerine göre ülkenin gelişmesindeki öncü güç Özal’dır, kimine göre hâlâ birçok alanda 3. dünya ülkesi konumunda olmamızın sorumlusu odur.
Titanic – 16 Nisan 1912
Tarihin en büyük kazalarından birinde gerçek rakamlar şöyleydi: 2.224 kişiden sadece 710 kurtuldu ve kalan 1.514 kişi öldü.[Wiki] Manşetin ilginç tarafı ise Titanic’de yolcu olarak bulunan dönemin en önemli milyarderlerinden kürk tüccarı JJ Astor’un kayıp olduğu haberinin en üstte verilmesidir. Titanic kayıtlarına göre dünyanın en zengin kişileri arasında bulunan Astor, karısının yanından sandala binmek için görevliden ayrıcalık talep etmiş; ama -önce kadınlar ve çocuklar- kuralından dolayı bu talebi reddedilmiş.
Türkiye’nin kara yazısı – 12 Eylül 1980
İdamlar, işkenceler, 15.000’e yakın vatandaşlıktan çıkarılma, sıkı yönetim ve uçup giden özgürlükler. Bugün yaşanılan karabasanların ilk imzasının atıldığı dönem. Sözde özgürlükçü bir anayasa ve Evren’in yargılanacağı tatavasıyla uyutulan bir kesim tırışka tasarım sanatçıyı referandum zamanından hatırlarsınız. İşte onların bir boy büyük modelleri 80 döneminde bu darbeyi de alkışlıyorlardı. Başka bir muktedir gelince, başka bahanelerle muhtemelen onun da peşinden gidecekler. Hatırlamışken o kullanışlı arkadaşların da bir listesi yapalım bir ara. Unutulmasınlar.
İnsanlık için büyük bir adım – 21 Temmuz 1969
Saatler 2.56’yı gösterdiğinde Neil Armstrong sol ayağıyla Ay’a ilk adımı attı. Ardından Buzz Aldrin de Ay’ın yüzeyindeydi. Herkes Armstrong’u hatırladı, kimileri Buzz Aldrin için ikinci olarak indi ne büyük şanssızlık diye düşündü. Bizim aklımızda ise Ay’da yürüyenler için modülü hazır bekleten 3. isim Michael Collins kaldı. Oraya kadar gitti, modülü kullandı ama Ay’a ayak basamadı. İnsafsızlar!
İnsanlığın sürekli geriye gittiği ülke – 3 Temmuz 1993
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak kente geldi. Ardından olanlar siyasal İslam ve faşizmin ülkede yarattığı en kara günlerden biri olarak tarihe geçti. 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Katliamı yapanların avukatlığını üstlenenler sonradan bakan, milletvekili, bürokrat oldu. Kimileri ise zaten o dönem de siyasi isimlerdi. Sivas Katliamı için bu listemize Aziz Nesin için buraya bakabilirsiniz. Ölen tertemiz insanları biraz da yakından tanımak içinse buraya göz atmak isteyebilirsiniz.
“Dördüncü Dünya Savaşı sopalarla ve taşlarla olacak.” – 7 Ağustos 1945
6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı tarafından Hiroşima’ya atıldı. Üç gün sonra 9 Ağustos 1945’te Nagasaki de bombalandı. 120.000 insan öldü, radyoaktif etki yıllar boyu sürdü. 2012 itibarıyla dünyada 4.300’ü kullanıma hazır olmak üzere toplam 17.000 nükleer başlık bulunduğunu tahmin ediliyor. (wiki)
Dirilten misin beni gövdem, öldüren misin bilmem – 6 Kasım 2006
1974 ile 2002 yılları arasında beş kez Türkiye başbakanlığı yapan Bülent Ecevit, düşünceleriyle ülkenin aydınlık yarınlara ulaşması için çok çaba sarf etti. ABD ile afyon tarımı, İngiltere ile Kıbrıs konusunda ayrı düştü. İki konuda da fikirlerini sonuna kadar savundu. Günümüzdeki siyasiler gibi uyduruk suikast girişimlerine değil biri ABD’de diğerleri ise Türkiye’de birçok başarısız ama hayli ciddi suikast girişimine maruz kaldı. 20. yüzyıl Türk siyasal yaşamının en önemli isimlerden oldu. Sanatçı bir kişiliği vardı. Yazdığı şiirlere bu listemiz aracılığıyla ulaşabilirsiniz.
Ardından heykelini yıkmak daha zor oldu dediler – 14 Aralık 2003
Arap dünyasının lideri, İslam dünyasının kahramanı olmak istiyordu. Bu uğurda o coğrafyaya göre modern sayılabilecek Baas görüşünden bir dikta rejimi türetti. 13 Aralık’da yakalandı. Pentagon sözcüsü bir binbaşı Saddam’ın savaş esirleriyle ilgili Cenevre Sözleşmesi şartlarının tüm haklarına tabi olduğunu söyledi. Yargılandı ve 30 Aralık 2006 tarihinde Kurban Bayramı’nın ilk gününde asılarak idam edildi. Avrupa Birliği idam cezasını barbarlık olarak nitelendirdi.
Özgür basın – 7 Haziran 2013
Bugün, Sabah, Star, HaberTürk, Türkiye, Yeni Şafak ve Zaman gazeteleri Erdoğan’ın Tunus’taki açıklamalarıyla ilgili aynı manşeti attı. Bu ve benzeri acayiplikler hâlâ yaşanmaya devam ediyor. Gezi Olayları ülkede gerçekten de her alanda hayli renkli anlar yaşattı. Şu yukarıdaki görsel bu listemizde derlediğimiz 100 yıllık manşetler gibi, gelecekte de sıkça paylaşılacak. 2000’li yıllar Türkiyesini örneklemek için öne çıkarılacak ilk kanıtlardan olacak.
Duvar yıkıldı – 9 Kasım 1989
Manşette “Berlin yeniden sadece Berlin” denilerek Doğu ve Batı Berlin ayrımının, yani iki farklı Almanya’nın ortadan kalktığının müjdesi veriliyor.
Doğu Almanya vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçmalarını önlemek için Doğu Alman meclisinin kararı ile 13 Ağustos 1961 tarihinde Berlin’de yapımına başlanan 46 km. uzunluğundaki duvar, Batı’da yıllarca “Utanç Duvarı” (Schandmauer) olarak anıldı. Batı Berlin’i abluka altına alan bu betondan sınır, 9 Kasım 1989’da Doğu Almanya’nın, isteyen vatandaşların Batı’ya geçebileceğinin açıklamasının ardından tüm tesisleriyle birlikte yıkıldı.(wiki)
2002 Dünya Kupası Senegal maçımız – 22 Haziran 2002
Milli takımımız normal süresi 0-0 berabere biten karşılaşmanın ilk uzatma devresinin 4. dakikasında İlhan Mansız’ın golüyle tarihinin ne çılgın sevinçlerinden birini yaşadı. Altın gol uygulaması vardı ve bu golle tüm ülke sokağa döküldü. Delicesine bir sevinç yaşandı. O zamanlar Türkler olarak iki kutba ayrılmamıştık. Başarılara birlikte seviniyorduk. Milliyet’in İlhan Mansız’ın adını İNANILMANSIZ yazarak attığı manşet de günün unutulmazlarından olmuştu. Sonradan bu sevincin benzerini 20 haziran 2008 Hırvatistan Türkiye maçında son defa yaşadık.
Başarı demişken – 18 Mayıs 2000
Danimarka’nın Parken Stadı, Kopenhag… Kupanın başında bahisçiler tarafından 1’e 250 ihtimal verilen Galatasaray, Arsenal’e karşı Türk futbol tarihinin en önemli başarısını kazanıyor. Thierry Henry’nin kafasını çıkaran Taffarel mucizesi, Ergün’ün ilk penaltısı, Suker’in topu yan direğe, Vieira’nın üst direğe nişanlaması… Hatırladıkça o anların heyecanı sanki o günmüş gibi yaşanıyor.
Çok ayıp ama atlamadan olmaz 90-91 ya da 92-93 sezonu tam bilemedik
Akın Sel isimli muhabirin acayip işlere imza attığı yıllar. Televole kavramının hemen öncesi. Beşiktaş’ın biri namağlup, üç defa üst üste şampiyon olduğu dönemler. Soldaki Şifo sağda malum hareketin sahibi ise Küçük Metin denilen Metin Akçevre. Gordon Milne altın değerinde. Başka yorum yapamayacağız.
Bir yanda Nobel diğer yanda Ermeni tasarısı – 13 Ekim 2006
Orhan Pamuk Türkiye’ye ilk Nobel ödünü getirdi. Aynı günlerde Fransa Parlamentosu’nda “Ermeni Soykırımı’nı İnkarını Cezalandıran Yasa Tasarısı” onaylandı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) kısa süre sonra Fransa senatosuna ifade özgürlüğü konusunda endişe duyduklarını açıklayan bir mektup gönderdi. Beş yıl sonra 2011’de Fransa Anayasa Mahkemesi, ilgili yasayı ifade özgürlüğüne engel oluşturduğu gerekçesiyle iptal etti.
Ünlü fotoğraf – 23 Kasım 1963
ABD tarihindeki tek Katolik başkan olan Kennedy ülkenin bugüne kadar hâlâ aydınlatamadığı bir suikasta kurban gitti. Lee Harvey Oswald suikastı gerçekleştirmekle suçlandı. Ancak tutuklanmasından iki gün sonra, mahkemeye çıkarılamadan Jack Ruby tarafından vurularak öldürüldü. Kennedy suikastının ardında ABD Gizli Servisi’nin olduğuna inanılır. Fotoğraf basın tarihinin önemli karelerinden biri sayıldığı için tek bir manşet kullanmak yerine bu görseli tercih ettik.
Manşetler, en komik manşetlerimiz – 12 Haziran 2009
Taraf gazetesi, Nisan 2009’da AKP ve Fethullah Gülen’i bitirmek amacıyla Albay Dursun Çiçek imzalı bir eylem planı hazırlandığını iddia etti. Düzenlen kurgu yıllarca ülke gündemini meşgul etti. Türkiye sahte deliller, topraktan fışkıran silahlar, gizli tanıklar ve bir elin parmaklarını geçmeyecek IQ sayılarıyla koca ülkeye yön vereceklerini sanan yeni yetme basın mensuplarıyla doldu. Her yeni güne yine bir senaryoyla uyandık. Balyoz, Ergenekon derken bu işte terslikler olduğunu dile getirenler postal yalayıcısı ilan edildi. Görülmemiş hukuk skandallarına imza atıldı. Bugün bu planlara alet edilenlerden Mehmet Baransu içeri alındı. Hukuk herkes için gerekli. Umarız kısa süre içinde çıkar. Sosyal medyada Engin Alan’ın kendisini ziyarete gideceği yazılmaya başlandı bile.
Manşetler, en ciddi manşetlerimiz – 18 Aralık 2013
Bu sefer diğer kanat suçlamaların ve delillerin sahte olduğunu iddia etti. Gerçi sonra delillerin gerçek olduğuna dair yorumlar da yaptılar. Davalar ileri bir tarihte muhtemelen zaman aşımına uğramadan yeniden açılacak. İleri bir tarihte tarafsız mahkemelerin kalması ve yüzde 50’de olsa özgür basının bulunabilmesi temennisiyle.