İntikam için neden “soğuk yenen bir yemektir” derler bilir misiniz? Çünkü hakkınız olan fakat size yedirilmeyen o yemeği, ancak ve ancak sabırlı ve planlı olursanız yiyebilirsiniz. Siz sabırlı bir şekilde planlarınızı yapıp icraata koyulduğunuzda, o yemek soğumaya yüz tutar. Her şey sona erdiğinde ve siz hakkınız olan o yemeği elde ettiğinizde yemek artık soğumuştur. Bu söz intikam almak isteyen kişi için sabırlı olmanın erdemini anlatır.
Biz de bu listede elimizden geldiğince baştan sona intikam içeren filmleri sıraladık. Listeyi genişletebiliriz elbette ama herhangi bir sahnesi intikam içeren filmleri de yazacak olsak 1.500 filmlik bir liste olurdu herhalde. Ama olay ufak tefek intikam sahneleri değil, filmin ta kendisi. Siz başlayın, yemeğiniz soğumasın. Huzurlarınızda birbirinden ünlü intikam filmleri.
Görseli görmeyenler için bir kez daha yazalım. Spoiler olabilir!
İhtiyar Delikanlı / Oldboy
Tamam, bu çok tanıdık bir film, ama intikam denince akla ilk gelen filmlerden biri, hatta en en en başta geleni. Filmde bir odaya tıkılan ve yıllarca orada kalan bir adam görüyorsunuz. Adam bir şekilde odadan kurtulduktan sonra “Aha intikam şimdi başlıyor herhalde” dediğiniz anda film sadece ters köşe yapmıyor, feleğinizi şaşırtıyor. Türkçe ismi de cuk diye oturmuş: İhtiyar Delikanlı. Bir de bu filmde intikam soğuk yenen bir ahtapota dönüşmüş, onu da görüyorsunuz.
İntikam Meleği / Sympathy For Lady Vengeance
Aslında Oldboy, Lady Vengeance ve Mr. Vengeance filmleri bir seri. İntikam Üçlemesi olarak anılan bu serinin yönetmeni de ruh hastası, manyak, psikopat Chan Wook Park. Her ne kadar Oldboy çok bilinse de, estetik, senaryo, olay örgüsü vb. açılardan diğer filmlerin de ondan geri kalır yanı yok. Bunun da Türkçe adı tam cuklamış: İntikam Meleği…
Filmde melek gibi bir kadının, çocuğunu kaçıran ve hapse girmesine sebep olan kişiden almak istediği intikamı sabırla planlamasını izliyoruz. Filmin her anı, her saniyesi zihninize saplanıyor. (Spoiler: Makas sahnesi büyüleyici)
Haklı İntikam / Sympathy for Mr. Vengeance
Bu film İntikam Üçlemesi’nin ilk filmi aslında. Üçleme dediysek, birbirinin devamı filmler değil ha, yanlış anlamayın. Filmin kurgusu yine baştan sona bir intikam öyküsü üzerine kurulu. Ama her filmde intikamın çıkış noktası farklı. Sağır-dilsiz Ryu’nun, ölmek üzere olan kız kardeşi için böbrek arayışı, organ mafyasına bulaşması ve mafyanın isteğiyle çocuk kaçırması anlatılıyor. Ryu çocuğu kaçırır da çocuğun babası boş durur mu! İntikam orada başlıyor işte.
“Oha, nasıl unuttum” edit’i: Hocam üç filmin de müzikleri akıllara zarar. Filmlerden daha çok yer ediyor kafada. Ayrıca bu 3 film için yapılabilecek yegâne uyarı: DİKKAT! AŞIRI DERECEDE ŞİDDET İÇERİR.
Ölü Adamın Ayakkabıları / Dead Man’s Shoes
Baştan sona İngiliz soğukkanlılığı dolu bir intikam filmi. Oyunculuklar falan harika, özellikle başroldeki Paddy Considine’nin canlandırdığı Richard karakteri sizi duvardan duvara fırlatıyor. Filmin sonunda da bir “ohannesburger” durumu var. Demedi demeyin, izleyin.
Adalet Peşinde / Law Abiding Citizen
İşte, özellikle bir sahnesiyle (İzleyince hangisi olduğunu anlayacaksınız) intikam duygularıyla dolup taşan insanı, kızgın kumlardan serin sulara atlatan bir film bu. Muhtemelen aynı duruma düşecek olsak -evlerden uzak olsun- hepimizin içinden geçecek şey var o sahnede. İzleyin, görün…
Esaretin Bedeli / The Shawshank Redemption
“İntikam soğuk yenen bir yemektir” sözünün hakkını veren filmlerden birisi değil, zirve noktası. Konuyu anlatmamıza gerek yok sanırız. Zira IMDB 250 listesinde 9,2 puanla 1 numara bir filmi sanırız kimse görmezden gelemez. Hâlâ izlemeyen varsa dünyanın tüm “Ayıp lan!”ları, “Yazıklar olsun!”ları onlarla olsun. DVD Player’ları bozulsun, E-mule’ları düşük ID alsın, Torrent’ları hata versin. Port açmaya çalışsınlar da açmak istedikleri port tırt çıksın. Ayrıca “Brooks was here” kardeşim, hayret bişi!
Kill Bill (Volume 1-2)
Zaten herkes biliyor, ama yine de değinmemek olmaz. Tarantino abinin baştan sona intikam temalı harika filmi. İlki, ikincisinden biraz daha hareketli (Biraz değil, bayaa hareketli işte bildiğin). Gelin kızımızın 1.500 kişiyi kılıçtan geçirdiği sahne tek kelimeyle bir harika.
Memento
C. Nolan imzalı muhteşem bir film. Filmde Leonard Shelby’nin karısının intikamını almak için verdiği mücadele anlatılıyor. Fakat tüm olaylar sondan başa doğru anlatılıyor ve film zaten bu yönüyle orijinal. Shelby, olanı biteni araştırırken çok zorlanıyor. Çünkü olanı biteni unutmasına sebep olan bir hastalığı var. Eşinin ölümünden önce olan her şeyi hatırlamasına rağmen, ölümünden sonra yaşadığı bir olayı aklında tutabilme süresi 15 dakikayla sınırlı hale geliyor. Enfes bir hikâye, enfes bir olay örgüsü… Şunu da eklemekte yarar var. Film, seyirciye de hafıza kaybı yaşatıyor. Anlayacağınız seyirciyi de olaylara dahil eden filmlerden biri bu.
Dönüş Yok / Irreversible
Hocam izlemeyin. Ayıp olmasın diye listeye ekledik. Film Memento tarzı bir film, ama ondan yüzlerce kat daha sert. Bar sahneleri -özellikle de yangın söndürme tüplü olanı- zihinde yarıklar açılmasına sebep oluyor. Zaten Gaspar Noe’nun bütün filmleri o yarıklara sebep olur. Hani biz uyaralım, Gaspar’ın filmlerini izlerken, zihinsel bir ön hazırlık fena olmaz.
İçinde Yaşadığım Deri / La Piel Que Habito
Bir Almodovar filmi. Bu, izlemeniz için yeterli bir sebep değil mi? Öykü, plastik cerrah olan bir adamın, kızına tecavüz eden madde bağımlısı bir gençten intikam almasını anlatıyor. “Ya iyi de adamın plastik cerrah olması neyi değiştirir ki?” diye sorgulayanlar, filmi izleyince “şokingen ştrasse” yaşayacak. Çünkü anlatılan intikam öyküsü öyle böyle bir öykü değil.
Şeytanı Gördüm / Akmareul Boatda
Bu filmi anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Listedeki, abartısız en şiddet dolu film. Filmi izlemek için çok ama çok sağlam bir zihin ve mide gerekiyor. 144 dakika boyunca soğukkanlı şekilde kesmeli biçmeli sahneler izliyorsunuz. Filmde, nişanlısının öldürülmesinden sonra katilin peşine düşen bir ajan (Dae Hoon) anlatılıyor. Katil rolünde de Oldboy var. Ha şu da var, şiddetin dozu çok yüksek olmasına rağmen boş bir film değil. İzleyince Dae Hoon’un içindeki boşluk sizi de saracak.
Kardeş Gibiydiler / Sleepers
Aslında başlangıçta çok güzel, bir intikam filmi değil en azından. Fakat film ilerledikçe olaylar, olaylar ve olaylar… Film, birbirleriyle çok samimi 4 arkadaşın, bir kaza sonucu birisini yaralamaları ve ıslah evine düşmelerini anlatıyor. Ama asıl trajedi çocuklar ıslah evine düştükten sonra başlıyor. Uzun bir film, ama her dakikası sizi filme bağlıyor. “Birader intikam bu filmin neresinde” diye çıkışacak olursanız, izleyin görün diyoruz.
Zatoichi
Takeshi Kitano imzalı bir intikam filmi. Zatoichi adlı kör bir kılıç ustası anlatılıyor. İntikam hikâyesinin temelinde ise aileleri Ginzo adlı çete tarafından öldürülen iki kardeş geyşanın, bu çeteden intikam almak istemeleri yatıyor. Zatoichi de bu kardeşlerden desteğini esirgemiyor. Özellikle Uzakdoğu sineması sevenlerin kaçırmaması gereken bir film.
Gazap Ateşi / Man on Fire
Film, maalesef alışıldık bir Holivud filmi. Ama bu demek değildir ki izlemeyin. İzleyin elbette, çünkü Denzel Washington başrolde. Eski bir suikastçı olan Creasy, Meksika’ya bir arkadaşının yanına gider. Burada zengin bir aile Creasy’yi çocuklarını koruması için tutar. Aldığı önlemlere rağmen Creasy’nin koruduğu ufaklığı kaçırırlar. Creasy’de teller kopar, devreler yanar, intikam meleğinin tillahına dönüşür bizim eleman. Ekşın arayanlar izlesin, güzel film.
Gününü Göreceksin / Payback
Point Black’ten esinlenen bir Mel Gibson filmi. Olay yine bir banka soygunu ve birlikte soygun yaptığı elemanın bizim adamı -yani Porter’ı- kazıklaması. Kazıklayan herif bununla da yetinmiyor, Porter’ın eşini de ayartıyor. Eee Porter bu durur mu, yapıştırmış cevabı: Bittiniz olum siz! İyileşiyor ve intikam almak için yollara düşüyor. Komedi unsurları da barındırdığı için eğlenceli bir film aynı zamanda. İzleyin, pişman olmazsınız.
Cesur Yürek / Braveheart
Hepinizin bildiği bir film zaten. Filmde sevgilisinin intikamını almak için yola çıkıp, davasını yanlışlıkla İskoç özgürlük mücadelesine dönüştüren adam, William Wallace anlatılıyor. Hâlâ izlemeyen varsa ayıplıyor, yazıklar olsun diyoruz!
Öldürme Arzusu / Death Wish
80 ve 90 neslinin televizyonlarda sıkça gördüğü tel bıyıklı, gülümsemeyen adamının filmi bu. Tabii ki Charles Bronson sözünü ettiğimiz. Eşi ve kızı öldürülen bir cengaverin intikam serüveni. Dönemi itibarıyla sert bir film. Abimize yakışmış ama, o ayrı. Filmin devamının olduğunu da hatırlatalım.
Büyük Sessizlik / Il Grande Silenzio
Bu, bir zamanların Amerika’sının en gözde mesleği olan ödül avcılığı üzerine bir film, farklı bir western. Yönetmeni Sergio Corbucci. Ödül avcıları tarafından babası öldürülen Silence adlı elemanın hikâyesi anlatılıyor filmde. Bu elemana neden Silence dendiği filmin ilerleyen dakikalarında ortaya çıkıyor, sürpriz olsun. Silence’ı canlandıran Jean Louis Trintignant’ın tek western filmidir ayrıca.
Yumuşak Kalpler / Kind Hearts and Coronets
Kahramanımızın (Louis) annesi vakti zamanında bir dük kızıdır. Fakat beş parasız İtalyan bir şarkıcı ile evlenmiş ve ailesi tarafından reddedilmiştir. Louis de annesinden dolayı hakkı olduğunu düşündüğü unvanı ve serveti geri almak ister. Önünde sekiz tanecik engel vardır ve Louise bu engelleri ortadan kaldırmaya karar verir. Filmle ilgili bir ayrıntı; bu sekiz engelin sekizini de aynı kişinin canlandırmış olmasıdır: Alec Guinness (Yani Obi Wan Kenobi).
Bir ayrıntı daha: “İntikam soğuk yenen bir yemektir” sözünün ilk kez kullanıldığı filmdir ayrıca.
Kanunsuz Josey Wales / The Outlaw Josey Wales
İntikam almak için dönen silahşorun öyküsü. Clint baba başrolde, hatta filmin yönetmeni de. İlginç bir western bu. Oynadığı diğer filmlere (Sergio Leone’nin yönettiklerine) pek benzemez. Bir de Clint babanın en çok tükürdüğü filmdir bu (abartmış arkadaş). Eastwood’u seviyorsanız izlemeniz gereken filmlerden.
Dönüşü Olmayan Yol / Point Blank
67 yapımı güzel bir intikam filmi. Walker dayı hapistedir ve arkadaşıyla birlikte kaçma planları yapmaktadır. Fakat arkadaşı olacak kişi (aşağılık herif, hayvan evladı şahıs) Walker’ı kandırır ve parasını cukkalar. Bunun üzerine Walker hapisten kaçıp öcünü almaya ant içmiştir. Gelin görün ki hapisten çıktığında, intikam alacağı kişinin onu aldatan arkadaşıyla sınırlı olmadığını fark eder. Olaylar gelişir…
Münih / Munich
Bir Steven Spielberg filmi bu ve gerçek olaylara dayanıyor. 1972 Münih Olimpiyatları’nda Filistinli bir örgüt tarafından öldürülen 11 İsrailli atletin intikamının Mossad tarafından alınmasının öyküsü. Ama görünüşe göre işler hiç de Mossad’ın istediği gibi gitmemiş, adamlar peşinde oldukları Kara Eylül adlı örgütün hedefi haline de gelmişler. Bir de yine bu olayları anlatan One Day in September adlı belgeseli önerebiliriz.
Kırmızı Sokak / Red Road
Tek işi, bir sokağa takılan güvenlik kamerasından o sokağı izlemek olan Jackie’yi anlatıyor bu film. Her şey olağan giderken günün birinde rutin olaylar dışında bir şey oluyor ve Jackie kamerada daha önce hiç görmediği bir adamı görüyor. Bu adamı saplantı haline getirip takip etmeye başlıyor. Bir nevi Oldboy dersek yanılmış olur muyuz, bilemiyoruz. Her iki filmi de izleyip siz karar verin.
İhtiras / Revenge
Film İhtiras diye çevrilmiş ama İntikam daha doğru bir çeviri olurdu. Filmde tatil yapmak için Alaska’ya giden ve Kevin Costner’ın canlandırdığı Cochran adlı bir eleman var. Alaska’ya gelir (gelmez olaydı) ve burada olan Miryea’ya aşık olur. Fakat aşık olurken unuttuğu bir şey vardır; kadının kocası. Durum karşısında kocanın eli armut toplamayacaktır. Olaylar gelişir de gelişir.
Ölümden de Beter / Rolling Thunder
Charles Rane bir savaş kahramanıdır ve yaşadığı kasabada coşkuyla karşılanır, hediye yağmuruna tutulur. Birkaç haydut Rane’i soymaya karar verir. Fakat bunu yaparken Rane’in eşini ve çocuğunu da öldürürler. Rane de intikam ateşiyle yanıp kavrulmaktadır ve arkadaşı Johnny’den (Tommy Lee Jones) yardım ister.
Jungfrukällan / The Virgin Spring
Ustaların ustası Ingmar Bergman’ın başyapıt filmlerinden bir tanesi (sayıyla 1). Dini öğelerle bezeli ve özellikle de Paganizm-Hıristiyanlık kırsalında dolaşan bir film. Öldürülen bir genç kızı ve dininin öğretilerini yok sayıp kızının intikamını almak isteyen bir babanın hikâyesini bulacaksınız bu filmde. 1960’ta en iyi yabancı film Oscar’ını almıştı film, hatırlatmakta yarar var.